Atlattığımız kar topu savaşının ardından Eliesha ile Thalia'nın ağacına varmayı başarabildik. Güvenliğimizden sorumlu ejderha, gözlerini ilerdeki bir noktaya sabitlemişti ve bize aldırmıyordu. Onun az önce sorduğu soruya cevaben, "Bundan 9-10 yıl kadar önce, Tanrı Zeus'un kızı Thalia yanında iki arkadaşıyla birlikte kampa ulaşmaya çalışıyormuş, peşlerinde koca bir canavar ordusu varmış. Thalia, arkadaşlarını korumak için onlarla yüzleşmeye başlamış ve diğer ikisinin hayatını kurtarmış. Tabii bu sırada kendi canından olmuş." dedim. Bir Ares kızının gözlerinin dolması sık rastlanan bir şey değildi ve bu benim bile duygulanmama neden olmuştu ama sırıtarak hikayeye devam ettim. "Babası kızına kıyamamış ve onu bu meşe ağacına çevirmiş. Thalia da hayatına birkaç yıl bu ağacın içinde devam etmiş. Derken, 4 yıl kadar önce ablam Annabeth, Percy ve hatta senin ablan Clarisse'in altın postu ağaca yerleştirmesiyle, kampın güç sınırları yerine Thalia iyileşmiş ve eski bedenine kavuşmuş. Ah, şimdi o da senin benim gibi bir melez. Aslına bakarsan... Bizden biraz farklı çünkü Artemis'in avcılarına katıldı." Sözlerim bittiğinde Eliesha hayretle bana bakmaktaydı. Eh, bu hikaye bana da çok uçuk geliyordu ama daha önce sinir bozucu Clarisse ile de, Thalia ile de karşılaşmıştım ve bu da anlatılanlara inanmamı sağlamıştı.