Hiçbir hazırlığa gerek duymadan kulübeden çıktık ve Tarlalar'a yöneldik. Dahası öyle yaptığımızı düşünüyorum çünkü yeri konusunda pek emin değilim. Birkaç kez şans eseri önünden geçmiştim o kadar. O yüzden Tiff'e "Nasıl gideceğimizi biliyorsundur diye umuyorum kardeşim." dedim. Tiff ilk başta beni korkutmak için şaşırmış bir şekilde baktı ve "Ben de senin bildiğini sanıyordum." dedi. Ama sonra dayanamayıp bir kahkaha patlattı. Onun arkasından da ben gülmeye başladım. Daha şimdiden çok gülüyorduk, üzümleri yemeye başlayınca neler olacaktı, onu Apollon bilir.
Tarlalar'ın başladığı yere geldiğimizde gözlerime inanamadım. Her baktığım yerden üzüm bağları fışkırıyordu adeta. Üstelik üzerlerindeki üzümler de öyle marketlerde satılanlar gibi değildi, her biri göz kadardı. Sanırım öküz gözü terimini bulan kişi bu üzümleri görmüştü. Tiff'le heyecanlı bir şekilde bakıştık ve kendimizi hemen içeri attık. Ben kırmızı üzümlere dalmıştım, Tiff ise beyazlara. Birkaç salkım benim elimde, birkaç salkım Tiff'in elinde, bir yere oturduk ve onları yemeye başladık.