Aile İlişkileri ve Canavarlar

Elime aldığım mavi bluzumu Ayley hızla elimden çekti. Niye bu kadar abartıyorlar anlamıyordum, istediğim şey Theo'nun kız kardeşiyle biraz vakit geçirmekti. Aly bir yandan Ayley bir yandan beni çekiştiriyor ve üstüme ilk kez gördüğüm kıyafetleri tutup yorum yapıyorlardı. Çok sıkılmıştım ve biraz daha sürerse ''İMDAT'' diye bağıracaktım ama sonunda karar verdiler.Elime verdikleriyse bir hiçti ya da benim için öyleydi. Bu geziden sonra giyinmeyi öğrenmem gerekti ve bunun için Afrodit kızlarından yardım isteyecektim.Sıra saçıma gelmişti , Aly elindeki maşayla dalgalı olan saçlarıma biraz daha dalga verdi ve çok ağır olmamak şartıyla yaptıkları makyajla beni hazırladılar.Aynada kendime baktığımda şaşkınlıktan ağzım açıktı, bu ben miydim acaba ?

Ayakkabılarımı giyip Apollon Kulübesine doğru gidecekken yolda Tiff'i gördüm ve ona yaklaşıp sarıldım. Sanırım bunu yapmam hoşuna gitmişti çünkü ayrıldığımızda bana bakıp gülümsüyordu. Her Apollon çocuğunu sevdiğim gibi hemen onuda sevdim ve ısındım. Bende o çok abartısız ama insanlara sıcaklık veren gülümsememi üstümü geçirip :

-İstersen gidelim vakit kaybetmek istemiyorum dedim. Tamam anlamında başını salladı.Kamptan çıkana kadar pek konuşmadık, ikimizde Theo'yu seviyorduk ve üzülmesini istemiyorduk bu yüzden arada sırada konuşakta öyle özel konulara fazla girmiyorduk ama sanırım artık konuşmaya başlayacaktık çünkü bana bakan ciddi görünümlü bir çift göz vardı.

Amy'i seviyordum ama yine de sorgulamakta yarar vardı. Kendimi toparladım ve ciddi bir ifadeyle, "Theo'yu ne kadar çok seviyorsun?" dedim. İşte bu sorum karşısında Amy dona kalmıştı. Onun bu haline güldüm. "Hiçbir zaman ciddi olamıyorum." dedim. Amy bu lafımın üzerine güldü ve rahatladı. Kampın çıkışına varmıştık. Amy, "Neyle gideceğiz?" diye sordu. Kısa bir süre düşündükten sonra "Gri Kızkardeşlerle." dedim. Hemen cebimden bir drahmi çıkardım ve yola attım. Yol sanki yarılmaya başladı ve içinden bir gri sis çıktı. Tamamen çıktığında bu sis bir taksi oldu. İşte, bu taksi Gri Kızkardeşlerdi. Amy'e gülümsedim ve taksiye atladım. Amy'de bindikten sonra şoför koltuğunda oturan kadın gaza bastı. Bir kadın, "Nereye?" diye sordu. Hemen cevap verdim. "Gateway Kemeri'ne." Taksi çok hızlı gidiyordu ve kız kardeşler birbirleri ile atışıyorlardı. Her zamanki konu, göz. Amy bana baktı ve "Bunların tartışmasına bayılıyorum." dedi. Güldüm ve "Bende" dedim. Bunu duyan Öfke, "Hadi ya size çok mu komik görünüyoruz?" dedi. Amy ile aynı anda "Evet." dedik. Öfke çok sinirlendi ama hiçbir şey diyemeden diğer kardeşleri ona sataşmaya başladı. Kısa bir süre sonra Gateway Kemeri'ne vardık. Gri Kızkardeşlere teşekkür edip sisten oluşan arabadan indim. Amy yanıma geldi ve yürümeye başladık. Böylece bu güzel gezimiz başlamış oldu.

Tiff'le Gateway Kemeri'ne doğru Gri kız kardeşlerle gidiyorduk. Bu arabaya ilk binişimdi ama bir an sanki bu yüzüncü binişimmiş gibi hissettim. Uzun bir yolculuğun ardından kemere gelmiştik, burada bizi neler bekliyor bilmiyorduk çünkü bizim amacımız sadece güzel bir gezi ve aile ilişkilerimizi ilerletmekti. Yol boyunca sadece Gri kızkardeşler hakkında konuşmuştuk şimdi bu güzellik hakkında konuşmaya başlamalıydık. Bir Tiff'e bir de bu harika yere bakıyordum, sonunda aklımdaki soruyu Tiff'e yönelttim '' Bura hakkında bir araştırma yaptın mı ?'' Tiff garip bir şekilde bakıp '' Yoo... Yapmalı mıydım ?'' dedi, zorla gülümseyerek ''Yok, yani öylesine bir soru '' Off biliyorum, saçmalamaya başlamıştım en iyisinin sesimi kesip etrafı incelemek olduğuna karar verdim ve sessiz bir şekilde yürümeye devam ettim. Yürürken can sıkıntısından Tiff'i incelemeye başladım, biraz önceki sorum sanırım onu etkilemişti yüzündeki o sevimli kız ifadesi Aman Tanrım kardeşim kiminle sevgili der gibi olmuştu ve bu durum beni çok fazla üzmüştü, içimden keşke bir şeyler olsa ve Tiff'in aklındaki bu düşünceyi silebilsem diye geçirdim ama bunları söylerken canavarları kastetmemiştim...

Burası çok güzeldi. Mississippi Nehri'nin kenarından yürüyorduk. Etraf çok kalabalıktı ama böylesi daha güzeldi. Pek fazla göze çarpmıyorduk. Amy garip bir kız olmasına rağmen onu çok sevmiştim. Çünkü aklındakileri hiç çekinmeden söylüyordu. Tabi biraz heyecanı vardı. Ee, ne de olsa ben sevgilisinin kız kardeşiydim ve Theo'yla süper anlaşıyordum. Benimle arasının bozulmasını istemezdi. Aramız bozulcak gibi de görünmüyordu. Kemere doğru yöneldik. Gerçekten gezimiz harika gidiyordu. Ta ki canavarlar gelesiye kadar. Bunu bekliyordum ama bu kadar çabuk olacağını beklemiyordum. İleride bize doğru gelen altı tane drakon vardı. Yılan başları önceki gördüklerim gibi iğrençti. Amy'ye baktım. "Ziyaretçilerimiz var." dedim ve hemen kolyeme bastım. Kolyem altın sarısı bir yay-ok takımına dönüştü. Amy ne dediğimi anlamamıştı. Benim baktığım yöne doğru baktı ve işte şimdi anladı. Etrafıma bakındım kimse olan biteni anlamıyordu. Ah, bu sis. Amy'ye baktım. O da kılıcını çoktan çıkarmıştı. Ok çantamdan, bir ok aldım ve yayıma gerdirdim. "Hazır mısın?" diye sordum. Amy, "Hazırım." diye cevapladı. Derin bir nefes aldım ve oku fırlattım. Ok tam bir drakonun yılan başına denk geldi. Her zamanki gibi süper bir atıştı. Drakon okun etkisiyle buharlaştı ve yok oldu. Yüzüme meydan okuyan bir tebessüm yapıştırdım.

Sonunda karşımıza canavarlar çıkmıştı. Bunu bekliyordum ama böyle bir zamanda değil, sonuçta bir melezin her anında canavarlar var ama eğer bu iki melezse daha kötüsüde olabiliyor. Karşımızda altı tane drakon vardı ve benim bunlarla ilk karşılaşmamdı. Tiff benden önce fark edip hazırlığını yapmıştı ve drakonlardan birine saldırıp onu yok etmişti bile. Çok etkileyici bir atıştı ve tam on ikiden tabirine uyuyordu. Drakonlardan biri çok kıpırdanıyordu ve babamın verdiği yüzük sayesinde onu iplere dolayıp hareketini kısatladım. İplerden kurtulmaya çalışırken hem benim kılıcımın hem de Tiff'in yayının tadını tatmış oldu. Gayet kötü bir ölüm yaşamıştı. Biz bunları yaparken çevremizdeki insanlar gayet rahat gayet normalmiş gibi davranıyorlardı, bu beni biraz sinir etsede onlar için en iyi olanda buydu zaten. Karşımızda dört tane drakon kalmıştı ve bunlarıda yok etmemiz gerekti. Tiff'le yeni bir plana başvurduk ve yapmak için en uygun zamanı kollamaya başladık.

Drakonlar üstümüze üstümüze geliyorlardı. Bir şey yapmalıydık ve bu plan belliydi. Kısa bir süre bekledikten sonra Amy'e işaret verdim va anlamasını umdum. Çok şükür ki ne plandığımı anladı. Amy biraz öne çıktı. Bende geriledim ve ok atabileceğim mesafeye geldim. Amy iki drakonla birden savaşmaya başladı. Zorlandığı her halinden belliydi. Bu çok normaldi. İki drakonla birden savaşmak hiç kolay bir şey değildi. Daha önceki maceralarımdan bunu çok iyi biliyordum. Ona yardım etmeliydim. Hiç vakit kaybetmeden bir ok aldım ve yayıma gererek fırlattım. Ok, Amy'nin savaştığı bir drakona isabet geldi ve canavar hemen buharlaşıp yok oldu. Bu sırada Amy biraz rahatladı ve diğer drakonuda öldürdü. Tabi bu rahatlaması fazla uzun sürmedi. Arkasından diğer iki drakon geldi. "Amy, arkandalar!" diye bağırdım. Amy hemen arkasını döndü ve bu iki drakonla karşılaştı. Bende hemen yani bir atış için yayımı hazırladım ve canavarlara doğrulttum.

Drakonla savaşmak gayet zor bir işmiş tabi yanınızda ok atma ustası yoksa. Tiff üzerime gelen iki drakondan birini daha öldürmüştü bana kalansa iki taneydi ve hiçte kolay değildi. Ama birinin dikkatsiz olduğu bir anda karnına sapladığım kılıcımla geriye sadece bir tane kalmıştı. Onunlada uğraşırken o da birden yok oldu. Kılıcı yere atıp dizlerimin üstüne çöktüm, gerçekten çok fazla yorulmuştum. Birazda kendimi kasmışsın çünkü karşımdaki kişiye kendimi göstermek istiyordum. Tiff yanıma geldi ve elini uzattı. Elini tutup yüzüne baktıktan sonra bana sıcacık bir gülümse attığını fark ettim. Ayağa kalktım ve ''Hadi gidelim yeterince aksiyonlu bir gün geçirdik'' dedi, tamam anlamında başımı salladım ve birlikte gülerek Gri Kızkardeşler'e binip kampa geri döndük.


RP BİRMİŞTİR