Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Kargaşanın Son Bulması / Kurgu 2. (Olimpos) [1]

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Misafir
Misafir




Kargaşanın Son Bulması / Kurgu 2. (Olimpos) [1] Empty
MesajKonu: Kargaşanın Son Bulması / Kurgu 2. (Olimpos) [1]   Kargaşanın Son Bulması / Kurgu 2. (Olimpos) [1] Icon_minitimeC.tesi Ara. 11, 2010 9:37 am

"Anlaştık. Başlıyor muyuz o zaman kardeşim?"
"Evet kardeşim, yıkım başlasın!"
~
"Anne! Oradan çık!"
"Adrian... Hemen buradan kaç, artık çok geç oğlum."
"Anne hayııııııır!"
~
"Sere! Helen kulübede kaldı, geri gitmeliyiz."
"Lütfen bizimle gel Adrian..."
"Anna, hemen oradan uzaklaş!"
"Geliyorlar! Kaçın hemen!"
~
"Ağabey... Beni bırak ve git artık... çok geç..."
"Amandaaaa!"
~
"Adrian, bunu başarmak senin ellerinde."
"Merak etme baba, seni hayal kırıklığına uğratmayacağım."

~

"600. Kat, Tanrı Ares'i görmek için buradayım." dedim Empire State Binası'ndaki şapşal resepsiyoniste. Yine her zamanki gibi itiraz edip burada öyle bir kat olmadığını söyleyecekti ki, biraz arkamda bekleyen Amanda'nın sesi çınladı kulaklarımda; "Bizim onun çocukları olduğunu bilmiyorsun sanırım? Hemen aç şu lanet olası kapıları!" Amanda'nın tehdidi işe yaradı tabii ki, birkaç saniye sonra Fransızca bir tekno şarkının eşliğinde asansörle Olimpos'a çıkıyorduk. "Ee ağabey, ne diye geldik buraya söyleyecek misin artık?"
"Söyledim ya sana Amanda, babamızı görmemiz gerekiyor." diye cevapladım sıkıntıyla.
"O rüyandan bahset en azından." diye ısrar etti kardeşim.
"Evet, sanırım zamanı geldi.." dedim düşünmeye çalışarak. "Ama rüyanın sadece çok az bir kısmını hatırlayabiliyorum." Gerçekten de doğruydu bu, o rüyayla ilgili hatırladıklarım kırılıp paramparça olmuş bir cam parçası gibiydi; zihnimin farklı köşelerinde dağınık bir şekilde duruyorlardı ve ben onları birleştirmekte zorlanıyordum. "Senin büyük bir tehlikede olduğunu hatırlıyorum, ve benim seni kurtarmaktan aciz olduğumu..."
"Hımm, gerçekten garipmiş." dedi Amanda düşüncelere dalarak. O da benim gibi melezlerin rüyalarının sıradan rüyalar olmadığını çok iyi biliyordu, buraya benimle birlikte gelmeyi kabul etmesinin sebebi de buydu zaten. Babamıza danışacaktım gördüğüm rüyayla ilgili, belki o bize bu rüyayı açıklayabilirdi. "Peki başka bir şey var mı hatırladığın?" diye sordu Amanda düşüncelerinden sıyrılarak.
"Sadece... Babamızın bana bir görev verdiğini hatırlıyorum, sadece benim yapabileceğim bir görev..."
"Olimpos'a geldik." diye mırıldandı Amanda. Gerçekten de haklıydı, ben düşünürken gözlerimi kıstığım için bunu fark edememiştim. Tanrıların şehri tüm görkemiyle önümüzde uzanırken biz de yavaş adımlarla köprüyü geçiyorduk. Adımlarımızı tanrıların taht odasına doğru hızlandırırken, içimdeki endişeyi ve korkuyu babamın bile yok edemeyeceğini düşünüyordum. Hayatımda haksız olmayı bu kadar çok istediğimi hiç hatırlamıyordum daha önce...


En son Adrian Black tarafından Çarş. Ara. 15, 2010 2:52 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




Kargaşanın Son Bulması / Kurgu 2. (Olimpos) [1] Empty
MesajKonu: Geri: Kargaşanın Son Bulması / Kurgu 2. (Olimpos) [1]   Kargaşanın Son Bulması / Kurgu 2. (Olimpos) [1] Icon_minitimePtsi Ara. 13, 2010 7:10 am

Olimpos'un bütün güzelliği karşımızda duruyordu. Aklım ne kadar karışık olursa olsun Olimpos her zaman huzur verici bir yerdi. Ancak bugün bir gariplik vardı. Etraftaki tanrı ve tanrıçaların huzursuzlukları yüzlerinden okunuyordu. Hepsi birkaç grup oluşturmuş, hararetli hararetli bir şeyler konuşuyordu. Olimpos'taki hareketlilik ortadaydı. Ama beni rahatsız eden şeyin ne olduğunu bir türlü çözemiyordum. Ağabeyimle birlikte tahta doğru ilerlerken Zeus ile iki başlı birinin -tanrı olsa gerek- tartıştığını gördük. Daha doğrusu bunu gören ağabeyimdi. Bakışları o yöne sabitlenince bende kendimi oraya bakmaktan alamadım.

'' O iki başlı şey tanrı mı?'' diye sordum ağabeyime. Bakışları hala o yöndeydi. Ben de neler olduğunu merak ediyordum. Birçok birden fazla başlı canavar görmüştüm, ama bu canavardan çok insana benziyordu. Arkalı önlü başları bambaşka bir alemdeydi. Biri arka taraftan etrafa bakınırken diğer tarafı Zeus ile bir şeyler konuşuyordu. Adrian ile bakışlarımız onun üzerindeyken '' O Tanrı Janus. Tercih Tanrısı da derler. Zeus'a da -her meleze ve tanrıya yaptığı gibi- iki seçenek sunmuş olmalı.'' dedi Ad. Aklım iyice karışmıştı. Böyle bir tanrıyla karşılaşacağım aklımın ucundan dahi geçmezdi. Aklıma bir sürü soru geliyordu. Ancak bunlarla vakit harcamaya niyetim yoktu. '' Neden burada bekliyoruz?'' diye sordum. Bakışları hala Zeus ile Janus arasında geçen konuşmaya odaklanmıştı. '' Çünkü işimize yarayacak bir şeyler duyabiliriz.'' dedi. Başımı tamam anlamında salladım. Yani bir tür casusluk yapıyor gibiydik. Ağabeyim kolumdan beni çekiştirince o yöne doğru biraz daha yaklaşacağımızı anladım. Konuşmalar kısık sesle de olsa gelmeye başlamıştı. '' Bu savaşı kazanamayacaksın. Hades ve Poseidon'a teslim olmaktan başka çaren yok.'' dedi Janus. Bu konuşmalardan sonra şaşırmamak elde değildi. Ağabeyimi şimdi daha iyi anlamıştım. Diğer melezlerin bilmediği bilgileri ediniyorduk. '' Olimpos'ta savaş çıkmak üzere. Rüyalarının bununla bir alakası olmalı.'' dedim fısıltıyla. Yalnızca başıyla onayladı. Çünkü dinlemeye devam ediyorduk. Bende daha fazla konuşmaktan vazgeçerek konuşmayı dinlemeye devam ettim. '' Böyle bir şey olmayacak. Hemen Olimpos'u terk et!'' diye bağırdı Zeus. Bir anda ürktüğümü hissettim. Zeus'un şimşeklerinden korkmayan yoktu. Sinirliyken neler yapabileceğini tahmin dahi etmek istemiyordum. Adrian'ın yüzüne baktım. Demek istediğimi anlamıştı. Burayı bir an önce terk etmemiz gerekiyordu. Zaten asıl amacımız babamızla görüşmekti. Tam ileri doğru ilerleyecekken Janus'un bize doğru geldiğini gördük. Açık söylemek gerekirse bu durum hiç hoşuma gitmemişti. '' Korkuyorum.'' diye fısıldadım. Adrian hemen '' Ben yanındayım. Sakin ol.'' dedi. Bakışlarımı başka bir yöne kaydırmak istesem de bize doğru gelen Janus dikkatimi üzerine çekiyordu. En sonunda gerçekten yanımıza geldi. "Kaybedeceğiniz bir savaşa giriyorsunuz genç melezler, vazgeçin çok geç olmadan." dedi. Bizim düşüncelerimizi nereden biliyordu?
Daha doğrusu tam olarak ne düşündüğümüzün bile farkında değildim. Adrian ''Hayır, asla.'' demekle yetindi. Ben de ona katıldığımı belirtmek için başımı sallamakla yetindim.

"Sizinle tekrar görüşeceğiz, ikinizle de ayrı ayrı." dedi. Bakışları hoşuma gitmemişti. Janus yanımızdan ayrıldıktan sonra tam ağzımı açacaktım ki '' Neyse , bir an önce babamızın yanına gidelim.'' dedi Adrian. Etrafı süzmeye devam ederken babamın bulunduğu yöne doğru ilerledik.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ares
Tanrı
Tanrı
Ares


Mesaj Sayısı : 573
Kayıt tarihi : 17/10/10

Kargaşanın Son Bulması / Kurgu 2. (Olimpos) [1] Empty
MesajKonu: Geri: Kargaşanın Son Bulması / Kurgu 2. (Olimpos) [1]   Kargaşanın Son Bulması / Kurgu 2. (Olimpos) [1] Icon_minitimePtsi Ara. 13, 2010 9:52 am

Taht odasında yalnız başıma duruyordum. Ben de Hades ve Poseidon'a vereceğim oydan vazgeçtikten sonra diğer tanrılar da birer birer vazgeçtiler Hades ve Poseidon tarafında olan oylarından. Fakat bunun sonunun iyi olmayacağı belliydi, çünkü Hades ve Poseidon istediklerini alamayınca savaş çıkaracaklardı. Bunun sonucunda da yıkım gelecekti dünyaya yeniden. Bunun aslında benim tarafından iyi karşılanacağını düşünüyordu herkes ama ben de bir yerden sonra onların bu şekilde yıkım yapmasına karşıydım. Nedenini kendime sorduğum sırada kapı taraflarından gelen ses ile dikkatimi oraya verdim. Gelenler Adrian ve Amanda'ydı. Epey tedirgin görünüyorlardı, nedenini bilmiyordum ama önemli bir şey olmalıydı. İnsan boyutuna geldim ve yanlarına doğru ilerledim ve ''Ne oldu çocuklar? Bir sorun mu var, niye buraya geldiniz?'' dedim. Adrian konuşmaya başladı, ''Baba, ben dün gece epey garip bir rüya gördüm.'' Biraz ilgimi yitirdim, yani bir rüya için mi gelmişlerdi? Fakat yine de bana kadar geldiklerine göre önemli bir rüya olmalıydı. ''Rüyan nedir, anlat bakalım.'' dedim. Adrian kısa bir süre etrafına bakındı ve anlatmaya başladı. ''Rüyamı tam olarak hatırlayamıyorum. Kısım kısım hatırlıyorum. Amanda'ya bir şey olduğunu ve benim onu kurtaramadığımı gördüm. Son olarak, senin bana bir görev verdiğini gördüm, yani bunları hatırlayabiliyorum baba.'' Düşünmeye başladım, Adrian ileride olacakları görmüş olabilirdi. Çünkü dedikleri konseyde olanlarla uyuşturulabilir nitelikteydi. Poseidon ve Hades istediklerini alamayınca savaş başlatacaklardı, yani en azından bu kadarını biliyorduk. Kampa da saldırı olacağı muhtemel bir şeydi. Artık onlara gerçekleri anlatabilirdim ki zaten benden bir açıklama bekliyorlardı. ''Adrian bu gördüklerin ileride olacaklar olabilir. Şimdi, beni iyi dinleyin çünkü şu an anlatacaklarımı hiçbir melez bilmiyor. Önceki günlerdeki konsey toplantısında Poseidon ve Hades, Zeus'a ettikleri yardım karşılığında Olimpos'un yönetimini istediler. Athena zekice davrandı ve bunun kararının konsey kararı ile olması gerektiğini söyleyip bunu ileri bir tarihe attı. O tarihte de karar Olimpos'un Zeus'da kalması olduğuydu. Bunun sonucunda Poseidon ve Hades benim de desteğimi alamayınca iyice sinirlenip konseyi terk ettiler. Onlar konseyden ayrılırken ben onların bu karardan memnun olmadıkları ve savaş çıkararak istediklerini almaya çalışacaklarından emindim.'' Bunları söylememi takip eden sürede Amanda ve Adrian çok şaşırmışlardı, ki şaşırmaları oldukça normaldi.

''Adrian, şu an için planlarını tam olarak ben bile bilmiyorum. Aramızda yaptığımız planları değiştirmişlerdir mutlaka. Bundan dolayı yeni planları öğrenmemiz gerekiyor, bunun için de seni düşünüyorum Adrian. Saldıracakları yerler ile alakalı düşüncelerim var fakat yine de bunları doğrulamam gerekiyor. Adrian, onların planlarını ancak sen gidip öğrenebilir ve geri dönüp bize anlatabilirsen durdurabiliriz. Şimdi, görevi kabul ediyor musun?'' Adrian hiç düşünmeden cevap verdi. ''Tabii ki bu görevi kabul ediyorum, baba.'' Biraz sevindim, Adrian yetenekliydi ve bu görevi bitirebilecek yegane kişiydi. ''Tamam o zaman., sana güveniyorum. Adrian, bunu başarmak senin ellerinde.''


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




Kargaşanın Son Bulması / Kurgu 2. (Olimpos) [1] Empty
MesajKonu: Geri: Kargaşanın Son Bulması / Kurgu 2. (Olimpos) [1]   Kargaşanın Son Bulması / Kurgu 2. (Olimpos) [1] Icon_minitimeÇarş. Ara. 15, 2010 3:17 am

"Adrian, bunu başarmak senin ellerinde.''
"Merak etme baba, seni hayal kırıklığına uğratmayacağım." dedim kendimden emin bir sesle. Bu cümle ağzımdan çıktıktan sonra da kısa süreli bir şok yaşadım; çünkü rüyamda duyduğum sözler tam olarak bunlardı. Şimdi rüyayı daha net hatırlayabiliyordum, en azından o kısmını... Tanrıların taht odasında karşımda durmuş babamla yaptığım bu konuşma, babamın yüzündeki o hissiz ifade, arkamda duran Amanda'nın sessizce iç çekişi... Önceden buğulu bir cam gibiydi rüyama dair hatırladığım bu kısım, fakat şimdi bu anı yaşamamla birlikte o buğu kaybolmuş, rüyamın bu parçası da tamamen görünür olmuştu. Çok iyi hatırlıyordum artık...
Düşüncelerim bir anda çalkalandı zihnimin içinde, babam haklı olabilirdi... Gerçekten de rüyamda gelecekte olacakları görmüş olabilirdim... Bu ilk bakışta bir avantaj gibi gözükse de, hiç de öyle olmadığını düşünüyordum açıkçası. Çünkü rüyama dair hatırladığım şeyler pek hoş değildi, Amanda'nın yaralanacak olması istediğim son şeylerden biriydi. Benim onu kurtaramadığım da düşünülürse, pek de iç açıcı bir durum olamazdı bu. Rüyamın diğer bölümlerini hatırlayamıyordum, ama onların da en az diğerleri kadar kötü olduğunu biliyordum. Peki ya geleceği değiştirmek elimde olabilir miydi? Kadere müdahale etmek... Bunların hiçbirinin yaşanmasına gerek olmayabilir miydi eğer başarılı olursam? Nedense içimden bir ses fazla ümitlenmememi söylüyordu...
"Adrian." Babamın sesi beni içinde boğulduğum düşüncelerden çekip aldı ve gerçek dünyaya geri getirdi bir anda. Yapmam gereken şeyler vardı, babam bana güveniyordu. Ve ben onu bir rüya uğruna hayal kırıklığına uğratamazdım... "Poseidon ve Hades bu akşam Othyrs Dağı'nın zirvesinde buluşacaklar. Planlarının bu kısmından haberdarım önceden onlarla müttefik olacağım için, umarım değişmemiştir. Atlas'ın göğü sırtladığı yerde yani. Gün batana kadar orada olmalısın, fazla zamanın yok."
"Peki baba." dedim kararlı bir ses tonuyla. "Onların planlarını öğrenip en yakın zamanda buraya döneceğim."
"Yolun açık olsun oğlum." dedi babam duygulu bir sesle.
Eğilip başımla hafif bir reverans yaptıktan sonra yanımda paralize olmuş gibi duran Amanda'yı dürttüm. Birlikte taht odasının çıkış kapısına doğru yürümeye başladık hızlı adımlarla. Az önceki manzara hala gözlerimin önünden gitmiyordu, bana şans dilerken sanki babamın gözleri dolmuştu... Savaş Tanrısı'nın ağladığını görmüş yaşayan bir canlı var mıydı acaba bu dünyada? Sanmıyordum açıkçası, bu yüzden bu kadar ilgimi çekmişti tanık olduğum sahne. Onun çocuklarını çok sevdiğini biliyordum, bana bu zorlu görevi vermekten ne kadar çekindiğini de... Bu beni üzse de, bir o kadar da cesaretlendiriyordu. İki ilahi gücün karşısına çıkacaktım belki de, ama babamın verdiği görevi başaracağımdan emindim. Onun o yaşlı gözlerini gördükten sonra başarısızlığa tahammül edemezdim.
"Amanda." dedim kardeşime taht odasından çıktıktan sonra. "Kampa dönüp Sat'e ve diğerlerine haber ver durumu, eğer birkaç gün içinde dönmezsem artık beklemeyin."
"Ne?" dedi Amanda yüksek sesle. "Umarım sadece şaka yapıyorsundur, beni arkada bırakmayı nasıl düşünebilirsin?"
"Anlamıyorsun." dedim yüzümü ekşiterek. "Bu çok tehlikeli bir görev. Ve bu görevi sadece benim üstlenmem gerekiyor, tıpkı babamın dediği gibi... Eğer Hades ve Poseidon'a yakalanırsak gözümüzün yaşına bakacaklarını mı düşünü..."
"Umrumda değil." diye haykırdı sözümü keserek. "Ben de seninle geliyorum, istediğin kadar itiraz et!"
"Sana laf atmak mümkün değil biliyorum." dedim gülümseyerek. "Peki öyleyse küçük cadı, sözümden asla çıkmaman koşuluyla benimle gelmene izin veriyorum."
Seslice güldü Amanda bunun üzerine. Onu böyle bir tehlikeye atmak istemiyordum aslında, ama yanımda gelecek olması bir yandan da mutlu ediyordu beni. Böylesine zorlu bir göreve tek başıma çıkmak, Othyrs Dağı'nın karanlığına ve ürkütücülüğüne tek başıma katlanmak... Eh, dünyada bundan daha kötü şeyler de vardı; New York Knicks'in New Jersey Jets'e karşı kaybetmesi gibi...
Tanrıların şehrindeki gergin hava hala elle tutulur cinstendi. Burada onlarca ilahi gücün arasında iki melez olarak dolaşmak da sıra dışı bir duyguydu tabii ki, ama çok da güzel olduğu söylenemezdi. İçlerinden biri kendini kaybedip etrafta ne var ne yok hepsini buharlaştırmaya kalksa bundan ilk nasibini alacak kişiler biz olacaktık muhtemelen. Bu da pek olası gibiydi, Zeus ile Janus'un tartışması sona erse de şehir hala karmaşada içindeydi. Asansörlere giden köprüyü geçerken son bir kez arkamı dönüp baktığımda devasa boyutlarda bir tanrının bana baktığını sandım bir an için, Tanrıların Tanrısı Zeus'un... Ama hemen bakışlarımı kaçırıp tekrar belli etmemeye çalışarak arkamı döndüğümde orada kimsenin olmadığını gördüm. Asansörlere ulaştığımıza ne kadar memnun olduğumu anlatmaya kelimeler yetmezdi... Şimdi bizi zorlu bir görevden önce, uzun ve yorucu bir yolculuk bekliyordu;
Miracle ve Morgana'ya acımadan edemiyordum.

(Rp'nin Olimpos kısmı bitmiştir, devamı Othyrs Dağı'nda.)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kargaşanın Son Bulması / Kurgu 2. (Olimpos) [1]
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Kargaşanın Son Bulması / Kurgu 2. [1]
» Kargaşanın Son Bulması / Kurgu 2 (Bölüm 3 - Poseidon'un Krallığı)
» Kargaşanın Son Bulması / Kurgu 2 (Bölüm 4 - Hades'in Sarayı)
» Kargaşanın Son Bulması / Kurgu 2 (Bölüm 5 - Kheiron'un Ofisi)
» Kargaşanın Son Bulması / Kurgu 2 (Bölüm 1 - Long Island Kıyısı)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Olimpos :: Empire State Binası/Olimpos-
Buraya geçin: