Akşamın karanlığında kendimi kulübedeki onca tantanadan kurtarabildiğime sevindim. Daha ilk gündeydim ve allak bullak olan
bütün duygularımın arasında sessizliğe sahip olabilmek için kendimi ormana doğru koşar buldum. Bu aralar devamlı olarak bir şeyler yaparken buluyordum kendimi.
“ Garip… “ Evet, gerçekten de garipti bu durum. Ya her şey çok yeni olduğu için böyle hissediyordum ya da gerçekten bir Tanrının kızı olma düşüncesi delirtmeye başlamıştı beni.
Ormana ulaştığımda sessizliğin arasında duyduğum kuşların sesleri arasında oturdum bir ağacın altına. Yetimhanedeyken de birçok kereler yalnızlık için kaçmıştım. Bu düşünce yüzümün gülümsemesine neden oldu. Aslında yeni ailemi çok sevmiştim. Fakat bunu onların yüzüne karşı söyleyemeyecek kadar yorgundum bu gün. Daha bu sabah garip bir şeyler tanışmış ve kampa getirilmiştim. Ardından kardeşlerimle tanışmış, babamı görmüştüm. Ve babamdan bir broş bile hediye almıştım. Elim hemen elbiseme taktığım broşa gitti. Elime aldım ve incelemeye başladım. Yıllar sonra aldığım ilk hediyeydi bu ve ben yıllar sonra ilk kez kendimi huzurlu hissediyordum.
Broşu tekrar elbiseme taktım. Hiçbir an onu çıkarmayacağımı biliyordum. Yatarken de yastığımın altında duracaktı artık. Gecenin o ıssızlığında aklım yeni ailemdeydi ve gözlerimde yıldızlarda… Ağaçların arasından görünen yıldızların hangisinin benim uğurum olduğunu çözmeye çalışıyordum. Evet, biri benim uğurumdu ve bu gün hayatımı yoluna koymuştu tekrar fakat hangi yıldız olduğunu bilmiyorum.
Aklım bir kez daha bu güne kaydı. Bu günü yeniden doğduğum gün olarak düşünmeye karar vermiştim aniden. Tanrı Ares’in kızı Shylâ bu gün doğmuştu. Yeni hayatına başladığı bu gün.
O arada oturduğum yerden sıkıldığımı hissettim ve ayağa kalkarak yürümeye başladım ormanın içerisine doğru. Kuş sesleri gittikçe garipleşen seslere bırakıyordu yerini. Korkmam gerektiğini biliyordum ama aksine tamamen cesaret doluydum şu an. Ve emindim ki bir yaratık çıksa karşıma kaçmak yerine onunla dövüşebilirdim. En azından denerdim. Fakat kardeşlerimin bunu onaylamayacaklarını sezinliyordum. İlk gün için onaylamazlardı. Haklılardı da henüz hiçbir şey bilmiyordum. Aklım karışıktı ve ben henüz bu gün öğrenmiştim bir takım gerçekleri. Dönmeliydim buradan. Arkamı ormanın derinliklerine vererek hızlı adımlarla kulübeme doğru yürümeye başladım. Artık kulübem olarak da görmeye başlamıştım orayı.
Ormandan çıkmayı başarırken aklımda artık yepyeni bir aileme kavuştuğum gerçeği oradan oraya çarpmaktaydı ve ben yıllar sonra ilk defa mutlu ve huzurluydum. Burayı benimsemiştim ve her şeyin çok daha iyi olacağını biliyordum artık…