Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Miracle'ın Kurtarma Operasyonu

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Misafir
Misafir




Miracle'ın Kurtarma Operasyonu Empty
MesajKonu: Miracle'ın Kurtarma Operasyonu   Miracle'ın Kurtarma Operasyonu Icon_minitimeCuma Ara. 10, 2010 2:04 am

"Telefonunu yanına almayı unutma!" diye bağırdı annem arkamdan. Onu duymazdan gelerek merdivenler aşağıya indim hızla, tam kapıyı açıp kendimi dışarıya atacaktım ki... "Telefon!" diye haykırdı yine.
"Anne!" diye bağırdım ben de patlayarak. "Biliyorsun ki telefon kullanmak bizim için çok tehlikeli! Daha kaç defa söylemem gerekiyor bunu acaba?"
"Ama yine de sana ulaşabilsem..." diyordu ki, yüzümdeki ifadeyi görünce vazgeçti. "Neyse tamam, geç kalma. Ve bu kez dikkatli ol lütfen."
"Merak etme anne, akşam görüşürüz." dedim ve kapıyı kapatarak evden çıktım.
Bana neden bu kez dikkatli olmamı söylediğini hatırlamıştım apartmandan çıktığımda, içimi bir hüzün kaplamıştı aniden. Çok iyi hatırlıyordum tabii annemi bundan önce son kez görmeye gelişimi... Melez olduğumu öğrenmeden önceki hayatımda en iyi arkadaşım olan Cathy ile buluşmuştum, aptallığım yüzünden onun ölümüne sebep olmuştum. Nasıl unutabilirdim ki o günü? Bunu düşünmek bir fayda da getirmedi tabii bana, sadece moralimin dibe vurmasına sebep oldu. Annemi tekrar görmenin verdiği sevinç de gitmişti artık...
Evimizin oradaki bir ara sokakta beni bekleyen pegasusumun yanına dönünce ne yapacağıma karar vermeye çalıştım. Miracle'ın tüylerini okşarken "Kimseyle buluşmayacağım, daha fazla tehlike yok." diye mırıldanıyordum içimden. Pegasusumun kanatlarını incitmemek için dikkatlice atladım üstüne, kulağına gideceğimiz yeri fısıldadıktan sonra da rüzgarın ferah esintisinin yüzümü yalamasının verdiği hissin tadını çıkarmaya başladım. Miracle'ın sırtında doğrularak ellerimi iki yana açtım; havada onunla uçmaya ne kadar alışmış olursam olayım, asla zevkinden mahrum kalmak istemeyeceğim bir şeydi bu.
Birkaç dakika sonra Brooklyn'de bir ara sokakta beni indirmesini söyledim, McDonalds'ta bir yemek yiyecektim öncelikle. Biraz şehri gezip özlem giderdikten sonra da New York Knicks maçını izleyecektim; biletleri birkaç hafta önce annem almıştı benim için. Miracle'ın sırtından inip ona civarlarda olmasını söyledikten sonra da yürümeye başladım boş sokaklarda. Güzel bir pazar sabahıydı, henüz kimseler yoktu ortalıkta. Ama nedense... Baktığım her şey çok aşina görünüyordu gözlerime. Buraları genel olarak biliyordum tabii ki, ama farklı bir şeydi hissettiğim. Sanki buralar benim için çok önemliymiş gibiydi, sanki geçmişime dair çok önemli izler taşıyorlardı. Bunların sebebini anlamamı sağlayan bir parkın tabelasıydı; "Fort Greene Park." Elbette... Lucy ile ilk çıkmaya başladığımız yerdi burası, nasıl unutabilmiştim? Adeta bir yeryüzü cennetiydi Fort Greene Park... Ama benim için artık hiçbir şey ifade etmiyordu. O sabah Lucy ile birlikte yaşadığımız her şey; hatırlamak istemediğim, düşünmekten özenle kaçındığım anılar haline gelmişti. Çünkü Lucy ile ayrılmıştık, ve bir zamanlar ona karşı hissettiğim aşk nefrete dönüşmüştü. Onu düşündükçe artık içim kıpır kıpır olmuyordu; yüzüm ekşiyor, ellerim titriyordu. Bu düşünceler zihnimde çalkalanırken McDonalds'a girmiş, hatta menüyü de alıp dükkanın küçük arka bahçesinde tek başıma bir masaya oturmuş olduğumu fark edememiştim bile.
"Merhaba." dedi yabancı bir ses, ben elimdeki patatesi ketçaba sürerken. Başımı kaldırıp yüzüne baktım karşımdaki kişinin, çok tanıdık geliyordu ama... Kim olduğunu çıkaramamıştım, yine de kamptan bir melez olduğuna hemen hemen emindim. "Oturabilir miyim?" dedi kibar bir ifadeyle. Paltosunu düzeltip tam karşımdaki sandalyeye oturmak için onaylamamı beklemedi bile, bu davranışı içimde kötü hisler oluşmasına sebep olmuştu. "Beni hatırladın mı Adrian?" dedi gülümseyerek. Gülümserken yüzünün bir kısmının garip bir biçime büründüğünü fark etmiştim, sanki sise dönüşüp yok olmuş, sonra tekrar eski halini almış gibiydi...
"Lelouch!" diye haykırdım öfkeyle. Onu burada, karşımda görmek içimde öyle bir öfkenin kıpırdamasına sebep olmuştu ki, bir anda ayağa kalkmış olduğumu fark edememiştim bile. Sinirlerime hakim olmalıydım, ellerimdeki titremeyi zapt etmeye çalışarak yerime oturdum tekrar. "Sen ne arıyorsun burada? Mağlup durumdaki Kronos'tan vazgeçtin herhalde? Seni bağışlamamız için yalvarmaya mı geldin?"
"Hayır tabii ki." dedi sükunetini bozmadan. "Seninle bir anlaşma yapmaya geldim."
"Ne anlaşmasıymış bu?" diye sordum ters ters.
"Beni gizlice kampa sokacaksın, ve ben de senin hayatını bağışlayacağım." dedi sinsice gülümseyerek.
"Ha ha! Çok beklersin! Hemen git buradan, çünkü ben senin hayatını bağışlayıp bağışlamayacağımdan pek emin değilim."
"Pekala, bunu sen istedin Adrian." diye haykırdı o da ayağa kalkarak. "Evine gidip bir göz atmaya ne dersin? Anneceğinin güvende olup olmadığından emin olmak istersin belki..."
"Seni...!" Ben henüz cümlemi tamamlayamadan karşımdaki kişi yok olmuştu bir anda sise dönüşüp. Olanlara inanmakta güçlük çekiyordum, annemin başı gerçekten tehlikede miydi acaba? "Miracle!" diye haykırdım bir anda pegasusumu karşımda görünce. Miracle bahçeye iniş yapmıştı çünkü, neyse ki sabahın erken saatleri olduğu için kimsecikler yoktu etrafta. Hemen Miracle'ın üstüne atlayıp onun şahlanmasını bekledim. İçeridekilerin de bunu görmemesi için dua ediyordum içimden, sis konusunda pek becerikli değildim çünkü. "Aferin benim oğluma." dedim Miracle'ın kulağına fısıldayarak. Ona ihtiyacım olduğunu nasıl da anlamıştı böyle? Gerçi normal olabilirdi bu, o kadar alışmıştım ki ona... Artık aramızda bir duygu bağı oluşmuşsa şaşırtmazdı bu beni.
"Zamanımız yok Miracle," dedim pegasusuma gökdelenlerin üstünden hızla uçarken. "Annemin apartmanının çatısına bırak beni." Çatıdan hemen yangın merdivenine geçtim, iki alt kattaydı sadece dairemiz... Açık pencereden daireye girdiğimde hemen anneme seslenmeye başladım, ama cevap yoktu. İçimdeki korku giderek artıyordu artık, ya Lelouch gerçeği söylemişse? Ya annemin evde olmaması tesadüf değil de, Lelouch'un bir oyunuysa? Eğer öyleyse emin olduğum tek bir şey vardı, o da bunu Lulu'ya çok kötü bir şekilde ödeteceğimdi... Mutfağa gittiğimde yemek masasının üstünde duran kahvaltı tabağı çekti dikkatimi; henüz bitirilmemişti. Annemin genelde bundan yarım saat önce kahvaltı ettiği düşünülürse, yarım saat önce kaçırılmış olmalıydı. Kahvaltısını yarıda bırakmazdı asla, bu da kaçırılmış olduğunu kesinleştiriyordu. Masanın üstünde bir parşömen parçası dikkatimi çekti, annemin parşömenle işi olmazdı ki... Kağıdı açıp okudum; "Chrysler Binası." yazıyordu sadece, büyük mor harflerle.
"Miracle." diye fısıldadım tekrar çatıya dönüp pegasusumun kulağına. "Biliyorum çok yoruldun, ama bu önemli bir durum. Beni acilen Chrysler Binası'na götürmen gerekiyor." Pegasusum beni anladığını belirtirmişçesine kişnedi ve şahlandı birden, birkaç saniye sonra havadaydık. Öyle bir hızla gidiyorduk ki, rüzgarın etkisiyle havada uçuşan saçlarım sanki kopacakmış gibi geliyordu. Birkaç dakika yetmişti oraya ulaşmamız için, şimdi Chrysler Binası'na bakıyordum merakla. Annemin burada olup olmadığını merak ediyordum tabii ki, ve cevabımı da beklediğimden çok önce aldım. Tiz bir kadın çığlığı duyduğumu sandım bir anda, başımı kaldırıp binanın tepesindeki kuleye baktığımda da en büyük korkumla yüzleştiğimden emin oldum; annem kuleye ayaklarından bağlanmış, başüstü sallanıyordu! Miracle'a oraya gitmesini söylememe gerek bile yoktu, benim zeki dostum çoktan anlamıştı bunu.
Havada hızla süzülürken garip bir ses duyduğumu sandım bir an için, annemin çığlıklarından farklı bir ses. Birkaç saniye sonra ise pegasusun üstünde durmamı zorlaştıran bir darbe aldım, ama etrafta kimse yok gibiydi. Sol tarafıma bakınca onu gördüm; sis halinde kara bir bulut kümesi, yani Lelouch... Bir kez daha hücuma geçti hızla, bu kez diğer seferki kadar şanslı değildim; dengemi kaybedip hızla yere düşmeye başladım. Bu sırada tek yapabildiğim "Miracle!" diye bağırmaktı. Lelouch yanımda süzülüyordu bu sırada; "Seni uyarmıştım Adrian." deyip gülüyordu. "Neyse, seninle Ceza Tarlaları'nda görüşürüz!" diye ekleyip kayboldu görüş alanımdan. Birkaç saniye daha havada serbest düşüş yaptıktan sonra "Ah!" diye bağırdım bir anda. Miracle bana yetişmiş, tam bir mucize beklerken yine kurtarmıştı beni. Ama kalçamı kurtaramamıştı tabii ki, çarpmanın etkisiyle kalça kemiğimin kırıldığından şüpheleniyordum. "Tekrar kulenin tepesine, annemin yanına!" diye bağırdım Miracle'a. Acı umrumda bile değildi, tek istediğim bir an önce annemi kurtarmaktı.
"Anne!" diye bağırdım pegasusum onun bağlı olduğu yerin tam yanında durunca. Hemen Assassin's Heart'ı çıkarıp onu kılıç formuna çevirdim ve ipi kestim. Annemi dikkatle pegasusun sırtına yerleştirdikten sonra ise tekrar uzaklaşmaya başladık.

~

"Merak etme anne, bir daha asla böyle bir şey olmayacak. Kampa dönünce ilk iş olarak o Lelouch'u öldüreceğim." dedim kapımızın eşiğinde. Ona olayları anlatmıştım ve bu da onu daha çok dehşete düşürmüştü, ama yine de benim onu ziyaret etmemi istiyordu... Kendi hayatı tehlikede bile olsa... İçimdeki anne sevgisinin iyice kabarmasına sebep olmuştu bu. Onunla vedalaşıp binadan çıkarken içim suçluluk duygusuyla eriyordu, New York'a ikinci gelişimde de sevdiğim insanların canlarının acımasına sebep olmuştum. Melez hayatının en büyük zorluğu da buydu işte...
"Aferin sana oğlum." diye mırıldandım tekrar Miracle'ın yanına gittiğimde. "Sen olmasaydın bugün ne kendimi, ne de annemi kurtarabilirdim..." diye itiraf ettim ona. Daha önce birçok kez olduğu gibi yine hayatımı kurtarmıştı. Ona gerçekten de büyük bir minnet duyuyordum, beni yarı yolda bırakan herkese inat o hep benimle kalmıştı. Bir insan olmaması da umrumda değildi, o benim gerçek bir dostumdu... Knicks maçını da daha sonra izlerdim artık, başımdan geçen olaylardan sonra bunu kafama takacak halde değildim. Birkaç saniye sonra Miracle ile tekrar havada süzülürken içimdeki hüznün de New York gibi geride kaldığını hissettim. Mutlu olmama yetecek bir şey vardı önümde çünkü; kampa geri dönüyordum!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Miracle'ın Kurtarma Operasyonu
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Kurtarma Operasyonu.
» Kurtarma Operasyonu (Görev 72/1)
» Kurtarma Operasyonu (Görev 72/2)
» Kurtarma Operasyonu (Görev 72/3)
» Kurtarma Operasyonu (Görev 72/4)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Kamp Dışı :: New York-
Buraya geçin: