Othyrs Dağı'ndan 8 arkadaş sonsuz güç iksiriyle dönmüştük. Athena bu sonsuz güç iksirini Ogygia Adası'na götürmemi söyledi. Hem de tek başıma ve oraya nasıl gideceğimi hiç bilmiyordum. Arkadaşlarım kulübelerine gittiğinde, ben de büyük bir çaresizlik içerisinde plajın yolunu tuttum. Plaja niye gittiğimi bilmiyordum ama ayaklarım beni oraya götürüyordu. Belkide temiz havaya ve güzel bir manzaraya ihtiyacım vardı. Dalgın dalgın yürüyordum. Bir ara ayağım taşa takıldı. Az kalsın yere yapışıyordum. Son anda kurtulmuştum. Etrafıma bakındım. Hiç kimse yoktu. İyi, hiç kimse bu rezilliğimi görmemişti. Tekrar yürümeye başladım. Bu sefer daha dikkatliydim. Güneş yavaş yavaş batmaya başlamıştı. -yani babam yavaş yavaş batmaya başlamıştı- Gökyüzüne kızıllık hakimdi. İşte, bu manzaraya hayrandım. Bu hayranlığım yüzünden yola bakmayı unutmuştum. Bir yere takıldım ve tökezledim.
"Hay! Zeus..."
Bu sözü söylememle yanıma bir ışık haznesi düşmesi bir oldu. Ani bir tepkiyle yana sıçradım. Kolumda bir sıcaklık hissediyordum. Koluma baktığımda kıyafetimin kol kısmından dumanlar tüttüğünü gördüm. Bu büyük bir haksızlıktı. Kıyafetimi daha dün almıştım. Diğer yerleriminde yanmaması için gökyüzüne baktım.
"Özür dilerim Tanrı Zeus, öyle demek istememiştim."
Yanıma bir ışık haznesi daha düşmediğine göre Zeus beni boş vermişti. Yoluma devam ettim. Bu sefer sadece yere bakıyordum. Mağlum bir daha düşersem kafayı yerdim. Olan kıyafetime oluyordu. Uzun bir süre daha yürüdükten sonra plaja vardım. Plajda kimse yok gibi görünüyordu. Böylesi isabetli olmuştu çünkü yalnız kalıp düşünmek istiyordum. Dalgaların ulaştığı yerin bir metre gerisine oturdum. Deniz bugün durgundu. Güneş ışınlarının denize vurması sayesinde deniz parlıyor ve kırmızı gözüküyordu. Babam gerçekten harika gönüyordu.
"Baba bana yardım et."
Bu güzel manzara karşısında içinden çıkamadığım düşüncelere tekrar daldım. Of, ben nasıl Ogygia Adası'na gidecektim. Bir yol mutlaka vardı ama nasıl? Yüzerek gidemezdim, başka türlüde gidemezdim. Ya, bu nasıl bir görevdi. Yaktın beni Tanrıça Athena. Hayır, anlamıyorum. Onca melezin arasından niye beni seçti. Zaten iksiride çok zor aldım. Az daha ölecektik. İksire uzunca baktım. Şeytan diyor iç bu iksiri. Acaba içersem Tanrıça Athena veya diğer tanrılar bana bir şey yapabilirlermi? Sonuçta içersem çok güçlü olacaktım. Fakat hayır! Tamam çok güçlü olurum ama tanrı ve tanrıçalardan da daha güçlü olamazdım. Bunun imkanı yok. Şimdi benim tek yapmam gereken şey Ogygia Adası'na gidiş yolunu bulup iksiri oraya götürmek. Güneş artık tamamen batmak üzereydi. Birden omzuma biri dokundu. Korkudan yerimden sıçradım. Arkama dönüp baktığımda Poseidon kızı Rose'u gördüm. Geldiğini hiç fark etmemiştim. Dolayısıylada çok korkmuştum.
"Özür dilerim, korkutmak istememiştim."
"Önemli değil."
"Burada oturmuş kara kara ne düşünüyorsun?"
"Athena bana bir görev verdi. Ogygia Adası'na gitmem gerekiyor ama nasıl gideceğimi bilmiyorum."
Rose bana anlayışla baktı ve gülümsedi. Onun niye burada olduğunu sorma gereği duymamıştım çünkü ne de olsa o, Poseidon'un kızıydı. Plajda olmasından daha doğal ne vardı ki!
"Ogygia Adası'na gitmekten kolay ne var?"
"Ne! Kolay mı? Nasıl gideceğimi söylermisin?"
Çok şaşırmıştım. Kaç saattir nasıl gidebileceğimi düşünüyordum ve bulamıyordum. Rose ise karşıma geçip kolay diyordu. Neresi kolay anlayamamıştım. Rose bana bir şey uzattı. Elime aldığımda bunun bir yüzük olduğunu gördüm.
"Yüzüğümü al. Yüzüğün içinde 3 tane inci var. Birini ez ve Ogygia Adasına git. İşin bittiğinde birini daha ez ve geri dön."
İnanamıyorudum. Rose benim için yüzüğünü veriyordu. Nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyordum.
"Çok teşekkür ederim. Bu iyiliği asla ödeyemem."
Rose bana 'önemli değil' bakışı attı. Sonra da gülümsedi. Ben de karşılık verdim. Bu kızı gerçekten çok seviyordum.
"Ben seni yalnız bırakayım. Sonra görüşürüz. İyi şanslar."
Rose arkasını döndü ve gitti. İncilerle tek başıma kalmıştım. İksirin olduğu çantayı sırtıma taktım. Kim bilir bu iksir yüzünden başıma daha neler gelecekti. Çok vakit kaybetmiştim. Acilen gitmeliydim. Yüzüğün içinden bir inci çıkardım. Derin bir nefes aldım ve inciyi yere atıp ezdim. Aklımdan Ogygia Adası'nı geçirdim. Etraf bulanıklaşmaya başladı. Sonra görüntü değişti.