Odada o kadar büyüleyiciiydi ki hayran kalmıştım. Hemen koştum ve çekmeceleri karıştırmaya başladım. Ancak kabalık ettiği sonra farkettim ve hemen anneme döndüm.
''Bak, tamam canım.'' dedi. Çekmeceleri kurcalamaya devam ettim. Aynalar, altından yapma bilezikler, kolyeler... Sanki rüyadayım ve bilinçaltım bana oyunlar oynuyordu. Ama bu bir rüya değildi aksine gerçekti. Odanın öbür ucunda bulunan gardıroplara doğru koştum ve aralarında en büyük olan dolabın kapısını açtım. Ölmüş olmalıydım ve şuan cennetteydim.
Gardırop kıyafetlerle doluydu ama benim bildiğim kıyafetlerden değil bir tanrıçanın giyebileceği kıyafetlerden. Derin bir nefes aldım ve diğer dolaplarıda açtım.
Sonunda odada herşeye baktıktan sonra yatağa uzandım. Çok yorulmuştum. Yatağı kırmızı saten ve altın rengindeki saten örtüler kaplamıştı. Yastıklar kuş tüyündendi ve iki kişinin yatabileceği kadar büyüktü.
Böyle bir yatağım olsaydı tüm arkadaşlarımla beraber yatardım. Annem elinde çok güzel şekil verilmiş bir bardak ile yanıma geldi. İçinde kırmızı bir şey vardı.
''Çok yoruldun canım.'' Bardağı bana uzattı bende yatakta doğruldum ve bardağı aldım. Tadı çok güzeldi. Hayatımda hiç böyle bir şey içmemiştim. Hepsini bitirğimde yanda duran cam sehpaya koydum ve anneme baktım.
Annem çok güzeldi. Saçları dalgalar halinde omuzlarından dökülüyordu ve gözleri aynı benim gözlerim gibi yeşildi. Aşk ve güzellik tanrıçası. Şuan kendisi annem bile olsa bir tanrıçanın önündeydim.
''Sonunda seninle tanışmak çok güzel.'' Annem bana muhteşem gülşüyle baktı ve lini yüzüme koyup hafifçe okşadı.
''Canım kızım.''