Soğuk bir gündü ve kampta dolaşıyordum.Herkes klübesine çekilmişti.Aniden aklıma dostum Karapençe geldi ve ahırlara doğru ilerledim.Ahırlara gittim ve dostum Karapençe kişnemeye başladı ve ona biraz şeker verdim.Şekeri afiyetle yedi.Ve bir gezintiye çıkmak istedim.Dışarıya çıktık ve Karapençe'yi kontrol edemiyordum.Çok fazla rüzgar vardı ve ona seslendiğimde beni duymuyordu.Emindimki beni duysa bile dracak halde değildi.İleride New York'un ışıklarını gördüm.Ardından oraya doğru ilerledik.Karapençe beni şehirde dolaştırırken bir yerde durdu.Burası eski evimdi.Doğu NewYork 6. Cadde'deydik.Karapençe beni oraya bıraktı ve uçarak uzaklaştı.Babamla uzun bir süre sonra tekrar karşılacağım için çok heyecanlıydım.Hemen zili çaldım ve kapıyı babam yani uzun boylu sarı saçlı ve ela gözleri olan bir adam açtı.Ve hemen ona sarıldım.Beni öyle bir sıktı ki bir an boğulacağımı sandım.Sonra beni içeriye aldı.Ona olan herşeyi anlattım.O da bana her zamanki gibi annem Afrodit'i ve onunla mutlaka karşılaşmam gerektiğini söyledi.Ardından ona ''Baba gitmem gerekiyor, pegasusum Kara Pençe beni buraya getirdi.Şimdi onu bulup geri dönmem gerekiyor.Sana sıksık İris Mesajı yollarım merak etme'' dedim.O da ''Tamam oğlum sen kendine iyi bak, benim için o bile yeterli'' dedi.Ve dışarı çıktım.Pegasusum Kara Pençe beni kapının önünde bekliyordu.Üstüne atladım ve beni Melez Kampı'na geri götürmek için tam hızla uçmaya başladı.