Melezler de Uçar! (57~1)

57- Serbest Kurgu
Katılacaklar: Tiff-Jess-Lucy.

Yemek gazinosundan çıkmadan önce Apollon çocuklarının masasına uğrayıp, Tiff'in eline bir not tutuşturmuştum. Notta yemeğini bitirir bitirmez birini bulup Zeus Yumruğu'na gelip benimle buluşmasını istediğim yazıyordu. Acilen iki kişiye ihtiyacım vardı, Stell ile girdiğimiz iddia yüzünden resmen paçalarım tutuşmuştu. Ardından, kulübeme gidip çıkacağım yolculuk için çantamı hazırlamaya koyuldum. Ah, her zamanki şeyler işte; meşhur madalyonum, bir şişe Hidra zehri, yedek kıyafet, nektar, ambrosia falan. Sonra bir koşu ormanın yolunu tuttum, oraya varınca meşhur kayalığa ulaşmam da fazla sürmedi. Geldiğimde etrafta kimsecikler yoktu. Ya Tiff notumu ciddiye almamıştı ya da yanında getirmek için kimseyi ikna edememişti, hala onun için uğraşıyordu... Sıkıntıyla kayalığa oturup etrafı gözlemeye başladım. Labirente girmek için sabırsızlandığım söylenemezdi ama bir an önce buradan gitmek istiyordum. Ah, mankafalı Lucy! Ne vardı sanki o kadar içip iddialara girecek? Şimdi ya bir hafta içinde Stell'in gözleri önünde uçmalıydım, ya da sevgili madalyonumdan vazgeçmeliydim! Tabii ki uçuk olan yolu seçtim, yani uçmayı. Aslında Daedalus'un icat ettiği bir çift kanadı ele geçirirsem, sonrası kolaydı. O an Stell'in yüzünün alacağı şekli hayal ettim ve kendi kendime söz verdim: ne olursa olsun o kanatları alacaktım!

Her zamanki gibi Apollon masasında yemeğimi yiyordum. Yemekler harikaydı. Yemeğim bitmek üzereyken Lucy geldi ve elime bir not sıkıştırdı. Çok şaşırmıştım ve ne olduğunu anlayamamıştım. Notu açtım ve okudum. Anladığım kadarıyla çok önemli bir konu vardı. Konunun ne olduğunu merak ettiğim için yemeğimi bitirmeden Zeus Yumruğu'na gitmek için ayağa kalktım. Yalnız bir sorun vardı. Lucy yanına birini daha al demişti. Kimi alacağım şimdi? Şöyle bir bakındım. Gözüme Jess takıldı. Jess ile aramız çok iyiydi. Lucy ile de arası çok iyiydi ve galiba şuan banimle Zeus Yumruğu'na gelecek kadar müsaitti çünkü yemeğini bitirmiş sohbet ediyordu. Jess'in yanına gittim. Beni görünce bana baktı ve gülümsedi. Ben de ona gülümsedim.

"Selam Jess."

"Selam, naber?"

"İyi. Ya, Lucy beni acilen Zeus Yumruğuna çağırdı ve yanına da birini al dedi. Sen gelebilirmisin?"

Labirent mi? Ben labirentten nefret ederdim. Daha doğrusu karanlık yerlerden nefret ederdim. Mağlum ben Güneş Tanrısı'nın kızıyım. Yeraltında benim ne işim var? Lucy'e baktım. En iyi arkadaşlarımdan olan Lucy'e hayatta hayır diyemezdim. Ne olursa olsun gitmekten başka bir çarem yoktu. Derin bir nefes aldım ve cevabımı verdim.

"Ben gelirim."

Neden labirente gireceğimizi gerçekten çok merak ediyordum. Umarım mantıklı bir açıklaması vardır. İkimiz de Jess'e baktık. Onun cevabını bekliyorduk.

Gülümseyerek ellerimi çırptım ve "Çok teşekkürler kızlar!" dedim. Benim için bu yaptıklarını hayatım boyunca unutmayacaktım. Zaten labirentten sağ salim çıkmayı başaramazsam, unutma imkanı da bulamayacamtım. "O halde şimdi üçümüz de kulübelerimize gidelim ve hazırlanalım. Yarım saat içinde tekrar burada buluşalım. Yalnız gidişimizden gerekmedikçe kimseye bahsetmeyin çünkü Stell'in kulağına gitmesini istemiyorum." dedim. Tiff ve Jess önceden aralarında anlaşmış gibi aynı anda kafalarını sallayarak sözlerimi onayladılar. Sonra, hep beraber Zeus Yumruğu'ndan ayrılarak kulübelerimizin yolunu tuttuk. Aklımdaki tek düşünce, Sere'yi işkillendirmeden yolculuk çantamı kulübeden nasıl çıkaracağımdı.


Rp'nin Zeus Yumruğu kısmı bitmiştir.