O anda birden hazırlıksız yakalandığımı fark ettim. Melez kampında geçirdiğim onca gün boyunca, gerçek babamla karşılaşmamıştım. Onca yolu geldikten sonra, işte, babam karşımdaydı. "Naber baba?" falan mı diyecektim. O sırada babam düştüğüm durumu anlamış gibi gülümsedi ve "Sen de hoşgeldin oğlum." dedi. Ama oğlumu biraz vurgulamıştı. Ben de "Hoşbulduk baba" diyebildim.
"Oğlum seninle uzun uzun sohbet etmek isterdim ama maalesef bunu şimdilik ertelemek zorundayız. Bildiğiniz gibi Amphrite'nin incileri kayboldu ve bunları bulmanız için de sizden yardım istiyorum. Sorumluluklar neden eğlenceden önce gelmek zorundadır ki?
Tam bu sırada araya Lia girdi.
"Hayır baba, ben Amphrite için inci falan bulmam!"
Ben de ona katılıyordum aslında ama, daha ilk karşılaşmamızda babamla tartışmak istemezdim.
Öyleyse bu güç kaynağı 13 inci, canavarların eline geçsin öyle mi?
Buna karşılık vermezdik tabi. Önce biraz sessizlik oldu sonra da Lia sıkıntıyla iç çekti.
"Tamam öyleyse baba, nasıl bulacağız bu 13 inciyi?"
Öncelikle, bir inciyi bulmuş olmalısınız. Elimi cebime atıp, inciyi çıkardım. Babam inciye baktı ve ardından tiz bir ıslık çaldı. Islığın ardından bir deniz atı, ağzındaki haritayla geldi.
Bu harita size incilerin yerini gösterecektir. Oralara kendim gidebilirdim ama bunları yapacak vaktim yok.
Peki ya Amphrite'nin de mi yok diye soracaktım fakat sormadım.
İyi şanslar, evlatlarım. Gitmeden önce sormak istediğiniz herhangi bir şey var mı?