Gördüğüm kabus beni uyutmamıştı. Bende Yemek Gazinosuna inmiştim. Burada bir kahve içerek uyumamı önleyebilirdim ancak yarın zorlu bir gün beni bekliyordu. Tanrılar ve Tanrıçalar hakkında bilgi edinmeli idim. Onlara ne kadar yakın olursam, babama da o kadar yakın olurdum. Onu düşünmekten kendimi alamıyordum. Sağa baksam babamın suratını, sola baksam annemi, ortaya baksam kardeşlerimi görüyordum. Benim gibi birine böyle şefkatli şeyler yakışmıyordu. Sol elimi sırtıma atıp kılıcımı çıkardım ve sıra ile sola, daha sonra sağa ve daha sonra ortaya bir kılıç salladım. Derin bir nefes alarak etrafıma baktım. Tenha idi bu saatte burası. Ne de olsa bu saatte tenha olurdu. Herkez uyumaya giderdi.
Kendimi uyutmak için kabuslara katlanmalı idim. Oradaki sandalyede uyuklaya kalmıştım. Rüyamda bu sefer babam ile dövüşüor ve kaybediyordum. Sanki gerçektede kavga ediyordum. Canım gerçekten yanıyor gibi hissediyordum. Daha sonra diğer Tanrılar ve Tanrıçalar da belirdi ve "Öldür! Öldür!" diye sesler çıkarmaya başladılar babama doğru. Kılıcımı zorla babamın gözüne attım. Beni bırakınca kalkan darbesi atacakken birden babam çok sert vurduğu için yere çakıldım. Birden 600. katta dövüşmeye başladık. Beni aşağı attı. Yere sertçe çakılınca çok yaralanmıştım. Yukardan babamın attığı kılıç tam kalbimin üstüne gelmişti. Birden bire paramparça olmuştum. Sabah heyecanla kalktım. Demek ki saatlerce rüyamda acıya katlanmıştım. Vücudumun her bir noktası terdi.