Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Ares Yüzünden Hapse Atılıyorum!

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Lucianna Fackrell
Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Lucianna Fackrell


Mesaj Sayısı : 4356
Kayıt tarihi : 22/08/10

Ares Yüzünden Hapse Atılıyorum! Empty
MesajKonu: Ares Yüzünden Hapse Atılıyorum!   Ares Yüzünden Hapse Atılıyorum! Icon_minitimePtsi Ağus. 23, 2010 8:20 am

Babamdan aldığım bir çağrı üzerine -evet babama İris mesajı göndermeyi öğretmiştim- onun evine gitmiştim. Hem de gece pegasusumla kaçarak değil, gündüz vakti kamp müdürümden izin alarak, dikkatinizi çekerim. Herşey çok güzel gidiyordu, babamla uzun uzun sohbet etmiş, güzel bir gün geçirmiştim. Artık hava kararmaya yüz tutmuştu.

Pegasusum Sherry'yi çağırmak yerine, taksiyle gitmeye karar verdim. Böylece yol üzerinde bir marketten abur cubur alabilecektim. Eh, odamdaki minibarın içindekilere denetleme sırasında el konulmuştu. Taksi çağırmıştım, gelmesini beklerken de bir banka oturmuştum. Sonra bir adam gelip yanıma oturdu ve şöyle söyledi:

"Uzun zamandır görüşmemiştik Lucy, naber?"

Tamam, ismimi söylememiş olsaydı oracıkta kalkanım Aegis'i kafasına geçirirdim ama büyük ihtimalle beni tanıyordu. Ve... ses tonuna bakılırsa pek sevmiyordu. Başımı kaldırıp yüzüne baktığımda, ben de onu tanıdım: Savaş Tanrısı Ares'ten başkası değildi. Derin bir nefes aldım. Demek, cep telefonları sadece canavar çekmiyordu. Tam dönüp bu espriyi Ares'e yapacaktım ki, etrafımız ateş almaya başladı!

"Hayırdır Tanrı Ares, bu yaz sıcağında üşüdünüz mü?"

"Lucy, Lucy, Lucy... yerinde olsam son duamı ederdim. Annen şu anda seni kurtarmaya gelemez ve... diğerleri de." dedi Tanrı ve sonra bana çok fazla şey söylediğinden endişelenerek ayağa kalktı.

Bu esnada bankın etrafı alev alev yanıyordu, hemen birşey yapmazsam ben de küle dönecektim. Annem... ve diğerleri... tüm Tanrılara ne olmuş olabilirdi ki? Bu durumdan kurtulmamın tek çaresinin daha fazlasını öğrenmek olduğunu biliyordum o yüzden anlamamış gibi davrandım, egosu yaşadığı dünyadan büyük kişilere karşı her zaman işe yaramıştır, inanın.

"Sen öyle san Ares, annem benim çağırdığım anda yanımda biter."

"Çok safsın Lucy, gelemez çünkü diğerleri gibi o da benim tuzağıma düştü. İnanabiliyor musun? Bilgelik Tanrıçası'nı tuzağa düşürdüm!"

Hayır, inanmıyordum. Ve bu içimi rahatlattı. Annem büyük ihtimalle herşeyin farkındaydı ve bir planı vardı. Diğer ihtimali düşünmek istemedim, inanın bana kimse bir bankta cayır cayır yanarak ölmek istemez. Ah, Poseidon kızı Rose'un yanımda olması için nelerimi vermezdim!

"Neyse Lucy, şunu bilmeni isterimki seni tanımak güzeldi. Ama kendimin ve ailemin geleceğini de düşünmeliyim. Percy'nin şansı yaver gitti ve amacıma ulaşamadım, ama şimdi senin işini bitireceğim. En güzel tarafı da ne, biliyor musun? Kimse başına gelenlerin sorumlusunun ben olduğumu öğrenemeyecek."

Sonra Tanrı bir anda ortadan kayboldu, o gider gitmez alevler de çoğalmaya başladı. Şöyle bağırıyorsunuz değil mi? 'Kaç oradan!' Athena kızıyım ve reflekslerim var. Ares beni bir şekilde dondurmuş olduğundan, kıpırdayamıyordum. Ölmek istemediğimden, birkaç canavar riskini göze alarak cep telefonuma uzanmayı başardım ve polisi aradım. Tanrı bunu akıl edememiş olacak, ellerimi kıpırdatabiliyordum!

Üzerinde oturduğum bank da alev almaya başlamıştı ama içim rahattı, itfaiye kısa zaman içinde burada olacaktı. Sıcaktan bayılmak üzereydim ve tenimin düzelmesi için haftalarca uğraşmam gerekecekti.

"Şuradan bir kurtulayım da, yanıklar sorun değil." dedim. O sırada sirenleri de duymaya başladım, işte kurtarıcılarım gelmişti!

Onlar yangını söndürmeye çalışırken, ben de sırılsıklam olmuştum ama zaten serinlemeye ihtiyacım olduğundan, bunu dert etmedim. Sonra polis dünyamı karartacak o cümleyi söyledi:

"Hanımefendi, kimliğinizi alabilir miyim?"

Tabii melez olduğumu öğrendiğimden beri yanımda kimlik taşımıyordum. Adama bunun açıklamasını makul bir şekilde yaptım ve adımı, soyadımı söyledim. Tam yırttığımı sanırken kelepçeyle üzerime doğru yaklaşmaya başladı. Lanet olasıca sis! Kim bilir hakkımda neler düşünüyorlardı! Bir ara kılıcımı açıp hepsini doğramayı düşündüm ama sonra kıyamadım. Zaten ilahi bronz insanlara etki etmezdi... En sonunda kalkanım Aegis'i ortaya çıkardım. Bakmayın öyle, tutuklanmak istemiyordum!

Ne yapsalar beğenirsiniz? Elimdeki şeyin bir tabak olduğunu sandılar ve bana onunla ne yaptığımı sordular! Başka çarem kalmamıştı, dövüş tekniklerinden yararlanmaya başladım. 4 polisten üçünü haklamıştım ki, sonuncusu ayağıma çelme takarak yere düşmeme sebep oldu, sonra da ellerime kelepçe taktı. Ben... sıradan bir insana yenilmiştim! Kamptakiler bunu bir duysalar, benimle tüm yıl dalga geçerlerdi eminim. Zaten, duyma ihtimalleri de zordu çünkü polis arabasıyla ve yanımda üçü fena benzetilmiş dört polisle, hapishaneye gidiyordum!

Sonrası tam bir fiyasko, telefon etmeme izin vermediler, bu yüzden babamı arayamadım. Bir de 16 yaşından büyük olduğumdan, bağımsız bir birey sayılıyordum tabii, aileme haber vermeyeceklerdi. Ama ben babama nasıl ulaşacaktım! Çaresiz demir parmaklıkların arkasına kilitlediler beni, yazdığım ifadeyi okusanız gülmekten karnınız çatlar... Durumum umutsuzdu. Kaldığım hücrenin minik penceresinden ıslık çalıp durdum ama Sherry gelmedi.

"Ah, harika!"

Artık son çareye başvurmamın zamanı gelmişti. Bekçinin tekini yanıma çağırdım ve zihnine girip düşüncelerini kontrol ederek, hücremin kapısını açmasını sağladım. Sonra da... kıyafetlerini çıkarmasını. Buradan çıkabilmek için üzerime 3 beden bol da osla bir üniformaya ihtiyacım vardı! Sonrasını tahmin edersiniz, insanların beynine 'beni tanıyorsunuz, burada çalışıyorum ve sizin arkadaşınızım' dalgası göndererek, dosyamın tutulduğu odaya ulaştım. Eh, hapishaneden kaçıyordum, hayatımın bundan sonrasını da güvene almalıydım değil mi? Hem... bu hoş anıdan elimde bir hatıra olsun da istedim.

Sonunda hapishane binasından çıktım, ama çevremdeki herkesin beynini kontrol edip durduğumdan yorgun düşmüştüm. En yakındaki parka gittim ve uyuyakaldım. Tanrılarım, daha neler yaşayacaktım ben, sokak çocukları gibi bankta uyumuştum!

"Bittin sen, Ares." dedim öfkeyle, "Bittin!".
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ares Yüzünden Hapse Atılıyorum!
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Medusa Yüzünden.
» Gerçekten o Ares mi ?
» Ares (MARS)
» Hephaistos - Ares
» Ares İle Tanışmam

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Kamp Dışı :: New York-
Buraya geçin: