Ares İle Tanışmam

Babamı görmeye Olimpos'a gitmeye karar verdim. Hazırlanmdım ve Pegasus Ahırına doğru gittim. Çok mutlu ve heyecanlıydım. Sissy'e şeker yedirip onu hazırladım. Sonra Sissy'e bindim ve Olimpos'a doğru uçmaya başladık. Empire State Binasının önünde pegasusumdan indim ve içeri girdim. Görevli beni tanıdığında hemen asansöre bindim ve 600. kata çıkmaya başladım. Elimde olmadan çalan müziğe eşlik etmeye başladım. Asansörden indiğimde karşıma çıkan manzaraya bir kez daha hayranlıkla bakmaya başladım. Burası gerçekten müthiş bir yerdi. Olimpos konseyine doğru ilerledim. İçeri girdiğimde babama bakındım ama o yoktu. İçeride sadece bir Tanrı vardı. Üzerindeki kıyafetten ve bakışlarından onun Tanrı Ares olduğunu anladım. Çok şaşkındım. Tanrı Ares bana bakıyor bir şey söylememi bekliyordu.

"Merhaba Tanrı Ares!"

"Merhaba. Sen Apollon'un kızımısın?"

"Evet Tanrı'm. Buraya babamı görmeye geldim."

"Adım Tiffany Tanrı'm."

Ares garip bir ifadeyle bana bakıyordu. Ne olduğunu veya ne düşündüğünü anlayamamıştım. Babamın burada olmaması beni üzmüştü. Keşke onunla görüşebilseydim. Nerede olduğunu merak etmiştim ama bunu Ares'e soramazdım. Şimdi ne yapacağımı ve ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Aramızda uzun bir sessizlik oldu. Ares hala bana bakıyordu. En sonunda sessizliği o bozdu...

Tanrı Ares'in bu sorusu beni çok şaşırtmıştı. Gerçi o bir Tanrı idi. Her şeyi anlardı. Ares bana bakıyor ve cavabımı bekliyordu. Derin bir nefes alıp verdim.

"Uygun olmaz diye düşündüm. Babamın nerede olduğunu söylerseniz çok sevinirim."

Tanrı Ares bana gülümsedi. Anlaşılan beni çok iyi anlıyordu. Kim bilir benim gibi daha kaç melezle konuşmuştu. Beni iyice süzdükten sonra konuşmaya başladı.