Hephaistos - Ares

Tanrı Mesaj Sayısı : 50 Kayıt tarihi : 09/02/11

Tanrısal güçteki iki muazzam varlık melez kampı arenasında bulunuyordu. Bu düello öylesine değil sebepleri olan ve sonucunda kazanan ile kaybeden arasında ki farkın en fazla olacağı düelloydu. Hephaistos etrafına bir bakındı. Melezler korku ve merak içerisinde arena tribünlerini doldurmuş Ares ile Hephaistos'a bakıyorlardı. Hakem kenarda çekingen bir şekilde oturmuş maça odaklanmaya çalışıyordu. Hephaistos ona yaşamı konusunda söz vermişti. Düelloda sadece silah kullanma yeteneklerini önplana çıkaracaklardı. Hephaistos bir demirciydi ve elinden her türlü silah geçmişti. İyi bir demirci her silahı ustalıkla kullanmalıydı ki yapacağı silahlarda aynı şekilde ustalıkla olsun. Ares ise savaş tanrısıydı. Her türlü savaşta bulunmuş ve belki savaşların çıkmasında etkin rol oynamıştı. Tanrılarda yılların getirdiği tecrübeler bulunuyordu elbet. Bir kişi 3000 yıldan fazla yaşayınca bir konu da değilde bir çok konuda ustalaşabilirdi. Hephaistos belki atolyesinden çıkmamıştı lakin 3000 yılıda ocak başında demir ve bronz eritmeye harcamamıştı. Etrafına bakmayı kesti ve karşısına baktı. Ares orada heybetli ve kendinden emin bir şekilde duruyordu. Elinde sanki her türlü silahmış gibi değişen kılıcı vardı. Ama Hephaistos yaptığı ve yapılan tüm silahların zayıf noktasını bilirdi. Hiç bir silah her yönden kusursuz olmamıştı. Hephaistos bir süre önce kendi yaptığı kılıcının elinde belirmesini sağladı. İki tarafıda keskin kılıç elinde hissedince yaptığı zaman kafasında canlandı. Kılıçtan yayılan sıcaklık alev tanrısının gücünü yansıtıyordu. Kafasını bu düşüncelerden sıyırırken savunma ve saldırı taktiklerini aklından bir kez daha geçirdi. Ares'in bir kaç düellosunu görmüştü. Bu ona avantaj sağlayacakmıydı onu düşünüyordu. Bunları düello başlayacağı zaman düşüneceğini aklının bir köşesine yazdı ve Ares'e bakıp konuştu. "Babamızın izniyle güzel bir düello olsun kardeşim. Bütün gücünü göster bana sonradan bu mesele olmasın" dedi Hephaistos. Ares yüzündeki şeytani gülümseme ile cevap verdi. "Pekala kardeşim gücün anlamını göstereceğim sana" dedi. Hephaistos kılıcını daha sıkı sarıldı ve ilk hamleyi kardeşi Savaş tanrısından beklemeye başladı.

Tanrı Mesaj Sayısı : 573 Kayıt tarihi : 17/10/10

Ares bir kez daha savaş alanındaydı. Bu sefer öz kardeşiyle dövüşecekti, Hephaistos'la. Ares binlerce yıllık hayatında onu bu hale getiren kardeşini karşısında gördü. Onun kalbinin katılaşmasına sebep olan kardeşini... O anı hatırladı, kardeşinin Olimpos'a döndüğü anı. Annesine bir taht hediye etmişti. Daha sonra annesi tahttan kalkmaya çalıştığında tahtın onu bırakmadığını görmüş, diğer tanrılara seslenmişti. Ares de bu sesi duyup annesinin yanına dönmüş, annesini kurtarmaya çalışmıştı. Kurtaramayacağını anlayınca babası Zeus'a haber göndermişti. Hephaistos da oraya sarhoş edilip getirilmişti ama yine de annesini affedip serbest bırakmak için iki şart öne sürmüştü. Birincisi Olimpos'a kabul edilecekti, ikincisi ise Afrodit'le evlenecekti. Ares doğduğu günden beri Afrodit'e aşıktı ve kardeşi gelmiş, onun sevgilisini elinden gözleri önünde alıyordu. Babasının ona bakan üzgün bakışları altında Hephaistos'un şartlarını kabul etmesi Ares'in kalbini önce kırmış, sonra taşlaştırmıştı... Ares geçmişteki karanlık anılarından sıyrılmayı başardığında arenada göz gezdirdi. Tribünlerdeki melezler korkuyla bu iki Tanrı'yı izliyorlardı. Bu gereksiz bir korkuydu, çünkü sadece silah kullanma yetenekleri konuşacaktı. Tanrısal güçlerini kullanmayacaktı Ares, yoksa Hephaistos'un karşısında hiçbir şansı kalmazdı. Hakemin kim olduğuna baktığında gördüğü kişi dişlerini sıkmasına sebep oldu. Bu düellonun hakemi Lucianna Fackrell mi olacaktı? Artık çok daha sabırlı olmak zorundaydı. Kardeşi Hephaistos'a saldırmamak için kendini zor tutuyordu, bir de düellonun hakeminin Lucianna olması sinirlerini daha çok zorluyordu. Kendini tutamayıp o melezi buharlaştırabilirdi. Derin derin nefes aldı Ares, dayanmak zorundaydı. Eğer sinirlenmezse bu arenadan galip olarak ayrılabilirdi. Geçmişte öfkesi yüzünden kendini tutamayıp hep saldırmıştı; hiç savunma yapmadan... Bunun sonucunda da birçok kez hezimete uğramıştı. Bu sefer sinirlenmeyecek, hezimete uğramayacak, hezimete uğratacaktı!
Kardeşinin sesi onu daldığı düşüncelerden çekip çıkardı. "Babamızın izniyle güzel bir düello olsun kardeşim. Bütün gücünü göster bana sonradan bu mesele olmasın." Sinsi bir gülümsemeyle cevap verdi, az sonra çağıracağı kılıç onun yaptığı tüm silahlardan daha güçlüydü. "Pekala kardeşim gücün anlamını göstereceğim sana." dedi. Madem kardeşi güç görmek istiyordu, Kaos Kılıcı'nı ona göstermesinde bir sakınca yoktu. Ares sağ elini yan tarafına doğru açıp fısıldadı, "Kaos, yardımıma gel." Yer hafifçe sarsılmaya başladı ve hemen ardından yerde ufak bir yarık oluştu. Bu yarığın içinden bir kılıç yükseldi, Kaos Kılıcı. Ares kılıcı sağ eliyle kavrayıp karşısında duran kardeşine baktı. Baktı, ama karşısında eski Hephaistos'u göremedi. Gördüğü Hephaistos kılıcını doğru bir biçimde tutup savunmasını hazırlamış bir Hephaistos'du. Demek tamirhanesinde durduğu yıllarda demircilikten başka şeyler de yapmıştı. Savunma pozisyonunda durduğuna göre ilk saldırıyı ondan bekliyordu. Bunu yaptığına göre önceki düelloları izlemiş olmalıydı. O düellolarda hep Ares önce saldırırdı, hiç durmadan. Bu sefer öyle olmayacaktı, ilk saldırıyı kardeşinden bekleyecektı...

Konu: Geri: Hephaistos - Ares Cuma Şub. 11, 2011 8:14 am

İlk Tur Puanları:

~> Tanrı Hephaistos, ufak tefek yazım hataları dışında iyi bir rp'ydi. Başlangıç rp'sini yazmanın zorluğunu göz önünde bulundurarak puanımı veriyorum; 6.

~> Tanrı Ares, uzunluk ve kurgusallık açısından daha başarılı bir rp'ydi. İlk tur puanı; 7.

*İkinci tura geçildi.

Tanrı Mesaj Sayısı : 50 Kayıt tarihi : 09/02/11

Derin düşüncelerinden ve yarım kalmış ocağında bıraktığı silahlardan düşüncelerini çekmesiyle tamamen dövüşe odaklanmıştı Hephaistos. Dövüş başlamalıydı ve kazanan kendisi olmalıydı. Yoksa Afrodit'in yüzüne nasıl bakardı. Kaybeden biri olmak yeterince zor olurdu onun için. Annesinin kendine verdiği hediye ile hayatına zaten 1-0 yenik başlamıştı. Savaş tanrısının karşısında ne kadar şansı var; bu durum zaten muammaydı. En azından sonuna kadar denemeli Ares'in engin alay denizinde bile sağlam kalmayı başarmalıydı.

Kılıcını daha bir sıkı sarıldı. Uzun sakalının uçları hükmettiği alev ile yanıyordu. Karşısına baktı. İlk hamlesini kardeşinden bekliyordu. Neredeyse kurduğu bütün planlarını onun üzerine kurmuştu. Ares hep ilk saldıran öfkesiyle dövüşen olmuştu. Öfke büyük bir güç kaynağıydı ama her zaman güvenilir değildi. Ares 3000 yıllık tecrübesi ile sonunda akıllanmış olacak ki saldırmak yerine kendisi ile aynı savunma pozisyonunda, gözlerini dikmiş hamle bekliyordu. Hephaistos bir süre düşündü saldırmalımıydı? Her ihtimale karşı bir-iki saldırı taktiği düşünmüştü. Ama savunma temelli teknikleri bu işte işe yaramayacaktı. Tanrısal kuvvetlerinide kullanamayacağı için savunmalıydı. Ama bir süre daha bekleyecekti. Sonra saldıracaktı. Eğer Kardeşi saldırı istiyorsa istediğini alacaktı. Klasik bir haraketle başladı. Yavaş ve sabit hızda ki adımlarla Ares'e doğru yürümeye başladı. Kılıcını sağ elinde bacağı ile aynı hizada gövdesini savunmasız tutarak yürüyordu. Ares'in sağ gözünün altı seğiriyordu. Saldırmamak için kendini zor tutuyor olmalıydı. Hephaistos göz göre göre bir açık veriyordu.

Hephaistos kılıcını elinde çevirdi ve ileriye doğru kendinden beklenmeyen çeviklikle büyük bir adım atarak Ares'in sağ omzuna doğru hamle yaptı. Ares kısa süreli şaşkınlığını atlatarak aynı çeviklik ile darbeyi durdurdu. Hephaistos'un darbesi ilk saldırı darbesine göre çok sert bir darbeydi. Saldırısının bozulması dengesini bozarak istemeden çıkarttığı sıcak hava dalgası bütün arenayı sararak ortalığın fazlaca ısınmasına neden oldu. Hephaistos bir iki adım çekilip hakeme baktı. Hakem yanan gözleriyle devam edin işaretini verdikten sonra kılıcını daha sıkı sarıldı. Ares alnından akan ter damlası hariç bundan etkilenmemişti. O alev alev yanan gözleriyle Hephaistos'a baktı ve adeta gel işareti yaptı. Hephaistos bunu ikiletmeyerek hızlı bir saldırıya başladı. İlk hamlesi Ares'in kafasına doğru oldu. Ares bu hamleyi kılıcıyla aynı ustalıkla durdurdu. Kılıçlar havada çarpışırken Ares, Hephaistos'a doğru dizini kaldırıp Hephaistos'a vurdu. Hazırlıksız yakalanmıştı. Bir iki adım geri çekildi. Ares'e bakıp "Lanet olası!" dedi. Ares her zaman ki gülümsemesini yüzüne kondurarak alaycı bir şekilde "Duyamadım" demişti. Ardından kılıcını kaldırıp sert bir şekilde Hephaistos'un boynuna hamle yaptı. Hephaistos zar zor bu darbeden eğilerek kurtuldu. Karnına aldığı darbe o kadar ağır değildi. Bir süre sonra ağrısı geçecekti ama o kadar hafif bir darbe de değildi. Dövüş sadece kılıç yetenekleriyle veya zeka ile olmuyordu. Bazen kurnazlıkta gerekirdi. Hephaistos bunu henüz hesaba katmamıştı. Ares'in saldırısından kurtulunca hemen birkaç adım geriledi. Savunma pozisyonunu aldı. Saldırıları başarısız olmuştu. Ares'in atağını beklemeye başladı.

Tanrı Mesaj Sayısı : 573 Kayıt tarihi : 17/10/10

Ares kardeşinin eski Hephaistos olmadığından artık emin olmuştu. Ondan beklenmeyecek bir şekilde iyi kılıç kullanmayı başarmıştı. Yani, belki Ares'i zorlayabilirdi. Kardeşinin yaptığı saldırıların başarısız olması Ares'in içinde olan kibri artırmıştı. Bu kibrin etkisiyle öfkesini bastırması çok daha zorlaşmıştı. Eğer öfkesinin ona verdireceği açıkların etkisiyle düellonun sonucunda Hephaistos kazanırsa Ares bir daha dünya üzerindeki hiçbir varlığın yüzüne bakamazdı, özellikle de deli gibi aşık olduğu Afrodit'inkine. Zaten geçmişte kaybettiği kavgalar yüzünden hep kaybeden bir tanrı olarak tanınmıştı Ares. Şimdi bir demirciye, hele hele de Hephaistos'a karşı kaybederse halen sahip olduğu karizmasını tamamen kaybedecekti. Bunun sonucunda belki de Afrodit Ares'in güçlü olmadığını düşünecek, onu oracıkta bırakıp kendini Hephaistos'un güçlü(!) kollarına bırakacaktı. Hayır, buna izin veremezdi! Eğer böyle bir şey olursa Ares'in kalbi bir daha toparlanamayacak şekilde kırılacaktı. Ares bu düşünceler sonucunda gözünden gelen 2 damla yaşın eşliğinde başını kaldırdı. Afrodit'i kaybetme düşüncesi onu üzmüş, belki de korkutmuştu. Fakat bu duygular normalde öfkeyi bastırmaları gerekirken onu beslemiş, Ares'in kontrol edemeyeceği hale getirmişti.

Elinde kılıcını tüm gücüyle sıkarken Hephaistos'a öfkeyle baktı. Öyle bir bakıyordu ki Hephaistos farkında olmadan geriye bir adım attı. Ama hemen kendini toplayıp gelecek olan bir saldırıya karşı pozisyon aldı. Ares öfkeyle yere sert bir adım attı. Daha sonra kılıcını yana doğru açıp Hephaistos'a doğru son hızla koşmaya başladı. Tam Hephaistos'un önüne geldiği sırada sağa doğru dönerek kaydı ve sola doğru zıplayıp Hephaistos'un bulunması gereken yere doğru kılıcını sapladı. Ama Hephaistos Ares'in yapacağı hamleyi tahmin edip kenara çekildi. Ares'in kılıcı sert bir şekilde saplaması arenada ufak çapta bir güç dalgası oluşturdu. Hakem Lucianna bundan dolayı sendelerken Hephaistos yerinden kıpırdamamıştı bile. Ares yere saplanmış kılıcını çıkarana kadar Hephaistos kılıcını Ares'e savurdu. Ares sol koluyla kılıcın darbesini karşıladı. Karşıladı karşılamasına ama kılıç zırhını delip kolunu kesti. Kolundan ölümsüzlerin kanı olan altın ikor akıyordu. Ares kılıcını bir çekişte çıkartıp Hephaistos'un kılıcına vurdu. Hephaistos aldığı darbenin etkisiyle geriye doğru sendeledi. Bir anlık boşluğun etkisiyle Ares kılıcını Hephaistos'un karnına savurdu. Ares'in kılıcı sadece Hephaistos'un zırhında bir kesik açabildi. Hephaistos aldığı çizikten hemen sonra geriye doğru çekilip savunma pozisyonu aldı. Ares tüm heybetiyle yavaş yavaş doğruldu. Garip hareketlere ihtiyaç yoktu, ona dümdüz saldırması yeterdi. Ares sert adımlarla rakibinin üstüne yürüdü. Kılıcı başının üstünde çevirip tüm gücüyle Hephaistos'a indirdi. Hephaistos böyle bir hamleyi karşılamak yerine yine kenara çekildi. Ama Ares bu sefer hazırlıklıydı, bu hamleye ikinci kez kanmayacaktı. Kılıcını hızla çekip Hephaistos'un hamlesini karşıladı. Daha sonra kılıcının küt olan tarafına eliyle bastırıp Hephaistos'u ileri ittirdi. ''Kardeşim, görüyorum ki kılıç kullanmayı öğrenmişsin.'' Hephaistos elindeki kılıcı çevirerek konuştu, ''Evet kardeşim, öğrendim. Ve emin ol senden daha iyi kullanıyorum.'' Ares bu sözler karşısında sadece kibirli bir şekilde güldü. Kardeşi ne kadar uğraşırsa uğraşsın, ne kadar çalışırsa çalışsın onun kadar iyi kılıç kullanamazdı.

Konu: Geri: Hephaistos - Ares Ptsi Şub. 14, 2011 10:28 am

İkinci Tur Puanları:

~> Tanrı Hephaistos, ilk tura göre çok daha iyi bir rp'ydi, kurgusal açıdan da gelişmişti. İkinci tur puanı: 8.

~> Tanrı Ares, aynı şekilde, daha başarılı bir post olmuş, yazım-imla kuralları dikkate alınmış. İkinci tur puanı: 8.

*Üçüncü tura geçildi.

Konu: Geri: Hephaistos - Ares Paz Şub. 20, 2011 5:07 am

Tanrı Hephaistos düelloyu 3 günden uzun bir süre boyunca devam ettirmediğinden, kazanan Tanrı Ares olmuştur, kendisini tebrik ediyoruz!

» Hephaistos kulübesi Ares ve Hades'e karşı
» Düello (Ares kızı ile Hephaistos Çocuğu)
» Hephaistos
» Hephaistos
» Hephaistos'u ziyaret