Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| Hephaistos'u ziyaret | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Clara Thompson Artemis Avcısı/Melez Danışmanı/Doğa Bilimleri Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 4592 Kayıt tarihi : 12/10/10
| Konu: Hephaistos'u ziyaret C.tesi Ara. 25, 2010 3:30 am | |
| Derin bir nefes aldım ve çantamın kayışlarını kavradım. Kampın içinde kar yoktu, bu yüzden gözlerimi kısıp Thalia'nın ağacının ötesine baktım. Bembeyaz çimenleri görüp gülümsedim. Kampta kar olmasa da herşey Noel'i hatırlatıyordu. Herkes koşuşturuyor, kırmızı kazaklar giyiyor ve arkadaşlarına hediye arıyorlardı. Apollon çocuklarının söylediği Noel şarkısını duyunca gülümsedim, bir klasikti bu. Bu güzel ortamda ben, Eduard'la beraber babası Hephaistos'u ziyarete gidecektim. Kesinlikle harika (!) bir ziyaret olacağını başından tahmin etmiştim. Noel'i başka bir şekilde planlamıştım kesinlikle; bir programım bile vardı. Ve bu programda kesinlikle senden nefret eden bir tanrıyı ziyarete gi başlığı yoktu. Tekrar kendimi avutmaya çalıştım; her şey Eduard içindi. Bu aralar pek görüşemiyorduk ve bu ne zamandır yanlız kalabileceğimiz tek fırsattı. En azından Hephaistos'un Tamirhanesi'ne gidene kadar yanlızdık. Kulübemin önünde beklemeye devam ettim. Ed'ın dışarı çıkmasını bekliyordum. Onun heyecanlı olduğunu biliyordum, babasını en son Labirent'te görmüştü. Ben de öyle, o günü- ya da günleri, zamanı orada çözemezsiniz- hatırlamayı hiç mi hiç istemiyordum. Sonunda kocaman bir makine gibi görününen kulübeden birisi çıktı; Eduard çıktığı anda Demeter kulübesine baktı. Beni görünce gülümsedi ve el salladı. O anda bütün üzüntümün silindiğini hissetmiştim. | |
| | | Eduard Ryan Longrange Hephaistos'un Çocuğu/Mitoloji Tarihi Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 1186 Kayıt tarihi : 31/10/10
| Konu: Geri: Hephaistos'u ziyaret C.tesi Ara. 25, 2010 10:14 am | |
| Thalia ağacının çevresine baktım. Kar. En sevdiğim mevsimdi belkide kış. İçimde bir mutluluk vardı. Üstelik babamı ziyaret içinde oldukça güzel bir gündü. Biliyorum, bu saçma olabilirdi. Ama Maya ile neredeyse bir buçuk aydır birlikteydik ve bunu babamın onaylaması gerekecekti. Eh, tabii bir de noel ziyareti için. Kulübemden çıktım ve Demeter kulübesine baktım. Maya oradaydı ve bana gülümsüyordu. Kendimi onun yanında daha da mutlu hissediyordum. Maya benim her şeyimdi. Gülümseyerek sevgilimin yanına gittim. Bu günkü planımızdan haberdardı ve bundan hoşnut olup olmadığını da bilmiyordum. Ama gitmek istiyor gibiydi. Zaten babamla en son görüştüğümüzde Labirent'de idik ve çok zamanımız da yoktu. Bu sefer, babama daha fazla soru sorabilecek ve onu bunaltacaktım. Ne güzel bir gün olacaktı ! Maya'nın aklına herhalde atölyeye nasıl gidiceğimizi düşündükçe labirente girmek geliyordur diye düşündüm ve gülümsedim. Aslında bana babamın hediye ettiği Bronz Ejderha oldukça işime yaramıştı. "Babama gitmeye hazır mısın ?" diye sordum Maya'ya. Maya, düşünüyor gibiydi ama sonra evet anlamında başını salladı. Oldukça tedirgin görünüyordu. Bu duygusunu hafifletmek için yanağına bir öpücük kondurdum. Artık, daha dün kızarmadan öpüşebiliyorduk. Bu da bir gelişme sayılırdı. Sonra cebimden B.Ejder'i çıkarttım ve yere attım. Karşıma bir kaplan çıkana kadar bekledim ve konuştum. "Komut dizisi: 13. Hephaistos. Bizi babama götür." diye emrettim kaplana. Kaplanın ağzından bir gıcırtı çıktı ve bir daire çizmeye başladı. Bu kaplanla istediğim her yere ışınlanabiliyordum ve bu oldukça güzeldi. Maya biraz tedirgin olsa da benim gibi kaplanın üstüne bindi. Kaplanım, sonunda harekete geçti. Etrafımızı kırmızı bir ışık kapladı. Bir kaç saniye sonra kırmızı ışığın gücü azalmaya başladı ve kendimi tanıdık bir atölyede buldum. Bronz Ejder, yorgunluktan öldüğünü belirticek şekilde yan yattı ve mekanik bir horlamaya başladı. Bunu bir kez denediğimde de böyle olmuştu. İki günde bir kez bu özelliği kullanabiliyordum zaten. Maya da şaşırmış gibiydi ama sonra onun elini tuttum ve atölye de babamı aramaya başladık. | |
| | | Clara Thompson Artemis Avcısı/Melez Danışmanı/Doğa Bilimleri Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 4592 Kayıt tarihi : 12/10/10
| Konu: Geri: Hephaistos'u ziyaret Paz Ara. 26, 2010 5:41 am | |
| Etraf bir sürü demir parça ve edevat doluydu. Yeri duvarlarından ayırt edilebilecek bir yer değildi burası. Duvarlarda projeler ve zırhlar asılıydı. Tavanda bile oldukça fazla şey vardı. Zaten yer tamamen doluydu; buradaki şeylere basmamak için oldukça çaba göstersem de arada sırada bir yerlere çarpıyordum ve -daha önce bir zırha çarpmışsanız bu sesi bilisiniz- her defasında ince bir ding sesi çıkıyordu. Tanrı Hephaistos'u bulamıyorduk, nerede olabilirdi ki? Gideceği pek bir yer olduğunu sanmıyordum. ''Baba?' diye seslendi Eduard. Tam o sırada bir şahin otamotonu üzerimizden uçtu. Eğilsek bile şahin o demir gözlerini bize odaklamış görünüyordu. Tekrar döndü ve yine üzerimize geldi. Bu sefer onun sadece bana odaklanmış olduğunu anlamıştım. Bana tam saldıracakken Arkadan bir gıcırtı geldi ve şahin oraya yöneldi. Döndüğümde tanrı Hephaistos'un orada olduğunu gördüm. Şahin gidip onun omzuna kondu. Hephaistos Eduard'ı görünce hafifçe gülümsedi. Beni görünce yüzü eski haline döndü. Eh en azından surat asmıyor, dedim içimden. Ed ise Hephaistos'un bana karşı tavrını, onun şahinin az kalsın benim gözümü oyacağını hiç fark etmemiş gibiydi. ''Baba!'' dedi sevinçle. | |
| | | Eduard Ryan Longrange Hephaistos'un Çocuğu/Mitoloji Tarihi Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 1186 Kayıt tarihi : 31/10/10
| Konu: Geri: Hephaistos'u ziyaret Çarş. Ara. 29, 2010 7:23 am | |
| Artık babam karşımda duruyordu ve gülümsemekten kendimi alamıyordum. Az kalsın babama sarılacaktım ama sonra onun bir tanrı olduğunu hatırladığım ve elimi geri çektim. Babam, en son gördüğümden yani labirent maceramızdan bu yana hiç değişmemişti. Saçları alev almış, gri bir tulum giymişti. Doğrusu çirkindi ama yine de babamı seviyordum. Babam beni gördüğüne pek sevinmişe benzemiyordu ama sonunda sırtımı sıvazladı. Maya'ya tuhaf bakıyordu ve bunun nedenini de pek bilmiyordum. "İyi misin oğlum ? Güçlerini kullanmayı öğrenebildin mi ?" diye sordu sırıtarak. Kaşlarımı çattım. Güçlerini kullanmayı mı ? Benim özel gücüm falan mı vardı ? Babamın yüzünde ki sırıtış silindi. Sanırım cevabı belliydi. Babama bunu sormasam daha güvenli olacak diye düşündüm. Maya da bana aynı ifadeyle bakıyordu. Sonunda babam konuyu değiştirdi. "Niye buralara kadar geldiniz ?" diye sordu sonunda. Gülümsemeye çalıştım ama başarısız oldum. Buraya gelmek için bir sebebe mi ihtiyacımız vardı ? "Noel için küçük bir ziyaret etmek istedikte." dedim. Babam kaşlarını çattı. Yüzünde tuhaf bir bakış vardı. "Ah, doğru noel yaklaşıyor değil mi ? dedi sırıtarak. Maya'ya baktım ve gülümsedim. Babamın bunu bile bilmemesi oldukça tuhaftı. Zaten atölyesinden çıksa, kendimi asardım. Babam yanında ki kuş otomatonuna bir şeyler fısıldadı ve ilerlemeye başladı. Cebinden bir kaç küçük top çıkardı ve bunları ocağa attı. Tam ne yapıyorsun diye soracakken Maya'nın bakışları bunu sormamı engelledi. Babamın bana bir noel hediyesi vermesini umuyordum. Ama babam ateşlerin tanrısıydı. Ondan her şey beklenirdi. Bir kaç adım geri çekildim. Babam bana sinsice bakıyordu. Gözü benimle Maya arasında kalıyordu. Tereddütte gibiydi. Sonunda konuşmaya başladı. "Şeey, Maya, Eduard'dan biraz uzaklaşır mısın ? diye sordu. Nedenini anlamamıştım ve bu beni oldukça ürpertiyordu. Maya bana tereddütle baktı ama benim elimi tutmayı bırakıp bir kaç adım ileriye geçti. Babam elini açtı. Elinin üstünde bir ateş topu belirmişti. Gittikçe endişelenmeye başlıyordum. Babam, ateş topunu bana doğru attı. Ya kesin delirmişti ya da ben hayal görüyordum ! Babam beni yakmaya çalışıyordu. Maya beni korumaya çalıştı ama pek bir şey yapabildiği söylenemezdi. Kılıcıma davrandım ama orada olmadığını gördüm. Kılıç tuhaf bir şekilde babamın elindeydi. Yürümeye çalıştım ama ayaklarım kıpırdamıyorlardı. Ateş, bedenimle temas ederken tek düşünebildiğim şuydu ; Neee ! Ahhh Hayır !
Ateş, bedenimi sardı. Ama ateş canımı yakmıyordu. Aksine, bu güzel bir duyguydu. Ateş, bedenimle dans ediyordu sanki. İçimde bir sıcaklık hissediyordum ama beni yakmak yerine rahatlatıyordu. Bu duygu o kadar tuhaftı ki bunu tam olarak sevdiğimi bile söyleyemezdim. Gözlerimi yavaşça araladım. Etrafımda ateşler vardı. Etrafımda değildi ateşler, bedenimi sarmıştılar. Maya'nın hafif çığlığını duyar gibi oldum. Ateşler bedenime kırmızı bir görünüm veriyordu, her tarafımı kaplamıştı ateşler. Kendimin daha güçlü olduğunu hissettim. Bu tuhaf ama harika bir duyguydu. Ateşleri atmak istercesine elimi salladım. Ateşler bir top şeklini aldı ve öne doğru fırladı. Üstümde yanık izi bile yoktu. Kendimi sadece biraz yorgun hissediyordum. Attığım ateş topu babamın üstüne doğru gitti. Babam gülerek ateş topunu bir samana çevirdi ve konuştu. "Aferin, evlat. Yeteneğini keşfettin. Bu da sana noel hediyem olsun." dedi gülerek. Ben ise hala Maya'ya tuhaf bir şekilde bakmaktaydım. Ateş, bana zarar vermiyordu ve ateşi kontrol edebiliyordum. Günümün böyle geçiceğini hiç tahmin etmiyordum doğrusu. | |
| | | Clara Thompson Artemis Avcısı/Melez Danışmanı/Doğa Bilimleri Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 4592 Kayıt tarihi : 12/10/10
| Konu: Geri: Hephaistos'u ziyaret Çarş. Ara. 29, 2010 8:28 am | |
| Ziyaretin geri kalanı şu ateş olayından sonra oldukça olağan geçmişti. Hephaistos bir kaç demir sandalye çekmiş, oğluyla biraz laflamıştı. Kampı falan sormuştu, ben de sakince onları dinliyordum. Eduard hala şoktaydı, yeteneğinin olduğuna ve babasının onu sınama şekline karşı şok olması normaldi. O hep yeteneğinin olmadığını söyler dururdu, onu hep ben kurtarınca da homurdanırdı, ama artık kendi gücünü keşvetmişti, (ve gerçekten esaslı bir güçtü) artık o da kendini olağan bir melez gibi hissedebilirdi. Hephaistos gerindi. Sanki bu kadar süredir bir iş yapmamaktan sırtı tutulmuş gibiydi. Ne ironiydi ama. Eduard şoku atlatınca babasıyla biraz konuştu. Ona kardeşlerini, ilk haftadan onları satıp Artemis Avcılarına katılan Julia'yı anlattı. Hephaistos iyi bir dinleyiciydi ama Julia kısmına gelince biraz öfkelenmişti. Sadece kaşlarını çatarak karşılık verdi bu habere. Onun kendini tutabilmesine hayran kalmıştım. Ed bir solukta diğer gelişmeleri de anlattı. Hephaistos her şeye başını sallayordu. Onun ilgisiz görünmesine rağmen oğluyla gurur duyan bakışlarını görebiliyordum. Eduard çok şanslı bir melezdi. | |
| | | | Hephaistos'u ziyaret | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|