Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Fırtına ruhları da ölmeyi hak ediyor :P

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Lucianna Fackrell
Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Lucianna Fackrell


Mesaj Sayısı : 4356
Kayıt tarihi : 22/08/10

Fırtına ruhları da ölmeyi hak ediyor :P Empty
MesajKonu: Fırtına ruhları da ölmeyi hak ediyor :P   Fırtına ruhları da ölmeyi hak ediyor :P Icon_minitimePtsi Ağus. 23, 2010 2:16 am

17- Okçuluk alanında bir macera yaşayacaksın.
Mekan: Okçuluk Alanı
Katılacaklar: Lucy.


Tam tamına 1,5 yıldır Melez Kampı'ndaydım ama daha önce hiç ilgimi çekmediğinden, uğramamış olduğum bir yer vardı: okçuluk alanı. Hayatım boyunca hiç ok atmayı denememiş olduğumu düşündüm ve onca macera arasında buna ihtiyaç duymamış olmam beni şaşırttı. Bir denesem, ne kaybederim ki? diye düşündüm -düşünmez olaydım- ve elime bir tane yay, birkaç tane de ok alıp, hedef tahtasına isabet ettirmeye çalıştım.

İlk denemem başarısız olmuştu, oku bir canavara kılıç saplarmış gibi tüm gücümle gerdirmemem gerektiğini anladım. İkinci denemem de çok hafif oldu, ok hedef tahtasına ulaşamadan yere çakıldı.

"Tamam, şimdi tam on ikiden vuracağım." dedim ve hedef tahtasını nişan aldım. Tam atışımı yapacaktım ki, tahta ile aramdaki boşlukta tuhaf bir şekil belirmeye başladı.

"Ah, harika!" dedim her zamanki gibi, gelen bir fırtına ruhuydu! Hem bu sefer, geçen yıl karşıma çıktığında olduğu gibi insan şeklinde de değildi, yarasa kanatlı ve çevresinde hortum olan tuhaf ve orjinal biçimindeydi.

"Varlığın büyük tehdit çocuk." dedi bana ve üzerime doğru ilerlemeye başladı. Hazır elimde ok ve yay varken, bir deneme yapayım dedim ve onu nişan aldım. Ah! Eğer saydam bir varlık olmasaydı okum tam iki gözünün arasına isabet edecekti. Demek ki bende iş vardı, okçuluk konusunda kendimi geliştirebilirdim. Tabii, önce şu pis ölümsüz canavarın icabına bakmalıydım.

Hemen sağ bileğimdeki bilekliğin üzerindeki tuşa bastım ve kılıcım Nefesalan'a dönüşmesini sağladım. Kalkanım Aegis'i sona saklayacaktım.

"Dostum siz sıkılmadınız mı benimle uğraşmaktan?" dedim ve düello başladı.

Geçen senekinden farklı olarak bu sefer düşünce okuma gücüm vardı ve inanın bana fırtına ruhları akıllı varlıklardır, rakibimin yapacağı her hamleyi önceden öğrenebiliyordum. Bir de... onu bana kimin gönderdiğini!

Tahmin edemediniz değil mi? Ben söyleyeyim: elbette Tanrı Ares.

Ne olmuş yani bir kez sevgilisi Tanrıça Afrodit'i kaçırıp, bir kez de tüm Olimpos Tanrıları'nın önünde onunla düello yaptıysam? Hem, ilk atak ondan gelmişti: ilk o beni öldürmeye çalışmıştı...

Herneyse, sonuç olarak karşımda korkunç bir fırtına ruhu vardı ve 'git' dememle gideceğe benzemiyordu. Onları yenmenin bir taktiği vardı -deneyerek keşfetmiştim- ve ben bu taktiği biliyordum. İişim çok zor olmayacaktı. Önce hızlıca hareket edip sık sık yer değiştirerek onun da hızlanmasını sağladım. Biraz da aklındaki düşünceleri yorumlayıp sinirini bozduğumda, tuzağıma düştü ve hızla çevremde dönmeye, beni girdabının içine çekmeye çalışmaya başladı.

İşte, istediğim de buydu. Havanın beni ele geçirmesine izin verdim ve yarattığı akımın kuyruğuna takıldım. Artık peşindeydim, ensesine bir ulaşabilsem... süper olacaktı. Neden mi? Ok ve sıradan diğer kılıçlar onları doğramaz çünkü dediğim gibi saydamlar. Ama benim ilahi bronzdan yapılmış özel kılıcım onlara etki ediyor. Tek sorun şu, fırtına ruhları istedikleri zaman istedikleri yere gidebiliyorlar hafif bir esinti misali. O kadar kolay yer değiştiriyorlar ki, kılıcınızla onları hedef almanız imkansız.

İşte bu noktada, devreye Athena zekam giriyor: Kendi yarattığı, arkasında bıraktığı hava akımının beni ele geçirmesine izin veriyorum, böylelikle o nereye giderse gitsin, peşinde oluyorum. Biraz daha yaklaşmayı da başarır başarmaz -şekil A- kılıcımı boğazından geçiriyorum ve altın sarısı kanı akmaya başlarken, yok oluyor.

Ve, sonuç: Canavarı kılıcımdan geçirmeyi başardım ve onun altın sarısı kanları eşliğinde yere yapıştım. Ama sıkı takipçilerim bilirler, geçen seferki hatamı yine tekrarlamaktan da geri kalmadım. Evet, yine kendi kılıcımla kendimi yaralamıştım ama bu sefer kolumu değil, omzumu. Revire gidip yaramı temizlemelerini istemek zorundaydım ve tabii okçuluk alanında bir kılıçla kendimi nasıl yaraladığımın mantıklı bir açıklamasını bulmak.

Neden mi? Çünkü fırtına ruhlarının etraflarına yaydığı sis çok güçlüdür ve sadece istedikleri kişilerin onları görebilmesini sağlarlar. Ve evet, okçuluk alanındaki diğer melezler bana deliymişim gibi bakıyorlardı, etkilenmedim çünkü bu bakışlara alışmıştım artık...

Revirin yolunu tutarken son sözlerim şunlar oldu:

"Ah, Ares! Bittin sen. Bu sefer seni öyle bir duruma düşüreceğim ki, arkana bakmadan kaçmak isteyeceksin."

Gerçekten de öyle olacağına emindim çünkü planım hazırdı: Hephaistos'un Ares ve Afrodit'e bir tuzak kurmasını sağlayacaktım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Fırtına ruhları da ölmeyi hak ediyor :P
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Pegasusum Fırtına
» Fırtına ve Kaos

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Melez Kampı :: Okçuluk Alanı-
Buraya geçin: