Hec ile ormanda yürüyüşe çıkmıştık - çıkmaz olaydık! Yine Küçük Cadı ile karşılaştık. Beni görür görmez yerden bir taş alıp kafama fırlattı. Ben de hışımla üzerine doğru gidip saçlarını karıştırdım. İkimiz de birbirimize nefretle baktık bir süre, ardından Stell kıkırdayarak, "Alnın kanıyor." dedi. Tek kaşımı havaya kaldırarak "Küçük cadının teki taş attığı için olabilir mi?" diye sordum. Hec koşarak gelip aramıza girdi ve bir elini bana, bir elini Stell'e doğrultarak "Lütfen. Bari. Bugün. Yapmayın." dedi dişlerini sıkarak. Kafamı hafifçe yana yatırarak ona 'üzgünüm' bakışı attım ve ensesine bir şaplak indirirken Stell'e "Hayırdır kardeşim, sen kampa uğrar mıydın? Zihindeşen'le üniversitede olman gerekmiyor muydu? Ah, dur tahmin edeyim! Yoksa seni oradan da mı attılar?" diyip kahkahalarla gülmeye başladım.
Ah, yine geçen yaz yaptığımız gibi üç kardeş felekten bir gün çalacaktık anlaşılan! Keyfim iyiden iyiye yerine gelmişti ve merakla Stell'in vereceği cevabı kafasında toparlamayı bitirmesini beklemeye başladım.