Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Yardımsever Devler Tehlikeli Olabilir

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Lucianna Fackrell
Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Lucianna Fackrell


Mesaj Sayısı : 4356
Kayıt tarihi : 22/08/10

Yardımsever Devler Tehlikeli Olabilir Empty
MesajKonu: Yardımsever Devler Tehlikeli Olabilir   Yardımsever Devler Tehlikeli Olabilir Icon_minitimePerş. Kas. 11, 2010 9:50 am

50- Prokrustes ile bir macera yaşa.
Mekan: Kabuklu'nun Su Yatakları Mağazası

Katılacaklar: Lucy.


San Francisco State University'nin girişinde havaya bir altın drahmi fırlattım ve beklemeye başladım. Kampa gitmek için -her ne kadar mide bulandırıcı olsa da- en hızlı yol Gri Kızkardeşler'i kullanmaktı. Yerde dikdörtgen şeklinde bir parıltı oluştu ve kısa sürede gözlerimin önünde gri renkli bir taksi halini aldı. Hiç vakit kaybetmeden kapısını açıp taksiye bindim ve "Melez Kampı'na." dedim. Ön koltukta oturan üç yaşlı kardeş hiç vakit kaybetmeden gaza yüklendiler ve aşırı hızlı bir şekilde ilerlemeye başladım. "İşte başlıyoruz..." diye mırıldandım. Tartışma sesleri çoğalmaya başlamıştı; anlaşılan bugün Öfke, Fırtına ve Eşekarısı formundaydı. Birbirleriyle kavga etmeyi bir süreliğine unutmalarını sağlamak için "Ee, bugün gözü kullanma sırası kimde?" diye sordum. Cevap sürücü koltuğunda oturan Fırtına'dan geldi: "Arabayı ben sürüyorum ama gözü Eşekarısı kaptı!" Tabii bu suçlama üzerine Eşekarısı da ciyaklayarak kendini savunmaya geçti; "Ama dişimizi de sen kaptın! Hey, öndeki arabaya dikkat et!" aniden direksiyonu yana doğru kıran Fırtına, "Göremiyorum ki!" cevabını verdi. "Sen bugün çok sessizsin Öfke." dedim dikkatlerini dağıtma çabasıyla. Gerçekten o da en az diğer iki kardeşi kadar çirkefti ama bugün ne direksiyon ondaydı, ne göz ne de diş. "Sen de bizi özel şoförün belledin Athena kızı!" yanıtını aldım. Sinirle kollarımı kavuşturup arkama yaslandım ve kendi aralarında didişmelerine izin vermeye karar verdim, beni de aralarına katmalarını istemiyordum.

Bir süre sonra cırlamalarının arasında "Şimdi de sen sessizleştin Athena kızı." dedi Eşekarısı. Gözlerimi kısarak ona baktım ve "O koca gözünü her şeye sokmasana sen." dedim. İşte bu, yüzlerce yılda bir yaşanan bir tarihi ana şahit olma imkanı kazandırdı bana. Fırtına aniden frene asılarak arabayı durdurdu, dördümüz de ön cama yapışmaktan kıl payı kurtulduk. "Hey! Neden durduk?" diye sordum sinirle. Fırtına bana doğru döndü ve o koca dişini göstere göstere nutuğuna başladı: "Kimse bizim gözümüze hakaret edemez! Derhal in taksiden!" Öfke de kardeşine bağırdı; "Gözümüze değil, kardeşimize hakaret etti! Değil mi?" Eşekarısı bir süre düşündükten sonra "Bilmem ki. Ona soralım en iyisi." cevabını verdi. Sıkıntıyla kapıyı açıp taksiden indim ve tekrar kapatmadan önce gür bir sesle "Aslına bakarsanız, aynı anda ikisine birden hakaret etmiştim." dedim ve kapıyı tüm gücümle çarptım. Arkamdan hararetle bir şeyler söylediklerini görebiliyordum ama onları duyamıyordum ve bu durumdan kesinlikle şikayetçi değildim. Sonunda saydam bir dikdörtgen halini alıp sonra da yok oldular, ben de derin bir nefes aldım. O ana kadar nerede olduğuma hiç dikkat etmemiştim fakat şimdi parlak tabelalarla süslü bu şehri sanırım tanımıştım; görme yetisi olmadığı için Fırtına'nın beni getirdiği yer Los Angeles'tı! Sinirle yere bir tekme attım ve çevredeki tabelalara bakındım, kampı arayıp birinden beni almasını istemeliydim. En yakındaki dükkana yöneldim; girişteki tabelada -disleksi yüzünden okumam uzun zaman almıştı ama sonunda başarmıştım- 'Kabuklu'nun Su Yatakları Mağazası' yazıyordu.

İçeri girdim ve hızla etrafa bakındım ama su yataklarıyla baş başaydım anlaşılan, hiçbir yerden ses seda gelmiyordu. "Kimse yok mu?" diye seslendim ve arkamdan gelen "Ah, yeni bir müşteri demek! Hoşgeldin, hoşgeldin!" sözleri nedeniyle yerimden hopladım. Hışımla sesin geldiği tarafa doğru döndüm ve karşımda devasa boyutlarda bir mağaza sahibinin durduğunu gördüm. Kısa bir duraklamanın ardından "Me-merhaba. Te-telefonunuzu kullanabilir miyim?" diye sordum. Nedenini anlayamamıştım ama bu adamda beni rahatsız eden bir şeyler vardı. Yine de etraftaki su yataklarına bakmaktan kendimi alamıyordum; acaba bu şaheserlerin hepsi karşımda duran adamın eseri miydi? "Tabii ki kullanabilirsin! Ama önce gel de sana son model su yatağımı bir göstereyim. İnan bana, görünce bayılacaksın!" dedi adam. İyi niyetine kabalıkla karşılık veremezdim, mecburen "Pekala." dedim ve beni en gözde su yatağına doğru sürüklemesine izin verdim. "İşte bak! Muhteşem değil mi?" diye sordu, sevimli bir mantar şeklindeki mavi yatağı işaret ederek. Farkında olmadan kendimi kaptırmış olacağım, "Ah gerçekten de öyle." dedim ve yumuşaklığını anlamak için yatağa yaklaştım. Satıcı adam da hemen arkamdan geldi ve "Denemeye ne dersin? Çok rahattır, garantisini verebilirim!" dedi. Başlangıçta, "Hayır, hiç sanmıyorum." demeyi düşündüysem de "Neden olmasın?" diyerek sırıttım ve yatağa uzandım.

Gerçekten de Bay Kabuklu'nun hakkını vermek lazımdı, yatak muazzam derecede rahattı. Gülümseyerek gözlerimi kapattım ve kendimi bu komfora teslim, ta ki... "Hey! Neler oluyor?!" Aniden kollarım ve bacaklarım yatağa kelepçelenmişti ve vücudumun gerilmeye başladığını hissediyordum. "Ah, rahat ol sen. Sadece bu yatak için fazla kısasın, seni biraz esnetmem lazım, hepsi bu." dedi Kabuklu. Boğuk bir çığlık attım ve "Nesin sen?" diye sordum dehşet içinde. "İsmim Prokrustes, ama Kabuklu'yu tercih ediyorum." dedi kibirle. Prokrustes... Prokrustes... "İnanamıyorum! Sen şu devsin değil mi, insanları rahat ettireceğim derken öldüren psikopat Prokrustes." Prokrustes başını iki yana salladı ve "Sana söyledim, Kabuklu'yu tercih ediyorum." dedi. Vücudum korkunç sancımaya başlamıştı ve her hücremin gerildiğini hissediyordum, dehşet benliğimi ele geçirmek üzereydi. "Sen Athena kızısın Lucy, bir şeyler düşün..." dedim kendi kendime. İyilik severlik onun zayıf noktasıydı. Ama beyninin pek normal çalıştığı söylenemezdi. En iyisi Oscar'lık bir performans sergilemekti. "Ah, hayır!" dedim, "Şu karşıdaki yatak bundan çok daha komforlu! Onu almak istiyorum." Prokrustes telaşla bir bana, bir yatağa baktı ve sonunda mahçup bir tavırla yatağımın kelepçelerini çözdü, anında ayağa fırladım. "Tabii, istediğin su yatağına geçebilirsin." dedi kibarca. Sırıtarak, "Aslına bakarsan şu yatağı beğendim ama biri üzerine yatınca nasıl görünecek, merak ediyorum. Benim için ona yatabilir misin?" dedim masumca.

Kabuklu olumlu anlamda kafasını salladı ve hiç vakit kaybetmeden işaret ettiğim yatağa ilerleyip uzandı. Başı ve ayakları yataktan taşıyordu. "Ee, nasıl?" diye sordu heyecanla. "Hımm, biraz kısa gibi. Veya sen biraz uzunsun. Sorunu tam olarak anlayamadım." dedim. Kabuklu kafasını hafifçe kaldırarak bana baktı ve "Bu sorunu halletmek çok kolay. İzle şimdi!" dedi. Bir tuşa basarak yatağa düzgünce uzandı, ben merakla ona bakarken havada baltaların yükseldiğini gördüm. "Fazlalığımı aldıracağım ve yatağa tam oturacağım." dedi sevinçle. "Pe-peki." dedim çıkış kapısına doğru gerilerken, kendini baltayla kesen bir devi izlemek o an için pek de iyi bir fikir gibi görünmemişti. Kapıyı arkamdan kapatırken korkunç bağırma sesleri duydum ama arkama bakmadan koşmaya, oradan olabildiğince uzağa gitmeye başladım. Bir yandan da kamptaki birine İris mesajı göndermeyi daha önce akıl edemediğim için kendime lanet ederek çantamdan bir drahmi çıkarmakla uğraşıyordum.


Rp Bitmiştir!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Yardımsever Devler Tehlikeli Olabilir
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Bir ihtiyar nasıl bu kadar hızlı olabilir?
» Tehlikeli Ölüler
» Tehlikeli Sular
» Tehlikeli Karşılaşma
» Kaçmak bazen tehlikeli

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Kamp Dışı :: Los Angeles :: Kabuklu'nun Su Yatakları Mağazası-
Buraya geçin: