Kronos'a Karşı 11 Melez (Kirke)

Misafir

"Hey Jess!" diye haykırdım hızla esen rüzgar yüzümü yalarken. Dağda arkadaşlarımızdan ayrılalı saatler olmuştu, pegasuslarımızın üstünde güneydoğu sahillerine doğru uçuyorduk, amacımız oradan Canavarlar Denizi'ne girip Kirke'nin adasını bulmaktı. "Bizi Kaliforniya'ya götürmüyorsun değil mi? Şimdiye çoktan orada olmamız gerekmiyor muydu?"
"Kapa çeneni Adrian!" diye cevap verdi. Jess ile birbirimizi çok severdik. "Bir saat içinde Canavarlar Denizi'nin girişinde olacağız. Oraya girebilmek için Skylla ve Kharybdis'in arasından geçmek lazım, bu da demektir ki pegasuslarımızı alçaktan uçurup şansımızı deneyeceğiz."
"Her şeyi planlamışsın yani, harika." diye mırıldandım ve onunla daha fazla uğraşmamaya karar verdim. Zaten zor bir görevdeydik, daha da gerilmemize hiç sebep yoktu. Mia da rahatsız oluyordu kavgalarımızdan.
Birkaç saat sonra denizin ortasında hepimizin anında dikkatini çeken bir şey gördük; bir kasırga. Bir girdap da olabilirdi gerçi, ama şu bir gerçek ki hayatımda bu kadar büyük bir girdap görmemiştim daha önce. "Bu Kharybdis." dedi Jess kasvetle. İlk kez bir şeyin onun moralini bozmasına sevinememiştim. Kharybdis'in oluşturduğu girdabın yanında bir ada vardı, orada da Skylla'nın Kharybdis'e doğru uzanmış devasa kafalarını görebiliyordum. Pegasuslarımız inişe geçmişti, iki canavara gitgide yaklaşıyorduk. "Hızlı olun, uçarken Kharybdis bize zarar veremez. Ama Skylla'nın kafalarına dikkat etmemiz gerek." diye uyardı bizi Mia. Pegasuslarımız hızlarını sonuna kadar kullanarak pike yaptılar, Skylla'nın yanından geçerken yeşil ve pullu kafaların çevremizde dans ettiğini görebiliyordum. Ama pegasuslarımız kadar hızlı değildi Skylla.
"Başardık!" diye haykırdı Jess. Mia da pegasusunun üstünde çığlıklar atmaktaydı. Sadece ben bu lanet denize tekrar girdiğim için sevinememiştim, ha bir de önümde uzanan tropikal adadan gözlerimi alamamın da etkisi var sanırım.
"Hey! Bu adanın Kirke'nin adası olma ihtimali nedir?" diye sordum umutla.
"Bu o zaten." dedi Mia.
"Sakın oranın güzelliklerine kapılayım demeyin. Özellikle de sen Adrian." diye uyarıda bulundu Jess. "Tabi bir kobay faresine dönüşmek istemiyorsan." diye ekleyip gülmeyi de ihmal etmedi. Pegasuslarımızdan sahilde inip onlara yakınlarda olmalarını söyledikten sonra bir kadının bizi karşılamak için geldiğini gördük.
"K.K. Kaplıcaları'na hoşgeldiniz." dedi gülümseyerek. Şimdi bir fareye dönüşme korkusunu daha çok hissediyordum...

Konu: Geri: Kronos'a Karşı 11 Melez (Kirke) Çarş. Kas. 10, 2010 5:24 am

Etrafta kahkahalar atan kadınların arasından geçtik. Hiç erkek yoktu garipte değildi hepsi büyük ihtimalle içtikleri iksir yüzünden domuza pardon fareye dönüşmüşlerdi. Jess ve adrian arkamda kadınların kahkahalarını bastıracak düzeydeki sesleri ile kavga ediyorlardı.

''Kapatın çenenizi !!'' Diye çıkıştım. Önce sustular sonra bir birlerine kötü kötü bakarak yürümeye devam ettiler. Önümdeki kadın

''Şurada sıcak havuzlar, spor alanları, masj salonlarımımız ve...'' diye etrafı tanılıyordu. Sıkılmıştım melez beynim buna dur demem için uyarı yolluyordu. Kadın deli gibi etrafı tanıtırken neden geldiğimiz aklıma geldi. Sesimi yumuşatıp yüzüme yapmacık bir gülümseme ile doldurdum.

''Bakar mısınız?? burası çok güzel ama biz Kirke'i görmek için geldik ona önemli birşey söylicez de'' Kadın bundan memnun değilmiş gibi yüzü bir anlığına somurttu sonra tekrar o sevimli havasına dönüp

''Tabi ki beni izleğin'' Büyük binanın içine girdik. İçerde de erkek yoktu. kadın kahkaları ile dolu bir oda

''Keşke adrian'ı kadın kılığına soksaydık böyle fazla dikkat çekiyor.'' dedi jess, gülmemek için dudağımı isırdım. Adrian ise ikimizede o kızgın bakışlarını gösterdi. Önce sağa döndük ve düz bir koridorda ilerledik sonra merdivenleri çıktık. Sola döndük dümdüz yürürken ayağım takıldı bağcığım açılmıştı eğilip bağladım bu sırada küfür etmekle meşkuldüm. Kafamı kaldırınca karşımda bakımlı güzel bir kadın gördüm.

''Hiç yakışmıyor tatlım''

Thanatos'un Çocuğu Mesaj Sayısı : 4293 Kayıt tarihi : 18/09/10

''Hiç yakışmıyor tatlım'' dedi güzel bir kadın Mia küfür ederken. Bakışları ondan bana ardından Adrian'a kaydı. Adrianda biraz oyalanmıştı. Bir anda onu kadın kılığına sokmak iyi bir fikir gibi gözüktü. Bizi getiren kız ona yaklaştı ve bir şeyler fısıldadı. Bunun karşılığında kadın biraz daha gülümsedi. "Beni arıyormuşsunuz." dedi kadın o anda onun Kirke olduğunu anlayıp gülerek bir şeyler söylemem gerekirdi ama bu kadının bu kadar güzel olacağını hiç tahmin etmemiştim. Çevrenin bu kadar güzel olacağını da. Sanırım o sırada kadın Kirke olduğunu söylemişti. Ama ben duymamıştım. Yine de buna aldırmayarak "Burayı bu kadar güzel yapmak için çok uğraşmış olmalısın" dedim sesimde belli olan bir hayranlıkla. "Hayır tatlım, bir-iki büyü ve işte. Böyle bir alan elde ediyorsun" dedi, yüzünden gülümsemesini eksik etmiyordu. Herkesi etkilenmemeleri konusunda uyaran bendim ama etkilenmemek elde değildi. Kendime Adrian'ın beni dürtmesiyle geldim. "Ah. Doğru. Şey Kirke biz senden bir konuda yardım isteyecektik bu yüzden buraya gelmiştik..." "Ah tabi tatlım yardım istemeniz çok doğal, üstünüz başınız kir içinde.. Saçların uçlarına bak.." diye sözümü kesti birden. Bunları söylerken Mia ve bana bakıyordu. Ama aklındaki planı üçümüz de biliyorduk. Bizi süslenmeye gönderecekti sonra Adrian'ı kandırıp fareye dönüştürecekti. Aslında Adrian'ı fare olarak düşünmek beni ne kadar güldürecek olsa da onun fare olmasını istemezdim.

Misafir

"Ah tabi tatlım yardım istemeniz çok doğal, üstünüz başınız kir içinde... Saçların uçlarına bak..." Jess ve Mia'yı kandırma girişimlerine başlamıştı şimdiden. Onları uzaklaştırınca da beni bir fareye dönüştürmesi için hiçbir engel kalmayacaktı önünde, çok akıllı zannediyordu heralde kendini! Buraya bir fareye dönüşmek için gelmemiştim. Fare demişken, odanın bir köşesinde birkaç büyük fare kafesinin olduğunu farketmiştim. İçlerinde onlarca kobay faresi vardı, bunların hepsinin önceden insan olduğunu düşününce bir öfke oturdu içime.
"Senin kim olduğunu biliyoruz Kirke!" diye haykırdım kadına. Bunu yapmamam gerektiğini de anında anladım, ondan yardım istemek zorunda kalacaktık. Şimdi ise ondan bu yardımı tatlı dille alabilmemiz mümkün değildi, zorla almamız gerekiyordu. Tabi onun büyülerine karşı koyabilirsek, bir de bu vardı. Onun ne kadar iyi bir büyücü olduğunu biliyordum. Jess ve Mia korku dolu gözlerle bana bakıyorlardı, "Ne yaptın sen? Hepimizi mahvettin." der gibiydi bakışları.
"Buraya senin kobay farelerinin arasına katılmak için gelmedim." diye devam ettim kadının cevap vermesine fırsat vermeden. "Bize büyük bir dağın girişini nasıl mühüreyebileceğimizi öğretmelisin. Bunu yapmazsak Tayfun serbest kalacak. Buraya gelmemizin tek sebebi bu."
Gerçekten de herşeyi mahvetmişim anlaşılan, kadın kahkahalarla gülmeye başlamıştı. "Neden size yardım edecekmişim melezler?" diye tısladı. "Tayfun buraya gelemez nasıl olsa, neden umrumda olsun ki?"
"Çünkü." deyip düşüncelere daldım. Onu ikna edip hatamı telafi etmek zorundaydım. "Bize yardım etmezsen kelleni koparacağım!" İyice batırıyordum her şeyi. Jess ve Mia beni kollarımdan çekerek konuşmak için öne çıktılar, diplomasi işini onlara bıraksam iyi olacaktı. Bu konuda berbattım, benim işim savaşmaktı.

Thanatos'un Çocuğu Mesaj Sayısı : 4293 Kayıt tarihi : 18/09/10

Mia, Adrianla konuşurken ben Kirke'ye yaklaştım. "Ona aldırma bazı sorunları var." dedim Adrian'ı işaret ederek, sesimdeki alaycılık kolaylıkla anlaşılıyordu. Kirke birden gülümsedi, bu gülümseyiş öyle içten bir gülümseme falan değildi. Daha çok aklında bir plan yaptığını belli eden sinsi bir gülüştü. "Bak, Adrian sinirlerini kontrol edemeyen bir sersem olabilir. Yaptığı tehtidi gerçekleştireceğini de sanmıyorum. Ama sana şunu söyleyeyim. Bize yardım etmezsen seni.. Muza dönüştürürüm!" dediğim anda gülmeye başladı. Bana inanmadığı belliydi. İçimde büyüyen öfkeyi engellemeye çalıştım. "Bak.. Sen bize dağın girişini nasıl mühürleteceğimizi öğret, ben de beni güzelleştirmeni kabul edeyim nasıl olur?" kahkahları kesildi ama gülümsemesi hala suratındaydı. Mia'ya bakmaya başladı. "Hadi ama! O kadar da aptal değiliz. İşimiz acele! Senin Adrian'ı fareye dönüştürmemen için Mia'yı burada bırakacağız. Ve sen bu işler bittiğinde bizimle geleceksin! İnan bana. Kabul etmezsen muza değil, en nefret ettiğin meyveye dönüştürürüm seni!" artık ben de onu tehtid etmeye başlamıştım. Kadın sinirlerimi bozuyordu. Kirke bir şey demeden Mia ve Adrian'a yaklaştım. "Mia, onunla biraz da sen konuş, kadın bir katır kadar inatçı." dedim. Fısıldıyordum ama öfkem sesimden belli oluyordu. "Ona beni güzelleştirmesini kabul ettiğimi ama bunun karşılığında bize dağın girişini mühürlemeyi öğretmesini söyledim ama bana sadece güldü!" dedim öfkeli bir şekilde ayağımı yere vururken..

Konu: Geri: Kronos'a Karşı 11 Melez (Kirke) Paz Kas. 14, 2010 12:29 am

''Tamam'' dedim sinirle kadınla odaya girdim.Hemen kılıcımı boynuna götürdüm.

''Çabuk karar ver bize şu lanet büyüyü öğretmek mi yoksa 100 asır tartarusta yaşamak mı cevap ver'' Kadın bağrışımdan etkilenmişti. Ama genede küçümser bakışlarla beni süzüyordu.

''İstersen bunlarda senin'' Tüm drahmi keselerimi masaya koydum. Sonra kendimde inanamadım meğersem ne cevhermişim. Kadım keseleri süzdü. Sonra yine beni boyazındaki kılıcı o ucun bakımlı parmağı ile yavaşça ittirdi.

''PEki öğle olsun ama son bir şartım daha var'' baygın halde daha ne olabileceğini düşünemiyordum.

''sizi bu odadan böyle çıkartamam kalitem zarar görür.'' Anlaşılan bu cadı bizi pudraya ve makyaja boğmak istiyordu. Ve bu çok sinir bozucu olsada ağzıdan

''KAbul''

Thanatos'un Çocuğu Mesaj Sayısı : 4293 Kayıt tarihi : 18/09/10

Mia ve beni değişik bir odaya götürdü. Biraz uzakta elbiselerin durduğu dolabı görebiliyordum. Onların hiçbirini giymek istemediğimi emindim. Ama bize o dağın girişini mühürlemeyi öğretmesini istiyorsam her şeye katlanmam gerekecekti. Bana yaptıkları bu tuhaf makyaja da. Bir kere hiçbir yerde ayna göremiyordum. Kendime bakacak yer de yoktu. Nasıl göründüğüm hakkında en ufak bir fikrim yoktu ve bu da bizim aleyhimizeydi. Kirke bizi istediği gibi kandırabilirdi görünüş konusunda.

Birden iki kız beni kolumdan tuttuğu gibi koltuğa oturtturdular. "Hey biraz daha nazik olsanıza!" diye bağırdım onlara ama duymadılar bile. "Aloo sağır mısınız siz!" diye bağırdım bu sefer. "Sessiz ol ve seni süslememize izin ver." dedi saçımı taramaya başlamış olan kız. "Aman ne güzel.." diye söyleniyordum ki kız birden saçımı çekiştirip bir şeyler yapmaya başladı. Elimle onu itip "Saçımı yolmanı istemiyorum! Sen acemi falan mısın?" diye sordum. Çektiği yer hala zonkluyordu. "Hayır, sadece otur ve seni süslememize izin ver" diye önceki dediklerini tekrarlayarak. Onun robot olduğuna dair bir şeyler mırıldandım ve oturup saçımı yolmasına izin verdim. Sonra başka bir kız daha geldi. Saçımı toplamaya başlamadan önce elinde toka olduğunu gördüm ama nasıl topladıklarına dair en ufak bir fikrim yok.

Saç işinin bittiğini söyledikten sonra iş manikür pediküre geldi. Kız gidip eşyaları getirdi ve bana elimi uzatmamı söyledi. Bir an tereddüt ettikten sonra elimi uzattım. Kız işini yapmaya başladığında çevreme bakındım. Mia'yı gördüğümde "Mia! Sence bu ne kadar sürer zamanımız kısıtlı! Üstelik Adrian'ın fare olma olasılığı hala yüksek." elimi çekip Mia'ya doğru yürüdüm. "Kirke'ye güvenmiyorum ya bizi oyalıyorsa"

Konu: Geri: Kronos'a Karşı 11 Melez (Kirke) Salı Kas. 16, 2010 3:50 am

"Kirke'ye güvenmiyorum ya bizi oyalıyorsa" dedi. Tedirgince benimde ellerime oje süren kızdan elimi çekip kemerimden küçük bıçaklardan çıkardım.

''Oyalıyamaz'' dedim sakince bıçağı havaya atıp düşüncem ile karşıda koltukta oturan kirke'nin boyazına yönlendirdim.

''Hızlan biraz zamanımız kısıtlı ölmek istemiyorsan şu işi hızlandır'' Kızlar artık kıyafet bölümüne bizi yönlendirmiş afrodit kızlarından beter kıyafet beğendirmeğe çalışıyorlardı.

''Farkındaysanız sürekli savaşıyoruz şu balo elbiselerini çekin önümüzden'' İçeri adrian ve bir kadın girdi belliki ona banyo yaptırmışlardı. Ona da elbise seçen kadınlar biraz zorlanıyordu pek alışık değillerdi genelde fare oldukları için giydirmezlerdi. En son olarak kadınlar bize bir şeyler verdiler. Sonra makyaj bölümüne aldılar.

''Tanrım çok lazımdı.''

Misafir

Jess ve Mia'nın hazırlanması saatler değil günler sürmüştü sanki. En kötüsü de onları beklerken birkaç kadının beni farketmesiydi. Bir erkek olmama rağmen bu kadar bakımsız olmama dayanamıyorlardı heralde, bana zorla duş aldırttılar. Eh, bu çok da kötü olmamıştı gerçi, sıcak bir duş iyi gelmişti bana da. Duştan çıktıktan sonra da bana giysi beğendirmeye kalktılar, aslında eski elbiselerimle gayet mutluydum ama yeni birkaç parça giysi de fena olmazdı. Ama elbise dolabındaki kıyafetleri görünce kızlara aldırmadan hemen dolabı kapattım, bu kıyafetleri evde tek başımayken bile giyemezdim ben.
"Jess, Mia!" diye bağırdım makyaj odasına yönelen arkadaşlarıma. "Hala bitmedi mi? Hemen çıkalım artık şuradan."
"Bekle biraz." diye araya girdi Kirke. Arkadaşlarım bana umutsuzca bir bakış atıp makyaj odasına girmişlerdi. "Bu son aşama, bundan sonra hazır olacaklar."
"O halde söyle bakalım, nasıl kapatacağız şu dağın girişini?" diye sordum Kirke'ye.
"İhtiyacınız olan tek şey benim büyülü bir nesnem." diye cevapladı Kirke. "Örümcek ağına benzeyen bu nesneyi dağın girişine yerleştirseniz, oraya girmeye çalışan herkes Tartarus'un dibini boylar."
"Görelim o zaman şunu." dedim ısrarla.
"O kadar kolay değil Ares oğlu." dedi Kirke. Artık sabrımı taşırmıştı. Kılıcımı çıkarıp boğazına doğrulttum, biraz daha hareket ettirsem Kirke'nin kendisi Tartarus'un dibini boylayacaktı. O da bunun farkında olmalıydı, "Tamam tamam. O büyü şuradaki küçük kavanozun içinde." dedi raflardaki küçük bir kavanozu göstererek. "İçindeki tozları alıp büyüyü yapacağınız yere atın, dağın girişi mühürlenecektir."
"Eğer yalan söylüyorsan seni öldürmek için tekrar buraya geleceğim." dedim ve kavanozu alıp sırt çantama yerleştirdim. Jess ve Mia'nın işleri bitmiş miydi bilmiyorum, ama burada daha fazla beklemeye niyetim yoktu. Makyaj odasına girdim ve kılıcımı makyözlere doğrultup "Mia, Jess! Hemen gidiyoruz buradan." diye bağırdım. Makyöz kızlar her ne kadar itiraz etmek istedilerse de Assassin's Heart onları korkutmuştu. Mia ve Jess alelacele kalktı ve odadan çıktık.
Binayı terkederken Kirke'nin bağırışları hala kulaklarımızda yankılanıyordu; "Bunu ödeyeceksiniz!" Eğer bana yanlış şeyi verdiyse asıl o ödeyecekti, ama eğer doğruyu söylediyse kimse kimseye borçlu kalmayacaktı. Hemen St. Helens Dağı'na dönüp arkadaşlarımıza yardım etmemiz gerekiyordu. Hepimiz ıslık çalarak pegasuslarımızı çağırdık, birkaç saat içinde dağa geri dönüp girişi mühürleyecek, arkadaşlarımızı da kurtaracaktık. Tabii biz gelene kadar direnebilirlerse...

(K.K. Kaplıcaları kısmı bitmiştir.)

» Arkadaşlar Kirke'yi Tartarusa Yollamalıyız
» Kirke'nin Lanet Güzellik Salonu
» Kronos'a Karşı 11 Melez!
» Kirke'yi yok etmeye gidiyoruz.
» Kirke'yi Rüyada Görürsek.