Kirke'yi Rüyada Görürsek.

Sabah gün doğmadan kalkıp kulübeden çıktım ve hızlı hızlı yürümeye başladım. Gördüğüm bir rüya sürekli aklıma takılıyordu. Rüyamda denizin üstünde uçuyordum ve "K.K Kaplıcalarına Hoşgeldiniz !" yazan bir tabelanın bulunduğu bir adanın üzerine iniyordum. "Bu da ne demek şimdi ?" diye düşünürken birine çarptım ve kim olduğuna bakmadan "Heey, önüne baksana !" diye bağırdım. Başımı kaldırdım ve kim olduğunu görünce "Ah, affedersin Pers, sen miydin ?" dedim. O da "Önemi yok." dedi. Pers ile sadece birkaç kere konuşmuşluğumuz vardı ama buraya geldiğimde tanıştığım ilk kişilerden olduğu için ona biraz sempati besliyordum. Üzerimi silkeledim ve "Sabah sabah ne yapıyorsun burada ?" diye sordum. O da "Daha fazla uyuyamadım." dedi. Ben de "Ah ben de. Bir rüya gördüm ama ne demek olduğunu çözemiyorum. Belki sen bilirsin, K.K Kaplıcaları ne demek ?" diye sordum. Pers gözlerini şaşkınca açarak "Sen de mi aynı rüyayı gördün ?" diye sordu. Başımı evet dercesine salladım. Sonra "Peki ne demek bu ?" diye sordum. Pers "Kirke bize bir mesaj gönderiyor olabilir" dedi."Kirke mi ?”dedim şaşkınca. Hiç yabancı gelmiyordu. Sonra seslice “Büyücü Kirke mi ?!” diye bağırdım. Pers bana "Yeni mi anladın?" dercesine bakıyordu.Sonra ben de "Ee hadi o zaman, ne duruyoruz ?" dedim ve gülümsedim. Pers bu sözüm üzerine memnun olmuş bir şekilde gülümsedi ve pegasuslarımızı almak için ahırlara yöneldik.

İlk defa Alexi ile bir göreve çıkacaktık. Daha doğrusu ilk defa Alexi ile birlikte kamptan kaçıp macera yaşayacaktık. Bu işe görev demek pek doğru olmazdı. Ahırlara varınca bekçiye çaktırmadan pegasuslarımızın yanına gittik. Alexi Rebel'i sevdi, ben ise Fotia'yı. Pegasuslarımızı hızla dışarı çıkardık ve üzerlerine atladığımız gibi havalandık. Havada hızla K.K kaplıcalarına doğru gidiyorduk. Bu işi akşama kadar bitirmemiz gerekiyordu. Nede olsa akşam Claire ile Long Island Kıyısına gidecektik. K.K Kaplıcalarına yaklaştıkça ileriden gelen deniz kokuları arttı. Demek ki doğru yoldaydık. Aradan 5-10 dakika geçmedi ki üzerinde kocaman "K.K Kaplıcaları" yazan tabelayı gördük. İşte gelmiştik. Büyük bir hızla pegasuslarımızı yere indirdik. Burada hiç insan yoktu, yada biz daha görememiştik. Pegasuslarımızı okşadık ve burada kalmalarını söyledik. İşimizi bitirince Kaplıcalar doğru yürümeye başladık.

Hızlı adımlarla içeri girdik. İçeri girdiğim andan itibaren etrafımı çok hoş bir koku kapladı. Burası çok hoş bir mimariye sahipti ve çok ferahtı. Bir an durup etrafıma bakınmak istedim ama Pers beni uyarırcasına "Ah hadi Alexi, buraya neden geldiğimizi unutma ." dedi. Başımla onayladım, yürümeye devam edecektik ki alımlı bir kadının bize doğru geldiğini gördüm. Pers kulağıma "Bu Kirk olmalı." dedi. Kadın bize yaklaştı ve pürüzsüz bir sesle "Hoşgeldiniz size nasıl yardımcı olabilirim ?" diye sordu. Ben de "Bence bunu sen daha iyi biliyorsundur." dedim iğneleyici bir ses tonuyla. Kirke ifadesini hiç bozmadan "Beni takip edin." dedi ve dönerek yürümeye başladı. Pers sinirle öne atıldı ve Kirke'nin kolundn tutarak "Bak, seninle uğraşacak vaktimiz yok, söyle ne istiyorsun Kirke !" diye bağırdı. Kirke gözlerini sinirle Pers'ün gözlerine dikti ve gözleri bir an mor oldu. Pers'ü geri çektim ve kısık sesle "Bırak ne diyorsa onu yapalım, bu kadın çatlak !" dedim.

Kirke bizi bir odaya getirdi ve kocaman, şatafatlı bir masanın arkasındaki yine kocaman ve şatafatlı olan sandalyesine oturdu. Sonra bize "Oturun." dedi. İlk önce Pers ile şüpheyle birbirimize baktık ama sonunda oturduk. Oturunca Kirke "İçecek birşeyler ister misiniz çocuklar ?" diye sordu. Ben de artık dayanamayarak "Yeter Kirke ! Çıkar şu ağzındaki baklayı !" diye bağırdım. Kirke derin bir nefes aldı ve "Peki, peki söylüyorum. Sizi buraya çağırdım çünkü size bir görevim var." dedi.

Herkesden görev alıyorduk. Artık yetmişti. Kirke gibi bir CADI bile bizi görev vermeye çağırıyordu. Bu sefer görevi kolay kolay yapmayacaktım. "Sizden istediğim görev:" diye lafa başladı Kirke ama ben onu susturdum. "Eğer bizden görev yapmamızı istiyorsan karşılığında bize ne vereceğinden söz et ! Artık sıktı ! Hem hayatımızı tehlikeye atıyoruz, hem de hiçbir şey almıyoruz ! Tamam bunu tanrılardan biri istese neyse ama sen Kirke... Senle karşılıksız görev yapmam ! Şimdi karşılığında bize ne vereceksin ? " Kirke sinirli bir bakış attı bize ama ben daha kızgındım. Gözlerimden ateş çıkarıyordum (mecazi anlamda değil). Kirke ile bakışmayı bitirince çatlak kadın(kirke) bir iç çekti.
-"Tamam peki. Sanırım sen ateş'i kontrol edebiliyorsun evlat. İstersen sana bu yeteneğini geliştirmende yardımcı olabilirim"
-"Nasıl olacakmış o ?"
-Cahil evlat, ben büyücüyüm. İstediğim büyüyü yapabilirim. Size de gücünüzün artması için büyü yapacağım. İstemezmisin ?
-Peki tamam. Bizden istediğin görev nedir peki ?
-Geçenlerde odamda bir hayalet belirdi. Bir ruh ve gençlik iksirimi çalıp kaçtı. O olmadan ben yok olabilirim. Güzelliğimi kaybederim, çürür giderim. Sizden o iksiri bulmanızı istiyorum. Büyük ihtimal ile ceza tarlalarından bir ruh kaçıp yapmıştır bu işi.
-Vaay, demek ölümüne bile neden olabilir. İşte eğer durum böyle ise senden bir yerine iki büyü isteriz Kirke. Alexi'ye de büyü yapmalısın"
Alexi'ye döndüm. Şaşırmış gibiydi. "Senin benden istediğin nedir evlat ?" diye sordu Kirke Alexi'ye.

Kirke bana "Senin benden istediğin nedir evlat ?" diye sorunca şaşırmıştım. Aslında ben görevi kabul etmeyip Kirke'yi orada halletmeyi düşünüyordum ama Pers'in isteği akıllıca gelmişti. Ben de ardından ; "Ben de aynısını istiyorum ! Özel gücü olan sadece Pers değil." dedim sinsice ve arkada kafes altında duran onlarca farenin aynı anda ayaklanmasını sağladım. Kirke bana şaşkınca bakarak "Ne yani farelere mi hükmedebiliyorsun ?" diye sordu aşağılarcasına. Buna bozulmuştum ve "Hayır, yalnız farelere değil, tüm vahşi hayvanlara !" dedim ve yirmi kadar güvercinin Kirke'nin önündeki masaya konmasını sağladım. Bu beni yormuştu ama çaktırmamaya çalışıyordum. Kirke başına üşüşen güvercinleri eliyle kovalamaya çalışarak "Tamam, tamam çek şunları !" dedi. Güvercinleri çektikten sonra Kirke ikimize dönerek "Tamam o zaman, sen ateşi sen de hayvanları kontrol edebiliyorsun, ikinizinde güçlerini arttıracağım ama hemen değil." dedi. Tam Pers ile çıkışacaktık ki "Hayır, hayır itiraz etmeyin, siz benim iksirimi sapasağlam getirin, ben de yeteneklerinizi arttırayım. Merak etmeyin benim sözüm sözdür!" dedi. Pers ile bakıştık ve sonra Pers "Bunu nereden bilelim ? Sana güvenmemiz için bize bir sebep göster !" dedi. Kirke tam itiraz edecekti ki ben heyecanla "Styks nehri üzerine yemin et !" diye bağırdım.

Kirke bu işe bozulmuş gibiydi. Ona ısrarcı bakışlar ile bakıyorduk en sonunda dayanamadı "Tamam,tamam Styks Nehri üzerine yemin ediyorum ki gençlik iksirimi getirirseniz size istediğiniz güç arttırıcı iksiri vereceğim. Oldumu tamam mı ? Gidiyormusunuz şimdi ? " Kirke çok çaresiz gibiydi. "Tamam, gidiyoruz. Sen merak etme" dedim. Kirke biraz sevinmiş gibiydi. Masadan kalktık ve çıkışa doğru ilerledik. O sırada arkamızdan yürüyen Kirke çığlıklar atmaya başladı, bunlar acı çığlıklarıydı. Korkuyla Kirke'ye döndüm. Arkamı döndüğümde şok oldum. Kirke'nin yüzünde kırışıklar oluşmaya başlamıştı. "Az zamanım kaldı. Bir an önce bana yardım etmelisiniz. Hadi çabucak gidin" dedi. Artık Kirke'yi kıramazdık. Tam koşarak Pegasuslara doğru gidiyorduk ki Kirke arkamızdan seslendi "Normal yollar ile Ceza Tarlalarına gitmeniz çok uzun sürer. O zamana dek ben ölmüş olarum bile. Şimdi alın şu iksirleri ve için. Kendinizi Ceza Tarlalarında bulacaksınız" O zamana kadar temkinli davranan ben Kirke'nin verdiği 4 iksirden 2 sini aldım ve 1'ini hemen içtim. Ardımdan Alexi'de aynı şeyi yaptı. Biraz tuhaf hissediyordum.