Artemis'in avcısı Satle tarlalara yolculuk..

Kampta hayat tek düze bir şekilde ilerliyordu. Jess görev için gitmişti ve ben onun yokluğunu çekiyordum. Kısa süre içerisinde ona çok alışmıştım. Kulübemden üzgün bir şekilde çıktım ve biraz olsun gezmek için kendimi zorladım. Yine en sevdiğim yer olan ormana gidecekken Artemis avcılarından Sat koluma yapıştı. Daha nereye gidiyoruz diye soramadan beni ormanın girişinden çekti ve kulübelerin yanından geçip başka bir yere doğru sürükledi. Durmadan koşuyorduk. Kaç kere nereye gidiyoruz diye sordum ama aldığım cevap hep aynıydı. Birazdan göreceksin. Bu kız çok enerjik ve hızlıydı. Eğer Sat beni çekiştirmiyor olsaydı şu anda yolun yarısında kalmış olurdum. Kısa süre sonra nereye geldiğimizi anlamıştım. Dionysos'un tarlaları... İşte bu benim yutkunmam için yeterliydi. Eğer yakalanırsak neler olacağını tahmin bile edemiyordum. Ama bir yanımda çok eğlenceli olacağını söylüyordu. Dionysos'un tarlalarındaki çileklerin lezzetini bütün melezler konuşurdu. Fakat ben daha hiç yememiştim.

Ben konuşmadan Sat konuşmaya başladı...

-Güven bana,çilekler için her şeye değer.Sulu ve kırmızı Bay D. çilekleri...

Ardından Dry ile beraber Bay D.'nin görkemli tarlalarının önünde durduk.Buraya daha önce çok gelmiştim,bu yüzden pek endişelenmiyordum.En fazla iki öğüt ve bir kulak çekiş,ardından doğru kulübelerimize...Bu sefer yakalanmamayı planlıyordum.Yanımda Dry vardı,hızlı olduğunu duymuştum.Hem onla vakit geçirmek için,hem de biraz çilek yemek için bu maceraya değerdi.Bir kez daha dışarı baktım ve Dry'ın kolundan tutarak tarlaların içine girdim.Sanırım tam da çileklerin olgunlaşma zamanıydı,çünkü burada daha önce hiç bu kadar çok ve büyük çilekler görmemiştim.Dry'a hazır mısın diye bakarak çileklere doğru koştum.

Çileklerin görüntüsü bile benim ağzımı sulandırmaya yetmişti. O kadar çok çilek vardı ki bir an çileklerle dolu bir havuzun içine atıldığımı düşünmüştüm. Sat'e baktığımda yeni yeni olgunlaşan çileklere doğru koştuğunu gördüm. Bende onun aynısını yaptım ve çileklere doğru koştum.

İlk çileğimi kopardım ve ağzıma götürmeden önce içimden keşke şekerde olsaydı diye geçirdim. Genelde babamla çilekleri böyle yerdik. Çileği ısırdıktan sonra şekere gerek kalmadığını fark ettim. Haddinden fazla şekerli ve kırmızı olan çileklerin tatları mükemmeldi. Ben daha ilk çileğimi bitirmemiştim ki Sat'in kucağına çilekleri doldurduğunu fark ettim. O kadar hızlı topluyordu ki ellerinin nasıl hareket ettiğini göremiyordum. Sat bana döndü ve dişlerini göstererek sırıttı.

" Daha sonrası için mi?" diye sordum Sat hevesle başını salladı. Eğer böyle bir şansım varsa ve buraya sık sık giremeyeceksem bende onun gibi toplamalıydım.

Bir yandan çilek yiyor bir yandan da tişörtüme atıyordum. Bir tişörte iki ağzıma... Ben böyle toplamaya devam ederken Sat bana seslendi.

Dryope'a seslendim çünkü o ihtiyar Bay D.'nin sesini duyduğumu sandım.Dry bana endişeli bir şekilde bakınca ona sessiz olmasını anlatan bir işaret yaptım ve biraz durdum.Ardından ses gelmediğine emin olduktan sonra Dry'a döndüm.

-Mutlaka önlem almalıyız öyle değil mi?

Ardından çilekleri ağzıma götürdüm.İlk defa bu kadar büyük ve sululardı.İşte bu tür çileklere bayılıyordum.Ağzıma geviş getire getire yiyordum.O an Bay D.'ye yakalanmayı bile düşünmüyordum.Aklımda sadece çilekler vardı.Kırmızı ve sulu çilekler..

Ağzıma tıkıştırdığım çilekler konuşmamı engelliyordu. Sat'in söylediklerine başımı sallayarak cevap verdim. O da konuşmasının ardından topladığı çilekleri ağzına tıkıştırmaya başladı. Bende toplamayı bırakıp hepsini ağzıma götürmeye başlamıştım. Bu çilek tarlasından ayrılmak istemiyordum. Beni buraya hapsedebilirlerdi hiçbir şikayetim olmayacağına Zeus adına yemin bile edebilirdim.

Kucağımdaki çilekler bitince tekrar toplamaya koyuldum. Bu sefer bir kendime iki kucağıma olarak paylaştırdım. Her seferinde daha az çilek yiyordum ve topladığım çilekler daha çok ağzımı sulandırıyordu. Ben çilekleri tadını çıkara çıkara yerken bir çıtırdı duyuldu. Sat de bende çilekleri yemeye ara vermiştik. Başlarımı kaldırmadan ayak seslerini dinledik. Eğer gelen Bay D. ise ne olacaktı? Sat ne kadar rahat davranamaya çalışsa da gerginliği ellerini sıkmasından belli oluyordu. Endişeli gözlerimi Sat'e çevirdim.

" Gelenin Bay D. olma olasılığı yüzde kaç Sat?" diye fısıldadım.

-%50 iyidir.

Gelenin Bay D. olmamasını sadece bizim gibi yaramaz ve masum melezler olmasını öyle içten istiyordum ki...O sırada o yaşlının sesini duydum.Ve bu sefer gerçekti.Dry'a fısıldamaya çalıştım.

-Ağacın arkasına,arkasına!

Bulduğumuz en yakın ağacın arkasına saklandık.Bay D. ise bağırıyordu.

-Sizi haylazlar çıkın ortaya!

Nefes alışverişlerimizin sesini duyabiliyordum.İkimizin de kalbi yerinden fırlayacak gibiydi.Korktum ve Dry'a bir şey olmamasını diledim.

Ah kahretsin! Gelen Bay D.'di. Sesi gereğinden fazla pürüzlüydü. Satle gösterdiği ağacın arkasına geçtik. Kalbim kulaklarımda atıyordu. Sat'in kalp atışları benimkinden daha düzenli değildi. Bay D.'nin sesi tekrar duyuldu.

" Ah, tarlam.. Çileklerin hepsini yemişler gibi duruyor. Bu sefer kaç kişisiniz? Çıkın ortaya. "

Yediğim çilekler ve korku üzerine eklenince beni hıçkırık tutmuştu aman ne güzel(!) Sat bana ters bir bakış attı ve bende nefesimi tutmaya karar verdim. Bay D. ise bizim bulunduğumuz noktaya doğru ilerliyordu. İşte şimdi yandık diye düşünürken tarlanın diğer ucunda başka bir hareketlenme oldu. Bay D. oraya doğru söylene söylene yürümeye başladı. Sesi bu sefer daha gür ve daha pürüzlüydü.

" Siz melezler nasıl bu kadar hızlı olabiliyorsunuz? Hemen buraya gelin. Bu sefer cezam daha büyük olacak." Sesi git gide uzaklaşırken bizi rahat bırakmasına bir yandan sevinirken bir yandan da diğer melezler için üzülüyordum. Bay D. bizden yeterince uzaklaşınca Sat'e döndüm.

" Sat gerçekten üzgünüm. Bilerek yaptığım bir şey değildi." dedim. Sat kısa bir duraksamanın ardından gülümsedi ve konuşmaya başladı.

Sorun değildi,zaten ihtiyar herif bir süre sonra sızlanarak geldiği yere geri döndü.Bizi bulacağını söylüyordu ama buna kendisi bile inanmıyordu.Şimdi ise biraz daha çilek bizi bekliyordu! Çileklerin yanına doğru koştum,o sulu kırmızı şeylere baktım ve bir dal kopardıktan sonra hepsini poşetime attım.Ardından biraz daha topladım ve ağzıma attım.

-Sorun değil Dry.Haydi biraz daha!

Sonra D. geliyor mu diye etrafı kolladım ve çileklere daldım.Onların içinde yüzmek isterdim doğrusu.Ama D. tekrar çıktı hem de ben çileklerimi ağzıma atarken.Tekrar Dry'in kolundan çekecektim ama fazla zaman yoktu.Yere yattık ve sürünerek çıkmaya çalıştık.

Lanet olsun! Bay D. tekrar gelmişti ve Sat beni kolumdan tuttup yere yatırmıştı. Ah, buna inanamıyordum yerde sürünüyorduk Bay D. bizi görmesin diye... Bay D.'ye yakalanmak istemiyordum bu yüzden kıyafetlerimi feda edecektim. Bay D. ağır adımları bize yaklaştıkça daha da korkutucu geliyordu. Çileklerin arasında sürünmeye devam ediyorduk. Ben çileklere bakarak bir iç geçirdim. Onlardan biraz daha fazla toplamak için neler vermezdim. İç çekişim fazla sesli olmalıydı ki Bay D. bir anda arkamızda bitiverdi.

" Demek o küçük solucanlar sizdiniz..." dedi ve bizi tutup ayağa kaldırdı. Bana üstünkörü bakıp gözlerini Sat'e çevirdi.

" Bu kaçıncı vukuatın Artemis avcısı?" dedi. Sat gözlerini benden Bay D.'ye çevirdi ve konuşmaya başladı.

-Özür dilerim efendim,bir daha olmaz.

Bir daha olacağını bilen Bay D.'den kurtulmak için arkamı döndüysem de avazı çıktığı kadar bağırdı.

-Hep aynı şey cadı!Yeni bir arkadaş da bulmuşsun kendine.

Gözlerini Dry'a çevirdi.O çevirince de ben de ona inat yerden bir çilek daha alıp ağzıma attım.Bay D. bana hışımla bağırdı ve Dry ve benim kulaklarımızı çekti.

-Ne yapıyorsun sen?Kus onu!

Ah, inanmıyordum. Bay D. tarlasından çilek aşırdığımız için kulaklarımızı çekiyordu. Fazla sıktığı için kulağımı bıraktığında kıpkırmızı olacak ve zonklayacaktı. Bu işkenceyi daha fazla uzatmamak için kendimi Bay D.'nin elinden kurtarmaya çalıştım fakat başarılı olamadım. Konuşmanın daha yararlı olacağını düşünüp ağzımı açtım ama Bay D. konuştu.
"Sen, yeni melez."
" Adım Dryope Glauce." dedim Bay D. kulağımı daha da çekti.
" Her neyse, sen melez bu cadıyla benim tarlama girip çilek aşırıyorsunuz öyle mi?" dedi.
Sat'e baktım ve " Evet öyle görünüyor Bay D." dedim. Bay D. o kadar şiddetli şekilde kualğımı çekip bağırdı ki bir an kulağımın onun elinde kaldığını zannettim. Bay D. konuştuğu zaman ağzından çıkan sözler bir alev gibiydi. Bana bir ejdarhayı andırmıştı.
" Ne kadar ukala bir melezsin sen böyle. Kendini ne sanıyorsun? Benimle böyle konuşmaya hakkın yok. Sana ceza vermeden önce ebeveyninle de konuşacağım. Sana iyi bir terbiye verememiş. Yeni geldiğin bana cevap vermenden anlaşılıyor." dedi. Tanrı olduğunu bir an unutup Bay D.'ye cevap verecekken Sat araya girdi.

Bay D.'nin gözleri uzaktaydı ve bir anlık dalgınlıkla bizim kulaklarımızı bıraktı o anda gözlerimiz Satle buluştu. Ona "Kaçalım." diye fısıldadım. Sat başını kesin bir şekilde bir kez salladı ve koşabildiğimiz kadar hızlı koşmaya başladık. Bay D. bizi fark edene kadar biz çitlerin olduğu yere kadar gelmiştik bile. Nefes nefeseydim ve bir anlık duraksayıp dolu dolu bir nefes almak istedim. Arkama baktığımda Bay D.'nin koştuğunu gördüm. Eğer durursam beni yakalayabilirdi. Bu fikirden vazgeçtim, önümde koşan Sat'e ulaşmak için kaslarımı ve ciğerlerimi zorladım.

Sat çitlerden atladı ve tarladan biraz uzaklaştıktan sonra beni bekledi. Bende arkamda Bay D. ile çitlere ulaşmaya çalışıyordum. En sonunda kıl payı Bay D.'nin elinden kurtuldum ve çitlerden atlayıp Sat'e doğru koşup, sarıldım. Gerçekten çileklerin tadı damağımdaydı ve kulaklarımızın çekilmesi bölümü hariç eğlenmiştim.

Bay D. ise arkamızdan hala bağırıyordu.
" Sizi bir elime geçirirsem... İşte o zaman Tanrı Zeus bile elimden alamayacak!"

Satle ben ise gülüşüp kampa doğru ağır adımlarla yürüyorduk. Sanırım Bay D. bizi bir daha yakaladığında fena halde cezalandıracaktı. Bir daha ki sefer diyorum çünkü buradaki çileklerin tadını bir kere aldıysanız bir daha bırakamazsınız. Bizde aynen o durumdaydık. Hala çileğe doymamıştık ve bir süre sonra tekrar bu tarlaya dalacaktık...

RP Bitmiştir.