Melez Kampına doğru yürüdüm, vardığımda melez danışmanı olan biri beni karşıladı ve büyük bir eve götürdü. Orada herşeyi anlattı. Annemin kim olduğunu, burada ne yapacağımı... Sonra kulübemi tarif edip oraya gitmemi söyledi. "Taşekkür" edip evden çıktım. Melez danışmanın tarif ettiği yöne doğru ilerledim. Yürürken etrafıma bakıyordum. Bir sürü çocuk vardı. Çoğu bana bakıp gülümsüyordu. Bakışlardan rahatsız olmuştum açıkçası. Çünkü heyecanımı daha da artıyordu. Yeni kardeşlerimi çok merak ediyordum. Umarım anlaşabilirdik. Ben elimden geleni yapacaktım.
Kulübelerin olduğu yere vardım. Bayağı fazla kulübe vardı. İçlerinden pembe renkte olan kulübe dikkatimi çekti. Bu benim kulübem olmalıydı. Pembe kulübenin önüne gittim. Çok güzel bir kulübeydi. Tam benim yaşayacağım türden. Kulübeye bayılmıştım. Dışarısı bile çok güzel ve çok süslüydü. Büyük bir heyecan ve merakla kapıyı araladım. İçeri girdiğimde ilk dikkatimi çeken şey kulübeye sıkılmış harika bir parfüm kokusuydu. Bu kokuya bayılmıştım. Etrafa bakmaya başladım. Kulübenin içi, dışı kadar güzeldi. Her yer çok temizdi. Kardeşlerim bana bakıyorlardı. Galiba bir açıklama bekliyorlardı. Derin bir nefes alıp verdim.
"Merhaba, ben yeni kardeşiniz Claire. Kampa bugün geldim." dedim.
"Hoş geldin Claire." dedi güzel bir kız.
"Hoş bulduk!" dedim.
Kardeşlerimle tek tek tanıştım. Hepsi çok güzel ve çok cana yakındı. Bana yatağımı gösterdiler. Buradaki düzeni, etkinlikleri anlattılar. Eşyalarımı yerlerine koyduktan ve biraz dinlendikten sonra bana kampı gezdireceklerdi. Çok eşyam olmadığı için hemen yerleşme işlemini bitirdim. Yatağıma uzandım ve kardeşlerimle sohbet etmeye devam attim. Şimdiden çok eğlenmeye başlamıştım. Kardeşlerimde aynı benim gibiydiler. Çok iyi anlaşacağımız artık kesindi. Bütün endişem yok olmuştu. Bir de başka kulübelerden arkadaş buldum mu tanrılardan başka bir şey istemezdim.