Herkes suskundu. Yaklaşık iki saat önce yeni bir hayat dünyaya gelmişti fakat bebek henüz ağlamamıştı. Doktor üzgün ve ümitsiz bir şekilde yere çökmüştü. Etrafta toplanan kalabalık ise onaylamaz gözlerle anneye bakıyorlardı. Fakat biraz sonra duyguları değişti. Anneye acımışlardı çünkü kadının hâlâ umudu vardı. Sürekli uzaktaki dağlara bakıyordu. Yakın arkadaşlarına bile bu çocuğun babasını söylemek istemediği için zorlu bir hamilelik süreci geçirmişti kadın. Ayrıca etraftan çok tepki çekmişti. Ailesi artık onunla konuşmuyordu. Ama kadın her şeye inat gibi hâlâ umutluydu.
Doktor kafasını yavaşça kaldırdı ve dağlara dönmüş olan kadına baktı. Bir anda kadının ifadesi değişti. Doktor dağlara döndü ve gün doğumunu gördü. Güneş neredeyse dağlardan kurtulmak üzereydi. İşte bu gerçekten güzel bir manzaraydı.
Az sonra bir mucize gerçekleşti. Yeni doğan bebek ağlamaya başladı. Bir anda herkes suskunluğa büründü. Doktor şaşkın gözlerle bebeğe baktı ve nabzını kontrol etti. Sonra da “Sanki demin doğmuş gibi.” Dedi neşeyle ve kalabalık heyecanla bağırmaya, kahkaha atmaya başladı. Kadınsa bebeğine sarılmış “Sana söylemiştim, baban henüz bizi unutmadı demiştim.” Diye mırıldandı.
_______________________________________________________________________________
Hani solucanlar vardır
İnsanlar sevmez onları
Ama onlar yaşatır toprağı
Onlar büyütür otları, ağaçları
Hani arılar vardır
İnsanlar korkar onlardan
Ama onlar can verir çiçeklere
Onlar oluşturur balı doğadan
Hani yasak aşk vardır
İnsanlar kınar yasak aşktakileri
Ama en büyük hazdır yasak aşkın verdiği
Onlar yüceltir aşk denen efsaneyi...
Bir anlık sessizliğin ardından salonda alkış sesleri yükseldi. Yeni keşfettiğim bu yeteneğimi kullandığım ilk yarışmada birinci olmuştum.Annem gözlerinde yaşlarla yanına geldi ve “Tıpkı baban gibi...” dedi. Daha onun kim olduğunu belki de milyonuncu kez sormama fırsat vermeden en yakın arkadaşım boynuma sarıldı. “Bu yeteneği sakladığın için kendinden utanmalısın Theodor.” Dedi. Daha sonra çocukluğumdan beri tanıdığım Richard geldi ve omzuma vurdu. Gözlerinden okuduğum tek şey şaşkınlıktı. Sanırım bu kadar duygusallık ona fazla gelmişti.
Sonra okul müdürümüz Bayan Daisy gelip kupamı verdi ve elimi sıktı. Kafamı kaldırıp tebrikleri kabul ettiğim sırada kapının yanında bir parıltı fark ettim. Bir çift kırmızı göz bana bakıyordu. En son kırmızı gözler gördüğümde olanlar aklıma gelince bir titreme geçirdim. Ama bu sefer erken müdahele edip bu işten sıyrılmalıydım. Kutlama yemekleriyle meşgul olan insanları bırakıp kapıya yöneldim. Kırmızı gözlere sahip yaratık depo odasına girmişti. Ben de peşinden oraya daldım. Hemen yakınlardaki bir süpürgeyi aldım ve acı bir çığlık duydum.
Arkamı döndüğümde havada uçan bir canavar gördüm. Ona karşı koyabilmek için bu süpürgeden daha güçlü bir şeylere ihtiyacım vardı. Tam üstüme saldırırken kapı açıldı ve yaratık kapıya çarpıp yere devrildi. Kapıdan içeri başka bir canavar daha girmişti. Deminkiyle aynı duruyorlardı. Bu bana doğru saldırdı ve yere savruldum. Kendimi toplamaya çalışırken Richard içeri girdi ve elindeki kupamı yaratıklardan birine vurdu. O sırada kupamın elden gidişinden mi, yoksa güneşin sıcaklığından mı bilmiyorum ama, ani bir enerjiyle ayağa fırlayıp diğer canavara doğru süpürgeyi son hızla fırlattım. Ama bu yeterli olmamıştı çünkü yeniden ayaklanmışlardı. Richard'ın kendi kendine "Harpyi'ler işte, hiç vazgeçmezler zaten." dediğini duydum. Richard en yakındaki kovayı alıp Harpyi'nin kafasına geçirdi ve ben de sadık dostum süpürgeyle o kovaya vurdum. Harpyi yere devrildi. Diğeri ise bu manzarayı görünce tüyleri diken diken eden bir çığlık atıp kaçtı.
Tam Richard’a dönüp “Neler oluyor burada?” diyecekken kolumu kavrayıp “Gitmemiz gerek Teo.” Dedi ve beni de ardında sürükleyerek odadan ayrıldı. Anneme baktığımda kederli ama anlayışlı bir ifadeyle bana el salladığını gördüm. Sanırım benim dışımda herkes neler döndüğünü biliyordu.
Richard annemin arabasına doğru son sürat gitti ve cebinden anahtarları çıkarttı. Ben olduğum yerde durdum ve “Bana açıklama yapana kadar hiçbir yere gitmiyorum Richard. Ayrıca araba sürmeyi bildiğinden şüpheliyim.” Dedim. O da cevap olarak “Sandığından daha yaşlıyım Theodor. Açıklamayı ise benden daha iyi yapabilecek olan biriyle tanıştığın zaman alabilirsin. Şimdi arabaya bin de seni ona götüreyim.” Dedi. Her ne kadar aradığım cevap bu olmasa da yorgun olmamdan dolayı tek istediğim oturmaktı.
Belki de o yüzden arabaya oturduğum an uyuya kalmışımdır.