Ağaçlardan dökülen yapraklar yerde bir bütün oluşturmuşlardı adeta. Sapsarı,altın gibi saçları beline kadar uzun kız ise boş boş turluyordu sokakları. Üzerinde,yırtık yeni model bir jean ve sıradan bir t-shirt vardı. Güzel görünmeye eskisi kadar önem vermiyordu Penny. Onun için sıradan şeyler bile güzel gözükmeye yetiyordu. Ee, ne giysem yakışıyor. Bunu söylemeye ne kadar inanamasa da Hogwarts'ı özlemeye başlıyordu. Sonuçta altı senenin hatrı vardı. Yedinci ve son senesini de mutlu bitirmek istiyordu. Kabullenemese de,en az kendi evi kadar çok seviyordu Hogwarts'ı. Tek şikâyeti; Gryffindor'lulardı. O da zaten tipik bir kavgaydı. Gryffindor'lular için de aynı nefretin geçerli olduğundan emindi. Sonbaharın ortasındaydı Londra. Evde oturmaktan sıkılmıştı galiba. Babasının ve annesinin şımartmaları onu artık bayıyordu. Büyüdüğünü kanıtlamak istiyordu. Belki de ara sıra evden kaçışlarının temel sebebi de buydu. Artık özgür olduğunu kabullendirmek... Zaten on yedi yaşına gelmişti. Hogwarts'ın bitmesine ne kalmıştı ki? Ama lanet olsun ki, annesi ve babası bunu anlamamak için kendilerini zorluyorlardı sanki. Onun istediği özgürlüktü,başına kötü ne gelebilirdi ki? Artık,güçlü bir cadıydı. İstediğine ulaşacaktı. Bunu şartlamıştı kendine. Bu düşüncelerle aynı sokaktan,iki kere geçtiğinin farkına varan Penny rotasını Üç Süpürge'ye çevirdi. Baştan beri,gitmek istediği yer orasıydı. Buna rağmen düşünceleri onu çok meşgûl etmişti. Büyüdüğünü kanıtlayabileceği,önemli yer; Üç Süpürge. Gerçi,annesiyle babası içtiğini görürse kesinlikle arkadaşlarıyla buluşmasına bile izin vermezdi. Bu yüzden gidip de; Anne,ben Üç Süpürge'de bira içip geliyorum. demesi sadece büyük bir saçmalıktan ibaretti. Kapı bütün gıcırtısıyla açıldıktan sonra yavaş adımlarla bar kısmına yöneldi Penny. Garsona kafasını hafifçe çevirdi,ardından kısık bir sesle konuşmaya başladı; "Uhm,şey. Bir ateş viskisi. Evet,evet ateş viskisi." Sesi o kadar kadifemsi çıkmıştı ki kendi bile şaşırmıştı. Adamın garip bakışlarına mâruz kaldıktan sonra kafasını indirdi. Ayakkabılarını inceliyordu. Ah, salak mısın Penny? Kendine gel. Kafasından garip garip cümleler kurarken bir yandan da garsonun içkisini önüne koymasını bekliyordu masumca.
Garson,bir süre sonra Penny'nin başında dikilmeye başladı. Üstelik istediği viskiyi bile getirememişti hâlâ. Penny de doğal olarak bundan rahatsız oldu ve rahatsız ses tonuyla konuşmaya başladı; "Ne? Ne bakıyorsun? Daha bir viski bile getiremedin ve tek işin bön bön bakmak. Sen nasıl bir büyücüsün? Gerzek!" Penny, küfür yağdırmaya devam ederken adamın önüne iki tane viski getirmesiyle sustu. Birinci viski istediği viskiydi. Peki,ikincisi? Geç kaldığı için bir özür tarzı bir şey miydi bu? Öyle olduğunu hiç sanmıyordu ama yine de kafasını nazikçe aşağı yukarı salladı. Bakışları biraz öncesine nazaran daha masumdu ve yüzündeki gülümseme daha belirgindi. Adamın tekrar konuşmasıyla,hafifçe kafasını kaldırdı. "Mm,şey. Yine azarlamayacaksanız, bir şey diyeceğim." Penny, bu sözlerin üzerine kahkahayı bastı. Kendini büyük sanan biri daha... Bu duyguyu hissetmek,çok güzeldi. Biraz daha dalga geçmek pek fena bir fikir gibi değildi. "Çabuk söylemezsen,azar nedir asıl şimdi göreceksin." Adamın yüz ifadesi,ortama iyice komiklik katıyordu. Korkmaktan çok nefret yüzündeydi. Penny ise gülmekle yetindi. Adam, kısık bir sesle konuşmaya başladı. "İkinci viskiyi,şu arkadaki masada oturan adam yolladı."
Sarı saçlı kız, kafasını arkaya çevirdi ve arka masadaki adama -çocuk desek daha iyi olurdu- baktı. Yüzünü,saçma bir ifade esir aldı. Viski yollamasındaki amaç neydi? Gözü bir yerden ısırıyordu ama Hogwarts'tan mı emin olamadı. Düşündü,düşündü... Yine de gereksiz düşünüyordu. Hogwarts'ta onu sadece Slytherin ilgilendiriyordu -istisnalar dışında-. Bu çocuk, kendine istemeden Penny'e yolladıysa bir Slytherin olamazdı. Çünkü,Slytherin'de 'centilmen' veya 'hanımefendi' diye nâzik kavramlar yoktu. Onlar, ukâla ve bencildiler. Sanki dünya etraflarında dönüyormuş gibi... Çok düşündüğünü farketti.Bu biraz zaman almıştı. Şu an viskisini bitirmek istiyordu. Viskisini bitirdikten sonra bu işin icâbına bakabilirdi. Dikti kafasına viskiyi hızlıca. Boğazından geçerken verdiği yanma hissi çok hoştu. Bu acı bile ona süper geliyordu. Mazoşist mi oluyorum ne? Bardağın bittiğini farkedince,en başta yüzü ekşidi. Ardından bar taburesinden indi ve elindeki diğer viski bardağıyla çocuğun yanına ilerledi. Amacı tabiiki de viski için teşekkür etmek veya eşlik etmek değildi. Ne yapacağını o da bilmiyordu. Sadece zamana bırakmıştı. Hogwarts'ta değildi. Yapacağı şey için,yargılanmayacaktı o yüzden. Çok geçmeden,çocuğun yanına ulaştı. Yaptığı ilk iş,dudaklarını ısırmak oldu. Gerçi,çocuğu tam süzmeye zaman kalmadan elindeki bardağı çocuğun kafasına boşaltmıştı bile. Gıcıklık doğasında vardı. Ciddi bir ses tonuyla -zor da olsa- konuşmaya başladı. "Sadece bilin diye söylüyorum. Kendi viskimi,kendim alacak kadar param var. Bundan hiç şüpheniz olmasın."
Çocuğun yaptığı tavırlar Penny'i kahkahalara boğuyordu adeta. Çocuğa küçümseyen bakışlar atıp,gülmeyi aynı anda yapıyordu. Çocuğun yüzündeki sinirli ifade git gide agresifleşiyordu. Penny'nin gülüşü ise daha da şiddetleniyordu. Kurtla kuzu gibiydiler. Ama bu sefer farklıydı. Kurt Penny'di. Çocuk sinirle ellerini ittirdi. Ardından şapkasını,kafasına yerleştirdi. Penny' e kötü bir şekilde baktıktan sonra yanına yaklaşıp kulağına bir şeyler fısıldadı. "Okulda görüşürüz." Penny, gülme krizine girmemek için kendini zor tutuyordu,hatta girmişti. Gülümsemesini engellemeye çalışarak, kısık bir sesle konuştu. "Hıhı,evet canım bekliyorum." Ardından tekrar kahkahalara boğuldu. Çok sinir bozucu olduğunu biliyordu. Kendini birşey sananlara karşı ekstra gıcıklık çok iyi gidiyordu. Penny bunları dedikten sonra çocuk iyice bozulmuş olmalıydı ki bir omuz atarak yanından uzaklaştı. Uzaklaşmak sadece korkakların işiydi. Ancak kaçmayı becerebilirdi Penny'e göre. Çocuğun kapıya doğru ilerlediğini farketti Penny. Sadece gülümsedi. Çıkarken söylediği şeylere kulak vermeden,bara tekrar döndü. Garsonun bön bön bakışlarına kabaca cevap verecekti. "Hadi gerizekâlı,zevkini beklemiyorum." Adam, hiç kimseye beslemediği nefreti Penny'e beslemişti. Penny ise buna üzülmek ne kelime, haz alıyordu adeta. Gülümsedi tekrar. Bu gülümseme az öncekine nazaran daha psikopatçaydı. Adamın viskisini doldurmasını dikkatle izledi.
Umarım Harry Potter'lı olmasında bir sakınca yoktur.