Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Laudomia L'Aquila

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Sonechka Ephimovich
Hypnos'un Çocuğu
Hypnos'un Çocuğu
Sonechka Ephimovich


Mesaj Sayısı : 257
Kayıt tarihi : 13/09/10

Laudomia L'Aquila Empty
MesajKonu: Laudomia L'Aquila   Laudomia L'Aquila Icon_minitimePtsi Eyl. 13, 2010 9:16 pm

Ağaçlardan dökülen yapraklar yerde bir bütün oluşturmuşlardı adeta. Sapsarı,altın gibi saçları beline kadar uzun kız ise boş boş turluyordu sokakları. Üzerinde,yırtık yeni model bir jean ve sıradan bir t-shirt vardı. Güzel görünmeye eskisi kadar önem vermiyordu Penny. Onun için sıradan şeyler bile güzel gözükmeye yetiyordu. Ee, ne giysem yakışıyor. Bunu söylemeye ne kadar inanamasa da Hogwarts'ı özlemeye başlıyordu. Sonuçta altı senenin hatrı vardı. Yedinci ve son senesini de mutlu bitirmek istiyordu. Kabullenemese de,en az kendi evi kadar çok seviyordu Hogwarts'ı. Tek şikâyeti; Gryffindor'lulardı. O da zaten tipik bir kavgaydı. Gryffindor'lular için de aynı nefretin geçerli olduğundan emindi. Sonbaharın ortasındaydı Londra. Evde oturmaktan sıkılmıştı galiba. Babasının ve annesinin şımartmaları onu artık bayıyordu. Büyüdüğünü kanıtlamak istiyordu. Belki de ara sıra evden kaçışlarının temel sebebi de buydu. Artık özgür olduğunu kabullendirmek... Zaten on yedi yaşına gelmişti. Hogwarts'ın bitmesine ne kalmıştı ki? Ama lanet olsun ki, annesi ve babası bunu anlamamak için kendilerini zorluyorlardı sanki. Onun istediği özgürlüktü,başına kötü ne gelebilirdi ki? Artık,güçlü bir cadıydı. İstediğine ulaşacaktı. Bunu şartlamıştı kendine. Bu düşüncelerle aynı sokaktan,iki kere geçtiğinin farkına varan Penny rotasını Üç Süpürge'ye çevirdi. Baştan beri,gitmek istediği yer orasıydı. Buna rağmen düşünceleri onu çok meşgûl etmişti. Büyüdüğünü kanıtlayabileceği,önemli yer; Üç Süpürge. Gerçi,annesiyle babası içtiğini görürse kesinlikle arkadaşlarıyla buluşmasına bile izin vermezdi. Bu yüzden gidip de; Anne,ben Üç Süpürge'de bira içip geliyorum. demesi sadece büyük bir saçmalıktan ibaretti. Kapı bütün gıcırtısıyla açıldıktan sonra yavaş adımlarla bar kısmına yöneldi Penny. Garsona kafasını hafifçe çevirdi,ardından kısık bir sesle konuşmaya başladı; "Uhm,şey. Bir ateş viskisi. Evet,evet ateş viskisi." Sesi o kadar kadifemsi çıkmıştı ki kendi bile şaşırmıştı. Adamın garip bakışlarına mâruz kaldıktan sonra kafasını indirdi. Ayakkabılarını inceliyordu. Ah, salak mısın Penny? Kendine gel. Kafasından garip garip cümleler kurarken bir yandan da garsonun içkisini önüne koymasını bekliyordu masumca.

Garson,bir süre sonra Penny'nin başında dikilmeye başladı. Üstelik istediği viskiyi bile getirememişti hâlâ. Penny de doğal olarak bundan rahatsız oldu ve rahatsız ses tonuyla konuşmaya başladı; "Ne? Ne bakıyorsun? Daha bir viski bile getiremedin ve tek işin bön bön bakmak. Sen nasıl bir büyücüsün? Gerzek!" Penny, küfür yağdırmaya devam ederken adamın önüne iki tane viski getirmesiyle sustu. Birinci viski istediği viskiydi. Peki,ikincisi? Geç kaldığı için bir özür tarzı bir şey miydi bu? Öyle olduğunu hiç sanmıyordu ama yine de kafasını nazikçe aşağı yukarı salladı. Bakışları biraz öncesine nazaran daha masumdu ve yüzündeki gülümseme daha belirgindi. Adamın tekrar konuşmasıyla,hafifçe kafasını kaldırdı. "Mm,şey. Yine azarlamayacaksanız, bir şey diyeceğim." Penny, bu sözlerin üzerine kahkahayı bastı. Kendini büyük sanan biri daha... Bu duyguyu hissetmek,çok güzeldi. Biraz daha dalga geçmek pek fena bir fikir gibi değildi. "Çabuk söylemezsen,azar nedir asıl şimdi göreceksin." Adamın yüz ifadesi,ortama iyice komiklik katıyordu. Korkmaktan çok nefret yüzündeydi. Penny ise gülmekle yetindi. Adam, kısık bir sesle konuşmaya başladı. "İkinci viskiyi,şu arkadaki masada oturan adam yolladı."

Sarı saçlı kız, kafasını arkaya çevirdi ve arka masadaki adama -çocuk desek daha iyi olurdu- baktı. Yüzünü,saçma bir ifade esir aldı. Viski yollamasındaki amaç neydi? Gözü bir yerden ısırıyordu ama Hogwarts'tan mı emin olamadı. Düşündü,düşündü... Yine de gereksiz düşünüyordu. Hogwarts'ta onu sadece Slytherin ilgilendiriyordu -istisnalar dışında-. Bu çocuk, kendine istemeden Penny'e yolladıysa bir Slytherin olamazdı. Çünkü,Slytherin'de 'centilmen' veya 'hanımefendi' diye nâzik kavramlar yoktu. Onlar, ukâla ve bencildiler. Sanki dünya etraflarında dönüyormuş gibi... Çok düşündüğünü farketti.Bu biraz zaman almıştı. Şu an viskisini bitirmek istiyordu. Viskisini bitirdikten sonra bu işin icâbına bakabilirdi. Dikti kafasına viskiyi hızlıca. Boğazından geçerken verdiği yanma hissi çok hoştu. Bu acı bile ona süper geliyordu. Mazoşist mi oluyorum ne? Bardağın bittiğini farkedince,en başta yüzü ekşidi. Ardından bar taburesinden indi ve elindeki diğer viski bardağıyla çocuğun yanına ilerledi. Amacı tabiiki de viski için teşekkür etmek veya eşlik etmek değildi. Ne yapacağını o da bilmiyordu. Sadece zamana bırakmıştı. Hogwarts'ta değildi. Yapacağı şey için,yargılanmayacaktı o yüzden. Çok geçmeden,çocuğun yanına ulaştı. Yaptığı ilk iş,dudaklarını ısırmak oldu. Gerçi,çocuğu tam süzmeye zaman kalmadan elindeki bardağı çocuğun kafasına boşaltmıştı bile. Gıcıklık doğasında vardı. Ciddi bir ses tonuyla -zor da olsa- konuşmaya başladı. "Sadece bilin diye söylüyorum. Kendi viskimi,kendim alacak kadar param var. Bundan hiç şüpheniz olmasın."

Çocuğun yaptığı tavırlar Penny'i kahkahalara boğuyordu adeta. Çocuğa küçümseyen bakışlar atıp,gülmeyi aynı anda yapıyordu. Çocuğun yüzündeki sinirli ifade git gide agresifleşiyordu. Penny'nin gülüşü ise daha da şiddetleniyordu. Kurtla kuzu gibiydiler. Ama bu sefer farklıydı. Kurt Penny'di. Çocuk sinirle ellerini ittirdi. Ardından şapkasını,kafasına yerleştirdi. Penny' e kötü bir şekilde baktıktan sonra yanına yaklaşıp kulağına bir şeyler fısıldadı. "Okulda görüşürüz." Penny, gülme krizine girmemek için kendini zor tutuyordu,hatta girmişti. Gülümsemesini engellemeye çalışarak, kısık bir sesle konuştu. "Hıhı,evet canım bekliyorum." Ardından tekrar kahkahalara boğuldu. Çok sinir bozucu olduğunu biliyordu. Kendini birşey sananlara karşı ekstra gıcıklık çok iyi gidiyordu. Penny bunları dedikten sonra çocuk iyice bozulmuş olmalıydı ki bir omuz atarak yanından uzaklaştı. Uzaklaşmak sadece korkakların işiydi. Ancak kaçmayı becerebilirdi Penny'e göre. Çocuğun kapıya doğru ilerlediğini farketti Penny. Sadece gülümsedi. Çıkarken söylediği şeylere kulak vermeden,bara tekrar döndü. Garsonun bön bön bakışlarına kabaca cevap verecekti. "Hadi gerizekâlı,zevkini beklemiyorum." Adam, hiç kimseye beslemediği nefreti Penny'e beslemişti. Penny ise buna üzülmek ne kelime, haz alıyordu adeta. Gülümsedi tekrar. Bu gülümseme az öncekine nazaran daha psikopatçaydı. Adamın viskisini doldurmasını dikkatle izledi.


Umarım Harry Potter'lı olmasında bir sakınca yoktur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Athena
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Athena


Mesaj Sayısı : 5210
Kayıt tarihi : 16/08/10

Laudomia L'Aquila Empty
MesajKonu: Geri: Laudomia L'Aquila   Laudomia L'Aquila Icon_minitimePtsi Eyl. 13, 2010 9:19 pm

Üzgünüm Laudomia, sadece melez olduğunu öğrendiğin gün, kampa gelişin vs. ile ilgili giriş rp'lerini kabul ediyoruz...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://olimpos.my-rpg.com
Sonechka Ephimovich
Hypnos'un Çocuğu
Hypnos'un Çocuğu
Sonechka Ephimovich


Mesaj Sayısı : 257
Kayıt tarihi : 13/09/10

Laudomia L'Aquila Empty
MesajKonu: Geri: Laudomia L'Aquila   Laudomia L'Aquila Icon_minitimePtsi Eyl. 13, 2010 11:55 pm

Megan kendini tam bir sersem gibi hissederek kulübenin kapısını çarptı ve kendini buz gibi geceye bıraktı. En iyi arkadaşı Serena’ya ya da bayan süper eğitmen Jimena’ya gerçekten kızgın değildi. Aslında kendinden başka kimseye kızgın değildi.

Kendi kendine “Lanet olsun!” diye bağırdı. “Her şeyi yüzüme gözüme bulaştırıyorum.” Gerçek niyeti bu değildi ama görünüşe bakılırsa, ne kadar hızlı kürek sallarsa sallasın onu içine daha çok çeken bir bataklıkla karşı karşıyaydı. Kampa geleli daha bir hafta bile olmamıştı ama başına hemen bela açmıştı.

Megan iç geçirirken bakışları seranın hemen yanındaki eski püskü küçük barakaya kaydı. İçeride çoktan ölmüş olabilecek bir cehennem tazısı vardı. Küçük kulübede ağır yaralanmış yaratığın olduğu gerçeğini görmezden gelmeye çalışarak seraya dalarken çevresine bakındı. Görgü tanıkları böyle bir durumda pek hoş olmazdı. Etrafta kimsenin olmadığına karar verdikten sonra aklındaki karanlık düşünceleri yatıştırmak için derin nefesler alarak, toprağın ve yetişen bitkilerin baharatlı kokusuna karışan tazeliği içine çekti. Ta ki mekânın sıcaklığının ruhunun derinliğine işleyen buz gibi rutubete baskın geldiğini hissedene kadar. Ancak orada uzun süre oyalanmadı. Oyalanamazdı. Halletmesi gereken işler ve şafağın sökmesiyle uyanacak olan kamp halkının kalkmasına az bir vakit vardı.

Megan’ın ihtiyaç duyduğu ilk yardım malzemelerini ve başka ıvır zıvırlar bulması uzun sürmemişti. Okul bahçıvanlarının eski usule göre hareket ettikleri belli idi. Eski delikli suluma kapları ve özenle kullanıldıkları belli olan başka aletler. Megan içeride bulunan sayısız tastan birini aldı. İçine temiz su doldurdu ve bahçıvanların ihtiyacı olursa diye koyulan temiz havlulardan birkaç tane aldı. Dışarı çıktığında yeşil bir halıymışçasına gözüne çarpan yosun tabakasına baktı. Bir parçasını aldı. Yosunun iyileştirici gücü olduğunu biliyordu. Şu anda bulabileceği sınırlı ilaçlardan biriydi. Gerçi bir canavarda ne kadar etkili olacağı tartışılırdı. Ne yapacağına dair bir şey bilmediği hakkında bir şeyler mırıldanarak etrafında kimse var mı diye bakındı. Kimsenin olmadığını görünce hemen seranın yanındaki küçük barakaya gitti. Kapıya geldiğinde bir süre durakladı. Niye yapıyordu ki bunu? Vicdanı yüzündendi galiba. Ölmek üzere olan masum bir canlıyı yüzüstü Megan’ın huylarına tersti. Megan’ın tuhaf işleyen psikolojisi onu buraya ve bu ana getirmişti. O kimseyi yüz üstü bırakamazdı. Kim ya da ne olursa olsun ölüme terk edemezdi. Üstüne yağan sulu kara bakmak için başını kaldırdı. Bu gibi soğuk bir hava zifiri karanlık gecede herkes içeride sıcacık yataklarında uyuyordu. Kendi kendine “Azıcık aklı olan herkes.” Diye söylendi.

Bir kez daha çevresine bakındı. Kapının sürgüsüne dokundu. Kapıyı itti. Otomatik olarak burnunu kırıştırdı. Seranın toprağımsı sadeliğinden sonra kan kokusu midesini kaldırmıştı. Kanın kokusuyla karışık küf ve yağ kokuyor olması insanı sarsıyordu.

Onu barakanın diğer köşesine bırakmıştı. Çim biçme makinesinin ve bahçe makaslarının durduğu rafın hemen arkasına. Oraya baktı belli belirsiz bir karaltı gördü. Kulak kesildi. Ama buz parçacılarının tavana çarpmasından başka bir şey duyamıyordu.

Onunla yüzleşmek zorunda kalacağı o kaçınılmaz andan korkarak hemşiresi olduğu yaratığın yanına gitti. Bıraktığı yerden bir santim bile kıpırdamamıştı. Barakadaki karanlığa rağmen o cehennem tazısının ne kadar kötü bir durumda olduğunu görebiliyordu. Kırılmış patisi, kırıldığı belli olan kaburgaları ve başka bir patisine saplanmış bronz hançeri görebiliyordu. Her ne kadar siyah kürkü yüzünden belli olmasa da kanaması olduğu belli idi. Megan ona biraz daha yaklaştı. Ne olursa olsun yaralarının ciddiyetini kavrayamazdı. Tek bildiği o kadar kötü yaralanmasına rağmen orada hala yaşıyor olduğuydu. Megan ne yapmıştı böyle? Neden yardım ediyordu? Aklını peynir ekmekle mi yemişti? Onu buraya getirmeden önce düşünmesi gerekmez miydi?

Ürperdi. Yaptığı şeyin dehşetiyle dona kamıştı sanki. Karşısındaki yaratığın kıpırdanmasıyla Megan kendine geldi. Yattığı yere daha çok yaklaştı. Elindeki malzemeleri yanına bıraktı. Havlulardan birini alıp içi su dolu olan tasa batırdı. İyice suyu çektikten sonra fazladan su harcamamak için havluyu sıktı. Sonra yaralarının üstüne bastırdı hafifçe. Cehennem tazısı kımıldadı ve acıyla inledi. Megan “Elimden geldiğince nazik olmaya çalışıyorum.” Dedi yumuşak bir sesle. Cehennem tazısı gözlerini Megan’ın gözlerine dikti. Onunla göz göze gelince anlamadığı bir sebepten dolayı dona kalmıştı. Bir şekilde bu kocaman köpek onu öldürebilecek olsa da ona sevimli görünmüştü.

Sonunda kanaması durmuştu. Bu yüzden yapabileceği tek şey yarayı temizledikten sonra yosunla yarasını iyileştirmekti. Yosunu yaralarının üstüne koydu. Sonra havluyu şeritler halinde yırttı ve bandaj olarak kullandı. Yosunun üstünü iyice sardıktan sonra etrafındaki kuru dallardan birini aldı ve patisindeki kırığı düzeltmeye başladı. Diğer patisindeki hançeri nasıl çıkarabilir di acaba? Çevresine umutsuzca bakındı. Orada eskimiş olan ipi gördüğünde bir an için olsun rahatladı. O hançeri patisinden çekerken büyük ihtimalle ya saldıracaktı ya da öyle bir havlayacaktı ki bütün kamp uykusundan uyanacaktı. İple köpeğin ağzını bağladı ve ne kadar çabuk o kadar iyi düşüncesi ile hızla hançeri çekti. O ip kocaman köpeğin ağzını sıkıca kapadığı için şanslıydı. Kırık kaburgalar için ise hiç bir fikri yoktu. Kendince kaburgalrını yerine oturtmaya çalıştı ama köpek çok sızlanınca uğraşmayı bıraktı. İşi bittikten sonra sanki anlayacakmış gibi “Dinlenmen gerek.” Dedi. Yanındaki küçük çantasından bir şişe içme suyu çıkardı ve yanındaki tasa döktükten sonra kapıya yöneldi. Cehennem tazısı huysuzca kıpırdandı. Megan, kahverengi gözlerini yaratığa dikti. “Merak etme geri geleceğim ve yanımda yiyecekte getireceğim.” Dedi. Sonra arkasına döndü. Kapıyı gıcırdatmamaya çalışarak arkasından sıkıca kilitledikten sonra küçük barakanın yanından koşarak uzaklaştı. Kendini toparlayarak orada geçen bütün o zamanı unuttu ve kaldığı kulübedeki arkadaşlarının yanına gitti. Sessizce yatağına kıvrılırken aklı hala yaralı Cehennem tazısındaydı.


Umarım bu sefer kabul edilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Zeus
Tanrı
Tanrı
Zeus


Mesaj Sayısı : 294
Kayıt tarihi : 19/08/10

Laudomia L'Aquila Empty
MesajKonu: Geri: Laudomia L'Aquila   Laudomia L'Aquila Icon_minitimeSalı Eyl. 14, 2010 12:27 am

Rp puanı: 100, tebrikler

/Admin yardımcısı
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Laudomia L'Aquila
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Laudomia'dan İstekler
» Laudomia/Avatar-imza yapılanlar.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Karakter :: Karakter Oluşturma :: Rp Puanı Belirleme-
Buraya geçin: