Kampta renkli bir günü daha geride bırakmak üzereydim. Okçuluk dersi, arenada düellolar, harika bir akşam yemeği derken gün bitmişti. Kulübeye dönmek istemiyordum bu kez, farklı bir şeyler yapmak istiyordum. Melez kampının hemen hemen her yerini öğrenmiştim. Ama sadece Kano Gölü'ne hiç gitmemiştim. Nerede olduğunu aşağı yukarı biliyordum. Kampın doğu yakasına doğru yürümeye başladım. Birkaç dakika sonra eşsiz güzellikteki manzarasıyla Kano Gölü karşımdaydı.
El ele tutuşmuş deniz kıyısında yürümekte olan birkaç melez çift vardı. Ve bir köşede de tek başına oturmuş sarı saçlı bir kız duruyordu. Dalgalar bazen ayak bileklerine kadar geliyordu. Dalgın gözlerle denizi izliyordu, sudaki yansımasına bakıyor gibiydi. Hem bu, hem de oldukça güzel olduğu için bir Afrodit kızı olması muhtemeldi. Yanına yaklaşınca beni farketti. O da bir süre yüzüme baktı, sonra ise bakışlarını tekrar dalgalara yöneltti. Gidip yanına oturdum.
"Göl bugün gerçekten çok güzelmiş. Sana katılabilir miyim?" diye sordum kıza.
"Tabi ki." diye cevapladı.
"Şey, bu arada ben Adrian. Kamptaki ilk haftam henüz." diyerek kızın ne cevap vereceğini beklemeye koyuldum. Gidip yanına oturmakla saygısızlık yapmadığımı umuyordum, belki de yalnız kalmak istiyordu. Ama iş işten geçmişti artık.