Çoğu kişiye hayatımın ne kadar zor olduğunu tartışmaya gerek bile duymuyorum. Özellikle şu son 1 hafta içerisinde; doğru bildiğim herşey değişmiş, inandığım herşey yok olmuş, efsane dediklerimin hepsinin gerçek olduğunu öğrenmiştim. "Trajedi." diye mırıldandım Empire State binasına doğru hızla ilerlerken. Bir tanrıça ile, daha doğrusu öz annem ile tanışacaktım. Peki ne diyecektim. Beni kabullenecek miydi.
-"Sen bir utanç kaynağısın Katherine." bu cümleyi söylemeside gayet olasıydı ve ben her ihtimaile hazır olmalıydım. Binaya gidene kadar kafamda bütün olasılıkları tarttıktan sonra nihayet binanın önündeydim. 600. kat? Bu olayı hâlâ çözememiştim ve çok üstüne gitmeyecektim. Sonuçta yüz iki katlı bir binanın 600. katına çıkmak; son zamanlarda yaşadıklarımın yanında gayet basit kalırdı. Binadan içeri girdim ve bir süre gözlerimle çevreyi taradıktan sonra asansörlerin olduğu yere doğru ilerlemeye başladım. Asansörlerin önündeki görevli dikkatli bakışlarla beni süzdükten sonra
-"Nereye gidecektiniz küçük hanım?" dedi. Sesindeki alaycı ton fazlasıyla canımı sıkmıştı ama sesimi çıkartmadım. Sadece
-"600. kat" diye mırıldandım. Ve bununla beraber adam sesli bir şekilde güldü.
-"Son zamanlardada burada 600 kat olduğunu idda eden ne çok insan var böyle!" dedikten sonra tekrar kahkahalara boğuldu ve ben hiçbir şey yapmadan onun susmasını ve önümden çekilmesini bekledim. Adam sonunda asansöre binmeme verdi. İçeride çok eski ve insanın yaşam enerjisini alan türden bir şarkı çalıyordu. Umursamadım. Asansör hızla çıkmaya başladı. 100,200,300,600. Asansör durduğunda derin bir nefes aldım ve tüm cesaretimi toplayıp çıktım. Şimdi gözlerim annemi arıyordu. Yada ben annemi aramak için çok uğraşacağımı sanmıştım. Ama oradaydı. Olağanüstü güzelliğiyle bana gülümseyerek bakıyordu.
-"Anne" diye fısıldadım güçsüzce.
-"Hoşgeldin kızım. Hoşgeldin! Bende seni bekliyordum!" dedi ve istemsiz bir gülüşle ona yaklaştım.