Melez oluşumun üstünden çok da fazla zaman geçmemişti ki melez kampından Tanrı ebeveynimle tanışmak için ayrıldım. Pegasusumun üzerinde geçirdiğim birkaç saatin ardından Empire States binasındaydım... Binaya ağır adımlarla ilerledim ve girişte gözlüğümü çıkardım. Kapıyı açan kırmızı üniformalı güvenlik görevlilerinin hoşgeldinleri arasında girişin tam karşısındaki asansöre ulaştığımda içeride başkasının olmadığını gördüm. Yanlızca asansörü yöneten görevli olara durmuş benim söyleyeceğim rakamı bekliyordu. ''Altıyüz'' dedim. Bana şaşırmış bakışlarını dikerek ne dediğimi sorguladığı sırada sıkılgan bir bakış attım. ''Evet, evet falan filan uzatmanın alemi yok Olimpos'a gidiyoruz işte.'' Adam birşey söylemeden katların gösterildiği tuş takımının üst tarafında gizli bir kapağı açtı ve üstünde karışık bir sembol olan tuşa bastı. Asansör büyük bir hızla yukarı çıkıyordu. Bir beş dakikanın ardından asansör durdu ve kapılar açılırken görevli ''Olimpos'a Hoşgeldiniz.'' dedi. Adımımı bulutların arasındaki taş döşeli yollardan birine attım ve gerek çiçeklerle, gerekse biçimlendirilmiş ağaç ve havuzlarla döşeli bahçede sarı taşlı yolların üzerinde dolaşmaya başladım.
Çok da fazla aramam gerekmedi zira annem Nyx benim geleceğimi biliyordu ve bahçenin bir köşesinde bir ağacın dibindeki gölgeye çökmüş, gergef işliyordu. Geldiğimi belki duydu belki hissetti bilemeyeceğim başını kaldırdı ve zümrüt yeşili gözlerini gözlerime dikerek siyah saçlarını yüzünden atmak için ufak bir baş hareketi yaptı ve elini çimlerin üzerine vurdu ve oturmamı işaret etti. Yavaşça ilerledim, yanına oturdum ve ona döndüm. Teni o kadar beyaz, o kadar pürüzsüzdü ki... ''Hoşgeldin oğlum. Öncelikle söylemeliyim ki babanı da seni de çok seviyordum lakin tanrıların da uyması gereken kurallar vardır. Seni ve babanı bu nedenle bıraktım.'' Neyse ki bu bildiğim bir şeydi. Daha önce ailesiyle tanışmış çocukların anlattıkları kadarını biliyordum. ''Biliyorum anne. Daha önce de biliyordum bunu. Takma kafana.'' Bir süre daha kah dolaşarak kah oturarak muhabbet ettik. Bir süre sonra annem gitmem gerektiğini söylediğinde hava çoktan kararmıştı. Beni kampa annem bırakmıştı. Gecenin Tanrıçası.