Tanışma [71\1]

Canım sıkılıyordu.sıkıntı mı geçirmek için en iyi yolda Afrodit Kızlarıyla uğraşmaktı.Genelde Lara'yla uğraşırdım ama şimdi kim olduğu önemli değildi.İçimin sıkılmasından nefret ederim.Afrodit kulübesine ilerledim ve kapıyı açtım.İçerden pahalı parfüm kokularını alabiliyordum.Gül gibi kokuyordu.Yada herhangi bir çiçek...Kabul etmeliyim,çiçeklerin kokusundan anladığım söylenemezdi.Kapıyı bir kız açtı.Tanımadığım bir kız..Yeni gelmişti sanırım.

"Merhaba." diye mırıldandım gülümseyerek.Kz da bir an şaşırdı ve sonra "merhaba " diye cevap verdi.Onu yatıştırmak için gülümsedim. "İçeri girebilirmiyim?"

Cevabı almadan içeri girdim.Zaten 1 kez kaçmıştım 2.ye olsun istemezdim.Odama geçtim.
Uykum gelmişti ama uyuyamazdım.Düşünmem lazımdı.Her şeyi.Odama gittim.Fakat kapıda gördüğüm sarışın kız peşimden geliyordu.Afrodit kulübesinden değildi belli ki.Bana bakıyordu.Sessizlik oluştu.Ve içeride benden başkası varken sessizlikten hoşlanan biri değilimdir."Ben Thalia" dedim.O da hemen "Ben de Ange" dedi.Neşeli birine benziyordu.O konuşurken sesi sanki bir müzik gibi geliyordu."Sen kimin kızısın?" dedim."Apollon'un" dedi.Tahmşn etmeliydim.Yine sessizlik oluştu.Cama yöneldim.O da peşimden geldi."Güzel kokuyorsun."dedi ve arkasından kıkırdadı."Kutsamadan olsa gerek yoksa böyle bir parfümün olmadığından eminim." dedi gülümseyerek.O gülümseyince benim de gülümseyesim geliyordu.Kıkırdayışlarımız kahkahaya dönüştü ve tam o sırada güçlü bir siren sesi duyuldu.Ange"Oh hayırr" dedi kendince.Bu siren sesinin yemek yemek için olmadığından emindim ben de.

Siren sesi,ve bu saatte?Hayır,daha çok vardı.Gözlerimi kısıp ileriyi görmeye çalıştım,görünmüyordu tam Thalia'ya dışarı çıkıp bakalım düyecektim ki,fazla beklemem gerekmedi.Uzaktan kılıç sesleri geliyordu.Ara sıra çığlıklar,bazende savrulan küfürlerin sesini duyuyordum. "Vay canına," dedim birden.Bu kadar çok küfürü bir arada duymaları asırlar olmuştu.tamam,belki kendi ağzımdan duymayalı asırlar olmuştur. "Çok fazla küfür var." diye mırldandı thalia.Bende daha çok cama yaklaşarak kimlerin savaştığını görmeye çalşıtım.Göremeyince sinirle saçlarımı geri ittim ve söylenmeye başladım. "Tamam,göremiyorum.sinirlerim gerildi." diye mırldandım.Sonra Thalia'ya döndüm. "eğer görebiliyorsan,lütfen söyle.çok merak etmeye başladım." dedim.İlk defa bu kadar merak duyuyordum. "Belki düello falan yapıyorlardır." dedi Thalia.gerçekten cevabı bu kadar basit olan birşeyi ben neden farkedememiştim?Tam bunları düşünürken Thalia bir kahkaha attı. "Ne oldu?" diye ters ters baktım ona. "Saçların çok karışmış." dedi.Haklıydı.Ahh,sabah saçımı taramayı unutacak kadar ahmak mı olmuştum yani?Thalia2ya göz kırptım ve cevap verdim. "Düzeltmeye ne dersin?"

[mor belli olmuyor kendiminkini pembe yaptım]
Bu soru çok saçmaydı.Dışarıda savaş olabilirdi ve o bana bunu diyordu.Ters ters baktım."Saçını topuz yap." dedim.Ve dışarı fırladım.Canavarlar vardı hem de çok fazla.Güvenlik vardı ve ağacın yanında bir ejderha.Yani nasıl içeri girebilirlerdi ki?S'in dışarı çıkması uzun sürmedi.O da çok şaşırdı.Hemen silahını çıkardı ve savaşa doğru yöneldi.Tek başımaydım.Canavarlardan birinin bunu fark etmesi an meselesiydi.Tam ben böyle düşünürken canavarlardan biri beni gördü ve bana doğru hızla gelmeye başladı.Nasıl olduğunu anlamadığım bir biçimde bilekliğim bir kılıca döndü. Üzerinde βασανιστήριο yazıyordu yani Azap Çektiren.Bir yanının bronz diğer yanınınsa normal kılıç şeklinde olduğuna emindim.Yanıma bir Hephaistos Çocuğu geldi ve "Aman tanrım bu harika bir kılıç" dedi. Tam o sırada Canavar yanı başımda belirdi.Ve ben de refleks olarak kılıcımla canavarı öldürdüm.Siyah bir toz oluştu ve canavar yok oldu.Yanımdaki çocuk şaşırdı."Bilmiyorum" dedim. Sonra çocuk tekrar savaşmaya döndü.Acaba S şu anda ne yapıyordu?

Dediğini dinleyip saçımı topuz yaptım.Sonra hemen dışarı fırladık.Gerçektedığım kulübenin önü canavar kaynıyordu.Hemen kulübenin basamaklarına çıktım ve sırtımdan hiç ayırmadığım okları yayıma dizdim.gözlerimi kıstım ve 2 tane birden okumu fırlattım.Tam isabet! "Evvet!" diye mırıldandım.Böylesi daha iyiydi.Tekrar sırtımdan oklarımı aldım ve yayıma yerleştirdim.Altın Post mu düşmüştü?Bu olamazdı!Nasıl girmiş olabilirdi bu kadar canavar?Eğitim amaçlımıydı?Bence eğitim amaçlı olabilirdi hem böyle canavar avlamak gerçekten çok eğlenceliydi.

İleri de Thalia'nın canavarları kılıcıyla kestiğini görebiliyordum.Gözlerimi kıstım ve ileriye odaklandım.Thalia'nın ağacının ordan daha çok canavar geliyordu.Hemen Thalia'nın yanına gittim ve onu kolundan yakaldım. "Thalia'nın ağacına gitmeliyiz!Orda daha çok var."

Sonra bir ışık göründü nasıl olduysa canavarların sayısı oldukça azalmıştı.Daha fazla gelmiyordu.Ama postu göremedim.Birden Kheiron'un postu elinde tuttuğunu fark ettim.
Görmediğim bir canavar beni yumrukladı.Kayanın üstüne yapıştım.Başımdan kan geliyordu ama beyin kanaması olmadığına emindim.Ange geldi ve bana vuran canavarı öldürdü.Ayağa kaldırdı."İYİ MİSİN?" dedi bağırarak muhtemelen bu kargaşada duymayacağımı sanmıştı kendisini."İyiyim,bağırmana gerek yok" dedim ve gülümsedim ona doğru.Savaşa geri döndük.