6- Kamptan kaçıp New York'taki evine gideceksin.
Mekan: New York
Katılacaklar: Sen. (isteğe bağlı: pegasusun veya bir arkadaşın.)
Buraya geleli anca bir hafta olmuştu. Buna rağmen ailemi çok özlemiştim. Ailem ; babam , Amy ve Drays...
Bu düşüncelerle kalktım yatağımdan. Kulübede hiç ses yoktu. Anlaşılan herkes hala uyuyordu. Ses çıkarmamaya dikkat ederek yavaşça lavaboya girdim. Yüzümü yıkadıktan sonra tekrar kendi alanıma döndüm. Dolaptan dün Anna ile aldığımız kazağı ve kotu giydim. Gerçekten siyah bana yakışıyordu. Saçlarımı tepeden topladıktan sonra , hafif bir makyaj yaparak Alex'in yanına gittim. Genelde en erken uyanan o olurdu. Ancak o da hala uyuyordu. Bu iyi bir şeydi. Ses çıkarmamaya gayret ederek kulübeden çıktım. Çıktıktan sonra bir süre kapının önünde bekledim. Kulübeden hala ses çıkmadığına emin olunca ahıra doğru yürümeye başladım. Hava daha yeni yeni aydınlanıyordu. Bu saatte bir kaç melez yürüyüşe çıkarlardı. Neyse ki onlara da gözükmeden Morgana'nın yanına vardım. Güzel kızım dizlerinin üzerine çökmüş. Beni görünce hemen ayağa kalktı.
Biraz kesme şekeriyle besledikten sonra tüylerini okşadım. Bunu her zaman çok severdi. Hergün mutlaka onu ziyarete giderdim. Beni görünce seviniyordu. Bende onu görünce mutlu oluyordum.
Buraya gelme amacım aklıma gelince , '' Morgana , yardımına ihtiyacım var.'' dedim. Bana yardım etmesini çok istiyordum. Aksi taktirde o olmadan kaçamazdım buradan. Bir süre ikimizde konuşmadık. Düşünüyordu sanırım. Benim sıradan bir şey istemeyeceğimi de biliyordu. Daha sonra '' Nedir?''diye sordu. Hemen cevap verdim.'' New York'a ailemin yanına gitmek istiyorum.'' dedim. Ardından '' Bana yardım edecek misin?'' diye ekledim. Yine bir süre düşündü.
'' Evet. Ama elimizi çabuk tutsak iyi olur.'' diyince gülmeye başladım. Çok sevinmiştim. Babamı , Amy'i , Drays'ı çok özlemiştim. Drays'la mektubu hakkında konuşmak istiyordum. Beni derinden etkileyen o mektup...
'' Hadi o zaman.'' dedim gülümseyerek. Morgana'yla uçmaya başladık. Havanın bu kadar soğuk olabileceğini tahmin edememiştim. Üşümüştüm haliyle. '' Ne kadar kaldı?'' diye sordum Morgana'ya. Beni bekletmeden hemen cevap verdi , '' Bir dakikalık süre.'' diyince çok sevindim. daha fazla üşümek istemiyordum. Bir dakika sonra New York'a varmıştık. Bizim küçük evimizi Morgana'ya tarif ettikten iki dakika sonra eve ulaşmıştı. '' Zeki kızım.'' dedim. Gözlerinin içine baktığımda gülümsediğini gördüm. Onu dışarıda bırakmak istemiyordum. Şu lanet olası canavarlar tekrar gelirse...
Pegasusumdan indiğim gibi kapıya koştum. Kapının tokmağını ellediğimde içimi bir hüzün kapladı. Babamın kapı çalışını hiç unutmazdım. Hemen onun olduğunu anlardım. Kapıyı Amy açtı. Beni görünce şaşkınlıktan ağzı açık kaldı.
'' Hey! Unuttun mu yoksa beni?'' dedim gülümseyerek. Sonra birden boynuma sarıldı. O ağlamaya başlayınca bende dayanamadım. O sırada arkadan babamın geldiğini gördüm. Koşarak ona da sarıldım. Çok az bir süre geçmesine rağmen çok özlemiştim onları. '' Seni unutmak mümkün mü?'' dedi Amy. Aynı anda '' Nasıl gelebildin?'' dedi babam. İçeriye Morgana'yı da sokunca ikiside çok şaşırdı. '' Morgana sayesinde gelebildim.O kadar şaşırmayın. Benim gittiğim kamp gerçekten garip.'' dedim gülerek. Amy ve babamla biraz zaman geçirdik. Malesef zamanımız kısıtlıydı. Morgana konuşunca yüz hallerini görmeniz lazımdı. Büyük bir kahkaha patlattım.
'' Baba benim artık gitmem gerek. Biraz da Drays'la görüşmek istiyorum.'' dedim. Amy'e ve babama sarıldıktan sonra Morgana ile Drays'ın evinin yolunu tuttuk. Yolda Morgana '' Drays sevgilin mi?'' diye bir soru yöneltince çok şaşırdım.
'' Hayır. Drays benim dostum. Öz kardeşlerimden farksız benim için.'' diye cevap verince Morgana'dan ses gelmedi.
Drays'ların evine vardığımda ne yapacağımı şaşırdım. Kapıyı mı çalmalıydım?Yoksa çıkmasını mı beklemeliydim? Bir süre öylece düşündükten sonra sessizliği bozan Morgana oldu '' Daha fazla beklemeyi düşünmüyorsundur umarım. Zamanımız daralıyor.'' dedi. Bu sözüyle kendime geldim. aslında babamla ve Amy'le konuşacak pek bir şeyim yoktu. Sadece orada yaşadıklarımı anlattım. Ancak Drays'la konuşmam gerekiyordu. Kapıyı yavaşça çaldım. Kapıya Drays'ın kardeşi Juli çıktı. Beni görünce sevinmişti sanırım. Heycanlı bir ses tonuyla '' Abi! Amanda ablam gelmiş! Çabuk gel!'' diye bağırdı. Onu sevinçli görünce sevildiğimi bir kez daha hissettim. Bilinçsizce Juli'ye sarıldım. Daha sonra Drays geldi. Uykudan kalkmışa benziyordu. Saçları birbirine karışmıştı. Gözlerinin altı ise biraz kızarıktı. '' Hey! Uykucu!'' diye şakalaştım onunla. Hiç düşünmeden bana sarılınca tekrar ağlamaya başladım. O kampta Morgana'dan başka dostum yoktu. Sırlarımı verebileceğim kimse yoktu. Ama burada Drays vardı , Amy vardı. Gözümden tekrar yaşlar süzülünce Drays '' Hey! Sulu göz. Ağlamayı bırak artık.'' dedi. Gözyaşlarımı sildikten sonra eski günlerdeki gibi Drays'la ormana gittik. Morgana'da arkamızdan geliyordu. Haliyle konuştuklarımızın hepsini de duyuyordu. Ama bu önemli değildi. Sonuçta kamptaki tek dostumdan bir şeyler saklamama gerek yoktu.
'' Drays , neden bana söylemedin? Neden annemin ölmediğini , bir tanrıça olduğunu ve benim peşimde canavarların olduğunu , neden söylemedin?'' dedim. Drays'ın benim koruyucu meleğim olduğunu söylemiştim. Ancak o zaman beni canavarlardan kurtardığı için demiştim. Gerçekten görevinin beni korumak olduğunu bilmiyordum. '' Çünkü sana söylemem gerekiyordu. Annenin ölmediğini bilseydin peşine düşerdin. Bunu zamanı gelmeişti. Zaten bunların bir önemi yok ki. Artık o kampta güvendesin. Burada kalma gibi bir şeyin asla olamaz.''dedi. Tam ağzımı açıyordum ki Morgana '' Amanda , zaman doldu.'' dedi. Drays'a dönerek '' Sürem bu kadar. Gitmem gerekiyor.'' dedim. Son bir kez daha sarıldıktan sonra Morgana ile uçmaya başladık. Giderken ona el salladım...