Bir pegasus edinmek için koşarak ahırlara gidiyordum. Çevremle şu ana kadar alakadar olmadan yaşamıştım ama artık sıkılmaya başlıyordum ve sosyalleşmem gerekiyordu. Buna bir pegasus edinerek başlayacaktım.
Ahırlardan içeri girdiğimde burnumu tutmak zorunda kaldım. Koku duyularım hassattı ve Artemis aşkına burası en son ne zaman silinmişti. Burnumu tutarak ilerlemeye devam ettim. Pegasusların yanından geçtim. Bir türlü kendime göre olan bir pegasus bulamıyordum. En sonunda bir tane gördüm. Durduğu kısım ahırdaki en temis yerdi. Tüyeleri simsiyahtı. Gece kadar siyah.. Gözleri onun zıttıymış gibi fırtına grisindeydi. Kanatlarının ucunda bazı beyazlıklar vardı. Ve.. Ve o kadar güzeldi ki insan ona bakmadan yapamıyordu.
Pegasus ona baktığımı fark etmiş olmalıydı. Bana yaklaşabildiği kadar yaklaştı. Ben de büyülenmiş bir şekilde ona doğru yürüdüm ve burnunu okşamak için elimi kaldırdım. Bir an geri çekildecek gibi oldu ama sonra vazgeçti. Ben de onu okşamaya başladım. Bir süre onunla konuştum. Sonra yanımda duran elmadan verdim ona (Jess sağolsun, dönüştürdüğü canavarlardan birini vermişti bana). Sonra yeniden okşadım onu. İkimiz de alışmıştık birbirimize. Gülümsedim ve yine geleceğime söz vererek oradan ayrıldım. Bir pegasusum olmuştu ve ona bir isim gerekiyordu. Night.. Evet, Night iyi bir isimdi..