Tanrı/Tanrıça ebeveyninle ilk karşılaşmanızın rpsini yaz.
Mekan: Olimpos Konseyi
Katılacaklar: Stew ve Ares(Babası)
(Ebeveynin olan Tanrı sitede varsa, kendisinden sana katılmasını isteyebilir, birlikte rp yapabilirsiniz.)
Okul son hızıyla koşuyordu ardından Crist ve ben onu yakalama çabası içinde vakit harcıyorduk. Fakat bunu sadece Crist yapabiliyordu. İçimde biraz nefes almak isteyen ruh dışarı doğru tekme savuruyordu. İşte bu günde o nefes almak için boş kaldığım bir gündü. Tek yapmam gerekenin özlediğim bir yeri görmek olması beklenirdi ki bu da olmuştu zaten.
Hafta sonuydu. Evde oturmuş öylece televizyonu karıştırırken aklıma melez kampına gitme fikri geldi. Orada şimdilerde neler olduğunu merak etmiştim. Harekete geçmem fazla zamanımı almadı. Çok hızlı bir şekilde evden çıktım. Yarım ya da bir saat sonra otobüs şoförüne "inebilir miyim" dedim.Adam şaşırmıştı. " Yolun ortasında ne yapacaksın evlat?" dedi. Cevap veremedim çünkü ne desem yalan olacaktı. Küçük bir gülümsemeyle kapıdan aşağı adım attım. Etraf kış mevsimine girmiş olmanın verdiği soğukla kaplıydı. Tenimi her yandan küçük ve soğuk hava akımları ısırırken yok kenarındaki ormana daldım. Ormanın kalbine doğru gelmiştim. Ve işte kamp girişi tam karşımdaydı. Birden aklıma buraya ilk gelişimi hatıladım. Aslında babamın başka biri olduğunu öğrenmek ve onu daha önce hiç görmemiş olmak... Hoş hala görmüş değildim. Oysaki duyduklarım bana hemen hemen herkesin babasıyla tanıştığını söylüyordu. Bu garip bir durumdu. Tabi Tanrı Ares'in kişiliği gereği davranışları da buna pek izin verecek gibi görünmüyordu. Ona Tanrı Ares diye hitap ediyordum çünkü baba demek çok garip kaçıyordu. Hatta öyle ki bir ara varlığından bile şüphe ettiğim birine baba demeğe dilim varmıyordu. Düşünceler zincirlemesinden kurtulduğumda kendimi Long Island kıyısında buldum. Bu garipti çünkü az önce tüm kampı boylu boyuna geçmiştim ve hiç birşey hatırlamıyordum. Burasını çok özlemişim. Kokusunu ciğerlerime sömürürcesine çektim. Hücrelerim sevindi. Ancak burada kimse yoktu. Gecelde buradan geçerken en az biri iki kişi görürdüm. Sanırım kampta kimse kalmamış. Buraya gelmem aslında içimi rahatlatmış değildi. En iyisi Niel'e bir merhaba demekti. Ares'i kendime farkettirmeden aklımdan çıkardım, çıkarmaya çalıştım. Tanrılık böyle birşey miydi? Yarattıklarına aşık olmak, çocuk yapmak ve ortadan kaybolmak. Dahası çocuğunu unutmak. Ama sanırım biraz fazla bencillik yapıyordum. Sonuçta bir tanrıydı. Bulunduğum yerde 180 derce etrafımda dönüp buradan uzaklaşmaya koyuldum. Ancak bir durmamı sağladı. Birşey gitmemi engelledi. Bu çok garip birşeydi. Fakat olduğum yerde mıhlanmıştım. Ardımdan bir ses işittim. Bu ses kulaklarımı doldurdu. Garip bir sesti. Efsunlu acayip birşeydi. Ardıma baktığımda ise gözlerimde olayı anlamaya çalıştı. Gümüş bir ışık vardı. Çok büyüktü ve gittikçe küçülüyordu. İçinden birşey beliriyordu ancak onu seçemişyordum.