İlk Günüm..

Kampa geleli 1-2 saat olmuştu ve kampı dolaşmaktan yorulup kulübeme geldim. BUgün aslında çok yorulmuştum. Herşey üst üste gelmiş ve annemden ayrılmıştım. Onu şimdiden özlemeye başlamıştım bile. Ama yine de bu yeni hayatım bana çok çekici ve ilginç geliyordu. Kardeşim Rose ile tanışmıştım. Çok iyi biriydi. Kamptaki diğer melezlerinde öyle olması için ua ediyordum.

Kardeşimle benim için hazırladığımız yatağa oturdum ve getirdiğim eşyaların arasından en son okuğum kitabı buldum. Yatağıma iyice yerleşerek kitabımı okumaya başladım. Tam kitabıma dalmışken kulübenin kapısı çalındı. Birisinin gelmesine çok şaşırarak kitabımı yatağımın üzerine koydum ve kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda çok tatlı ve güleryüzlü bir kız karşımda duruyordu. Kızın neden geldiğini bilmiyordum ama yine de birinin gelmesine mutlu olmuştum ve gülümseyerek "Merhaba." dedim..

Kamp yeni bir Poseidon kızının geldiğini konuşuyordu. Ben de kızı merak ediyordum ve Rose'a benzeyip benzemediğini düşünerek dolabımı karıştırdım. Güzel bir şeyle giyinip gitmek istiyordum. En sonunda kahverengi kolsuz bir t-shırt ve kot short giydim. Ayakkabı olarak da her zamanki sporlarımı giyindim ve çıktım. Yolda bazı arkadaşlarımla selamlaşarak Poseidon Kulübesinin önüne geldim. Derin bir nefes aldıktan sonra kapıyı tıklattım. Kapıyı sarı düz saçlara, ve kahverengi gözlere sahip güzel bir kız açtı. Biraz şaşkın görünüyordu. Sanırım birinin gelmesine şaşırmıştı. Gülümsedim. O da üzerindeki şaşkınlığı attıktan sonra bana gülümseyip merhaba dedi. Ben de ona merhaba dedikten sonra kız beni içeri davet etti. Ben de girdim. Ardından ona elimi uzattım.

-Tekrar merhaba. Ben Jessica ama bana kısaca Jess diyebilirsin. Persephone'nin kızıyım ve kampa yeni bir melez geldiğini duyunca onunla tanışmak istedim.

dedim ve gülümseyerek kıza bakmaya devam ettim.

"Öncelikle hoşgeldin Jess. Gelmene çok sevindim. Bende Cornelia kısaca Lia da diyebilirsin. Bildiğin gibi Poseidon'Un ikinci kızıyım." dedim ve üzerimdeki kırmızı bluzumu ve kot sortumu düzelttim. Biraz dağınık olan saçlarımı da elimle düzeltebildiğim kadar düzeltmeye çalıştım.

Kızı bizim koltuklardan yada yatakların birisine oturmasını işaret ettim. Ayakta bırakmak ayıp olurdu onu. Jess'e gülümsedim ve " Ee Jess nasıl buldun beni ? Herkes beni konuştuğuna göre aklınızdaki Poseidon kızına benziyor muyum bari ?" diye şakayla karışık sordum ve gülümsedim. Jess'i gerçekten beğenmiştim. Çok güler yüzlü ve sıcakkanlı bir kızdı. Jess bu soruyu benden beklermiş gibi gülümsemeye devam etti ve konuşmaya başladı..

Bir an düşünür gibi yaptım ama yorumum onu daha ilk gördüğüm andan itibaren hazırdı. Ona gülümseyerek konuşmaya başladım.

-Çoğu kişi gözlerini konuşuyor. Bilinenlere göre Poseidon çocuklarının gözleri çoğunlukla mavi-yeşil olur. Ama seninki kahverengi. Ve ben bu yanını sevdim. Bu seni farklı yapıyor. Onun dışında sarı saçlı olduğun, kaküllerinin olduğu doğru.

dedim. Ardından o göz konusuna takılmaması için ekledim.

-Ben Persephone'ye hiç benzemiyorum mesela. Fiziksel olarak yani. Onun saçları ve gözleri siyah olduğu halde ben daha çok kahverengi tonlarında takılıyorum. Sanırım bu konuda babama çekmişim

ona tekrar gülümsedim. Yeni biriyle tanışırken hep heyecanlı olurdum. Bu da gülümsememe sebep olurdu. Tepkisini merak ederek düşüncelerimden sıyrıldım ve Lia'ya baktım.

Jess'in dediklerine şaşırmıştım. Daha kampa geleli 2 saat olmasına rağmen melezler benim görünüşüm hakkında herşeyi öğrenmişlrdi. Göz rengimede dikkat etmeleri hoşuma gitmişti. Bu kadar merak edildiğimi hiç düşünmemiş, burada yalnız kalacağımı sanıyordum. Tabi bu durumda olmam beni çok daha mutlu etmişti.

"Ben çoğu melezleri tanımamama rağmen benim dış görünümüme bu kadar dikkat etmenize şaşırdım. Evet gözlerim kahverengi ve bu da beni farklı kılıyor. Ama benim için sorun değil ben farklı olmayı severim." dedim. Bu dediklerime karşın kızın gülümsemesi daha da arttı. Sanırım o da benim gibi düşünüyorudu.

"Ayrıca sen Persephone'ye benzemesende çok güzel bir kızsın. Bu benzememen de seni güzel kılıyor." dedim. Jess ile daha yeni tanışmama rağmen çok rahat konuşabiliyordum. Bu da beni mutlu etmişti. Çünkü genelde herkesle böyle rahat konuşamazdım. Ben bunları düşünürken Jess konuşmaya başladı ve bende kendi düşüncelerimden sıyrılıp onu dinlemeye başladım.

Herkes bana güzel olduğumu söylüyordu son günlerde. Ben ise o kadar da emin değildim bundan. Yine de bu söz üzerinde çok durmak yerine ona teşekkür edercesine gülümsedim. Ardından sohbete kaldığım yerden devam ettim.

-Tabi ki de bilecekler. Yakında dediğim gibi bu duruma sen de alışacaksın. Üç büyüklerin çocuklarını herkes merak eder ve onlar hakkında konuşurlar.

dedim. Ardından ona çiçeklerden oluşturduğum bir bileziği cebimden çıkardım. Yeni tanışacağım birine boş gitmek istememiş ve tüm akşam bunu yapmakla uğraşmıştım. Bunu ona söylemeye niyetim yoktu tabi. Bileziğin özel bir gücü de yoktu. Ama bilezikte kullandığım orkideler yaydıkları kokuları sayesinde takan kişinin rahatlamasını sağlıyordu.

-Bu bileziği sana yaptım. Hoşgeldin hediyesi olarak kabul et.

Ona hediyemi uzattım. Ne diyeceğini düşünmeye başladığım sırada o konuştu..

"Bu bileziği sana yaptım. Hoşgeldin hediyesi olarak kabul et." dedi Jess cebinden çıkardığı bileziği bana uzatarak. Bileziği elime aldığımda bunu orkidelerden yapıldıını gördüm. Çok şık ve güzeldi. Bunu kendisimi yoksa başkasını yaptı merak etmiştim. Ama kim yapmışsa gerçekten çok zevkliydi. Çiçekleri zaten çok severdim. Orkidelerin yeri bende her zaman ayrıydı. Kokuları çok hoşuma giderdi.

"Çok teşekkür ederim Jess. Gerçekten çok güzel. Sen yaptıysan sende büyük bir yetenek var. Ellerine sağlık. Eğer aldıysanda zevkin, seçimlerin çok güzel. Tekrar teşekkürler." dedim, gülümsedim ve bilekliği bileğime taktım. Gerçekten çok yakışmıştı. Çiçeklerden gelen kokuysa rahatlatıcı ve huzur vericiydi. Ben başımı kaldırıp Jess'e baktığımda bana baktı, gülümsedi ve konuşmaya baldı.

Beğenmesi çok hoşuma gitmişti. İnsan emek verdiği şeyler beğenilince mutlu oluyor. Tam tekrar konuşacaktım ki saatime baktım. Gülümsemem kayboldu. Gitmem gerekiyordu daha kulübemi temizleyecek, annemi görmek için yeraltına inecek ve yeni gelen Afrodit oğlu ile tanışacaktım.

-Beğenmene sevindim Lia. Ama benim gitmem gerekiyor yapacak çok işim var. Üzgünüm. Ama seninle tanıştığıma çok sevindim.

dedim ve kalkıp ona sarıldım. O da bana sarıldı. Bir an için verdiğim bileziğe baktım ona çok yakışmıştı. Gülümsedim ve onun kulübesinden ayrılarak kendi kulübeme koştum.