Bir pegasus edinmenin iyi olacağını düşünerek ahırlara gittim. Kapıyı açmamla bir sürü pegasusla karşılaşmam bir oldu. Aralarında dolaşırken bir türlü bana göre bulamıyordum. Sıkılmış bir şekilde yürümeye devam ettim. Bugün buradan kendime bir pegasus bulmadan çıkmamaya kararlıydım. Ama bu karardan vazgeçme ihtimalim şu anda bayağı yüksekti. Biraz homurdanarak yürümeye devam ettim. Herkes kendine kolay kolay pegasus bulabilir ama ben bulamıyordum.
Sanırım bir on altı on yedi dakika sonra bir bölmenin önünde durdum. Hayranlıkla karşımdaki pegasusa bakıyordum. Yelesi, kanatlarının ucu ve toynakları mavi idi. Vücudu bembeyaz, kuyruğu griydi. Ve başı öyle dik duruyordu ki çok gururlu olduğu belli oluyordu. Ona biraz daha yaklaştım ve elimi uzattım. O da bunu bekliyormuş gibiydi. Bana yaklaştı ve ben de onu okşamaya başladım. Bundan hoşlanmış gibiydi. Neyse ki hazırlıklıydım. Cebime koyduğum küp şekerlerden verdim. Zaten en fazla iki taneydi. Onları verdikten sonra bir süre okşamaya devam ettim ve ona bir isim düşünmeye başladım. Yelesindeki maviliklere bakarken aklıma geldi. Dişi olduğuher halinden belliydi.
-İsminin Océan olmasına ne dersin?
dedim. Kişnedi. Ben de bunu evet olarak kabul ettim. Gülümsedim ve elimde kalan tek küp şekeri ona verip, tekrar geleceğime dair söz vererek oradan ayrıldım.