Bir melezseniz inanın hayatınız çok karmaşık oluyor! Buraya ilk geldiğimde öleceğimi sanmıştım. Birkaç gün geçtikten sonra bütün düşüncelerim silindi. Yeni hayat, hiç tanımadığın ebeveynin, düellolar, dersler… Kamp kısacası benim için böyleydi birde macera… Ares çocuğu olduğum öğrendiğim zaman çok şaşırdım. Tabi ki kulübeye alışmak benim için biraz zor oldu.
Kamptaki en yakın arkadaşım Alexandra’ydı. Genelde Afrodit kızlarının bir sevgilisi var Alexandra’nınkide Hermes Kulübesinden Seth Mason Black aslında ben onu görmedim umarım en kısa zamanda bizi tanıştırır J Bizim kulübede yastık savaşı, ses, gürültü hiç eksik olmazdı. Her sabah en erken Hermia kalkardı en geçte Adrian kalkardı… Kardeşlerim düelloya katılırlardı ben hiç kimseyle düello yapmamıştım. Yaparsam da babamın düşmanının çocuğuyla yapmak istiyordum. Bir gün bu fırsat elime geçerse karşımdaki kişinin kanını yere dökecektim.
Kardeşim Jack’in yanına gittim ve “Antrenman yapalım mı?” diye sordum.
“Elbette!” dedi Jack.
Babamın taktiğini uygulayacaktım. Ares, Hepahitos’la yaptığı düelloyu kazanmıştı kazanmasını da sabrına borçluydu. Jack’e düşmanım gibi saldırmayacaktım tabi ki ama beni sinirlendirirse sabırlı olmalıydım.
“Başla!” dedim.
“Nasıl istersen!” dedi.
Benim üstüme doğru geldikçe bende geri geri gidiyordum. İlk hamlesini yaptı ve kılıcımın kabzanına doğru vurmaya çalıştı ama ben kılıcımı sağ tarafa çevirince işe yaramadı. Bu sefer ben hamle yapacaktım kılıcımı sol koluna doğru sertçe götürdüm ama Jack bunu karşıladı. Jack beni sinirlendirmek için kolumda yara açtı. Sabırlı olmalıydım.
“Tek yapabildiğin bu mu?” dedim onu sinirlendirmek için…
Sanırım sinirlenmişe benziyordu üzerime doğru hızla koştu önünden çekildim ve kılıcı ağaca saplandı arkasına geçip Jack’in kılıcını elime aldım iki kılıcı da boğazının dengine getirdim.
“Düello burada bitmiştir kardeşim!” dedim hafifçe gülerek.
Arkamı döndüm ve elimdeki kılıçlarla beraber kulübeye doğru ilerledim.