Sabah, güneşin camdan odama süzülen ışığı uyanmama yetmişti. Kendime kaç kere daha yatmadan önce perdelerimi kapatmam gerektiğini hatırlatmam gerekiyordu acaba? Homurdanarak yataktan kalktım. Banyoya giden ilk kişi olmak için hızlıca havlumu alıp odamdan dışarı çıktım. Ancak Sienna benden önce davranmıştı. Biraz bozularak havlumu odama geri koydum. Odamdaki takvime baktım, içimden binlerce kez Yunanca küfürler savurdum. Takvimi alıp parçalamak daha sonra da yakma isteği duydum. Bugün yine temizlik günüydü. Zamanın nasıl bu kadar hızlı geçtiğini bir türlü anlayamamıştım. İç çekerek mutfağa yöneldim. İyi bir temizlik, iyi yapılmış bir kahvaltı ile başlar. Tabakları, çatal ve bıçakları özenle masaya yerleştirdim. Çaydanlığa çay demleyip ateşe verdim. Buzdolabındaki birkaç kahvaltılığı masaya yerleştirdikten sonra üzerimi değiştirmek için odama gittim. Dolabı açıp içinden turuncu kamp tişörtümü çıkarttım. Altıma da rahat bir şort geçirdikten sonra saçımı gevşek bir şekilde ördüm. Sienna kapıdan bana bakarak “Günaydın sonunda kalkmışsın” dedi. Henüz saçları ıslaktı, saçlarından dökülen damlacıklar halımı ıslatıyordu. “Günaydın, kahvaltı hazır sen geç ben de kardeşleriimizi uyandırıp geliyorum” dedim.
Kardeşlerimiz kelimesini vurgulayarak söylemiştim. Üç sene Hermes Kulübesinde Sienna ile annemizi bilmemize rağmen sahiplenilememiştik. Şimdi ise kendi kulübemizdeydik. Üstelik bizden başka iki kardeş daha vardı kulübemizde. Abella, daha dün akşam sahiplenilmişti. Onunla konuşamamıştık dün çok ama harika bir kardeş olduğu gerçekti. Diğer kardeşimiz aynı zamanda ikizim Karendi. O da geleli bir hafta olmuştu. İkizim aslında buraya hiç gelmeye niyetli değildi. Yıllar önce evden kaçıp kampa sığındığımda o gelmeyeceğini belirtmişti. Ancak kulübemiz de açıldığında tanrıça Iris’in de ısrarı ile kampa gelmişti. Gerçi onu da çok fazla tanıma fırsatım ne yazık ki olamamıştı ama bu temizlik ile hepimizin çok ama çok daha yakınlaşacağını hissediyordum. Gülümseyerek ilk odaya girdim. Karen battaniyesini başına kadar örtmüş bir şekilde uyuyordu. “Karen kalk artık!” dedim. Ancak ses alamayınca kıkırdayarak odasındaki perdeleri sonuna kadar açtım. Yataktan “İris aşkına Evelynn. Doğru dürüst kaldıramaz mısın insanı?” diye bir ses geldi. Şen şakrak bir şekilde odadan çıkarken “ Sana da günaydın Tom. Eğer acele etmez isen kahvaltıyı aklından çıkartman gerekecek” dedim. Bugün temizlik günü olmasına rağmen içim nedeni bilinmez bir şekilde kıpır kıpırdı. Gülümseyerek son odaya gittim. Abella’nın kapısını tıklattım. “Gir” sesini duyduğumda şaşırmıştım. Dünün yorgunluğu ile hala uyuduğunu düşünüyordum ancak Abella çoktan giyinmiş, yatağını toplamıştı. “Günaydın. Kahvaltı hazır” dedim gülümseyerek. Gülümsememe karşılık verip “ Hemen geliyorum” dedi. Ona acı gerçeği kahvaltı bittikten sonra söylemeye karar verdim. Mutfağa vardığımda Karen sofraya oturmuştu. Masada boş olan bir yere geçtim. Kısa süre içinde Karen ve Abella da mutfağa geldiler. Kahvaltımızı seri bir şekilde yaptık. Kahvaltı bitince herkes mutfaktan ayrılıp salona geçti. Sienna beni durdurup “Bugünün ne olduğunu unutmadın yine değil mi?” dedi. Somurtarak ona baktım “ Ne yazık ki unutmadım. Herkes toplandığına göre sanırım temizliğe başlamamız gerek” dedim. salona vardığımızda herkes bir şeylerle meşguldü. Sienna eline bir iki el bezi, bir kova ve bir paspas ile içeri girdi. Onları nasıl bu kadar hızlı aldığını anlayamamıştım. “Kardeşlerim biliyorsunuz ki bugün Temizlik günü. Herkesin ipin ucundan tutmasını istiyorum” dedim.
Sienna elindekileri kardeşlerimize verirken Abella’ya '' Merhaba. Kulübeye yeni geldiğini biliyoruz; fakat temizlik günündeyiz ve herkes bir yerleri temizlemek zorunda. '' dedi. Daha tam tanışamadan birine temizlik yaptırtacaktık. Abella anlayışlaSienna’nın elindeki bezi alıp odasına geçti. Bende elime paspası alıp odama ilerledim. Odam normal boyutlardaydı ve çok fazla da pis değildi, neredeyse. Halımın üzeri açık renk olduğundan kirlenmişti, yerler biraz tozluydu ve etrafta birkaç kirlim vardı. bu benim için bir rekrdu çünkü pek tertipli bir kız olduğum söylenemezdi. “Başa gelen çekilir” diyip yerleri paspaslamaya başladım. İşime daha yeni başlamıştım ki Abella’nın '' Evelynn, burada bir sorun var! '' diye bağırması ile koşarak onun odasına gittim.
Tabii bu sırada koridor ıslak olduğundan yere kapaklandım. Koşarak odasına vardığımda “Abella? İyi misin?” dedim. Abella konuşmamıştı sadece eli ile yerdeki su birikintisini gösterdi. Bir kız çocuğu ''Bana yardım et! Size ihtiyacım var, bana yardım et! '' diyordu. Ona baktım, çok tanıdık biri değildi. Kampta belki bir, belki de iki kere görmüştüm onu. “Neredesin? Ne oldu?” dedim. Sesim fısıltı şeklinde çıkmıştı. Çocuk bana dönerek “Ben… Benim bir anahtara ihtiyacım var. Tutsak edildim ve o anahtar olmadan buradan çıkamam. Anahtar ormanda, Zeus Yumruğu’nun orada. Siz İris melezlerisiniz, doğal olarak rahatlıkla iletişim kurabilirsiniz. Anahtarı bulduğunuzda bu küçük gölcük ile bana ulaştırın. Lütfen size ihtiyacım var!” dedi. Kafamı salladım. Abella'ya dönüp “ Hemen yanına silahını alıp ana salona gel. Hızlıca şu işi bitirelim” dedim. Odadan çıktım. Sienna ve Karen salonu temizliyorlardı. Onlara olayı hızlıca anlattım. Hızlıca silahlarımızı ve gerekli bir takım malzemelerimizi aldık. Ana salonda toplandık ve çıkmaya hazırlandık. Eğlenceli bir gün bizi bekliyordu anlaşılan.