Pegasus Ahırları’na doğru ilerliyordum.Melez Kampı’na alışmıştım.Biliyordum.Ve pegasuslarıda merak ediyordum.Bunun için Pegasus Ahırlarına gelmiştim.Ahıra geldiğimde tüylerinin birbirinden parlak olan pegasusları gördüm.Hayranlık keşfi yarattım onlara sanki.Ahırların arasında dolanırken gözüm bir pegasusa takıldı.Beyaz,siyah renkli gözlere sahip olan bir pegasus.Yanına gittim.Elimi yavaşça kaldırarak onun tüylerini okşamaya başladım.Elimi geriye doğru ittiriyor,kaldırıyor,pegasusun tüylerine koyuyor ve tekrar ittiriyordum.Bu hem benim hoşuma gidiyordu,hemde pegasusun.Elimi pegasustan çektim ve kenarda duran şekerler gözüme takıldı.Onlardan avucuma sığabilecek kadarını elime aldım. “Bir şeyler yemeye ne dersin?” dedim.Avucumu açtım ve pegasusa gösterdim.O ise acıkmış olacaktı ki elimdeki kesme şekerleri yavaşça yemeye başladı.Ben ise ona bakıyor ve gülümsüyordum.Sanırım ben bu pegasusun benim olmasını istiyordum.Pegasus şekerleri bitirdikten sonra küçük bir çocuğa seslenircesine söyledim. “Aferin sana.” Duraksadım.Ardından devam ettim. “Benim pegasusum olmak ister misin?” dedim.Beni anlamışçasına bir ses çıkardı.Gülümsedim.Onu okşadım tekrardan.Ardından “O zaman senin adın White Angel olsun.Çünkü beyaz bir melek kadar yumuşaksın.” Dedim gülümsedim.Ardından onun yumuşak tüylerine tekrardan dokundum.Onu sevmeye başladım.O ise bundan mutlu olduğunu elime yaklaşarak açıklıyordu.Birkaç dakika sonra sevmeyi bıraktım. “Gitmem gerekiyor White.Merak etme tekrar geleceğim.” Dedim ve ona bakarak Pegasus ahırlarının ordan uzaklaştım.