Gözlerini araladı ve birkaç kez kırpıştırdı Ruth. Hemen karşısında uzanan göl, suyun yüzeyine vuran ay ışığı, kıyılara çarpan hafif dalgalar ve bunun gibi bilumum romantik şeyin arasında uyuklamak muhteşemdi. Bu muhteşem eyleme devam edecekti, elbette bir Naiad tatlı köpükler çıkararak göle atlamasaydı. Artık tamamen uyanıktı ve eğlenceli bir şeyler yapmak istiyordu genç kız. Yemekten sonraki kamp ateşine katılmamıştı. Gitar ve keman çalmayı bilirdi; ancak kardeşleri de yeterince biliyormuş gibi görünüyorlardı. Marşmelov tüketmeyi de bilirdi; ama bunu her genç bilirdi, değil mi? Ayağa kalkıp üzerini silkeledi ve suyun altındaki bayanlara selam vererek kulübelerin olduğu bölüme doğru ilerlemeye başladı.
Onu uzaktan gören biri kampta ilk günü olduğunu anlayamazdı. Etrafındaki bunca olağanüstülüklere ve heyecana karşın, uyunabilecek rahat yerlerin soyut bir listesini çıkarmaya başlamıştı bile genç kız. Yalnız ufak bir muhabbetten sonra tamamen farkına varılırdı ki, bu kız hiçbi şey bilmiyor. Kızıl bir satirle geldiği yolda karşılaştıkları dışında gerçek bir çatışma bile görmemişti. Derslere girmemiş, bir ok bile fırlatmamıştı. Hepsi yavaş yavaş olurdu herhalde.
Renk renk, farklı temalardaki kulübeleri aşıp, sonunda eskiden beri orada olduğu belli olan 12 kulübenin ortasında durdu. Babası Apollon, kampa ayak basar basmaz onu kabul ettiği için, saf altından yapılmış ihtişamlı kulübede bir ranzası vardı Ruth’un. Çiçekli bahçelerin arasından yavaşça yürüdü ve yere atılmış birkaç okun üzerinden atlayıp kapıya ulaştı. İçi de, tıpkı dışı gibi göz alıcı ve ihtişamlıydı binanın. Karşı duvarda dayalı duran raflarda astronomi haritaları, ilk yardım çantaları, enstrümanlar ve kehanet kitapları diziliydi. Çok amaçlı bir Tanrı’nın çocuğu olmak bunu gerektiriyor olmalıydı. Ranzaların ve koltukların döşemeleri bile parlaktı. Ayrıca içerisi muhteşem şekilde parfüm kokuyordu. Yani, onlarca kişi farklı parfümler sıktığında nasıl oluyorsa, işte o kadar muhteşem... Kapının hemen sağında ise bir takvim asılıydı. O günün, yani kırmızıyla yuvarlak içine alınmış tarihin yanındaki yazıyı okudu.
‘Theodor Carter’ın Doğum Günü’
...
“Kamp marketine ufak bir ziyaret ve işte hazırız!” diye haykırdı Ruth. Rengarenk, ufak ampülleri odanın dört bir yanına asmıştı. Hephaistos kulübesinin imalatı olan spot ışıklarını da tavana asmıştı, ki bu onun boyunda biri için pek kolay olmamıştı. Çerezleri, cipsleri, içkilerin doldurulacağı bardakları ve pastayı tam ortaya hazırladığı masaya yerleştirmişti. Son olarak dizüstü bilgisayarından muhteşem kulüp müziklerini hazırlamıştı. Cebinde drahmi adına ne varsa harcamıştı. Onları da kampa gelirken bulmuştu zaten. Olsun, her şey eğlence içindi! Artık tek yapması gereken diğer kardeşlerinin ateşin başından dönmesini beklemekti.