Sürpriz Doğum Günü Partisi

Merhaba melez dostlarım! Bildiğiniz gibi başlıktan bunun bir doğum günü partisi olduğu ortada. Partiyi rezil etmek isteyenler. Bunu yapmak... Sizi durdurmuyorum. Ayrıca hediye vermek serbest

Paata!Aynı pastadan söz edilsin diye pastanın resmi:
(30 yazısına aldırmayın)

O gün amfitiyatro da büyük bir işim vardı. Bir parti hazırlamak... Parti Selly içindi ve ben parti dendi mi coşarda coşardı. Resmen amfitiyatronun havasını değiştirmiştim. Akşama kadar bütün yeri hazır hale getirmiştim. Her şeyi hazırlamıştım ama son iş olarak pasta kaldı.

Siyahlı pembeli bir pasta yapmaya çalışıyordum ve bu hiç de kolay değildi. 1 saatte onu yaptım ve kulübeme gidip hazırlandım. Tüm kampı amfitiyatro da toplamak istiyordum ve bunu yaptım. Kulaktan kulağa oyunu gibi herkese hemen haber uçurdum. Bunda bana yardımcı olarak Jess, Sere, Lucy ve birkaç kişi daha vardı.

Saat 7 olmuştu ve herkes gelmişti. Bir kişi hariç… Selly. Onu biri ile çağırmalıydım ama kim? Etrafıma göz gezdirdim ve seçilmiş kişi Anna’yı kulübeye yolladım. Sonunda Selly görünmüştü. Elimde ayakkabı kutusu gibi bir şey vardı. “Uff geldim işte ne oldu Anna” dedi Selly. Gülümsüyor ve tepkisini merak ediyordum. Selly gözlerini amfitiyatronun üzerinde geçirdi ve parlayan gözlerle “Vayyy canına!” dedi. Hızla yanına koştum ve ona sarıldım. “Doğum günün kutlu olsun Selly!”

Selly şok içindeyken gülümseyerek onu izliyordum. Sonra onu çekiştire çekiştire üstü kapalı duran pastanın yanına getirdim. O ise o an bana teşekkür ediyordu.”Süpersin Alex. Doğum günüm olduğunu dahi unutmuşum.” Dedi. Karşılık olarak çok bilmişce baktım ve “Biliyorum tatlım, o yüzden parti yaptım.” Dedim ve ekledim.“Pastanı yemen gerekiyor Sell.” dedim ve pastanın üstünü açtım. Eline bir kılıç tutturdum ve kesmesini bekledim.

Doğum günlerini her zaman sevmişimdir. Hediyeler, pastalar ve en önemlisi arkadaşlar. Tabi ki hediye almayı ve vermeyi de çok severim bu yüzden Sell için gittiğim alışveriş en az bir saat sürmüş olmalı. Hediye bulduktan ve onu güzelce paket yaptırdıktan sonra kulübeme gittim. Hediyemi masanın köşesine bırakıp dolabımı açtım. İçinden yeşil bir t-shirt ve kot pantalon çıkarıp onları giydim. Hafif bir makyaj yaptıktan ve kolyemle bilekliğimi taktıktan sonra amfitiyatroya gitmek için çıktım.

Gittiğimde ilk olarak Sell'in yanına gittim ona sarılıp doğum gününü kutladım. Alex'e selam verircesine gülümsedim. Ardından pastayı gördüm, gerçekten harika görünüyordu.

(hediyem bir makyaj kutusu, kalp şeklinde ve köşelerinde kalpler var, pembe renkte. Tam Afrodit kızına göre olduğunu düşündüğüm için aldım. İçinde de makyaj malzemeleri var, istediğin kadar kullan Sell)

Kulübemde duruyordum.Canımın sıkıtınsını geçirmek için makyaj yapmaya başladım.Üstümede en sevdiğim elbisemi giydim.Ayna kendime bakarken Anna nefes nefes kulübeye geldi.Elimden tuttu.Ve sürüklemeye başladı.O kadar hızlıydı ki yeni aldığım ayakkabıyı giyememiştim.Ayakkabımı en sonunda giyerek koşmaya başladım.Ayakkabımın kutusu hayla elimdeydi.En sonunda Anna biraz duraksadı.

“Uff geldim işte ne oldu Anna”

Etrafa baktım.Aman tanrım etraf çok güzeldi.Büyülemiştim.

“Vayyy canına!”

Alex yanıma geldi ve sarıldı.

“Doğum günün kutlu olsun Selly!”

Ahh! Doğruya bugün benim doğum günümdü 25 Eylül! Nerdeyse ben hariç herkez biliyordu.Çok şaşırmıştım aynı zamanda çook sevinmiştim.Daha sonra kendime geldim ve Alev'e bakarak,

”Süpersin Alex. Doğum günüm olduğunu dahi unutmuşum.”

“Biliyorum tatlım, o yüzden parti yaptım.” Dedi.''Pastanı yemen gerekiyor Sell.”

Bıçağı bana verdi ve o güzelim pastayı narince kesmeye başladım.Kestikten sonrada küçük bir lokmayı ağzıma attım.Tadı çok güzeldi.Görünüşüde öyle...

Biraz bekledikten sonra Sere göründü.Yavaş yavaş geliyordu.Sere bakıp tadına bak dedim.Bir çatal bulup Sere'nin ağzına attım.Çok beğendiği belliydi.Muhabbet ederken gözüm birine takıldı.Ona baktım.Aman tanrım bu Jessdi!Bana doğru gelmeye başladı.Bana sarılıp doğum günümü kutladı.Çok mutluydum.Acaba bana ne almışlardı!

(Çook teşekkür ederm hediyeler için )

Selly benim en yakın arkadaşlarımdan biriydi.Bugün onun doğum günüydü.Hemen partiye gittim.Selly'de oradaydı.Hızla yanlarına gelerek,

''Selam Sell! Doğum günün kutlu olsun!'' Deyip sarıldım.Hediyemi verecektim.Ama vazgeçtim ona zaman geçince vermeliydim.

''Sağol Ann!'' Diye Sell'den cevap aldım.Gerçektende çok mutlu duruyordu.Muabbete dalmıştım.Acaba neler almışlardı.Etrafa göz gezdirdim.Jess,Sere ve daha birçok kişi vardı.Daha gelecek kişilerde olmalıydı.Pastaya baktım.Çok güzel gözüküyordu.Bir pasta kesilmişti.Tadına bakmak için bir çatal alıp pastanın tadına baktım.Çok güzeldi.Alex'e bakarak,

''Bu pasta çok güzel!'' Dedim.Alex gururlanarak,

''Benim sayemde!'' Dedi.

(Hediyem bir parfüm ancak çok güzel bir parfüm bunu almak için ne kadar dharmi verdim bilemezsiniz!)

Selly'yi amfitiyatroya götürdükten sonra parti başlamıştı.Herşey çok güzeldi.Selly'nin boğazına atlayarak;

"Canım ablaaamm,doğum günün kulu olsun.Seni çok seviyorum"dedim ve hediyesini verdim.

Hep birlikte çok eğleniyorduk.Ablamı çok seviyordum ve kardeşim çatlak Alex'i de.Partiye tabii sadece Tanrıça Afrodit'in çatlak kızları (Sell,ben ve Alex) katılmamıştı,Athena kızı Sere,Persephone kızı Jess o ikiside gelmişti.Tabii başka kişileri de bekliyordum,çünkü bu parti çoookk eğlenceli olacaktı.

HEDİYE:Annemizin,Sell'in,Alex'in ve benim resimlerimizin bulunduğu bir fotoğraf albümü,herşeyini ben tasarladım...

Pasta kesilmişti, falan filan feşmekan. Sıra hediyelere gelmişti. Pastanın yanında durmuş parıltılı gözlerle ona bakıyordum. Sonra gülerek "Herkes beni dinleyebilir mi?" dedim. Sonra gülen herkese gülümseyerek "Hediye zamanı!" dedim.

Selly'nin yanına koştum ve hemen eline bir ayakkabı kutusu tutuşturdum. İçini açtı ve kısa bir "Ahh" sesi çıkarttı. içinde büyük annemin verdiği kolye, cordial ve bir günlük vardı. Boynuna sarıldım ve "Seni seviyorum Selly!" dedim ve sevinç göz yaşları akıtmaya başladım. Çok ağlamıyordum. Sadece bir iki damla.

Herkes ısraya girmiş hediyeleri veriyordu.

Alex hediye zamanı olduğunu söylediğinde hemen oraya koştum. Hediyemi hemen vermek istiyordum. İlk olarak Alex hediyesini verdi. Ne verdiğini görmemiştim ama Selly'nin tepkisi o hediyeyi beğendiğini gösteriyordu. Bir an hediyemi beğenmeyeceğinden korktum. Aslında hediye verme sırası bana geldiğinde hala korkuyordum. Bu korkumu yok saymaya çalışarak ona hediyemi uzattım. "Umarım beğenirsin" dedim. Açtığında gülümsedi ama beğendiği için mi yoksa nezaketten mi anlamadım ama ben de gülümsedim. Tekrar doğum gününü kutladıktan sonra sıradan ayrıldım.

Yatağımda dönüp duruyordum. Daha yeni uyanmıştım ve emindim ki bugün önemli bir gündü. Neden önemliydi bilmiyordum, kafamın içinde sorular dönüp duruyordu aslında. Bugün milli bayram mıydı? Ama 25 Eylül'de hiçbir bayram yoktu, adım gibi biliyordum. Belki de babam bana bugünle ilgili bir şeyler söylemişti ve yapmam gereken görevler vardı. Hayır, olsaydı unutmazdım. Ben içinde macera geçen hiçbir cümleyi unutmazdım. O halde bugün unutup durduğum ama önemli bir şeyler vardı. Tabi ya!! Bugün birisinin doğum günü olmalıydı!! Ama kimin??

Zihnimi hatırlamak için zorluyordum ama tık yoktu. En sonunda yataktan çıktım ve elimi yüzümü yıkadım. Lucy yanımdaki yatakta uyuyordu ve San Francisco güneşi odamızdaki pencereden içeri girip bizi ısıtıyordu. Hatırlayamamam sinirimi bozmuştu. Zaten dünkü matematik sınavından kalmıştım, üstüne yine bir şeyleri unutmak neredeyse çıldıracak seviyeye varmama sebep oluyordu.

"Bu iş kampla ilgili olmalı" diye mırıldandım. Lucy bir an için uyandı ve bana baktı.

"Selly" diye mırıldandı, sonrada kendini yine uykuya verdi. Tabi ya! Selly'nin doğum günüydü! Lucy'yi tekrar uyandırmamaya dikkat ederek giyindim ve gölge yolculuğu yapmaya hazırlandım. Lucy'yi daha önce sadece bir kez uykusundan uyandırmaya çalışmıştım ama sonuçları hayatımın sonuna dek unutamayacağım kadar kalıcıydı. Bu yüzden sessizce Melez Kampına geldim. İlk bakacağım yer amfitiyatroydu ve onları zaten orada buldum. Neredeyse tüm kap oraya toplanmış, hediye veriyorlardı. Amanın! Hediye almayı unutmuştum ve fazla vaktim de yoktu. Selly'nin en çok ne isteyebileceğini düşündüm. Makyaj malzemeleri belki? Hayır, eminim ki milyonlarca vardır. Annesini görmek? Ama belki de benim babam gibi onunda annesi onu ziyaret edip duruyordur. Hayır, hayır, daha özel bir hediye bulmalıydım. Öyle bir hediye bulmalıydım ki Selly bu hediyeyi ölene kadar unutmamalıydı.

Kendimi birden bire yeraltında bulunca şaşırdım. Amacım bu değildi elbette ama düşünürken yeraltına geldiğimde aklıma bir fikir gelmişti. Gidip Elsiyum’daki ölüleri araştırdım. İçlerinden Selly’nin akrabası olabilecek birisini arıyordum ama nasıl tanıyabilirdim ki onları??

“Selam Stell, beni görmeye mi geldin?” dedi Luke’un sesi. Gülümseyerek ona döndüm. Ne de olsa ondan daha iyi ki bilebilirdi ki burayı?

“Üzgünüm seni görmeye gelmemiştim. Ben kamptaki Selly’nin herhangi bir akrabasını arıyordum. Yardımcı olabilir misin Luke?” diye sordum. Bir an yüzü asıldı ama yine de istediğimi yaptı. Karşımda Selly gibi sarı saçları olan güzel bir kız geldi.

“Merhaba. Adım Tanya. Selly’nin kuzeniydim. Yani babasının kardeşinin kızıyım. Geçen yıl trafik kazasında öldüm” dedi.

“Merhaba Tanya, bende Stella, tanıştığımıza memnun oldum. Başına gelenler için üzüldüm. Ama eğer sende istersen seni birkaç saat için yeryüzüne çıkartmak ve Selly’nin doğum gününde ona seni götürmek istiyorum” dedim. Tanya’nın gözleri doldu.

“Ne duruyoruz? Hadi gidelim” dedi elimi çekiştirerek. Gülümsedim ve yeryüzüne bir geçit açarak onu kamp getirdim. Tabi ki bir ruhu sabahın aydınlığında yeryüzüne çıkartamazdım. Bu yüzden gölgeleri hissetme gücümü denercesine yeni bir şey denedim. Gölgeleri toplamayı. Tahmin edin ne oldu? İşe yaradı! Bende Tanya’yı Selly’nin yanına götürebildim. İçeri girdiğimizde önce gidip Selly’ye sarılıp doğum gününü kutladım.

“Sana bir sürprizim var Sell” dedim ve Tanya’yı çağırdım. Selly’nin gözleri Tanya’yı görünce kocaman açıldılar. Önce inanamayarak birkaç kez gözlerini açıp kapattı ama sonra gördüklerinin gerçek olduğunu anladı.

“Ama nasıl?” derken gökyüzünde korkunç bir şimşek çaktı. Ups, anlaşılan yine Zeus’u kızdıracak bir şeyler yapmıştım. Birden bire üzerimize kocaman bir drakon ordusuyla birlikte dev bir minotor saldırdı.

“Kadim yasaları çiğnedin Stella Fabiano! Bir ölüyü gündüz vakti yeryüzüne çıkarttın! Cezasını çekeceksin!” dedi Zeus’un sesi.

“Tek yapabildiğin buysa sorun yok Zeus!” dedim ve kılıcımı çekerek drakonlara saldırdım. Bir yandan da Selly’den özür diliyordum.

“Özür dilerim Sell, unutamayacağın bir doğum günü hediyesi almanı istemiştim ama yine sizi tehlikeye attım. Çok üzgünüm” dedim.

(Kusura bakmayın, partilere heyecan katmadan duramıyorum Umarım sorun olmaz, eğer rahatsız olursanız değiştirebilirim ama )

Tam Selly'e hediyemi verirken Stell yanında Selly'e benzeyen bir kızla geldi.Bu işten pek anlamasam da sanırım bu ölüydü.Daha ben hiç birşey anlamadan gökyüzünden şimşek çaktı ve Stell kılıcını çekip biranda beliren drakonlara saldırdı.Stell yine Zeus'u kızdırmıştı sanırım elimde olmadan kahkaha attım ve elim sırtımda olan ok çantama gitti bir tane ok aldım ve drakonlara fırlattım.Stell'in hamen arkasındaydım sesimi duyması için bağırarak seslendim.

''Stell yardıma geldim!''

dedim ve tekrar ok çantamdan ok aldım ve yayıma yerleştirip fırlattım.


(Süper olmuş Stell ben çok beğendim.)

(Çok sağol Ann, bana da ilginç bir senaryo gibi geldi )

Başka?? Millet yazın yaa, kötü hissediyorum kendimi inanın

Bugün Selly'nin doğum günü olduğunu biliyordum.Bu yüzden onun kulübesine ziyarete gittiğim elbiseyi üstüme giyip,parfümlendikten sonra hediyemi çantama attım ve amfitiyatroya doğru ilerledim.
Çığlıklar geliyordu ama bunlar korku çığlıklarıydı.Selly'nin çığlıkları her yeri inletiyordu.
Tiyatrodan içeri girdiğimde Ange bir drakona ok ve yay fırlatıyordu.Korku dolu gözlerle bakan Selly'e ona aldığım pembe çantayı uzatarak doğum gününü kutladıktan sonra hemen kendi çantamdan mızrağımı çıkararak drakona fırlattım.
Ange zaten çoğu işi halletmiş gibiydi,ona meraklı bakışlar attıktan sonra da Stell'e ve yanındakine baktım.
İşleri anlayamıyordum,bu yüzden mızrağımı attıktan sonra bir de kılıç darbesiyle vurduktan sonra savaştan bir süreliğine çekildim.

(Hediyem:)

Tam hazırladığım albümü Selly'ye vermiş ve ona sarılıp "Seni çookk seviyorum ablacığım"demiştim ki Tanrı Zeus'un sesi, duyuldu.

“Kadim yasaları çiğnedin Stella Fabiano! Bir ölüyü gündüz vakti yeryüzüne çıkarttın! Cezasını çekeceksin!” dedi Tanrı Zeus.Hep birlikte Stell'in yanına gittik.Stell bir ölüyü yeryüzüne çıkarmıştı.Ama ben onu suçlamıyordum çünkü o ablama güzel bir hediye vermek istemişti.

"Stell!!!Sen iyi misin?"dedim.

Neyse ki iyiydi,henüz...

(Stell'im,canım benim ben yazdım bişeyler ama kendini suçlu hissetme,

PS:I love youuu )

Doğum günüm çok güzel geçiyordu.Doğruyu söylemek gerekirse en sevdiğim doğum günüm diyebilirdim.Çok eğlenceliydi!Bende yardım etmeliydim.Elbisem çok uzundu.Haraket etmemi engelliyordu.Diz üstünden kopartıp yere attım.Daha sonra yanımda her zaman taşıdığım ama hiç kullanmadığım kılıcım aklıma geldi.Küçüktü.Ama kullanışlıydı.Çantamdan çıkartıp savaşmaya başladım.Çok iyi olduğumu söyleyemezdim.Ancak Aly ile antreman yapıp kendimi geliştirmiştim.

''Bu çok eğlenceli!'' Diye bağırdım.

Herkez bana deli gibi bakıyordu.Ama doğruydu.Çok heyecanlıydı.Daha sonra etrafa göz gezdirdim.Benim ile savaşan Ange,Stell ve birçok kişi vardı.Kardeşlerim bizi film izlermiş gibi izliyordu.Etrafı seyrederken minotorun sivri tırnaklarını kolumda hissetmiştim.Ben tutuyordu.Ayağa kaldırmıştı.Bir yandan çığlık atarken bir yandanda ''Çok eğlenceli!'' Diyordum.Bu durumda eğlenen tek kişi ben olmalıydım.Neyse ki Ange ve Stell yardımıma koştu.Minotor beni yere attı.Sarsılmıştım.Üstüme baktım.Çok kirlenmişti.Kollarımdada çizikler vardı.Ama kimin umrundaydı.içimden ''Zaten bu elbiseyi sevmiyordum.'' Diye geçirdim.Ve yine savaşmaya gittim.

(Abartmış olabilirm kusura bakmayın Stell takma daha eğlenceli olmuş! )

Selly deliler gibi "Bu çok eğlenceli." diyordu. Kafayı mı yemişti, yoksa gün geçtikçe bana daha da fazla mı benziyordu? Adrenalini bitmişti ikimizinde ama o az daha minator altında kalacaktı. Her yanı çizikler ile dolmuştu ve elbise de farksızdı.

Yardıma koşmalı idim. Çok güzel bir elbise giymemiştim. Bir pantolon bir ceket ama kimin umurunda. Adrenalin patlaması olmalıydı şimdi.

Selly'ye doğru iyice yaklaştım ve kılıcımı çektim. "Sell, sen iyi misin?" bu sorunun cevabı önemliydi. Hemde çok. Delirmiş gibi baktı ve "Hiç bu kadar iyi olmamıştım." içimden "Çatlak!" diye geçirdim ve yardım etmeye çalıştım. Önüme geçene bin tekme hesabı ne çıkarsa önüme kılıcımı savuruyordum. Parti eğlenceliydi ve bunu Stell'e borçluyduk...

[rpOut:Bu parti süper oldu )

Alex'le birlikte Sell'in yanına gittim.Sell gerçekten ya kafayı yemişti ya da Afrodit kızları(özelliklede Alex)gerçekten deliydi.Sonra hep birlikte savaşmaya devam ettik.Bu gerçekten eğlenceliydi."Teşekkürler Stell!"diye bağırdım ve gülmeye başladım,sadece ben değil herkes gülüyordu.Çok eğleniyorduk.

Ama sonunda minotorları atlatmıştık.Buna hem üzülmüş hemde sevinmiştim.Sonra Sell ve Alex'in yanına gittim.

"Alex,sana bir müjdem var ikimizide kendine benzettin."dedim ve hep birlikte kahkahalarla gülmeye başladık.

(Rp out:Biri bizi durdursuuuunn!!! )

"Alex,sana bir müjdem var ikimizide kendine benzettin." dedi Anna ve gülmeye başladık.

Eh her şeyin bir sonu vardır. Bir drakon dehşet saçarak arkamdan saldırıya geçtim. Ben deliyim ve herkes benim gibi. Delilere her gün bayram. Eh o zaman bu gün benim bayramım...

"Seni adi canavar!" dedim ve saldırıya geçtim. Niye benim doğum günüm böyle olmamıştı? Eh olsun kadar bu güneymiş. Sell çok mutlu bir şekilde savaşıyordu. Gülerek ve saldırı anında "Üzüm üzüme baka baka kararır derlerdi de inanmazdım." dedim. Ben zorladıkça drakon da zorluyordu. O anda canavar tarafından bir darbe yedim ve kolum yanmaya başladı. Kan akıyordu ve ben kandan nefret ederdim. Canavarın planları varmış ki ben yaram ile uğraşırken bir kılıç sesi duydum. Stell hayatımı kurtarmıştı. "Sağ ol Stell." dedim ve gülümsedim.

(bu parti senin yüzünden coştu Stell, sağ ol )

Annemin verdiği hediyeye baktım.Gerçektende çok güzeldi.Üç dilek hakkı olmasına rağmen...Bunu odamdaki gizli yerime koyacaktım.

''Anne,ben Stell'in yanına eğlenmeye gidiyorum!'' Dedim.

Ve kılıcımı alıp drakon ordusuyla savaşmaya gittim.Buna savaşmak denmezdi.Ama eğlenceliydi.Yaklaşık beş dk savaştıktan sonra annemin olduğu yere baktım.Annem yoktu!Etrafı gezmeye başladım.Ama bulamamıştım.en sonunda tepe biryere çıktım.Annemi bulmaya koyuldum.Daha sonra annemi ağaçların arasından çıkarken gördüm.Elinde bir gül vardı.Koşarak yanına gittim.

''Ah! anne gittin sanmıştım.'' Dedim.Annem sarılarak,

''Kızımın doğum gününde onu yanlız mı bırakacaktım!''

Çok sevinmiştim.Birlikte bir masanın olduğu yere gittik.Hem cips yiyor hemde konuşuyorduk.

(Annecim doğum günüme geldiğin için çok sevindim )

(Sağolun kızlar, aklınızda bulunsun, partilerinize heyecan katmak isterseniz emrinizdeyimm )

Üzgünüm geç oldu ama happt birhtday

Sağol Stell artık işimizi sağlama aldık desene

Sağol Crist seninde