Burası büyük bir yerdi kocamandı. Biraz yalnız kalmak için uzaklaşmıştım. Çünkü gerçekten yalnızlığı ihtiyacım vardı. Neredeydim ben Tanrı aşkına, ahh pardon Tanrıların Aşkına olması gerekirmiş. Evet, bazı şeyler koca bir boşluktu. Yani sık sık tekrarladığım o sorular kafama öyle çok yükleniyordu ki, kimi zaman delireceğimi hissediyordum evet bunu hissediyordum. Bir sürü melez denilen yarı insanların bulunduğu yerdeydim. Asıl garip nokta ben de onlardan biriydim. Ben de bir melezdim. Söylediklerine göre de Amphitrite'nin kızıymışım. Yani, lütfen bir gün birden öğreniyorum ki bildiğim her şey yanlış; aslında hiç olmamış.
Daha ergenliğe yeni girmiş bir kızım ve bu hiç hoş değil. Birden bütün hayatımın değişmesi, tamam. Macera, macera diye tutturan bendim; ama bu... Bilemiyordum yani... İlk günüm beklediğim gibi geçmemişti evet. Fazlasıyla içine kapanıktım. Neden biriyle konuşma ihtiyacı duyayım ki. Kardeşim olduğunu söyleyen insanlar, yüzlerce de kuzenlerimle çevriliyim. Yani, neden içime kapanık olayım ki? Değil mi? Off Tanrım... Pardon Tanrılarım. Ben bu işe alışabilecek miydim? Buraya aitmişim gibi hissediyordum evet; ancak bilemiyordum. Bir şeyler eksik gibiydi.
Melez Kampı'nda sarhoş gibi dönüyordum. Birden ayaklarımın beni plaja götürdüğünü fark ettim. Sanki ben onları kontrol etmiyordum da onlar beni kontrol ediyordu. Ben de onlara uydum ve plaja gittim. Plaj gecenin karanlığında son derece sessizdi. Kimse var mı diye etrafıma bakındım. Bu sessizlik beni rahatlatmıştı. Pek de içerilerde takılmak istemiyordum açıkçası. Biraz yalnız kalmak iyi olabilirdi. Yerdeki kuma oturdum ve suya baktım. Birden gözlerimin ıslandığını hissettim. Neden ağlıyordum ki? Yani, ağlayacak ne vardı? Sorun da buradaydı. Koca bir boşluk! Hışımla yerden kalktım. Okyanusun kokusu burnuma nüfuz ederken ona açmış gibi hissettim. Üzerimdeki kot pantalonumu ve tişörtümü umursamadan okyanusun yanına gittim, önce ayaklarımı soktum daha sonra durmadan devam ettim. Su kot pantalonumdan sızıp bacaklarıma girdikçe daha da suya girmek istiyordum. Kendimi tamamen suya bıraktığım da ise bütün hücrelerimin sevinç çığlığı attığını hissedebiliyordum. Okyanusta zaman kavramını yitiriyordum. Tamamen kaybetmiştim bile denilebilirdi. Birden okyanustan çıktım ve kendimi kumsala attım. Kumsaldaki kumların üzerime yapıştıklarını biliyordum; ama umursamıyordum. Dalgalar ayaklarımı gıdıklıyordu ve bana mırıldanıyorlardı sanki. Evet, ben buraya aittim. O boşluğa rağmen buraya aittim...