Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Ruth Marie Rawlinson

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Ruth Marie Rawlinson
Apollon'un Çocuğu
Apollon'un Çocuğu
Ruth Marie Rawlinson


Mesaj Sayısı : 18
Kayıt tarihi : 01/08/11

Ruth Marie Rawlinson Empty
MesajKonu: Ruth Marie Rawlinson   Ruth Marie Rawlinson Icon_minitimePtsi Ağus. 01, 2011 5:34 am

Kalın gövdeli ağaçların ve bel hizzasına gelen otların arasından yürümeye çalışıyordu Ruth. Zorlu sarmaşıkları, elindeki ekmek bıçağıyla kesmeye çalışıyor, beceremeyince de evdeki en kör bıçağı aldığı için kendine küfür ediyordu. Yanında yürüyen kızıl saçlı çocuğa her baktığında siniri tekrar ve tekrar bozuluyordu. Çünkü bu satir, doğal olarak, iki toynağa sahipti ve bunlar hoplama-zıplama konusunda cidden işe yarıyormuş gibi görünüyorlardı. O anda, sadece sabah koşusuna çıkmış milli bir atlet kadar zorlanıyor olmalıydı.

“Bir dakika,” dedi Turunç, durup, çilli burnuyla etrafı kokladıktan sonra. “Kötü bir koku alıyorum.”
Ruth yüksek sesle iç geçirdi. “Elbette alacaksın. Ormanın ortasındayız, hatırladın mı?”
Genç satir kafasını iki yana salladı. “Öyle bir koku değil. Bu, tehlike kokusu.”

Ruth, betinin benzinin attığını hissetti. Evden ayrılalı neredeyse yarım gün olmuştu; ancak iki canlı, devasa ve kanatlı heykelden başka hiçbir şeyle karşılaşmamışlardı. Gerçi o melekler de gayet dost canlısı ve uçuk görünüyorlardı. Şimdi, içinde yiyecek ve uyku tulumu barındıran siyah sırt çantası ve hiçbir işe yaramayan bıçağıyla, belki de bir Hydra ile karşı karşıyaydı genç kız. Efsanelerdeki Perseus ondan nasıl kurtulmuştu? Medusa kafasıyıla. Keşke Medusa bu civarlarda, diye geçirdi içinden genç kız. Henüz fikrinin saçmalığının farkında değildi.

“Şu Eros kolyeni,” dedi satir, birbirine vuran dişleri arasından konuşmaya çalışarak. “Onu bana ödünç verir misin? Bir Tanrı’nın yakınlığına ihtiyacım var sanırım.”
Ruth tek hamleyle kolyesini çıkarıp, uzattı.
Satir kolyeyi cebine attı. “Bebek şeklinde tasvir edilmekten hiç hoşlanmıyor. O gerçekten çok yakışıklı biri.”

Onu, boğazına balık kılçığı kaçmışçasına inleyen bir ses onayladı. Bu, Ruth’tan beş kat büyük bir canavardı. Dağınık saçlarla süslenmiş, kocaman, çirkin bir kafası vardı. Vücudunun üstü çıplaktı, altı ise hayvan postlarından yapılmış bir etekle kapatılmıştı. Siyah bir deri, bileklerinden itibaren ayaklarını sıkı sıkı sarıyordu. Elinde kendi cüssesine göre normal; ama insan boyutuna göre müzelik bir kılıç tutuyordu. Eğer yüzündeki ifade daha az ölümcül olsaydı, normalinden daha iri bir orman koruyucusuna benzetilebilirdi.

“Pekala,” diye mırıldandı Ruth. “Yetişkin olmayan bir devle nasıl dövüşülür?” Sırtının gerildiğini hissediyordu. Sanki güneş tam tepeye gelmiş de, görüş açısını mükemmelleştirmişti. Neredeyse aldığı nefesi bile görebilecekti devin. Eğer şu satirin iddia ettiği gibi, bir Tanrı’nın ‘kahraman’ kızıysa, kampa ulaşmadan önce bu yaratığı yok etmeliydi. Bunu nasıl yapacağını henüz bilememesi dışında, dövüşmeye tamamen hazırdı.

“Hayır!” diye haykırdı Turunç, öne atılmaya hazırlanan kıza. “Ben onu oyalarım. Sen kaç ve güvenli bir yer bulup beni bekle!”

Ruth onu duymazdan geldi. Artık bekleyemezdi. Hızla, sinsi bir gülüşle kendisine bakan deve doğru koşmaya başladı. Otlar yardım etmek ister gibi sağa-sola çekilmiyorsa, genç kız onları göremeyecek kadar hızla hareket ediyordu. Bıçağını sıkı sıkı tutuyordu, ondan başka bir güvencesi yoktu çünkü. Sonunda aralarında iki metre kaldığında yavaşladı, deve seslendi. “O oyuncağı da nereden buldun öyle?”

Dev sağ ayağını sinirle yere vurdu ve kılıcını savurmaya başladı. Bu tehlikeli silahın rüzgarı bile etraftaki ufak ağaçları yan yatırmaya yetiyordu. Nefes kesiciydi.

Ruth derin bir çığlık savurup, canava doğru atıldı. Henüz hamle yapmasına fırsat kalmamıştı ki, suratının birkaç santim önünden geçen kılıcın etkisiyle geriye çekilmek zorunda kaldı. Sonra tekrar ve tekrar ilerlemeye çalıştı; ancak her seferinde hüsrana uğruyordu. Dev, çok güçlüydü. Etrafında dönüp duran kızın her hamlesini tahmin ediyormuşçasına, bir saniye önceden davranıyordu. Ruth ise, yorulmaya başlamıştı bile. Sürekli ileri gidip, geri gelmek inanılmaz can sıkıcıydı. Ne yapmalıydı? Doğru düzgün bir kılıcı olsa belki düello yapmayı deneyebilirdi; ancak sınıfındaki diğer çocuklardan farklı olduğunu bile daha yeni öğrenmişti. O kadar da hazırlıklı sayılmazdı.

Sonunda aklına gelen fikirle gülümsedi, eliyle ileriyi gösterdi genç kız. “Sizin tüm aile etek mi giyer? Çünkü ileride babana benzeyen birini görüyorum.”

Devin aptal bir surat ifadesi takınıp, o tarafa dönmesi ile, beklediği fırsatı değerlendirerek saldırıya geçti Ruth. Bıçağını karşısındaki kalın ve kıllı bacağa henüz geçirecekti ki, aldığı sert yumruğun etkisiyle metrelerce ileri savruldu. Sonunda sırtını sert bir çınara çarparak durabildi. Kafasının arkasından sıçak bir sıvının aktığını hissedebiliyordu. Gözleri kararıyordu.

Her şey bitmişti, birazdan koca bir çocuk tarafından yahni yapılacaktı.

O sırada beklenmedik bir şey oldu. Turunç korkusunu atlatmış olacak ki, kavalını çıkardı ve hırçın bir melodi çalmaya başladı. Bununla birlikte, yerden dört parça ısırgan otu türedi. Hızla uzayıp üzerlerinde duran devasa ayakları sardılar. Dev dikkatini, kızdan çevirip ayaklarındaki yeni, yeşil ayakkabı bağlarına verdi. Onlardan kolayca kurtulabiliyordu; ama tekrar ve tekrar uzamalarına çare bulamıyor gibi görünüyordu.

Ruth etrafına bakındı. Hava çok sıcaktı ve orman tüm gölgeler kaçışmışçasına parlıyordu. Yapabilirim, diye kendini ikna etti, tenindeki ışığı hissederek. Kanının tekrar hızlandığını hissetti, damarları güçlenmişti ve yarasının acısı hissedilmemeye yüz tutmuştu. Ayağa kalktı. Çantasını geride bıraktı, bıçağı hala elindeydi. Devi oyalayan otları fırsat bilerek öne çıktı. Birkaç büyük adım attı ve zıplayıp, devin tam dizine sert bir tekme yapıştırdı. Dev acıyla inleyip, öne eğildi. O sırada genç kız da yana atıldı ve canavarın bel boşluğuna bıçağını sapladı.

Yaratık yere devrildi ve siyah bir toz halinde havaya karıştı. Geriye acıyla attığı çığlığın dağlardaki yansıması ve yerinde gri bir ışıkla parlayan silahı kaldı.

Turunç heyecan içinde genç kızın yanına koştu. “O kılıcı bir Tanrı’dan çalmış olmalı,” dedi. “Normalde canavalarlar ilahi bronzdan hoşlanmazlar çünkü.”
Ruth’un kafası karışmıştı. “İlahi bro- Ne?”
Satir kafasını sağa sola salladı. “İlahi bronz işte, şu ekmek bıçağın gibi tıpkı. Her neyse, hepsini öğreneceksin.”
“Ekmek bıçağım,” diye tekrar etti Ruth. Hayatın kendisinden daha neler sakladığını merak etmeye başlamıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Athena
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Athena


Mesaj Sayısı : 5210
Kayıt tarihi : 16/08/10

Ruth Marie Rawlinson Empty
MesajKonu: Geri: Ruth Marie Rawlinson   Ruth Marie Rawlinson Icon_minitimePtsi Ağus. 01, 2011 1:16 pm

Rp puanı: 100, tebrikler.


/Admin.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://olimpos.my-rpg.com
 
Ruth Marie Rawlinson
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Maya Marie Collins
» Maya Marie Collins
» Maya Marie Collins 2
» LesLie Marie Brows
» LesLie Marie Brows#Görevler

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Karakter :: Karakter Oluşturma :: Rp Puanı Belirleme-
Buraya geçin: