Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| Denetleme 15. | |
|
+5Nicholas C. Feidlimid Aidan Scott T. D. Black Myron Severus Ellwood E. Emma Victoria Harris Cassandra Masen 9 posters | Yazar | Mesaj |
---|
Cassandra Masen Thanatos'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 4293 Kayıt tarihi : 18/09/10
| Konu: Denetleme 15. Cuma Tem. 29, 2011 2:41 am | |
| Güneş yüzüne vurduğunda, kabus görmediği ilk gecenin keyfini yaşıyordu. İçinde barındırmadığı uyanma isteği yüzünden yan dönerek güneş ışıklarından korumaya çalıştı kendini. Bu sefer yanağı ısınırken, Apollon'a aklına gelen birkaç laneti söyledi. Yataktan öfkeli bir şekilde kalkıp, güneş ışığını geçirmeyecek şekilde karanlık bir ortam sağlayan siyah perdelerini kapattı. Uykulu bedenini taşımayan ayaklarını sürükleyerek yeniden yatağa yattığında ne kadar denerse denesin, yeniden uyuyamadığını görüp bir kez daha öfkelendi. Yeniden yatağından kalkarken, sessiz olmaya dikkat etmiyordu. Eğer o uyandıysa, kardeşi de uyumayacaktı. Odasının karanlık ortamından çıkıp, sabah olmasından dolayı aydınlan kahverengi koridorda ilerledi ve yüzünde oluşmuş hain bir gülümseme ile ağabeyinin kapısına yumruk atmaya başladı. "Hadi uyan uykucu!" sesini oldukça yüksek tutmaya çalışarak ona seslenirken, az daha yumruğunu kapıyı açmış kardeşinin suratına atacaktı. Kısa süreli şaşkınlık yaşasa da, sonra gülmemek için dudağını ısırmak zorunda kaldı. Nicholas onu yakalamadan kendi odasına kaçarken, aralarında en küçükleri olan Nyl'i de uyandırmayı ihmal etmedi. Güneş ışıklarından rahatsız olduğu için kapattığı siyah perdelerini yeniden açarken, gözlerini kısmak zorunda kaldı. Banyoya girip işlerini hallettikten sonra dolabına yönelip giyeceği kıyafetleri seçmeye başladı. Çoğunlukla koyu renkli kıyafetlerden oluşan yığına bakarken, odasının dağınıklığını yeni fark ediyormuş gibi görünüyordu. En sonunda bulduğu eski kıyafetleri giyerken, bugün için de yapacak bir şey bulduğunu düşünüyordu. Tek sorun, bu konuda kardeşlerini ikna etmekti.
Mutfakta kahvaltı için masayı hazırlarken, kardeşlerinin indiğini duyabiliyordu. Cassandra, direk masaya oturanlara sert bakışlar atarken, onlara az sonra yaptıracağı en ağır işleri düşünmeye başlamıştı bile. "Kahvaltıyı çoğunlukla ben hazırlıyor olabilirim ama siz de bana yardım edeceksiniz." dedi elindeki bıçağı onlara doğru sallarken. Kimsenin ona yardım etmeyeceğini anlayınca öfkeli bir şekilde iç çekti ve ayağını itiraz edercesine yere vurduktan sonra hızlı bir şekilde kahvaltıyı hazırlamaya devam etti. Tabakları masaya oldukça sert bir şekilde koyarken, bütün işi tek başına yaptığı hakkında söyleniyordu. O daha masaya oturmadan, diğer ikisinin kahvaltıya başlaması ise öfkeden yüzünün kızarmasına sebep olmuştu. "Üstünüzü değiştirip, eski bir şeyler giyseniz iyi olur." dedi bir anne edasıyla. Meraklı bakışların ona döndüğünü görünce yüzünde kendini beğenmiş bir gülümseme oluşmasına engel olamadı. "Kulübeyi temizleyeceğiz." onun bu sözünün ardından kardeşlerinden duyduğu itirazları sanki güzel ve rahatlatıcı bir şeymiş gibi dinledi. "Bunu hemen kabullenmiş olmanıza sevindim. Hayır Nico, ikimizden büyük olabilirsin ama bu temizliğe sen de katılıyorsun. Zaten bunu senin düşünmen gerekirdi." asık suratları gördüğünde gülümsemesi genişledi. Kahvaltısını, morali düzelmiş bir şekilde bitirirken, intikamını aldığını düşünüyordu.
Herkes kahvaltısını bitirene kadar sandalyesinde oturmaya devam etti. Sonunda boşalmış tabakları kaldırırken kimse temizlikten kaçmasın diye masaya kaçamak bakışlar atıyordu. Kulübedeki en büyük kız olarak, onlara bakmayı üstlenmiş gibiydi. Kahvaltılarını hazırlıyor, temizlik için uyarıyordu. Durumundan fazla hoşnut değildi. Bunları yapmasını sağlayan en büyük etken, sert tavırlarıydı belki de. Asla tam olarak sevecen bir kız olamıyordu. "Şimdi görev dağılımı yapıyorum. Ben odaları düzeltirim. Nico, sen banyoları temizle. Nyl sen de..." küçük kardeşine ne görevi vereceğini düşündü bir süre. "Camları sil. Bu işlerinizi bitirdikten sonra yeni dağılımı yaparız." daha fazla asık surat görmek istemediği için odasına çıktı. Kapıyı açtığında yüzündeki gülümseme kaybolurken, eski üşengeç halinin döndüğünü hissediyordu. Sapphire ile paylaştıkları odayı, fazla düzgün tuttukları söylenemezdi. Onların odası böyleyse, Nicholas'ın odasının nasıl olacağını merak ediyordu. İlk olarak kahvaltıya inmeden önce dağınık bıraktıkları yataklara doğru ilerledi. Her şeyi kaldırıp kirli sepetine atarken, işlerin gözünde büyümesine engel olmaya çalışıyordu. Sapphire'in yatağını da hallettikten sonra, sandalyenin veya odanın çeşitli yerlerine fırlattıkları kıyafetleri toplamaya başladı. Kirli sepetine tüm kirlileri sığdırması için, neredeyse üzerinde zıplaması gerekecekti. Derin bir nefes aldıktan sonra bu işin çabuk bitmesini diledi. | |
| | | E. Emma Victoria Harris Thanatos'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 59 Kayıt tarihi : 29/07/11
| Konu: Geri: Denetleme 15. Cuma Tem. 29, 2011 7:54 am | |
| Kampa geldiğimde Thanatos'un melezi olduğumu öğrenmiştim. Bir melez beni yeni evime yani Thanatos kulübesine getirdi. Kapıyı açtığımdaysa kardeşlerimin temizlik yaptığını gördüm. Temizlik, pek hoşlandığım bir konu değildi. Beni kulübeye getiren melez kardeşlerime beni tanıttıktan sonra gitti. Kardeşlerimde teker teker kendilerini tanıttılar. Ardından adının Cassandra olduğunu söyleyen kardeşim, daha doğrusu ablam eşyalarımı yerleştireceğim yeri gösterdi ve ardından dolapların tozunu alabileceğimi söyledi. İlk olarak eşyalarımı düzgün bir şekilde yerleştirdim. Ardından hemen bir bez alıp tozları almaya koyuldum. Yeni evime ısınmıştım, kardeşlerimi de sevmiştim. Onlarda benim gibiydiler, eski yaşamımdan daha iyi bir yaşamın beni beklediği kesindi. Dolapların tozunu alırken aklıma yine kaza gecesi gelmişti, sanırım o günü unutmak için kardeşlerimden yardım almam gerekecekti. Dolapların çoğunun tozunu aldıktan sonra dönüp kardeşlerime baktım, onları sevmiştim. | |
| | | Myron Severus Ellwood Thanatos'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 52 Kayıt tarihi : 29/07/11
| Konu: Geri: Denetleme 15. C.tesi Tem. 30, 2011 7:11 am | |
| Sırt çantamı yavaşça omzuma astıktan sonra heyecanlı bir şekilde bir şeyler anlatan melez danışmanını takip etmeye koyuldum. Dediği hiçbir şeyi dinlemiyordum, çünkü az önce hayatımı değiştirecek türden bir bilgi edinmiştim: babam bir Tanrı'ydı. Hem de öyle güneştir, çiçektir, böcektir filan tanrısı değil, ölüm tanrısıydı. Daha doğrusu ölümün vücut bulmuş haliydi. Aynı zamanda yıkıcı tanrıydı da. Bu şimdiye kadar çeşitli kişilerin başlarına açtığım belaların nedenini açıklıyordu. Öfkelendiğimde gözüm dönüyordu ve etrafı toz duman ediyordum. Her şeyi beni değersiz bir varlık gibi kenara atmış olan babama borçluydum. Bunun hesabını nasıl soracağımı kafamda planlarken adımın söylendiğini duydum. Kafamı kaldırdığımda adını hatırlamadığım melez danışmanı yeni evime geldiğimi söyledi. Ona ağzım kapalı bir şekilde teşekkür ettikten sonra yanımdan gitmesini bekledim. İçeride bir şeyler oluyor gibiydi. Birinin bağırdığını duyduğumda benim gibi kardeşlerim olacağı fikrinin o kadar da kötü olmadığına karar verdim. Ama henüz hazır hissetmediğim için bakımsız bahçemize oturdum. Biraz düşünmeye ihtiyacım vardı.
Birkaç dakika geçtikten sonra başka birini kulübeye getiren melez danışmanını gördüm. Babamın ne çalışkan olduğunu düşünüyor olmalıydı. Benim kadar yeni olan kardeşim hiç tereddüt etmeden içeri girdi ve henüz cesaret edemediğim şeyi yapmış oldu. Ayağa kalkıp derin bir nefes aldıktan sonra çantamı yine omzuma asıp kulübeye girdim. Etrafta kimse yok gibiydi. Bu yüzden odalardan birine rastgele daldım ve bunun banyo olduğunu fark ettim. İçeride biri vardı ve fayansları temizlemekle meşguldü. Bu yüzden hafifçe öksürdüm ve varlığımı fark ettirdim. Kardeşim hemen ayağa kalkarken ben de kendimi tanıtmaya koyuldum. "Merhaba kardeşim. Ben en yeni kardeşlerinden biriyim. Babamın bize daha çok sürprizi olacağa benzediği için yakında eskilerden olacağım sanırım." dedim ve elimi uzattım. Kardeşim gülümsedi ve sert bir şekilde elimi sıktı. O da "Hoşgeldin kardeşim, benim adım Nicholas, kulübe lideriyim. Babam hakkında da haklısın, bugün ikinci yeni kardeşsin." dedi. Sonra elindeki beze baktığımı fark etti ve "Merak etme, burada her gün böyle değildir. Sadece temizlik denetlemesi yaklaştığı zamanlarda yaparız. Benim de en nefret ettiğim şeylerden biridir ama yapmazsak ceza alıyoruz. O yüzden elimiz mecbur." dedi. Anladığımı belirtir bir şekilde kafamı salladım. Sonra da beni diğer kardeşlerimizle tanıştırmak için dolaştırmaya koyuldu. İlk izlenimin önemli olduğunu bildiğim için temizlik yapmaya can atıyormuşum gibi davrandım. Cassandra bana önce odama yerleşmemi ve oraları temizlememi, sonra da mutfağı temizlememi, bulaşıkları yıkamamı filan söyledi. Kafamı salladım ve büyük bir heyecanla(!) odama doğru yürümeye koyuldum.
| |
| | | Aidan Scott T. D. Black Thanatos'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 18 Kayıt tarihi : 31/07/11
| Konu: Geri: Denetleme 15. Paz Tem. 31, 2011 8:28 am | |
| Aidan etrafa bakınarak yürümeye başladı. Önünden giden danışman melez ona Kamp'ı anlatıyordu. Bütün bu efsanelerin gerçek olduğunu öğrenmek bir anda zor gelmişti ona. Arkasına bakmadan ordan kaçmak istiyordu, yetimhaneye dönmek istemiyordu ama kaçmak istiyordu. Her zaman bunu yapmaz mıydı zaten? Melez, korkutucu bir kulübenin önünde durup "Tamam, Aidan. Burası senin kalacağın kulübe, Thanatos Kulübesi. Kardeşlerin eminim seni tanımaktan zevk duyacaktır. Artık gitmem gerek."diyip Aidan'dan korkup, kaçarcasına gitti. Aidan kulübeye tekrar baktı. Resimlerle ölüm anlatılıyordu, kulübenin taşlarında. Aidan gibi her şeye rağmen neşeli biri için burası biraz... Rahatsız ediciydi. Derin bir nefes alıp, kulübenin kapısını açtı.
Demek tanımadığı kardeşleri de vardı. Bugüne dek yalnız olmaya alıştığı için şu an ona çok zor geliyordu. Kulübeye adım atıp içeriye göz attı Tanımadığı, ürkütücü bakışlara sahip bir kız ona doğru geliyordu. Kız, Aidan'ın yanına geldiğinde "Tanışıyor muyuz?"dedi. Aidan birden tüm cesaretini kaybetmişti. Aptal gibi görünmek istemiyordu ama elinde olmadan kekeliyordu "Me-Merhaba. Şey, b-ben Ai-Aidan. Thanatos'un oğlu-oğluyum."dedi. Ölümün oğlu olduğunu söylemek ne kadar da tuhaftı. Kendini birinin canını alacakmış gibi hissettiriyordu. Kız, Aidan'ı baştan aşağı süzüp "Tamam, içeri gel hadi. Orda dikilip durma. Ben Cassandra, memnun oldum."dedi. Aidan ona uzatılan eli sıkıp, içeri girdi. Kolunda asılı sırt çantasını bir kenara koyup Cassandra'ya döndü.
Cassandra gülümseyerek ona bakıyordu. Birkaç saniye sonra yanlarına bir çocuk geldi. Çocuk, Aidan'a elini uzatıp "Selam ben Nicholas. Kısaca Nick diyebilirsin."dedi. Aidan, çocuğun elini sıkıp "Memnun oldum. Bende Aidan."dedi. Dili çözülmüştü sonunda. Birkaç dakika önceki yaşadığı şok yerini meraka bırakmıştı. Kardeşlerini tanıyıp, melezliğin nasıl birşey olduğunu öğrenmek istiyordu. Nick, Aidan'ın sırtına sertçe vurup "Pekala tanışma fastına sonra devam ederiz. Bugün temizlik günü ve seni görmek, piyangodan 10.000.000 dolar kazanmışım gibi iyi geldi. Kulübeyi temizlememize yardım edebilirsin. Aksi taktirde ceza alıyoruz. Sana odanı göstereyim daha sonra temizlik malzemesi kap ve bize yardım et."dedi. Aidan bu ani olayın üzerine birkez daha şaşırmıştı. Nick onu odasına sürüklercesine götürüp acele etmesini söyledi. Daha ilk gününde temizlik yapacağına inanamıyordu. Camdan kaçıp gitmesi en iyisiydi. Ama bir daha buraya dönemezdi. Aidan homurdanarak içerde bıraktığı sırt çantasını alıp odasına gitti. Gardolabını açıp, kıyafetleri düzgünce yerleştirmeye başladı... | |
| | | Nicholas C. Feidlimid Thanatos'un Çocuğu/Kulübe Lideri
Mesaj Sayısı : 37 Kayıt tarihi : 23/07/11
| Konu: Geri: Denetleme 15. Ptsi Ağus. 01, 2011 1:53 am | |
| ‘‘Hadi uyan uykucu!’’ Güzel bir uykunun ortasındayken bir kardeşinin kapıya vurma sesleri eşliğinde uyandı ve gözlerini araladı Nicholas. Odasının beyaz tavanını izliyordu ve yataktan kalkmaya da niyeti yoktu. Ama kapıya ısrarla ve gittikçe daha sert bir şekilde vuran kardeşi bunu neredeyse imkansız kılıyordu. Oflayıp puflayarak ince beyaz yorganını üzerinden çekti, yavaşça doğruldu ve yatağında oturdu. Birkaç saniye içerisinde kendini toparladı ve yataktan kalkıp kapıya yöneldi. Kapıyı açtığında kardeşi Cassandra’nın elinden zor kaçtı. Cassandra kendisini bu işe kaptırmış olmalıydı ki kapının açıldığını fark etmemişti. Karşısında sinirli bir edayla ona doğru bakan Nicholas’ı görünce şaşırdı ve ardından hafifçe güldü. Nicholas onu yakalamak için uzandı ama geç kalmıştı. Kardeşi çoktan kaçmaya başlamıştı. Nicholas bir süre kapının eşiğinde bekledikten sonra içeri girdi ve lavaboya yöneldi. Elini yüzünü yıkayıp, küçük bir duş aldıktan sonra lavabosundan çıkıp giysi dolabına yöneldi ve eline gelen ilk şeyleri üzerine geçirip odasından çıktı.
Mutfağa girdiğinde kahvaltıyı hazırlamakta olan Cassandra’nın sert bakışlarına maruz kaldı. Ama buna aldırmadan masaya oturdu ve kahvaltısını beklemeye başladı. Aynısını diğer kardeşi Nyl’de yapınca Cassandra sinirli bir şekilde söylenmeye başladı. "Kahvaltıyı çoğunlukla ben hazırlıyor olabilirim ama siz de bana yardım edeceksiniz." Nicholas esnedi ve boş gözlerle Cassandra’ya baktı. Ona yardım etmeye hiç niyeti yoktu. Yardım alamayacağını gören Cassandra sinirle ayağını yere vurdu ve kahvaltıyı hazırlamaya devam etti. Bir süre sonra işini bitiren Cassandra tabakları getirip sertçe önlerine bıraktı. İkisi de onu beklemeden yemeklerine başladı. Nicholas onu kızdırmaktan keyif alıyordu. Gözlerini kaldırıp ona baktığında sinirden kıpkırmızı kesildiğini gördi ve yavaşça güldü. "Üstünüzü değiştirip, eski bir şeyler giyseniz iyi olur." Dedi Cass. Nicholas tek kaşını kaldırıp ona baktı. Nyl’de de aynı şaşkınlık olunca Cassandra gülümsedi ve o berbat cümleyi söyledi. "Kulübeyi temizleyeceğiz." Bunu duyduğu an itirazlarına başladı Nicholas. Nyl’de ona katıldı. Ama Cass gülümseyerek onları laflarını bitirene kadar dinledi. "Bunu hemen kabullenmiş olmanıza sevindim. Hayır Nico, ikimizden büyük olabilirsin ama bu temizliğe sen de katılıyorsun. Zaten bunu senin düşünmen gerekirdi." Pes etmişti Nicholas. Cassandra’nın yüzüne yayılan gülümseme onu her ne kadar sinirlendirse de haklıydı. Bunu onun düşünmesi gerekirdi çünkü kulübe lideri oydu. İstemeyerekte olsa kaderine boyun eğdi ve kahvaltısına devam etti.
Hiç bitmemesini istermiş gibi yavaşça yediği yemek bitince yorucu günün başladığını fark etti Nicholas. Cassandra önünden tabağını alırken sandalyesinde gerindi."Şimdi görev dağılımı yapıyorum. Ben odaları düzeltirim. Nico, sen banyoları temizle. Nyl sen de camları sil. Bu işlerinizi bitirdikten sonra yeni dağılımı yaparız." Banyo temizlemek mi? Cass saçmalıyor olmalıydı. Bu Nicholas’ın yapacağı türden bir iş değildi. Temizlik başlı başına ona uygun bir iş değildi. Bu yüzden hemen itirazlarına başladı. ‘‘Banyoları temizlememi benden bekleme Cass. Bunu yapamam.’’ Cass ona sert bir bakış attı. Bu bakıştan bunu yapmak zorunda olduğunu anladı ve oflayıp puflayarak banyoya doğru ilerledi. Banyodan içeri girince asıl zorluğun başladığını anladı. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı ve bunun hemen bitmesi umudyla temizliğe başladı. | |
| | | Sapphire Nylenia Demexas Thanatos'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 51 Kayıt tarihi : 28/07/11
| Konu: Geri: Denetleme 15. Ptsi Ağus. 01, 2011 8:05 am | |
| Sanki gözlerini kör etmeye yeminliymiş gibi parlayan güneş yeterince can sıkıcı değilmiş gibi, bir de Cassandra'nın tiz sesi sinirlerini zıplatmaya yetmişti Nyl'in. Homurdanarak başının üzerine bastırdığı yastığı çektiğinde, gürültücü kardeşini öldürmeye karar vermişti bile. 'Sözlerin canı cehenneme.' diye mırıldandı sinirle, babasıyla yaptığı konuşmayı hatırlayarak. Bu zorda kalmak sayılırdı, değil mi? Belki de yüce (!) Thanatos böyle bir şey için kardeşini öldürdü diye ona sinirlenmezdi. Homurdanmaya devam ederek gardolabına yöneldi ve rahat bir şeyler aradı. Siyah eşofmanını ve siyah, dar tişörtünü giydikten sonra saçlarını da eliyle karıştırarak alel acele bir yerde topladı ve odasından çıkarak mutfağa yöneldi.
Nicholas masada oturmuş, Cassandra ise yüzünde mızmız bir ifadeyle kahvaltı hazırlamaya çalışıyordu. 'Bizi bu şekilde uyandırdığına göre kahvaltıyı da kendisi hazırlayabilir.' diye düşünen genç kız istifini bozmadan ve kaşları iyice birbirine yaklaşan Cassandra'ya dikkat bile etmeden masaya oturdu ve yakındaki kuruyemiş tabağından bir tane badem alarak ağzına attı. O sırada konuşmaya başlamış olan Cass'in temizlikle ilgili bir şeylerden bahsetmesi kötü ruh halinin üzerine tuz biber gibi olmuştu. İtiraz etmek için ağzını açacakken, Cass pişkin pişkin görev dağıtımı yapmaya başlayınca eli kısa bir süre için, tabağın yanında duran bıçağa gitti. Tek bir hareket, ve onu sinir eden bir başka insandan sonsuza kadar kurtulabilirdi. Parmakları bıçağın üzerinde iyice kasılırken onların hiçbir şey fark etmediğini görmek keyiflenmesine neden oldu. Kimsenin bir şey bilmesine gerek kalmazdı, ve yine buradan kaçıp gidebilirdi. Cassandra sırtını dönmüş kapıdan çıkarken bu ona iyi bir fikir gibi geldi bir an için, ama sonra iç geçirdi ve elini bıçağın üzerinden çekti. Ölüm tanrısı bir babanın kendi kızından *öldürmemesini* istemesi gerçekten de adil değildi. 'Bu seferlik, sadece bu seferlik.' diye mırıldandı kendi kendine alçak sesle ve mutfaktan çıkarak temizlik malzemelerinin bulunduğu yere yöneldi. Bir kova ve iki tane bez işini görürdü. Banyoya giderek kovaya su doldurdu ve işe başlamak için oturma odasına yöneldi. Tam kovayı yere bırakmıştı ki bir şey unuttuğunu fark edip geri döndü ve odasından müzik çalarını aldı. Sevmediği bir işi yapıyor olması, bundan olabildiğince zevk almasını engellememeliydi. Kulaklıktan yayılan müziğin ritmine uyarak başını sallarken, eline aldığı ıslak bezle camı silmeye başladı. | |
| | | Aidan Scott T. D. Black Thanatos'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 18 Kayıt tarihi : 31/07/11
| Konu: Geri: Denetleme 15. Ptsi Ağus. 01, 2011 8:33 am | |
| Aidan odasını temizlemeyi yeni bitirmişti. Odasından çıkıp ağır adımlarla salona girdi. Kardeşlerinden biri camı silerken, diğeri yerleri temizliyordu. Aidan mutfağa gidip etrafa bakındı. Herşey yerli yerindeydi ve temiz görünüyordu. Gene de bugün temizlik günü olduğu için elindeki viledayla yerleri silmeye başladı. Hızlı hızlı yapıp bir an önce bitirmek istiyordu. Alnından süzülen bir damla teri, elinin tersiyle silip, eline bir bez aldı. Mutfak dolaplarının yağlı yüzlerini sertçe ovalamaya başladı. Kolları kopmak üzereyken işini bitirmişti. Uzun zamandır spor yapmamanın faydaları diye düşündü, Aidan. Mutfak tezgahını, eline aldığı yeni bir bezle silmeye başladı. Köşeleri bile en ince ayrıntısına kadar siliyordu. Aidan, daha önce ceza olarak, yetimhanede temizlik yapmıştı sadece. Fazla yaramaz biri olmamasına rağmen arkadaşlarını korumak için suçu üstleniyordu. Aidan eski anıları düşününce, yüzünde tebessüm belirdi. Derin bir iç çekerek el bezini tezgaha bırakıp, eline tel aldı. Ocağın üstünü bütün kuvvettiyle silip, yemek lekesi kalmayıncaya kadar ovaladı. İşi bittiğinde ocağı tekrar yerleştirip etrafa bakındı.
Camları Cassandra hallettiği için buzdolabı ve masa kalmıştı geriye. Buzdolabının kapağını temizlediği bezle silmeye başladı. Aidan acıktığını hissediyordu. Karşısında yemek dolu bir buzdolabı vardı ve o temizlik yapıyordu. Derin bir nefes alıp, kendine hakim olmaya çalıştı. Açlık iç güdüsüyle daha sonra uğraşmalıydı. Önce mutfağı temizleyecek, daha sonra da kardeşleriyle tanışacaktı. Koca kulübede Nick ve Cass haricinde başkalarını da görmüştü. Ama herkez koşuşturma içinde olduğu için onu fark etmemişlerdi. Aidan masa örtüsünü katlayıp kenara koydu. Masayı güzelce silip, masa örtüsünü tekrar yaydı. Aidan mutfağa son birkez bakıp, odasına gitti.
Kendini yatağa atıp bugün olanları düşünmeye başladı. Son 2 saat içinde olanlar, kaldırabileceğinden fazla hızlı gelişmişti. Buna rağmen burda kalmak istiyordu. Burayı evim diyebilecek kadar sevmişti. Aidan'ın yüzünde tebessüm belirmişti. Evim kelimesi onun sözlüğünde daha önce hiç var olmamıştı. Oysa, şimdi yavaş yavaş zihninde dolaşıyordu, o kelime. Ağrıyan kolları yüzünden yüzünü buruşturup, ayağa kalktı. Temizlik olayı bitene kadar dışarıda dolaşıp, araştırma yapmak istiyordu. Bu kez yanında bir danışman götürmekte istemiyordu. Yalnız başına keşif yapmak eğlenceli olabilirdi. | |
| | | Cassandra Masen Thanatos'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 4293 Kayıt tarihi : 18/09/10
| Konu: Geri: Denetleme 15. Salı Ağus. 02, 2011 9:41 am | |
| Yatak odasını temizlerken, Nyl'in bakışları aklına gelip duruyordu. O kızı tanıdığından beri tuhaf buluyordu. Bugün ise sanki Cassandra'yı öldürecekmiş gibi bakmıştı. Kız her an onun saldırmasını beklediği halde, herhangi bir hareketlenme olmamıştı. Oysa onu meyve yapmak için hazırda bekliyordu elleri. Bu da onun tuhaf yanıydı. Babası Thanatos olsa da özel gücü ona daha çok Persephone veya Demeter'i çağırıştırıyordu. Yine de buna bir anlam veremiyordu, Kheiron ile konuşmaya çalıştığında bile sentor ona tam bilgi vermemiş, Cassandra'nın aklında kalmayacak kadar söylediği saçma birkaç sözün ardından kızı göndermişti. Morali bozulan Cassandra da bir daha bu konuyu açmamıştı. İç çektikten sonra bu düşüncelerden kurtulmak için açıldığını duyduğu kapıya bakmaya gitti. Kimin kulübelerinin kapısını çalmadan açabilecek kadar cesaretli olduğunu merak ediyordu. İçeride gördüğü çocuğa en sert bakışları ile bakarken "Tanışıyor muyuz?" diye sordu. Onun kardeşi olduğunu öğrendiğinde, ifadesini biraz yumuşattı. Diğer yeni gelenlere baktığında derin bir nefes aldı. Yeni gelen kardeşine odasını gösterirken içinden çığlık atıyordu. Daha fazla kardeş? Hem de bir gün içerisinde? Bu Thanatos ne yaptığını sanıyordu? Şu ana kadar üç kişi kulübeyi zor idare etmişlerdi. Kendi kendine sakin olması gerektiğini mırıldandıktan sonra, eline bir gerekli malzemeleri aldı ve camı silmeye başladı. Yeni gelenler hemen temizlik yapmaya başlamış olsalar da, onların bu işi istemediklerinden emindi Cassandra. Kendisi de fazla istekli değildi. Denetlemenin yaklaşması ve sabah yaşadığı kötü anlar yüzünden öfkesini kontrol edemeyip başlatmıştı temizliği. Şimdi bunu yaptığına pişmandı kız. Yeni kardeşlere odalarını gösterdikten sonra koltuğunda rahat rahat oturmanın eşliğinde müzik dinlemenin özlemini çekiyordu. Belki çıkıp birkaç canavarı Tartarus'un derinliklerine de gönderebilirdi. Ama şu an, camları silmeyi bitirmesi gerekiyordu.
Camları parlattıktan sonra yaptığı işten memnun bir şekilde, kahverengi perdelerini yerlerinden çıkarttı ve onları her ihtimale karşı temizlikten önce bıraktığı sepetin içine koydu. O gün kulübeyi baştan sonra yenilemek istiyordu. Perdeler, çarşaflar ve kirli kıyafetlerin hepsi yıkanmalıydı. Kirli sepetine attığı şeyleri almak için yukarıya çıktığı sırada, gelen erkek kardeşlerini yatak odalarına takıldı gözü. Biri uzanmış, diğerleri temizlik yaparken dinleniyordu. Sinirli bir şekilde içeri girdiğinde, o kişinin Aidian olduğunu gördü. "Dışarı! Çabuk! İşin bittiyse yeni bir iş bul! Temizlik bitene kadar dinlenmek yok." parmağı ile kapıyı gösterdikten sonra o çıkana kadar odada kaldı. Bunlarla uğraştığına inanamayarak derin bir nefes aldıktan sonra, oradaki kirli sepetini alıp aşağı indi. Diğer kirli sepetini de aşağı indirdikten sonra çamaşır makinesi dolana kadar giysileri koymaya devam etti. Perdeleri ve çarşafları sonradan yıkamak üzere ayırırken, bu işi de hallettiğini düşünüp gülümsemişti. Bir süre ne yapacağını düşünürken, eskimiş tişörtü ile oynuyordu. Bir kulübeyi temizlemek bu kadar zor olmasa, aslında çok eğlenceli geçebilirdi. Ölümün çocukları için bile. Bir süre daha orada oyalanmaya devam ettikten sonra, aklına gelen şeyle gülümsedi. Malzemelerini bıraktıkları dolaba gidip süpürgeyi aldıktan sonra, tozları süpürmeye başladı. Süpürmesi bittikten sonra da yerleri silebilirdi. Eğer cilalarsa üstünde bile kayabilirlerdi. Bu da temizlik yüzünden bozuk morallerin düzelmesini sağlardı. Biraz çocukçaydı belki bu düşüncesi. Ama düzgün bir şey düşünemeyecek kadar temizliğe vermişti kendini. | |
| | | Cameron Kirabo Ihejirika Thanatos'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 24 Kayıt tarihi : 29/07/11
| Konu: Geri: Denetleme 15. Çarş. Ağus. 03, 2011 4:14 am | |
| Bavulumu zor da olsa sürüklüyordum. Tutacağından tutmuştum, yaklaşık on bir senede edindiğim ganimetler, kıyafetler. Hepsi buradaydı. Hermes Kulübesi'nden temelli olarak taşınmanın hafif mutluluğunu, hafif de üzüntüsünü yaşıyordum. En son birini arkamda bıraktığımda henüz sekiz yaşındaydım. Fakat benimle beraber arkamda bıraktığım kişi de alıyordu o zaman. Bir an kulaklarıma doluştu tekrardan o çığlıklar. Anne, bırakma beni. Ben senin minik kabağınım anne. Gerçi o günden sonra bir daha görüşememiştik, Hermes'in melezleriyle ise birkaç adım sonra buluşabilecek durumdaydım. Bunların ikisini bir tuttuğuma kendim bile inanamıyordum. Fakat sonuçta on bir yıldır Hermes melezleriyle kalıyordum. Onlardan biri olmadığımı bile bile. Yine de satir Rourke beni kampa getirmeyi uygun bulmuştu, nedenini anlamadığım bir şekilde. Uzun bir süre onlardan biri gibi takılmıştım. Bayrak kapmacalarda onların yanında yer almıştım, kulübelerini temizlemiştim ve onları kardeşim bellemiştim. Şimdi kesinlikle daha soğuk olduğunu tahmin ettiğim hatta emin olduğum bir kulübeye gidecektim. Hermes Kulübesi'nde bana yapılan şakaları çok özleyecektim doğrusu. Chloe, Elyssa, Luke, Maggie. Belki Mathias'ın aptalca davranışlarını bile özleyebilirdim. Bir süre bunu düşündüm ve güldüm. Beraber azımsanamayacak kadar çok zaman geçirmiştik, onlardan biri olmuştum. Yuvamı terk ediyormuş gibi hissediyordum. Gerçi onlarda hiç böyle bir yüz ifadesi veya davranış sezimlememiştim fakat yine de ben onları kulübedaş olarak özleyecektim. Bir süre duraksadım ve bavulumu yere koydum. Gerçekten yorulmuştum, biraz soluklansam fena olmayacaktı. Direk kamp meydanındaki şelalenin kenarına oturdum ve soluklanmaya başladım. Tam o anda kafamda bir tokat hissettim. Yine beyazlar benimle dalga geçmeye gelmiş olmalılardı. Kafamı döndürdüğümde Athena kızı Anastasia'yı gördüm. "Seni lanet olası, çekil oradan. Orası benim yerim." dedi kahkahasını da patlataraktan. Yerimden kalktım onunla bugün muhattap olmak istemiyordum. Bu onun için de, benim için de pek iyi olmayacak gibime geliyordu. Bavulumu alarak kulübeme doğru ilerlemeye başladım.
Gözlerim kulübemi arıyordu fakat bir sorun vardı, kaç numaralı kulübe olduğunu bilmiyordum. İnsanlara da soramazdım ayrıca, beni zaten yermek için yer ararlarken onlara kendi ellerimle yem vermek olurdu bu. Gözlerimle en ölüme benzeyen kulübeyi arıyordum. On üç numaralı kulübenin Hades Kulübesi olduğunu bildiğime göre de daha fazla seçeneğin karşıma çıkıp beni zorlamayacağını düşünüyordum. Artık kollarım tutmaz duruma gelmişti, tekrar bavulumu yere bıraktım. Siyah denilebilecek kadar koyu olan kahverengi gözlerimi dört açmıştım, çevreye bakınıyordum. Tam yanımdan geçen bir Afrodit melezi bana kahkahalar eşliğinde baktı. Zaten onlardan da pek haz aldığım yoktu açıkçası. Ben de yığınla makyaj yapsam, ben de onlar kadar güzel olabilirdim. Hatta belki bir beyaza bile dönüşebilirdim! Kafamı iki yana sallayarak derin bir nefes verdim ve şansıma karşıma Marcus çıktı. Ona bakarak kahkahalar attım ve yanına gittim. Sanırım Thanatos Kulübesi'ni sormak için en uygun kişi oydu. "Seni gümüş vuvuzellalı herif, beni Thanatos kulübesine götürüyorsun adamım." dedim tekrardan kahkaha atarak. O da bana şaka yollu cevap verdikten sonra yirmi numaralı kulübeyi işaret etti. Ona sayamadığım kadar çok teşekkür ettikten sonra yirmi numaralı kulübeye doğru ilerlemeye başladım. Kulübenin girişince büyükçe kafatasları bulunuyordu. Gerçekten buranın daha önce nasıl ilgimi çekmediğini anlayamıyordum, üşenmeyip birkaç adım daha atsam zaten kendim fark edebilirdim kulübemi. Etrafında gündüz vakti mumlar yanıyordu ve yeni açıldığı için de bir kutlama havası yaratmak adına konulduğu belli olan bir radyo vardı, içinde de insanı hayattan bezdiren bir müzik. Ölüm Tanrısı'nın çocukları olmak kolay değildi elbette. Ve gördüğüm kadarıyla herkes buna uygun davranıyordu. Ben de bu ortama ayak uydurmakta zorlanmayacaktım. Zayıf esmer ellerimi havaya kaldırdım, beyaz avu içime baktım. Ve büyük bir hevesle kapıyı tıklattım. Açan siyah saçlı, mavi gözlü güzel bir kızdı. Fakat sinirli olduğu da her halinden belliydi.
Bavulumla içeri doğru ilerliyordum. Herkesin elinde temizlik aleti, etrafı süpürüyorlardı. Sanırım yeni geldiğime göre temizlikten yırtabilirdim. Fakat biraz düşününce bunun oldukça saçma olduğunu, zaten buradaki herkesin yeni olduğunu hatırladım. En azından odama yerleşmek için süre rica edebilirdim. Fakat daha adını bile bilmediğim ve muhtemelen kardeşim olan, görünüşünden tam babamın kızı olduğu belli olan bayan gözlerini bana sert bir biçimde dikmişti. Kendimi yatılı okulumda gibi hissetmeme sebep olmuştu, oysa ben daha kulübeye yeni geldiğimden hiçbir sorun çıkartmamıştım. Ayrıca en son on yaşında melez kampındaki dostlarımın desteğiyle bir yatılı okula gitmiştim, orada da okulu darmaduman edince bir daha okula gitmemeye karar vermiştim. Hem zenci, hem cahildim yani; bu yüzden dışlanmamam veya ezilmemem olanaksız gibiydi. Önüme gelen siyah saçlarımı uzun tırnaklarımın da yardımıyla geriye attım ve kendime boş bir oda bulmak üzere ilerlemeye başladım. Fakat o sırada daha demin bana dik dik bakan kız yanıma geldi ve elime bir bez tutuşturdu. "Kulübemize hoş geldin ben Cassandra fasa fiso. Bugün de temizlik günü, çok şanslısın. Çabuk olursan sevineceğim." ve arkasına bakmadan yürümeye başladı. Sağ elimde bavulum, sol elimde temizlik bezi vardı. Sanırım bavulumu bir kenara bırakıp kaderime razı olmam gerekecekti. Cart kırmızı renkteki bavulumu girişe bıraktım ve temizlenebilecek yerler aramaya başladım.
Girişteki yerlere baktım bir süre. Yapış yapıştı, hoş değildi. Burayı temizlemem gerekiyordu sanırım, bir el beziyle gereksizce zaman harcamak yerine. Fakat süpürgeyi nereden alabileceğime dair bir bilgim yoktu. Yine de birine sormak, burada yapılacak en akıllıca iş değildi. Muhtemelen tuvaletten bulabilirdim, tabi tuvaletin yerini de bilmiyordum. On bir yıldır bu kampta, başka bir kulübenin yabancısı olmak gerçekten kötüydü. Birkaç adım attım ve çevreme bakınmaya başladım. O anda Cassandra'nın gözleriyle buluşmuştu gözlerim hemen kafamı eğdim. Sanırım toz almak en iyisi olacaktı. Sehpalara doğru ilerlerken elinde süpürge, bir kardeşimin yerleri süpürdüğünü görünce içim rahatlamıştı. Sehpanın üzeirndeki bir bibloyu elime aldığımdaysa gerçekten Cassandra'nın haklı olduğunu, buraların bir elden geçirilmesi gerektiğini fark ettim ve bibloların tozunu almaya başladım. Temizlik denetleyicilerinin en ufak detaya bile önem verdiğini bir önceki kulübemden biliyordum. Ayrıca Cassandra'yı da kızdırmak istemiyordum ki muhtemelen kızgındı. Bibloların işi bitince, her birini tek tek yere koydum ve baştan aşağıya sehpanın tozunu almaya başladım. Bu sırada terlemiştim, hava gerçekten ölesiye sıcaktı. Ayaklandım ve bavuluma doğru ilerlemeye başladım. İlk bölmedeki tokalardan birini çıkartarak saçlarımı tepeden topladım ve tekrar temizliğimi yapmak üzere salona doğru yürümeye başladım. Sehpanın da işini kısa sürede bitirdikten sonra lambalara geçtim.
| |
| | | Myron Severus Ellwood Thanatos'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 52 Kayıt tarihi : 29/07/11
| Konu: Geri: Denetleme 15. Çarş. Ağus. 03, 2011 8:40 am | |
| Odama girdiğim andan itibaren içimdeki kurt bütün organlarımı kemirmeye başladı. Endişelenmemin nedenini bir türlü anlayamıyordum. Daha önce birkaç kamplara katılmıştım, sırf evden uzaklaşıp kafa dinleyebilmek için. Ama onlarda hep geri döneceğimi, yaşamımın sonuna kadar kampta kalmayacağımı düşünerek rahat günler geçirmiştim. Fakat bu sefer öyle değildi, bedenimdeki son oksijen tükenene kadar bu kampta kalacaktım. Çünkü burası benim yeni evim olmuştu. Bu kavramın bana doğal gelmesi için en azından birkaç haftaya ihtiyacım vardı. Daha önce annemle birlikte bir kere ev değiştirmiştik. O günlerde yaşadığım sıkıntıları gören annem bir daha da taşınma kelimesini bile ağzına almamıştı. O zamanlar anneme çok kızıyordum, sürekli kavga ediyorduk. Fakat şimdi yeni evimde, yeni odamda düşünürken ona teşekkür etmem gerektiğine karar verdim. Çünkü taşınmamızın ardından hayatın beni zorlayacağına, ama asla pes etmeyeceğime dair kendi kendime söz vermiştim. Her zaman en iyi arkadaşım olmuştum, kimse benimle konuşmadığında bunu umursamamıştım. Geçirdiğim iyi zamanlar da bu düşüncelerimin mükafatı olarak karşıma çıkmışlardı. İlk ev değiştirme maceramda bunları yaşadıysam, babamın 'ölüm' olduğu fikrine nasıl alışacaktım? Ya da değişen hayatıma, değişen yaşam düzenime, kardeşlerime nasıl alışacaktım?
İşte bu yüzden içimdeki kurt durmadan, bir organımdan bir organıma atlayarak ilerliyordu. Okulda hiçbir dersi dinlemediğim zamanlarda kendimi hep kitap okumaya vermiştim. Her türden bilgi tanesini öğrenmeye çalışmıştım. Biyoloji de okumuştum, polisiye roman da; dövüş sanatlarıyla da ilgilenmiştim, mitolojiyle de. Şimdi yıllar önce okuduğum bir kitapta öğrendiğim şey aklıma gelmişti. Antik Yunan dünyasında kalbin işlevlerini, yani hissetmeyi, duyguları yönetmeyi filan, midenin yaptığına inanılırmış. Şimdi de midem hiç olmadığı kadar ağrıyordu. Fakat buna izin vermeyecektim. İlgimi başka bir yöne çekersem her şeyin hallolacağını bildiğim için sırt çantamı dolabımın önüne koydum ve birkaç parça kıyafetimi koyduğum bölmeyi açtım. Fakat yerleştirmeye başlamadan önce dolabımdaki örümcek ağlarını temizlemem kıyafetlerimi gelecekte de kullanabilmem için gerekliydi. Ama yanıma ne temizlik bezi almıştım ne de başka bir şey. Bu yüzden banyoya gitmeye karar verdim. Aslında temizlik dolabı gibi bir şey olabilirdi ama Nick ile konuştuğumuzda gözüme bir tane kullanılmamış bez ilişmişti. Banyoya vardığımda Nick'in ortalarda olmaması beni şaşırttı. Ama biraz önceki tezimin gerçekleşiyor olma olasılığı yüksekti: babam bize daha fazla kardeş göndermekle meşguldü. Aradığım bezi buldum ve küçük bir kovaya biraz su doldurdum. İçine de 'Amazonlardaki binbir çeşit endemik bitkinin eşsiz kokusu' yazılı sıvı deterjandan ekledim. Kendi kendime "Umarım bu markanın adı değildir..." diye mırıldanarak odama geri döndüm. Salonda hummalı bir çalışma vardı. Yakında odamda da aynı manzarayı göreceğim için mutluluktan(!) uçarak kovayı dolabın içine yerleştirdim. Kırmızı renkteki temizlik bezini suya daldırdım, sıktım ve işe askılıkları temizlemekle başladım. Cimri kamp yönetimi altı tane askılık koyduğu için bu işlem pek uzun sürmedi. Daha sonra üstten alta rafları temizlemeye koyuldum. Örümcekler bu manzarayla karşılaşınca büyük ihtimalle kalp krizi filan geçireceklerdi. Bu düşünceyle sırıttım ve rafların da tozunu aldıktan sonra çekmeceleri silmeye başladım. Burada bir farenin baba yadigârıyla karşılaşınca birkaç küfür savurdum ve harika odam için ev tanrısı ya da tanrıçası kimse ona şükrettim. Dolabın tozunu aldıktan sonra kıyafetlerimi koymaya başladım. Artık nasıl sıkıştırdıysam hepsi kırış kırıştı. Bu yüzden odamda ütü ve ütü masası aramaya koyuldum. Duvarın içine yerleştirilmiş bir dolabın kapağını açtığımda ütü masasının kafama çarpmasından son anda kurtuldum. Ütü de bu dolabın içinde olduğu için hemen ütülemeye başladım. Annem bana hep bu tür cezalar vermeyi sevdiği için elim alışkındı. Kırmızı, bordo, kahverengi ve siyah tonlarındaki tişörtlerimi ve pantolonlarımı ütülemeyi bitirdikten sonra terleyerek kıyafetlerimi yerleştirdim. Daha sonra yaptığım sanat eserine hayranlıkla baktım ve çantama nasıl sığdırdığımı anlamadığım kitaplarımı dizmek üzere kitaplığın raflarını temizlemeye başladım. Kitaplarımın Amazon ormanı gibi kokacağından şüpheleniyordum ama yapabileceğim başka bir şey yoktu. En çok kullandığım kitaptan sadece göz attığım kitaplara doğru sıralamayı yaptım. Daha sonra da zaten yepyeni olan çarşaf ve perdelerim olduğuna şükrederek odamdaki armut koltuğa attım kendimi. Biraz önce kamp yönetimine cimri dediğim için ufak bir pişmanlık duyuyor olsam da odamın gerçekten harika görünmesi bu olayı bana hemencecik unutturmuştu. Tabi odamın bu halinin sadece iki gün dayanacağını da bilmiyor değildim. Ama yine de anın keyfini çıkarmakla meşguldüm.
Yarım saate yakın bir süre hayal kurarak ve kendi kendime gülerek zaman geçirdim. Fakat birden yan odalardan birinden "Dışarı! Çabuk! İşin bittiyse yeni bir iş bul! Temizlik bitene kadar dinlenmek yok." diye bir ses duyunca istemsiz olarak ayağa fırladım. Acilen bir şeyler yapmazsam benzer bir azar işitebilirdim. Bu yüzden aklıma gelen ilk şeyi yaptım: odamdan dışarı kafamı uzattım. Demin bağıran kişinin Cassandra olduğunu fark ettim. Her an üzerime atlayıp benimle güreşecek bir hava yaratacak şekilde elini kaldırmıştı. Ne var manasında kafasını sallayınca biraz kekeleyerek "Ş... Şey, komut- aman yani kardeşim -sana abla dememi istersen hiç sorun değil." dedim. Bir pot kırmış olmam beni odamın duvarına duvar kağıdı yapmaya yeterdi. Fakat neyse ki Cassandra "Gerek yok. Derdini söylesen yeter." dedi. Ben de heyecanımı yendim ve bir saniye içinde kurduğum planı aktardım "Odamın yerlerini ve duvarı silmeyi düşünüyordum da, elimdeki temizlik bezi kırmızıdan griye dönüştü. Ayrıca halıyı da süpürmem gerek, sanırım dün gece mumyalar üzerinde parti yapmış." Yaptığım iğrenç espriye tepki olarak yüzünü buruşturdu ve banyoyu göstererek "Orada her şeyi bulabilirsin. Tabi diğer kardeşlerim de senin kadar beceriksiz çıkıp bezleri ziyan etmedilerse." dedi. Gergin bir şekilde gülümsedim ve farenin baba yadigârıyla örümceklerin yemek artıklarını içeren suyu da değiştirmek için kovayı yanıma aldım. Koşar adım gidip koşar adım geldim. Bu sırada iki yeni kardeş görmüştüm bile. Babamın acilen aile planlaması yapması gerekiyordu. Yoksa kulübemiz Çin'e rakip olabilirdi. Hatta böyle gidersek Thanatos Kampı açmamız içten bile değildi. Pis pis sırıtarak odama geldim ve işe halıyı geniş penceremden sirkelemekle başladım. Şimdiye kadar fark etmemiş olsam da -göz doktoruna görünmeliyim- bir duvarımın yarısı pencereydi. "Buraya siyah perdeler almam gerekiyor." diye düşündüm ve halıyı pencere pervazına bıraktım. Yerleri silerken ayak altında dolaşmasını istemiyordum. Daha sonra de avuçlarıma tükürerek "Ya Zeus!" dedim ve viledayla dans ederek yerleri silmeye başladım. Viledayla harika bir bas gitar solosu yaptığımda yerleri temizlemekten çok kirlettiğimi fark ettim. Hemen ciddiyete büründüm ve kollarım kopana kadar silmeye koyuldum. Siyah olan parkeler kahverengiye dönüşmüştü. Şaka olarak yaptığım şu mumya partisinden şüphelenmeye başlamıştım. Ama omuz silktim -çünkü öyle bir şey olursa eğlenirdim- ve pencereye koyduğum halıyı almaya gittim. Tam halıyı çekmeye hazırlanıyordum ki yüzümde bir su balonu patladı."Hay bin Satir! diye bağırdım ve balonun nereden geldiğine bakmak için gözlerimi kuruladım. Gözlüklü bir çocuk yerlere yatarak kahkaha atıyordu. Kan beynime sıçradı ve en yakın delici kesici yarıcı aleti aramak amacıyla odama baktım. Bulamayınca da "Bu yaşta kampta ne arıyorsun sen? Oraya gelirsem Poseidon'un bile hayal edemeyeceği kadar ıslatırım seni!" diye bağırdım. Bu sırada bağrışmaları duyduğu için geldiğini düşündüğüm Nick arkamdan ‘‘Neler oluyor Myron?" diye bağırdı. Ona yanıma gelmesini söyledim, fakat gelene kadar çocuk ortadan kayboulmuştu. Nick bana deli gözüyle bakınca başıma gelenleri anlattım. Sonunda bir kahkaha patlattı ve "Kamp'ta melez çocukları var Myron, bütün gün oturmaktan sıkılıyorlar. Bu sıcakta seni ıslattıkları için sevinmelisin." dedi. Ben somurtmaya devam ederken odamdan çıktı. Fakat çocuğun yüzünü zihnime yazmıştım, öcümü alacağıma dair kendi kendime 'kendi' sözü verdim. Ardından halıyı yerine yerleştirdim ve camları silmek üzere yepyeni bezimi aldım. Bunun griye dönüşmesi ne kadar zaman alacaktı bilmiyorum. 'Amazon' deterjanı bittiği için onun yanındaki 'Ağrı Dağı esintisi' yazan deterjanı almıştım. Kamp yönetimi cidden cimriydi, gidip sırf ucuz diye Türkiye'den deterjan almışlardı. Yine de başka şansım olmadığı için bunu kovaya doldurmuştum. Aniden karşıma bir güvercin tüyü çıkınca neye uğradığımı şaşırmıştım. Tüyü bir kenara koyup odama geri dönmüştüm. Sonra da zaten yeri silip saldırıya uğramıştım. Bütün bunları tekrar yaşarken cam silme işlemim bitmişti. Kimse beni bu halde görmeden hemen camdan uzaklaştım. Salak bir kuşun cam yok sanıp çarpabileceği kadar temiz olmuştu cam. Geriye sadece duvarları ve kapıları silmek kalıyordu. Bunları da geçen gün Gırgır Fm'de duyduğum dile dolanan türkü eşliğinde silmeye koyuldum.
Zeus birçok dert vermiş, Beraber derman vermiş. Bu öldürücü derde, Neden ilâç vermemiş?
Naris Naris Naris Sa Naris Naris Naris Sa Naris Naris Naris Sa Naris Naris Naris Sa
Dediler satirler ölmez, Onlar ot olur yine çıkar. Narissa derede yüzerken, Ben kıyıda bitsem kaç yazar?
İşim bittiğinde tükenmiş bir şekilde armut koltuğuma oturmak üzereydim ki halımı süpürmediğimi fark ettim. Silkelemiştim ama üzerinde hala biraz toz var gibi duruyordu. Her ihtimale karşı onu da süpürdükten sonra tam anlamıyla sönmüştüm. Cassandra gelip bana da bağırana kadar kendimi koltuğa atma kararı aldım.
| |
| | | Susanne Lois Circova Thanatos'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 35 Kayıt tarihi : 03/08/11
| Konu: Geri: Denetleme 15. Cuma Ağus. 05, 2011 12:30 pm | |
| Kampı turlamayı bitirmek üzereydim. Ama hala Thanatos kulübesini bulamamıştım.Sıkıntıyla kendimi bir ağacın altına attım. Sırtımdaki varlığını hissetmediğim yarısı boş çantayı da ayaklarımın ucuna bıraktım. Bu sabahı düşündüm. Ailemin ölümünü. Tommy’nin ölümü beni kahretmişti. Daha üç yaşındaydı ! Lanet herifler eve girip uyuşturucunun saf olmadığını ve içine bir şeyler karıştırıldığını söylüyorlardı.Babam -yada kendisine Alec diyelim- uyuşturucuya bir şey yapmadığını iddaa etmişti. Ama ben yalan söylediğini biliyordum. Koridorda durmuş ve bağırışları dinlemiştim. Ta ki silah sesi gelene kadar. Tommy’nin odasına girip kendimi yatağın altına atmıştım. Herkesi öldürmüş, evi dağıtmışlardı. Az kalsın yatağın altına da bakıyorlardı. Ama başlarındaki herif gitmeleri gerektiğini söylemişti. Yatağın altından çıkmış uyuşmuş hislerimle sağlam kalan birkaç eşyamı toplamıştım.Ardından karşı komşu yaşlı Julia beni olmam gereken yere göndermişti.Yani buraya. Karşıdan geçen birkaç melezi gördüğümde ayağa kalktım. Kotumu silkeledim ve çantamı sırtıma attım. “Hey.” Durup bana baktılar. “Thanatos’un kulübesini arıyorum.” Sesim beklediğimden sert çıkmıştı. Cevap vermeye hazırlanan melez durakladı. “Ş..şurada.” dedi eliyle işaret ederek. Teşekkür etmedim. Zaten yeterince oyalanmıştım. Kulübenin kapısına geldim.İçerden bağırışlar ve gürültüler geliyordu.Kapıyı tıklattım. Kimse duymadı. Havada uçuşan küfürleri ve iç çekme seslerini duyuyordum.Bu sefer yumrukladım. Elimi çekmemle kapıyı bir çocuk açtı. Uzun dikilmiş saçları vardı. Saçlarının ucunda toz taneleri vardı. Bir şey demesine fırsat vermeden uzanıp onları silkeledim. “Teşekkür ederim. Ben Myron Severus Ellwood. İstediğini kullan.” “Susanne Lois Circova. Susan de.” Harika.Sesime yansıyan aksanı saklayamamıştım. Myron sol elindeki toz bezini diğer eline geçirdi ve tokalaşmak için elini uzattı. Uzattığı eli sıktım. İçeri girdiğimde etrafta kovaların toz bezlerinin ve viledaların olduğunu gördüm. “Temizlik mi ? Bayılırım.” Dedim. Suratında oluşan şaşkınlığa gülümsedim. Hızlı ve nerdeyse yarı bağırarak bir şeyler anlatan kızı gösterdi. “Cassandra.” Adını duyan kız bize döndü. Kafasıyla selam verip işine geri döndü. Odamı gösterdi. “Artık gitmeliyim. Yoksa birileri senin sayende işten kaytardığımı düşünecek.” Dedi sırıtarak. Kahkaha attım. “Temizlik malzemeleri banyoda.” Dedi ve hızla yanımdan ayrıldı. Banyoya gittim ve bir kova ve birkaç toz bezi aldım. Kovayı suyla doldurdum. Kenarda duran ilaç şişelerinden bir tane aldım. Odama gidip hızla yerleri silmeye başladım.Sesim güzeldi.Annem eskiden pavyonda şarkı söylerdi.Babama göre onun küçük kopyasıydım. Dudaklarım kendiliğinden açıldı ve eskiden annemle birlikte söylediğimiz şarkıyı mırıldandım.
There's a song that's inside of my soul It's the one that I've tried to write over and over again. I'm awaken in the infinite cold But you sing to me over and over and over again
So I lay my head back down And I lift my hands and pray To be only yours I pray To be only yours I know now You're my only hope
Sing to me the song of the stars Of the galaxy dancing and laughing and laughing again When it feels like my dreams are so far Sing to me all the plans that you have for me over again.
Şarkının sonunu getiremedim. Sesim titremişti ve gözlerim yaşlarla yanıyordu. Hayır şimdi olmaz. Kendimi işe vermeliydim.Yinede Tommy’nin ceseti gözlerimin önüne geliyordu. Elimdeki bezi sinirle yere attım ve yüzümü dizlerime gömdüm.Sakinleşmeye çalışarak ard arda derin nefesler aldım. Ama görüntü gözümün önünden gitmiyordu.Yerde kan gölünün içinde yatan ufak bir bebek.Sarı saçları kızıla boyanmıştı. Minik yumruğunu çenesinin altına dayamıştı.Yüzü huzurluydu.Pembe dudakları tebessüm eder gibi kıvrılmıştı. Uykunun rahat kollarında gibiydi. Ama ona sarılan kollar uykunun değil ölümün kollarıydı. Ve ben ölümün kızıydım. *** Yerler bittiğinde hızımı alamamıştım. Pencerelere yöneldim ve onları parlatana kadar sildim. Duvarları silerken kapı açıldı ve Cassandra’nın gördüğünden memnun olan gözleriyle karşılaştım “Şarkını duydum.Güzel bir sesin var.” “Teşekkürler.” Dedim. Gözleri hızla odanın temiz zemininde ve parlayan camlarında gezindi. “Aferin ..Ye-.” “Susan.” Dedim önüme düşen saçları geriye iterek. Sözünün kesilmesine sinirlenmiş gibi görünüyordu.Kendini toparladı ve mesafesini korudu. “Memnun oldum.” Dedi ve eliyle devam et anlamına gelen bir işaret yaptı. Gülümsedim ve duvardaki ne olduğu belirsiz iğrenç lekeye odaklandım.
| |
| | | Cassandra Masen Thanatos'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 4293 Kayıt tarihi : 18/09/10
| Konu: Geri: Denetleme 15. C.tesi Ağus. 06, 2011 3:09 am | |
| Dolapları sertçe açıp kapatırken bir şeyleri kırma isteğini engellemeye çalışıyordu. Kulübe açılalı çok olmamıştı. Cassandra kampa gelip kulübeye yerleşmesinden öncesini bile hatırlamıyordu. Ama Thanatos'un sanki kulübesinin açılışını kutlamak istermiş gibi sürekli yeni kardeşleri olduğunu öğrenmek gergin olmasına sebep oluyordu. Kulübedeki diğer iki kişiye yeni alışmaya başlamışken, sayılarının bu kadar çabuk artacağını nereden bilebilirdi ki? "İşe iyi yanından bak Cass." diye söylendi kendi kendine. Onu dinleyen kardeşi olmadığından emin olmuştu. "Temizliği daha çabuk bitireceksiniz." iç çektikten sonra sanki başka yerde olmayı diliyormuş gibi dikildi bir süre. Dalgın bakışlarını dolaplara doğru çevirdiğinde, onları açıp kapamasının sebebini unuttuğunu fark etti. Zaten umurunda da değildi. Aklına yeni şeyler gelmeye başlamıştı. Çevresine bakındığında çoğu kardeşinin işlerini bitirmek üzere olduğunu gördü, bazıları işlerini getirmenin rahatlığı ile oturup dinlenmeye başlamışlardı. O kadar çabuk değil. Diye düşündü kız bu sefer. Süpürgeyi, malzeme dolabına tekrar yerleştirdikten sonra, üstündeki eski, yırtık kotunu ve bol tişörtünü çıkarmaya gerek duymadan kulübeden çıktı. Kardeşlerine çıktığını söylememişti. Zaten hepsi salonda onu çıkarken görmüştü, nereye gittiğini de söylememişti. Kendini onlara hesap vermek zorunda hissetmiyordu. Yürürken saçını düzeltiyor, yanından geçerken ona bakan melezlere aldırmamaya çalışıyordu. Çoğunu sevmiyordu Cassandra. Kulübesinden dolayı ona soğuk davranan kişiler vardı, korkuyorlar mıydı Thanatos'tan? Bilmiyordu ama bu hoşuna da gidiyordu. Sonuçta, ölüm her zaman melezlerin hayatında bulunan bir şeydi. Saçını düzeltmeyi bırakıp, daha dik yürümeye başladı. Asosyal davranmanın o an için ona bir kazancı yoktu.
Meydanında bir süre ilerledikten sonra, kamp marketinin gölge olduğu için serin olan ortamına adım attı. Sıcağı severdi ama bu havada o bile bunalmaya başlamıştı. Kamp marketine gelme sebebi, elbette ki kulübesi olmuştu. Temizlik yapıldıktan sonra, etrafın ölümün çocukları için fazla, dost canlısı göründüğünü düşünmüştü. Birkaç ölümü hatırlatan iç karartıcı süslemeler, kulübeye değişik hava katacağını düşündüğü eşyalar ve kardeşlerine yetecek kadar içecek ve atıştıracak yiyecekler. Yemek gazinosunda zaten akşam yemeklerini yedikleri için, bunlar yeterli gibi gözükmüştü kıza. Aldığı şeylere bakarken, bunların hepsini yanına aldığı drahmi ile ödeyip ödeyemeyeceğini düşündü. Sonra umursamaz bir şekilde omuz silkmek ile yetindi. Parası yetmezse kulübesine gidip alabilirdi. Sonuçta Thanatos kulübesi kamp marketine çok uzak sayılmazdı. Hermes'in çocuklarını az da olsa kıskanarak, biraz da parasının yetmesine sevinerek, eşyalarını aldı ve oradan hızlı bir şekilde uzaklaştı. Dıştan, geçen herkese ölümü hatırlatacak kulübeye baktı bir süre. İçerisi ile uğraşırken dışarıya bakmayı unutmuş olmalılardı. Elindeki poşetlerle orada dikilmekten nefret ederek ona kapıyı açmaları için bağırmaya başladı. Cameron kapıyı şaşkın bir şekilde açarken Cassandra daha fazla dikilmeden içeri girdi ve elini kesmek üzere olan poşeti yere bıraktı. Kızarmış ellerini bir süre ovuşturduktan sonra gözlerini ona bakan kardeşlerine dikti. "Ne bekliyorsunuz? Birkaç süpürge salladıktan sonra işimizin bittiğini düşünmemiştiniz değil mi?" öyle düşündüklerini biliyordu ve onların hayal kırıklığı neredeyse kahkahasına sebep olacaktı. Son anda onu öksürüğün ardına gizlemeyi başardı. "Her neyse, ben aldığım içecekleri ve yiyecekleri yerleştirirken, bu kulübeye asıl olması gereken görünüşünü sağlayacak şeyleri çıkartın."
Herkes aldığı şeylere bakarken, Cassandra içecekleri buzdolabına yerleştirmek ile meşguldü. Her şeyi yerine koyduktan sonra elindeki boş poşetlere bakıp, onları da küçük boş bir çekmeceye yerleştirdi. Salona döndüğünde, herkes eline bir şey almış, nereye yerleştirmesi gerektiğini konuşuyordu. Kız bir süre orada dikilip iç çektikten sonra, onları orada bırakarak kulübenin kapısının tozunu almak için dışarı çıktı. Kapılarına işlenmiş kafatası resimleri, sanki onu izliyormuş gibi geliyordu kıza. Kapılarının girişine konulmuş iki meşale hiç sönmeyen ateşi ile yanmaya devam ediyordu. Gündüz belirli bir etki yaratmasa da, geceleri oldukça hoş bir görüntü yansıtıyordu. Bir anda başını kaldırıp o meşalelere ve kafataslarına baktı. Toz almayı bırakıp içeri girdiğinde, sevinçten zıplayacak durumdaydı. Gülümseyerek, içeride belirli noktalara konmuş kafataslarını topladı. "Sanırım lambayı yenilemenin vakti geldi." dedi kardeşlerine. Hiçbirinin ne demek istediğini anlamadığını gördüğünde gülümsedi ve biri hariç diğer kafataslarını yere bıraktı. İlk kafatasını eline aldığı aletlerle kesip deldikten sonra, içine mum yerleştirdi. "Ortamı loş bir şekilde aydınlatmak geceleri harika bir görüntü oluşmasını sağlayabilir." muma bakarak söylemişti bunu. Sonraki birkaç saat boyunca onu yapmakla uğraştılar, etrafında biriken şeyleri fark ediyordu ama ses etmiyordu kız. Nasıl olsa işleri bittiğinde tüm çöpleri toplayabilirlerdi. Birkaç kez gidilen Hephaistos kulübesi sayesinde elde edilmiş lambasına bakarken, kafataslarını eklemek için boş bırakılmış yerler dikkatini çekti. Sandalyeyi çekip yeni lambalarını astıktan sonra, sırayla kafataslarını yerleştirdi ve çakmakla teker teker mumları yaktıktan sonra sandalyeden indi. Temizlik ve kulübeyi süsleme işlemi sırasında, hiçbiri havanın karardığını fark etmemişti. Yolculuk sırası Artemis'e geçerken Cassandra çevresine bakındı. Dekorasyon değişimleri sırasında etrafta birikmiş çöpler görülebiliyordu. İlk başta odanın fazla aydınlanmayacağı düşüncesinden korkmuş olsa da endişelerinin boşa olduğunu anlayıp gülümsedi. Çöpleri çöp kutusuna atarken, kulübesinin ne kadar iyi gözüktüğünü düşünüyordu.
-Temizlik bitmiştir!- | |
| | | Alexandra Bethany Daniels Afrodit'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1854 Kayıt tarihi : 05/09/10
| Konu: Geri: Denetleme 15. Paz Ağus. 07, 2011 12:37 am | |
| | |
| | | | Denetleme 15. | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|