Elyssa Rhea Least Afrodit'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 82 Kayıt tarihi : 04/07/11
| Konu: Geçmişten gelen nefret. Cuma Tem. 22, 2011 9:05 am | |
| Hayattan alınan eğlence ve özgürlükler bu defa kendisini büyük bir sınıra bırakmıştı onun için. Geceler belki de daha karanlık, arkadaşlıklar belki daha da zor, kardeşlikler ise hepsinden tutucu bir şekilde geçecekti bu hayatta. Neler yapacağını ve düşüneceğini kendisinden uzak tutan beyniyle akıcı bir şekilde konuşmaktan bıkmıştı Elyssa. Bazen, düşüncelerinin bir kısmını beyninden hızlıca yok etmeye çalışıyor, bir kısmını ise hafızasının en yoğun olduğu kısma yazmayı tercih ediyordu genç kız.
Koyu renk çantasından çıkardığı ve güvenmediği kimseye anlatmadığı sırlarını anlattığı kırmızı günlüğüne tüm gün içinde hislerini yazmayı denemişti gelir gelmez melez kampına. İçinden geçen duyguları, gözüne kestirdiği sarışın ya da esmer çocukları… Hepsini büyük bir merak ve anı tarihçesi olarak beyaz kağıda dökmüştü. Anılarını tazelemek istediği gecelerden birisiydi yine. Babasından uzak kaldığı ilk günü okumak, onda uyandırdığı hisleri okuyarak tekrar duygulanmak istiyordu. Hatta, gözlerinde birkaç damla sıcak göz yaşının oluşmasına bile rağzıydı. Yeter ki babasına karşı duyduğu özlemi, ilk günden itibaren nasıl bir akış ile yazdığını okumalıydı. Bunu yapmak istemesinin tek sebebi, babasının hiç sevmediği bir aile dostu ile evlenmesiydi. Babasına karşı çıkacak değildi elbette Elyssa. Ama hayatı boyunca içinde nefret büyüttüğü ve sevmeyeceği birisine ikinci bir defa aşık olması, genç kızın babasına karşı olan tüm duygularını sıfırlamış gibi görünüyordu. Eline aldığı kırmızı kaplı günlüğünü kolu ve beliyle hizalayarak arasına sıkıştırdı. Sessizce ilerlemeye koyuldu. Tüm afrodit çocuklarının birbirleriyle gürültülü bir biçimde konuşmalarına ve seslenişlerine aldırmadan ilerlemeye koyuldu. Gitmeyi planladığı Long Island Kıyısı’na elindeki kırmızı defteri karıştırarak ilerledi. O kadar anıyla dolu yüzlerce, hatta binlerce sayfayı çevirip duruyordu. Long Island Kıyısı’na geldiğinde ise rüzgarın saçlarını savuruşuna önem vermedi Elyssa. Her defasında önüne gelen açık saçlarını, ince kemik yapısının belli olduğu zarif elleriyle düzeltiyordu. Ayın kendisini parlattığı ve yıldızların her zamankinden daha da tutkulu göründüğü bir ağaca doğru ilerledi. Ağacın koyu renk kütüğüne birkaç dakika baktı yeşil gözleriyle ve ardından arkasını döndü hızlıca. Eşsiz bir güzellikle parıldayan aya baktı ve yavaşça kütüğe oturdu. Gözlerini aydan ayırmadan söylendi babasının onu duymasını istercesine. “Seni gerçekten özledim baba.” Derin bir iç çeken kız, devam etti. “Ama anneme yaptığın bu ihaneti görmezden gelemem. Üzgünüm.” Sözcükleri, cümleleri söylerken sesinde bir endişe beliriyordu. Korkusu ve sesindeki titreme şu an sessizliğe hakim olan tek şeydi ve kendisini karanlığın gölgesine bırakıyordu. Hızlıca sayfaları karıştırdı ve melez kampına geldiğinde yazdığı yazıyı okudu.
"Sevgili günlük.
Yaşama karşı neler besleyip beslememem gerektiğini bilmiyorum.Aslına bakarsan, evet bilmiyorum. Ne yapmam gerektiğini, burada nasıl davranmamgerektiğini ve nasıl konuşacağım hakkında pek bir fikrim yok. Kendim gibi mi davranmalıyım? Yoksa oyuncak bir bebek gibi yapmacık tavırlar mısergilemeliyim? Tamam. Zamanla öğreneceğim belki de. Burada zorlanıyorum aslında. Kimse duymasa da, öğrenmese de, bilmese de zorlanıyorum. İlk gün olmasına rağmen babamı fazlasıyla özledim. Sanki, babam ölmüş gibi. Onu hayatımdan tamamıyla kaybetmiş gibi hissediyorum. Onu özledim çünkü, annem beni küçüklükten bıraktığından beridir bana sahip çıkan tek insan o. Beni koruyup kollayan, her zaman düşüncelerime önem veren kişi o. Bana üzüldüğüm zaman Sen fotoğraflarda gülümsüyorsun, ben ise senin fotoğraflarına bakarken gülümsüyorum kızım derdi babam hep. Çünkü her zaman babamın gülümsemesini ister, bu yüzden gülümsemek zorunda kalırdım. Sanki babamın o sözü benim yüreğimin derinliklerine işlerdi.
İşin açıkçası uzatmak istemiyorum. Buraya alışamadım. Zor. Oklar, kılıçlar… Benim alışabileceğim bir yaşam gibi görünmüyor. Ama herşeyi zamana bırakmam gerekiyor. Babamı çok özledim.”
Dolan gözlerimi yerdeki kumlara diktikten sonra kırmızı günlüğü hızlıca kapadı genç kız. Yere bakarak “Ne yazik ki sana aynı sevgiyi besleyemiyorum baba. Ama halen babamsın. Yine de seni seviyorum.” Gözlerini kumdan alarak, beyaz tenine değen birkaç damla göz yaşımı hızlıca sildi ve etrafta kimse olup olmadığına baktı. Şansına etrafta kimse yoktu bu yüzden gerilmesine hiçbir sebep yoktu. Kırmızı defteri eliyle isteksizce tutarak kalın kütükten kalktı ve kulübesine doğru mutsuz bir ifadeyle ilerlemeye başladı Elyssa. Mutsuzdu. Çünkü artık onu koruyan babası, başkasının etkisi altındaydı. Mutsuzdu. Çünkü artık onu sahiplenebilecek kimse yoktu. | |
|