Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 On yıl sonra ilk kez.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Carmen Gabriel Boudicca
Ares'in Çocuğu
Ares'in Çocuğu
Carmen Gabriel Boudicca


Mesaj Sayısı : 149
Kayıt tarihi : 21/06/11

On yıl sonra ilk kez. Empty
MesajKonu: On yıl sonra ilk kez.   On yıl sonra ilk kez. Icon_minitimeSalı Tem. 19, 2011 2:21 am

Gergince yatakta doğruldum.Uyuyamıyordum. Ofladım. Yataktan kalktım ve ecza dolabına gittim. Uyku haplarını elime döktüm. Ağzıma attım ve çeşmeden su içtim. Ter içindeydim. Pijamalarımı çıkardım ve çarşafların altına süzüldüm.

**
“Dong Dong !”
Saat kulesinin sesi bahçede yankılandı. Etrafı harika bir koku sarmıştı..Kamelyalar, güller, yaseminler… Bahçenin ortasında bir çardak vardı ve içinde bir çocuk oturuyordu. Çardağa yaklaştım ve oturanın hatlarını seçtim. Bir kız oturuyordu. Kızın kızıl saçları beyaz omzuna dökülüyordu. Kafasını öne eğmiş birbirine kenetlediği parmaklarına bakıyordu.Ardından başını kaldırdı ve benim durduğum yere baktı. “Tanrılar aşkına” diye düşündüm. Bu bendim. Kız gözlerime bakıyordu. Ama hayır gözlerinin odağı ben değildim. Arkamı döndüm ve boylu poslu bir adamla karşılaştım. Tanrı Ares.Savaşın ve yıkımın tanrısı. Hızlıca kızla-benle- aralarından çekildim ve başımla selam verdim. Ama Tanrı Ares benim olduğum tarafa bakmadı bile. Ben buradaydım ama beni göremiyorlardı. O an kafama dank etti. Bu lanet olası bir rüyaydı. Küçükken görmüş olduklarımdan biri. “Baba.” Dedi kız ellerini öne uzatarak. Tanrı Ares iki dev adımda aralarındaki mesafeyi kapattı ve kızın minik ellerini tuttu. Gözlerine baktım. Belki merhamet yada sevgi pırıltısı görebilirdim.Ama hayır gözlerinden hiçbir şey okunmuyordu. “Carmen” dedi Ares. “Çocuğum.” Küçük kız hızla yerinden kalktı ve adamın kendi kadar iri olan kaslı koluna sarıldı. Ares geri çekildi ve elini küçük kızın yüzüne koydu. “Beni dinle Carmen. Seni terk etmedim. Kısa bir süre sonra kardeşlerinin yanına gideceksin. Onlar gibi cesur bir savaşçı olacaksın. Düşmanlarına asla merhamet etme. Çünkü onlar bu anı bekliyorlar. Kolay güvenme. Dost sandıkların aslında düşman.”Geri çekildi. “Ve en önemlisi beni asla hayal kırıklığına uğratma.” Dedi gürleyen bir sesle. Yer sallanmaya başladı. Savaş çığlıkları bahçeyi inletmeye başladı. Bahçedeki çiçekler ezildi ve kanlandı. Çimenler kan tükürmeye başladı. Küçük kızın yüzünü bir korku ifadesi yerleşti. Ve anında silindi. Muhtemelen hayatında gördüğü en korkunç sahneydi Ardından kız kendini toparladı. Küçük çenesini havaya dikti ve çınlayan sesiyle. “ Seni hayal kırıklığına uğratmayacağım baba.” Dedi.Tanrı Ares’in yüzünden bir gülümseme geçti. Arkasını döndüğünde bir oğlan gördü kız. Oğlan ona sırıttı.El salladı. Bir gözü gümüş bir gözü altındı. Dayanamayarak elini kaldırdı kız. El salladı.Ares kahkaha attı. Gür kahkahası dört bir yanda çınladı. “Lucas Matthew Price bu Carmen Gabriel Boudicca” Kız hızla etrafa bakındı. Babası gitmişti.Çocuk ona göz kırptı ve gözden kayboldu.

Hızla yerimden kalktım. Ter içindeydim. Saçlarım enseme yapışmıştı. Rüyayı düşünüyordum. Rüyamdaki çocuğu. Tanıdık geliyordu ama nerden ? “Lucas Matthew Price.” Diye mırıldandım istemeden. Bu kaçıncı görüşümdü onu. Sayamıyordum. Bir dahaki rüyamda ona defolup gitmesini söylesem iyi olurdu.Yatağa geri yattım. Sağa sola döndükten sonra pes ettim. Şortla askılı bir bluz geçirdim üstüme. Kulübedeki bubi tuzaklarının ve savaş aletlerinin üstünden atlayarak geçtim. Tam kapıdan çıkıyordum ki kenardaki kılıca çarptım. Kılıç yere düşmeden onu tuttum. Kulübe düzeni hakkında kardeşlerimle ciddi bir konuşma yapmam gerekiyordu. Kapıdan dışarı attım kendimi.Gökyüzüne baktım ve derin bir nefes aldım. Ay ışığı kulübelerin üstüne vuruyordu. Yürümeye başladım. Bacaklarım gideceği yeri biliyor gibi hızla hareket ediyordu. İskeleye vardığımda orda birinin durduğunu gördüm. Yapılı birinin. Lanet olsun yerimi kapmıştı. Geri dönüp gidecektim ki merakıma yenik düştüm. Birkaç adım attım. Sesi duyup arkasına döndü. Bir gözü gümüş rengi diğeri ise altın rengiydi.Beni görünce gözleri irileşti. Ağzım şaşkınlıkla açıldı. Bu oydu. “Lucas..” diye mırıldandım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lucas Matthew Price
Artemis'in Manevi Oğlu
Artemis'in Manevi Oğlu
Lucas Matthew Price


Mesaj Sayısı : 178
Kayıt tarihi : 26/03/11

On yıl sonra ilk kez. Empty
MesajKonu: Geri: On yıl sonra ilk kez.   On yıl sonra ilk kez. Icon_minitimeSalı Tem. 19, 2011 2:37 am

Gözleri huzursuzca açıldı derin uykusunda. Etrafına sersemlemiş bir şekilde bakarak yatağından doğruldu ve odasının kapısını açtı. Kapıyı açmasıyla birlikte bilindik gümüş renkli geyik ve ok desenli Artemis kulübesinin içini görmeyi beklerken karşısına çiçeklerle bezenmiş harika kokular yayan bir bahçe çıktı. Bahçenin içine doğru kendinden emin olmayan adımlarla ilerlerken, kalıplı bir adamın küçük bir kızla konuştuğunu gördü. Neler olduğunu anlamak istercesine adama ve kıza bakarken adam yüzünü çevirdi. Adam savaş tanrısı Ares'di. Küçükken onu savaş teknikleri konusunda eğiten tanrıydı. Lucas şaşırmış bir şekilde tanrı Ares'in yüzüne bakarken Ares Lucas'ı görmezden gelerek bahçenin sonuna doğru yürüdü. Yaklaşık iki büyük adımda bahçenin sonuna varan savaş tanrısı sarışın bir çoçuğun yanına geçti. Lucas sarışın çocuğu tanıyormuşcasına gözlerini kısarak baktı. Çocuk sanki karşısında genç bir erkek yokmuşcasına sırıttı ve el salladı. Lucas şaşkın bir şekilde çocuğa bakakaldı. Çocuğun gözlerini görmüştü. Farklı renklerdeki gözlerini... Sarışın çocuğun o olduğunu anladığında arkasını döndü ve kızıl saçlı kızında Lucas'a -çocukluk haline- çekingen bir şekilde el salladığını gördü. Yaklaşık 7 sene önce yaşadıklarını şu an rüyasında görmesi Lucas'ı biraz şaşırtmıştı doğrusu. O anı çok iyi bir şekilde hatırlıyordu. Ares'in gür kahkahası Lucas'ı düşüncelerinden kopararak bulunduğu yere yeniden bağladı. Ares kahkaha'sını kesitikden sonra Lucas'ın küçüklük haline bakarak '' Lucas Matthew Price bu Carmen Gabriel Boudicca '' dedi ve gözden kayboldu. Ares'in ortadan kaybolmasından sonra küçük Lucas'da küçük kıza göz kırparak ortadan kayboldu.
Küçük Lucas’ın kaybolmasıyla manzarada değişti. Artık güzel çiçek kokuları ile bezenmiş bahçede değil. Bir geminin içindeydi. Bir savaş gemisinin… Küçükken olimpos’dan sonra en çok bulunduğu yer burasıydı. Tanrı Ares’in tapınağı… Küçük Lucas sessizce tanrı Ares’in peşinden yürüyor ve aklını kurcalayan bir şey varmış gibi yere bakışlarını dikmiş ve kafasını kaldırmadan yürümeye devam ediyordu. Tanrı Ares’in aniden durması nedeni ile yüzünü bir anda savaş tanrısının sırtına çarptı. Ares hışımla dönerek Lucas’a baktı ve ‘’ Sorunun ne evlat?! Yine hayallere damış gibisin? Kızım seni baya etkilemiş gibi ha? ‘’ dedi son kelimelerinde gülmeye başlayarak. Lucas yüzünün kızarmasını engelleyerek Ares’e baktı ve ‘’ Öyle bir şey yok! B- benim sadece canım sıkıldı o kadar ‘’ dedi elini belindeki savaş tanrısının hediyesi olan kılıca koydu ve Ares’e derin derin baktı. Tanrı Ares bir kahkaha daha attıkdan sonra insanı iliğine kadar korkutan kılıcını çekti ve ‘’ İşte seni bu yüzden seviyorum evlat! Birisi seni sözleri ile sıkıştırınca ilk başta kılıcına davranıyosun! Aferin. ‘’ diyerek kılcını savurdu. Lucas gelen kılıc darbesinden eğilerek kurtulduktan sonra küçük boyuna rağmen bir çok atleti kıskandıracak bir şekilde zıpladı ve kılıcını Ares’in kılıcına vurdu.

Gözleri aniden açıldı ve onu yatağında zıplattı. Bu rüyayı ilk kez görmemişti… Yatağından yavaş yavaş kalktı ve üstüne bir basketbol şortu ile sevdiği t-shirtler’inden birini geçirdiği gibi kulübenin kapısına yöneldi ve dışarı çıktı. Kampın içinde kendini rahatlatmak istercesine yüzüne vuran rahatlatıcı rüzgara karşı koşmaya başladı. Neden bugün bu rüyayı görmüştü? Uzun zamandır geçmişi ile ilgili rüyalar görüyordu ama ilk kez bu rüyaya başka bir kişi dahil oluyordu. İlahi olmayan bir ya da yarı ilahi olan biri… Sessizc koşmaya devam ederken Zihninin içinde bir ses ‘’ Ondan hala hoşlanıyor musun? ‘’ dedi. Bu Moon’un sesiydi. Ardından daha eğlenen bir ses ‘’ Ne aşkmış ya! Küçükken bir kere gördün ve hala unutamadın! Onu unutmak için o kadar çabalamana rağmen! ‘’ dedi kahkaha atarak. Lucas dişlerini sıkarak kesin sesinizi dedi zihninin içinden her ne kadar haklı olsalarda. O kızı unutmak için bir çok melez, bir çok ölümlü, bir çok tanrıça ile beraber olmuşu ama hala aklından çıkmamıştı kız. Düşünceli bir şekilde kano gölündek iskeleye doğru koştu. Ay ışığının suya vurmasıyla ortaya çıkan güzellik göz alıcı olmasını rağmen Lucas’ın dikkatini çekmeyi başaramamıştı. Lucas sessizce iskelenin ucuna oturdu ve bacaklarını sallayarak düşünmeye başladı. Acaba o kız kampa gelmeyi başarabilmişmiydi? Sessiz düşünceler içerisinde kafası karışırken arkasında ayak sesleri duydu. Arkasını döndüğünde karşısındakinin kişinin kızıl saçları beyaz tenine dökülmüş aşırı güzel bir melez olduğunu gördü. Gördükleri karşısında gözleri irileşirken Carmen olduğunu düşündüğü kızında gözleri gözlerine odaklanmış bir şekilde irileşmişti. Kız gözlerinden tanımıştı Lucas’ı. Sessizce fısıldadı ‘’ Lucas… ‘’.
Lucas şaşkınlığını üstünden atamayarak kıza bakmaya devam etti. Carmen çekingen bir şekilde Lucas’a doğru yaklaşırken Lucas’da oturması için yer açtı. Carmen sessizce yerine otururken Lucas’da onu ilk gördüğü zaman ki gibi gülümseyip ‘’ Carmen Gabriel Boudicca. Seni uzun süredir görmüyorum. ‘’ dedi her gün onu görme isteğini hatırlayarak.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Carmen Gabriel Boudicca
Ares'in Çocuğu
Ares'in Çocuğu
Carmen Gabriel Boudicca


Mesaj Sayısı : 149
Kayıt tarihi : 21/06/11

On yıl sonra ilk kez. Empty
MesajKonu: Geri: On yıl sonra ilk kez.   On yıl sonra ilk kez. Icon_minitimeÇarş. Tem. 20, 2011 7:20 am

Dönüp gitmeyi düşündüm. Ama yana kayınca bunun bir davet olduğunu anladım. Gittim ve yanına oturdum. ‘’ Carmen Gabriel Boudicca. Seni uzun süredir görmüyorum. ‘’ dedi gülümseyerek. Rahatsızca yerimde kıpırdandım. Ne diyeceğimi bilmiyordum bu yüzden ona ters bir şekilde baktım.Bu onu daha çok güldürdü. “Kimin oğlusun ?” dedim parmaklarımla oynayarak. Apollon olamazdı. Kardeşimde değildi. Ama Tanrı Ares’in yanında görmüştüm. " Prometheus’un öz oğluyum, Artemis’in manevi oğlu.” “Ya” dedim gülümseyerek. “Seni rüyamda gördüm.” Dedim. Altın renkli gözüyle bana baktı “Bende seni gördüm.” Dik oturdum. Bana doğru eğildi. “Tanrı Ares’in kızısın.” Eğilmesiyle refleksle yana çekildim. Yana çekilmemle dengemi kaybetmem bir oldu.Bir çift demir gibi el beni tutup çekmeseydi gölü boylayacaktım. Biraz fazla hızlı çekmiş olmalıydı çünkü göğsüne yapışmıştım. "Tanrım, bu kadar hafif olacağını hesaba katmamışım.” Eli kolumu kavramıştı. Minik elektrik şoklarının bileklerime kollarıma ordan da omzuma çıktığını hissettim.Erkeksi güzel kokusu burnuma doldu.Kendine gel Carmen. Ellerimi sert göğsüne koydum ve kendimi kollarından kurtarmak istermişçesine ittim. Direnmedi. Hızla iskelenin en uzak ucuna kaçtım. “Yine düşeceksin.” Dedi gülümseyerek. Düştüğüm aptal durumla dalga geçmesine bozulmuştum. “ Düşmem ben.” Dedim dişlerimi sıkarak. “Gördük.” Dedi ve kahkaha attı. Suratımı astım.Yüzüme düşen saçları geriye ittim ve dudağımı ısırdım. Bu düşünürken yaptığım kötü bir alışkanlıktı. Ona baktığımda gözlerinde yoğun parıltılarla bana baktığını gördüm. “Ne var ?” dedim dudağımı ısırmayı bırakarak. Kafasından geçen düşüncelerden kurtulmak ister gibi kafasını salladı ve ellerini saçlarından geçirdi. “Yok bir şey.” Dedi. Ama gülümsemiyordu. Gülümsememesi beni huzursuz etmişti. Hemen konu bulmalıydım. Sabaha kadar burada sessizce oturamazdık. Kafamı önümdeki yakamoz düşmüş göle çevirdim. “Manzara çok güzel.” Dedim açabileceğim en saçma konuyu açarak. “Evet.” Dedi. Yüzündeki hayranlığı görmek için göz ucuyla ona baktım. Ama o önümüzdeki manzaraya değil bana bakıyordu. Gözleriyle karşılaşmak için cesaretimi topladım ve başımı ona çevirdim. Göz göze geldik. Havadaki ağır elektrik içimi titretiyordu.Gözlerini gözlerimden ayırmadan bana yaklaştı. Elini yüzüme dokunmak için uzattı. Buna izin veremezdim. Maalesef otokontrolüm iyi değildi.

“Gözlerin..” dedim anın büyüsünü bozarak. “Neden böyleler ?” Elini çekmişti ama bakışları hala üstümdeydi. Lucas '' Karışık bir olay. Bir çok tanrının aynı anda beni kutsaması sonucu içimde bir kutsallık patlaması gerçekleşti sanırım'' Güldü. Gülümsemesindeki çekiciliği göz ardı ettim. '' Farklı kutuplardaki tanrıların güçlerinin birleşimi ruhumda bir dengesizlik yarattı. Bu dengesizlikte ruhun aynası olan gözlerime yansıdı'' “Bu çok…” Doğru kelime neydi? Tuhaf, çekici ? “İlginç.” Dedim duraklamanın ardından. Elini uzattı ve saçlarımdan bir tutamı parmağına doladı. “Bende kimsede seninki gibi saçlar görmedim.” Dedi sırıtarak. “Bu çok…ilginç” dedi taklidimi yaparak. Çınlayan bir kahkaha attım. Kahkahama güvenirdim. Herkesi gülümsemeye iten bir tınısı vardı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
On yıl sonra ilk kez.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Plajdan Sonra...
» Ziyaretten Sonra...
» Yıllar Sonra
» Yıllar sonra.
» Cips'ten Sonra Çörek

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Melez Kampı :: Kano Gölü-
Buraya geçin: