Maggie Gladhell
Hermes'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 168
Kayıt tarihi : 04/05/11
 |  Konu: Hermes'e ziyaret  Salı Tem. 12, 2011 1:51 am | |
| Pegasus ahırlarına doğru seri adımlarla ilerlemeye başladı. Yeni hayatından itibaren Tanrı Hermes ile görüşmeyeli uzun bir ara olmuştu Mag için. İngiltere’de saklandığı zamanlar belki de kamptan uzak kaldığı en büyük zaman dilimiydi. Yaşamını değiştiren serüvenden şikayetçi değildi aslında, lakin Mısır seyahati sırasında çaldığı hançer başını oldukça büyük belaya sokmuştu. Yaşlı tüccarın kendisini bulması için adam tuttuğuna inanamıyordu. Bir süre ortalarda görünmemek onun açısından en olumlusu olacaktı. Bundan ötürü İngiltere’deki villasını terk edip kampa dönüş yapmıştı. Naunet’e birkaç şeker verip babasıyla görüşmek üzere Empire Stateye doğru yola koyuldu. Bir pegasusa binmek onun için değişik bir deneyimdi, her ne kadar Naunet’i kampta her daim görüyor olsa bile yeni yaşamında alıştığı sportif arabalar ayağını yerden kesmeye yetmişti. Kendisini son zamanlar da adeta normal bir insan gibi hissetmeye başlamıştı. Bundan ötürü Naunet ile olan yolculuğu onu ilk günlerine götürmüştü. Gösterişli yapıya yaklaştığında Naunet’ten inerek içeri girdi. Etrafı kestane rengi gözleriyle hiç görmemişçesine süzmeye başlamıştı, fakat gözüne takılan tanıdık bir sima gözlerinin kapı bekçisine yönelmesine sebebiyet vermişti. İhtiyar bekçinin hala görevli olarak işini sürdürdüğüne inanamıyordu. İlk geldiği gün adeta köşe kapmaca oynayıp yukarı çıkmaya başarabilmişti. Fakat bu kez diğer görüşmelerinden farklı olacağını biliyordu. Kendinden emin bir şekilde içeri girdi, görevli bu kez onu tınlamıyordu. Geçen yılların onu da değiştirdiğini düşünmüştü Mag. Asansöre binerek en yukarı kata doğru ilerlemeye başladı. Hâlâ kulakları rahatsız edici melodinin değişmemesine şaşırmıştı aslında.
Büyük kapıyı araladığında Tanrıların görkemli dünyasıyla bir kez daha karşılaşmıştı. İçeride bulunan herkes kapıya yönelmiş ona doğru bakıyordu, kendisine doğru bakan gözleri umursamayarak babasının yanına doğru ilerlemeye başladı. Tanrı Hermes kızını karşılamak için oturduğu yerden kalkarak kapının yanına doğru gitti. Uzun bir zaman sonra yeniden babasıyla karşılaşmak Mag için değişik bir deneyim olmuştu, en farklı gününün olduğu söylenme bilinirdi aslında. “Hoş geldin kızım, uzun zaman oldu değil mi? Her neyse seni görmek hoş” Hermes ellerini çırparak içi yana açmıştı, sessi oldukça canlı ve içten geliyordu Mag’e. Uzun zaman görmediği biri için oldukça şaşırtıcı bir karşılama olmuştu. “Öyle dikilmesene, otur” duyduğu ses üzerine irkilmişti birden. Üzerinde ki şaşkınlığı kısa sürede atıp Tanrı Hermes’in yanına geçti. Hermes elinde tuttuğu bir küçük bir taşı Mag’e doğru uzattı. Gece, göklerin bekçileri olan yıldızlar kadar göz kamaştırıcıydı. “Bu taş senin kamuflaj olma konusunda yardımcın olacaktır. Dönüşmek istediğin herhangi bir varlığın kılığına bürünmeni sağlayacaktır.” Tanrı Hermes’in ona verdiği armağan ile yapacakları zihninde canlanmaya başlamıştı. Babasını ona armağan ettiği taş bir nevi görünmezliğin peşinden getiriyordu. “Çok teşekkürler baba, aslında ben buraya seni görmeye gelmiştim, lakin verdiğin armağana çok sevindim.”
Her ne kadar Hermes ile olan görüşmesin uzun bir sohbet tarzı olmasını istemiş olsa bile başaramamıştı. Fakat babasının ona verdiği hediye beklide İngiltere’de ki küçük sorununa da bir çözüm olabilirdi,. Tanrı Hermes’e yeniden teşekkürlerini ileterek İngiltere’ye dönmek üzere ayrıldı.
| |
|
