Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| Zekiyiz, Üretiriz, Temizleriz~15. Temizlik Denetlemesi | |
|
+5C. Scarlett Stanislaus Helen Grace Burton David Tyler Summer Katherine Ramsey Andrea Grace Harvey 9 posters | Yazar | Mesaj |
---|
Andrea Grace Harvey Athena'nın Çocuğu
Mesaj Sayısı : 609 Kayıt tarihi : 18/01/11
| Konu: Zekiyiz, Üretiriz, Temizleriz~15. Temizlik Denetlemesi Paz Tem. 10, 2011 1:02 pm | |
| Uzun süredir elimden düşürmediğim tornavidayı yavaşça masanın üzerine bıraktım. Sürekli çivi çakmaktan, vida çevirmekten terlemiş olan ellerimi üzerimdeki kot şortuma silerek tekrar masanın üzerindeki metal parçalarına göz gezdirdim. Artık iyice yorulmuş olan sağ kolumu biraz dinlendirmeye karar vererek tornavidayı sol elimle kaptım ve geriye kalan makine uzuvlarını da makinenin ana bölgesiyle birleştirmeye çalıştım. Arkamdan gelen ayak seslerine hazırlıklı olarak büyük bir dikkat ve özenle yaptığım işime devam ettim. David elindeki iki bardaktan birini masaya koyarken ''Nasıl gidiyor Andy?'' diye sordu. Gözüm sürekli soğuk çay dolu bardakla makine arasında gidip geliyordu. Oldukça karamsar olduğum için bardağın makinenin üzerine dökülme hesabını düşünerek yaptığım işe kısa bir ara vermeye karar verdim. Bir kaza olmadan bardağı alıp makineden birkaç adım uzaklaşırken elimin tersiyle alnımdaki boncuk boncuk süzülen terleri sildim ve buz dolu soğuk çayımdan koca bir yudum aldım. Damağımın kuruluğunu giderince ''Sanırım iyi gidiyor. Bitmek üzere, bugünkü temizlikte kullanabileceğimize eminim.'' dedim. Evet her zamanki üretken, yaratıcı Athena Kulübesi olarak yine çeşitli icatlar peşindeydik. Yaklaşık aylar önce başladığımız ama bir kenara bırakarak unuttuğumuz yarım kalan bu icat tasarısını bir hafta önce tekrardan ortaya çıkardık. Aslında devam etmek için emin değildik ama sanırım hiçbir Athena çocuğu buna hayır diyemezdi. Kısa zaman içerisinde elimizden geldiğince tasarlamaya çalıştığımız bu projenin geriye kalan tek şeyi uygulamaya geçirilmesiydi. Günler süren tartışmalar, konuşmalar ve uzlaşmalar sonucu temizlikte kullanmak üzere tasarladığımız bu makinenin detaylı tasarımı sonunda bitmişti. Yaklaşık iki gün önce de Hephaistos çocuklarından aldığımız metal malzemeler, eritme ocağı, gerekli malzemeler ve diğer tüm araç gereçlerle kağıttaki bu tasarımı uygulamaya geçirmeye başlamıştık. Elimdeki buzlu çay dolu bardaktan bir yudum daha alırken sağ koluma taktığım kol saatime baktım. Saat henüz sadece dokuzdu, makineyi bitirmek için yaklaşık bir saate daha ihtiyacımız vardı. Genelde elimizde böyle bir tasarı olmadığı zamanlarda temizliğe erkenden başlardık. Saat 11 gibi sorumlu kişi herkesi istemeyerek de olsa kaldırır, yavaş yavaş temizliğe girişirdik. Ama bu icatla her şeyi daha kısa sürede tamamlayabilecektik, bu da temizliğe biraz daha geç başlayacağımız, daha az emek harcayacağımız ve daha az yorulacağımız anlamına geliyordum. Ah Tarım, zeki olmayı seviyordum! İçi tamamen boşalan bardağımı masanın üzerine koyarken ''Diğerleri nerede? Buraya gelseler iyi olacak çünkü ellerim iyice uyuşmuş durumda. Bir beceriksizlik yaparak makineyi mahvetmeden önce onlara devretmem iyi olacak.'' dedim. David de henüz bitirmediği buzlu çay dolu bardağını makinenin bulunduğu masaya doğru koyarken ''Bundan sonrasını ben devralırım. Ama sen yine de diğerlerini çağır.'' dedi. Elektrikli makinenin yanında duran buzlu çay dolu bardağa bakarken resmen içim gidiyordu. O kadar uğraşın mahvolmasına izin vermeyerek ''Şu bardağı alsan iyi olur.'' dedim masadaki buzlu çay bardağını gösterirken. David gülerek bardağı mutfağa doğru götürürken ortamda oluşan boşluğu kulübeden içeri giren kardeşlerimizin kahkahaları dolduruyordu. Onlara bakarak tebessüm ederken bir yandan da yavaşça masaya doğru yaslanarak kollarımı bağdaş haline getirdim. Summer kucağında taşıdığı kutuyu çok abartmadan havaya kaldırarak ''Sanırım biraz renklendirmek kötü olmaz.'' dedi gülerek. Helen havaya kaldırdığı kutuyu elinden alırken ''Tabi sem dökmezsen.'' dedi. Oluşan sessizliği yine kahkahalar bastırmıştı. Helen Summer'ın elinden aldığı kutuyu masaya koyarak kapağını açtı. ''Hephaistos çocuklarına borçlandık, yine. Sanırım bizden derslikler için kopya falan isteyeceklerdir.'' dedi Lucy kahkaha atarken. Tüm kardeşlerimiz hep bir ağızdan gülerken sadece basit bir çizimle başlayan bir tasarımın bizi nasıl da yakınlaştırdığını düşünerek kendi kendime gülümsedim. Durduğum pozisyonu düzelterek ayaklandım ve ''Ben atıştırmalık bir şeyler hazırlayayım.'' dedim Lucy'i kolundan sürüklerken, daha sonra sözüme kaldığım yerden devam ettim.''Ve Lucy de bana mutfakta yardım etsin, siz de icadın geri kalan kısımlarını halledin. Boyamayı beraber yaparız.'' dedim itiraz etmelerine fırsat bırakmadan Lucy'le beraber mutfağa koşarken. Lucy'yle el birliğiyle bir şeyler hazırlama işine girişmeye başlamıştık bile. O tabakları hazırlarken ben de abur cubur zulamızda nelerin kaldığına bakıyordum. Birkaç parket kraker çıkardıktan sonra tatlı niyetine herhangi bir yiyeceğe sahip olmadığımızı görünce Lucy mahzun bir şekilde ''Sanırım tatlıyı hazırlamak bize kaldı.'' dedi. Her ne kadar bu fikirden hoşlanmasam da başımı sallayarak onu onayladım. Dolaptaki malzemelere bakarken neler yapabileceğimizi düşünmeye başladım. Klasik olarak kek yapmayı aklımdan geçirirken sonra tam yaza uygun bir pasta yapmak gelmişti aklıma. Hem kolay, hem de lezzetli olacak tarzda bir şeyler şu an hepimiz için en iyi seçim olurdu. Gerekli malzemeleri tezgahın üzerine koyduktan sonra iki kişi hızlı bir şekilde pastayı hazırlamıştık. Genellikle hazır malzeme kullanmıştık ama çok zaman harcayabilme gibi bir lüksümüz yoktu. En pratik yolu tercih etmeliydik. Hazırkanmış pastayı iyice donması için buzdolabına koyduktan sonra salona, kardeşlerimizin yanına geri döndük. Summer elindeki tornavida ve çekiçle makine üzerinde uğraşırken Summer'ın dikkatinin dağılmaması için fısıldar şekilde ''Bitmedi mi hala?'' diye sordum kardeşim Will'e. Will başını hayır anlamında sallayacakken Summ elindekileri masaya bırakırken ''Bitti!'' diye haykırdı. Herkes 'sonunda', 'oley' gibi sevinç çığlıkları atarken David ''Boyamak zorunda mıyız, yani bir an önce temizliği halledip keyfime bakmak istiyorum çünlü.'' dedi dudaklarını bükerek. Haklı sayılabilirdi. Saat neredeyse 12 olmuştu bile. Ama yine de işimizi yarım bırakır gibi olmasını da istemezdik. Helen makinenin üzerindeki metal tozlarını temizlerken ''Temizliği makineyle kısa sürede halledeceğiz nasıl olsa, boyamadan bırakmayalım derim.'' dedi. Herkes onu onaylarcasına mırıldanırken David de kabul etmek zorunda kaldı. Kutudaki boyaları çıkarırken hangi renk yapacağımız konusunda karar vermeye çalışıyorduk. Sonunda ortak bir karara vararak beyazla rengini açtığımız yeşil boyayı makinenin gövde kısmına sürmeye başladık. Yaklaşık beş kişi gövdeyi boyamayı bitirdiğimizde geriye kalan kısımları da beyaz renge boyadık. Lucy elleri boyalı bir şekilde yapıtımıza bakarken ''Sanırım oldu.'' dedi zevkle. Herkes yaptığımız bu çalışmadan memnun gibi duruyordu. | |
| | | Summer Katherine Ramsey Athena'nın Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1643 Kayıt tarihi : 08/12/10
| Konu: Geri: Zekiyiz, Üretiriz, Temizleriz~15. Temizlik Denetlemesi Ptsi Tem. 11, 2011 4:52 am | |
|
Sonunda üzerinde çalıştığımız projeyi başarıyla tamamlamıştık. Projemizi renklendirince daha bir hoş olmuştu doğrusu. Bu makine temizlik denetlemelerinde çok işimize yarayacak gibi görünüyordu ve öyle olsa iyi olurdu çünkü bu makineyi yapmak için hepimiz oldukça emek vermiştik. Onunla ilk deneyimimizi bugün yaşayacaktık. Hepimiz sırayla ellerimizi yıkayıp derimizi kaplayan açık yeşil boyadan kurtulduktan sonra heyecanlı bir şekilde makinenin başına dizildik. Makinenin son halini iyice incelerken Will sabırsız bir sesle “Haydi artık, çalıştıralım şu makineyi. İşe yarayıp yaramayacağını çok merak ediyorum.” dedi. Aslında bunu ben de merak etmiyor değildim. “O halde makinenin çalıştırma düğmesine hep birlikte basalım !” dedim coşkulu bir sesle ve elimi düğmenin üzerine koydum. Diğer kardeşlerim de ellerini benim elimin üzerine koyduklarında üçe kadar saydık ve makinenin çalıştırma düğmesine bastık. İşte işin heyecanlı kısmı başlamıştı. Herkes gözlerini kırpmadan makinenin çalışıp çalışmayacağına bakıyordu. Yaklaşık on saniye boyunca hiçbir şey olmadı. Hiçbir şey. Ne makinede ne de kardeşlerimde hiçbir hareket yoktu. Tam hayal kırıklığı dolu bir ses çıkarmaya hazırlanırken makineden gelen hepimizin beklediği o homurtu sesi kulaklarımıza doldu. Ve makine sonunda çalışmaya başladı. Şaşkınlık ve neşe dolu gözlerle icadımızı seyrederken Helen kendini toparlayarak makineye yaklaştı ve “Sanırım öncelikle hangi görevi yapacağını belirlememiz gerekiyor. Başlangıç için cam silme görevi nasıl ?” diye sordu parmaklarını başka bir düğmenin üzerinde gezdirirken. Hepimizden onayı alan Helen makinenin cam silme görevini gerçekleştirmesini sağlayacak olan düğmeye bastı. Makine, kısık bir homurtu daha çıkarttıktan sonra kol görevi gören parçasındaki temizlik malzemesini, diğer kolundaki beze sıktı ve camın yerini tespit ederek pencereye doğru gitmeye başladı. Bunun olduğunu görmek benim ve bu icatta fazlaca emeği geçen kardeşlerim için harika bir duyguydu. Kulübemle gurur duyuyordum. Bu icadımız sayesinde artık temizlik bizim için bir çocuk oyuncağından başka bir şey olmayacak gibi görünüyordu. Artık temizlik için her tarafımızın ağrımasına ve günün sonunda yorgun düşmemize gerek yoktu. Fazla uğraşmamıza bile gerek kalmazdı belki. Bu icat gerçekten çok işimize yarayacaktı.
Lucy, makine salondaki tüm camları silmeyi bitirince “Artık bize temizlikte oldukça katkı sağlayacak muhteşem bir makineye sahip olduğumuza göre biraz atıştırmanın zararı olmaz sanırım.” dedi ağzı kulaklarında bir halde. Gerçi hepimiz şu an aynı Lucy gibi gülümsememizi yüzümüzden eksik etmiyorduk. Böyle harika bir icattan sonra nasıl keyiflenmezdik ki ? Kim bilir işimiz ne denli kolay bir hal alacaktı ? Andy’nin “Sana katılıyorum Lucy. Bence de artık bir şeyler atıştırmanın vakti geldi. Hem sabahtan beri bu makineyle uğraşıyoruz. Uğraştığımıza da değdi gerçi. Ancak hepimiz iyi bir atıştırmayı hak ettik.” demesiyle hepimiz ayaklandık. Fakat David bizi durdurarak “İcadımızı bu halde bırakmayı planlamıyorsunuz herhalde.” dedi. Bunun üzerine gözlerimi hemen makineye çevirdim ve David'in haklı olduğunu gördüm. Makine, işini bitirdiği için olduğu yerde boş boş homurdanıp duruyordu. “Ah, haklısın Dave. Biz bir şeyler atıştırırken o da yapılacak işlerin icabına baksa iyi olur.” diyerek makinenin yanına gittim. El yerine geçen parçasına viledayı tutuşturarak yerleri silmesini sağlayacak düğmeye bastım. İcadımızdan yine kısa ve işe başladığını belirten bir homurtu geldiğinde kardeşlerimle salondan mutfağa doğru ilerledim ve bir sorun çıkmamasını umarak makineyi temizlikle baş başa bıraktım. Mutfağa geldiğimizde herkesin acıkmış olduğu gözlerinden ve karınlarından gelen seslerden anlaşılıyordu. Lucy önceden ayırmış olduğu kraker tarzı abur cuburları bir tabağa doldururken Andrea da buzdolabına koymuş olduğu leziz görünümlü pastayı rafından çıkarttı ve tezgaha koydu. Pasta oldukça iştahımızı kabartıyordu. Helen, bizi daha fazla bekletmemek ve kendisi de beklememek adına çekmeceden eline aldığı küçük ama keskin bıçakla pastayı eşit dilimler halinde kesmeye koyuldu. Bu sırada ben ve Will masayı hazırlarken David de bardakları ayarlıyordu. Son olarak portakal suyu, gazoz vb. seçeneklerdeki içeceklerle de masayı donattıktan sonra istediğimiz görüntü ve ortama kavuşmuştuk. Artık keyfimizce enfes yiyeceklerden yiyip bizi bunaltıcı sıcaklara karşı biraz olsun serinleten içeceklerden içebilirdik. Masaya oturduğumuzda yaklaşık on dakika boyunca kimsenin gözü yemeklerden başka bir şey görmemişti. Ancak tabaklardaki yiyecekler tükenmeye başladığında masamızda temizlik ve yeni icadımız hakkında bir sohbet başladı. Hepimiz bu icadın yararlarından ve bizim işimizi ne kadar kolaylaştırdığından bahsediyorduk. “İyi ki böyle bir şey yapmayı akıl ettik.” dedi Will. “Aksi takdirde şu an bu masada güzelim yiyeceklerin sefasını çekiyor olmak yerine kulübemizin her köşesini itinayla temizlemeye mahkum olurduk.” diye ekledi. “Aynen öyle.” dedi Dave ağzındaki lokmayı keyifle çiğnerken. Lucy ise gurur dolu bir sesle “Tabii ki de böyle bir şeyi akıl edeceğiz. Kardeşlerim unutmayın, biz her yerinden zeka fışkıran, yaratıcı Athena Kulübesi’yiz!” dedi. Onun bu sözü üzerine keyfim iyice yerine gelmişti. Lucy insanları nasıl motive edeceğini çok iyi bilen, mükemmel bir liderdi doğrusu. Tabaklarımızdaki lokmalar yavaş yavaş tükenirken üzerime bir uyuşukluk çökmüştü. Lakin daha yıkanacak bulaşıklar, temizlenmesi gereken odalar vardı. Tamam, oldukça işlevi olan bir makine icat etmiş olabilirdik ama bu bizim hiçbir iş yapmayacağımız anlamına gelmiyordu. İcadımız çok kullanışlı olsa bile yan gelip yatmak Athena Kulübesi’ne yakışmazdı. Tabii ki temizliğe biz de el atacaktık. Böylece kulübemiz çabucak temizlenecek ve kendimize ayıracak daha fazla zamanımız olacaktı. Bu düşünceyle gülümsedim ve masadan kalkarak bulaşıkları yıkamakta olan Helen’a yardım etmeye başladım. Elimdeki köpüklü tabağı Helen’a uzatırken “Diğer kulübeler muhteşem icadımız karşısında kıskançlıktan çatlayacaklar.” diye fısıldadım muzurca. Helen küçük bir kıkırdamadan sonra “Haklısın Summer, bu makineden onlara da birer tane yapmamız için bize yalvaracaklar.” diye karşılık verdi bana. Diğer melezlerin bize yalvardığını görmenin çok keyifli olacağını düşündüm ve bu düşünce benim de kıkırdamamı sağladı. Biz bulaşıkları yıkamayı bitirdiğimizde Andy ile Lucy masayı toparlamış, Dave ile Will de bizim yıkadıklarımızı yerlerine yerleştirmeye koyulmuşlardı. Mutfağı güzelce toparlayıp tabak çanakları yerlerine yerleştirdiğimizde mutfakta tek yapmamız gereken iş buranın biraz temizlik yüzü görmesini sağlamaktı ve bu bizim için pek de zor bir şey sayılmazdı. “Öyleyse, mutfağı temizlemeye gönüllü olan var mı ?” diye sordu Andy. Tam da aklıma takılan bir soruydu bu. “Tabii ki diğerleri de boş durmayacak ve odalarını temizleyecekler.” diye ekleme yaptı Lucy Andy’nin sorusuna. Bu ekleme üzerine Will ile Helen mutfağı temizleme işini üstlendiler ve doğruca malzeme dolabının yolunu tuttular. Onlar malzemelerini alır almaz Lucy, Andy, Dave ve ben de malzeme dolabına yönlendik ve hepimiz birer bez alarak odalarımızın yolunu tuttuk. Odama geldiğimde buranın birazcık(!) fazla dağılmış olduğunu fark ettim. Fakat yine de burayı toplamak ve tertemiz bir hale getirmek zorundaydım. Aslında aklım şu anda salonda bulunan icadımızdaydı. Odamı toplama işini ona devredersem zamandan oldukça tasarruf ederdim. Ama bunun diğer kardeşlerime büyük bir haksızlık olacağını bildiğimden bu fikri hemen kafamdan attım ve yatağımı toplamaya başladım. Yatağımı düzenledikten sonra yerdeki Athena yeşili yastığımı elime aldım. Birkaç el hareketiyle yastığın şişmesini sağladım ve yastığı yatağıma yerleştirdim. Yüzümü yeniden odama döndüğümde tek düşünebildiğim odamda daha yapılacak çok fazla iş olduğuydu.
| |
| | | David Tyler Athena'nın Çocuğu/Zeka ve Strateji Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 1997 Kayıt tarihi : 17/02/11
| Konu: Geri: Zekiyiz, Üretiriz, Temizleriz~15. Temizlik Denetlemesi Ptsi Tem. 11, 2011 6:30 am | |
| Kardeşlerimin aylar önce başlayıpta bir süre sonra bıraktıkları icadı geri yapmaya başlamıştık. Keşke ben yokken çoktan bitirmiş olsalarmış. Üzerinde çalıştığımız icadı bir kaç saat içinde bitirmeyi umuyorduk. Umarım biterdi ve bizde temizlik konusu bir sorun olmayacaktı doğrusu. Ne kadar güzel bir durumdu. Makinenin çizimlerine bakıyordum çalışma odasında. Bir kaç kişi vardı yanımda ama onları önemsememiştim. Çizimleri iyice inceleyip beynime kazıdıktan sonra dışarı çıktım. Ve Andy'nin yanına gittim. Şu an makineyle ilgilenen kişi oydu. Bir süre konuştuktan sonra makinenin yapımını Andy'den devraldım. Bardağımı mutfağa götürdükten sonra diğerlerinin de geldiğini görmüştüm. Ellerinde bazı kutular vardı ne olduklarını merak etmiştim. Aslında öğrenmesem daha iyiydi. Bu kutular birer boya kutusuydu. Boyamaya ne gerek vardı ki. Sanki satacaktık makineyi sadece kulübeyi temizleyecekti o kadar. İtiraz etmem işe yaramamıştı genede boyamaya karar verdik. Helen makinenin üzerindeki tozları temizledi. Sonra da boyamaya başladık. Beyaz ve yeşil boya güzel olmuştu doğrusu. Hep birlikte makinenin çalıştırma düğmesine basmıştık. 10 saniye boyunca makineye hiç bir şey olmamıştı. İşe yaramamıştı tam bir felaketti. Sonra homurdanmaya başladı makine. Çalışıyordu, başarmıştık. Helen konuşmaya başlamıştı. “Sanırım öncelikle hangi görevi yapacağını belirlememiz gerekiyor. Başlangıç için cam silme görevi nasıl ?” dedi. Cam silme iyi bir görevdi zaten bütün bir kulübeyi temizleyecekti. Makine yine kısık bir homurtu çıkardı ve malzemelerini hazırlayıp camları silmeye başladı. Diğer kulübelerin bunu görmesini bekliyordum. Büyük ihtimalle en çok Hephaistos kıskanıp, hemen çizimlerini isteyeceklerdi. Sonuçta kendileri böyle bir şey yapamamıştı. Mutfağa gidip bir şeyler yemeye karar vermiştik. Ama bir sorun vardı makineyi böyle bırakmak kötü sonuçlara yol açabilirdi. İtiraz ettim ve bu sefer bana hak verdiler. Yeni bir görev vermiştik. Eline vileda gibi bir şey verdik ve yerleri silmesine izin verdik. Mutfağa geçmiştik.
“İyi ki böyle bir şey yapmayı akıl ettik.” dedi Will. “Aksi takdirde şu an bu masada güzelim yiyeceklerin sefasını çekiyor olmak yerine kulübemizin her köşesini itinayla temizlemeye mahkum olurduk.” diyerek devam etti. “Aynen öyle.” dedim. Sonra pastayı yerken diğer kulübelerin neler düşüneceklerini konuşmuştuk. Sanırım bizden sonra bütün kulübeler bunun aynından yapmayı denerlerdi. Yiyecekleri, bitirince mutfağı Will ile Helen temizlemeye gönüllü olmuştu. Geri kalanlarda birer bez alarak odalarımıza geçmiştik. Odamı görünce hayal kırıklığına uğradım. 2 haftadır falan kalıyordum ama temizlik yönünden bakınca buranın çok kirli olduğunu fark ettim. "Bakalım nereden başlasam." diye söylenmeye başlamıştım. İlk başta yatağı düzeltmeye karar verdim. Aslında onda pek bir şey yoktu. Sadece yorganı düzelttim. Sonra ise yerleri silmeye başladım. Burası uzun sürecek gibi görünüyordu. Uzun zamandır kullanılmamış olması gerçekten fazla kirli yapıyordu. Tam tersi olsa bu kadar kirli olmazdı büyük ihtimalle. Yerleri bitirince üzerimde hala dünkü kıyafetlerin olduğunu görmüştüm. Makineyle ilgilenmekten kendi halimizle ilgilenememiştik. Dolabı açtım ama kıyafetleri yerleştirmemiştim daha dolaba sadece sonsuz boşluk vardı ne zaman gideceğim belli olmazdı. O yüzden sonsuz boşluğu aldım ve içini açtım. Bir t-shirt ve kapri gibi bir şey alıp tekrar kapatıp dolaba fırlattım. Yeni kıyafetleri giydikten sonra eskilerini yatağımın üzerine koydum. Temizliğe tekrar başlamıştım. Temizlik delisi ikizim burada olsaydı ona bile yaptırabilirdim bu görevi. Ama şu an görev gibi bir şeye gitmiş olmalıydı. Şu an onu düşünemeyecek kadar meşguldüm. Temizliğe devam etmeyi düşünmüştüm ama gerekli malzemeler bende yoktu makine yapardı bunları da artık. Odamdan dışarı çıktım ve misafir odasına gidip koltukta oturmaya başladım. Makine hala çalışıp yerleri silmeye devam ediyordu. Sanki arada tekliyor gibiydi ama daha yeni olduğu için pek fazla önemsememeye karar verdim. Diğerlerinin temizlik yaparkenki sesleri bana geliyordu hala. Bu makineyi izlemek bile insanı rahatlatıyordu. Çünkü o an o makine olmasa biz olabilirdik oradaki ve yerleri süpürürdük. Kaç yıldır temizlik yapıyorduk ve bu icat bizim aklımıza büyükken geldi, küçükken gelseydi şu an daha rahat olurduk. Sorun çıksa düzeltirdik ve daha güzel olurdu. Ama bu makine cidden biraz fazla duraklıyordu. Bir sorun olabilirdi. | |
| | | Helen Grace Burton Athena'nın Çocuğu/Mitoloji Tarihi Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 366 Kayıt tarihi : 23/10/10
| Konu: Geri: Zekiyiz, Üretiriz, Temizleriz~15. Temizlik Denetlemesi Ptsi Tem. 11, 2011 10:13 am | |
| Makinamız harikalar yaratıyordu. Hepimiz o kadar sevinçli ve o kadar rahattık ki çoktan 'hiçbir kulübe bizimle yarışamaz' havalarına kapılmış durumdaydık. Andy ve Lucy'nin hazırladıkları aperatifleri yedikten sonra robotumuzu çalıştırdık ve ilk olarak pencereleri silmeye proglamladık. Robot neredeyse benim boylarımdaydı ve her yere gayet iyi ulaşabilir şekilde oluşturulmuştu. Diğer kardeşler odaları temizlemeyi üstlenlenirken ben de Will'le birlikte mutfağı temizlemeye giriştim. Bulaşıkları zaten yıkamıştık. Ben tezganın üzerini siler, ve lavaboyu fırçalarken, Will'de fırını ve ocağı temizliyordu. İşimizi çabucak bitirdik. Will en son küçük masamızı sildi ve salona geri döndü. Masanın üzerine kendi diktiğimiz küçük baykuşları olan krem rengi masa örtüsünü serdim ve salona dönüp robotu kontrol etmeye başladım. Arada bir tekliyordu ama sorun çıkmayacağına emindim. Kardeşlerin fikriyle çizimlerini bizzat kendim yapmıştım ve takılacak parçaları Andy'le birlikte tasarlamıştık. Mekanizması neredeyse mükemmel olmuştu. Temizlikten sonra robotu geliştirip yapay zeka kullanarak kulübenin kahyası yapmayı düşünüyordum. Ki bu Athena kulübesi için gelmiş geçmiş en güzel şey olacaktı! Robot tekleye tekleye yerleri silmeyi bitirince uzanıp dergi okuduğum koltuktan zorla kalktım ve toz alma programını kurdum. Makine komutu aldıktan sonra etrafında döndü ve kitaplığı bularak toz almaya başladı. Mutlulukla içimi çektim ve robotla konuşmaya başladım, ''Seni Athena kulübesi tarafından kutsuyorum robot!'' dedim kendime gülerek. Robot beni anlarmış gibi elleri toz almaya devam ederken kafasını çevirip bana baktı ve bir kaç homurtu çıkardı. Gülümseyerek ''Hey! Sana bir isim bulmalıyız bay robot.'' dedim koltuğa geri yatarak, ''Hımm.. Bay robot olabilir aslında ama daha orjinal bişi olsun, bakarsın bir gün patentini alırız değil mi ama?'' Robot kitaplığı bitirip masanın ve sandalyelerin tozunu almaya başladı. ''Her neyse. Ne diyordum? Haah evet, sana bir isim bulmalıyız.'' Aklıma gelen isimleri düşündüm ve işe yarar bir şey bulamadım. O sırada Lucy salona geldi ve büyük bir gururla robotun temizlik yapmasını izledi. ''Hey Lucy! Düşündüm de robotumuza bir isim koyabiliriz. Ne dersin?'' Lucy bacaklarımı koltuktan aşağı attı ve yanıma oturdu. Bacaklarım yere değince pozisyonumu değiştirdim ve Lucy gibi dikeldim. ''Süper olur derim! Aklında bir isim var mı peki?'' Dudaklarımı bükerek ''Malesef.'' Lucy düşünürmüş gibi gözleriyle yukarı baktı ve ''Sanırım buldum. İsmi RoboTena olsun.'' dedi gülerek. Ona şaşkınlıkla bakakaldım. ''Bu niye benim hiç aklıma gelmedi! Lucy bu harika!'' Önümüzdeki sehpayı silmekte olan robota bakarak, ''RoboTena! Bundan sonra senin adın Robotena.'' Sözümü bitirmemle robot aniden duruverdi. Teklediğini filan sandık ama Lucy şaşkınlıkla onu dürtünce tekrar çalışmaya başladı. ''Sanırım teklemeler üzerinde çalışmamamız gerekecek.'' dedi Ona katılarak başımı salladım. Odadakilere yardıma gitmek için ayağa kalktım ve Robotena'yı Lucy'nin komutasına bıraktım. Odaya girdiğimde bana yapılacak hiçbir şey kalmamıştı. Andy ve Summer işleri çoktan bitirmişlerdi. Hep birlikte salona geri döndük. Will koltukta oturuyordu.''Lucy nerde?'' diye sordum. Will eliyle çalışma odasını işaret etti. Andy koltuğa yerleşirken''İşler bitmek üzere!'' diyerek sevinçle ellerini çırptı. Kafam rahatlamış bir şekilde koltuğa sırtımı yasladım. Bunu daha önce akıl etmemiş olmamız büyük aptallıktı. Her seferinde temizlikten canımız çıkmıştı. Bundan böyle Athena kulübesi hiçbir zaman pis olmayacaktı. Bu düşüncelerle gözlerimi kapatmış kafamı dinlerken Robotena ve Lucy'nin salona gelmiş olduklarını duydum. Gözlerimi açmadan konuşulanları dinledim. Lucy Robotena'yı banyoya gönderirken, ''Teklemeler arttı. Artık kapasak mı?'' diye sordu. Andy inanmayan bir ses tonuyla, ''Saçmalama Lucy! Arada yapacaktır ilk kez çalışıyor. Zamanla düzelecektir. Hem işler bitmek üzere, az bir işten zarar gelmez.'' Gözlerimi açtım ve ona katılarak, ''Evet Andy haklı. Zaten alt tarafı aşırı yüklenmeden çalışmasını sağlayan çip yanar. Onu da daha sonra değiştirebilecek şekilde yerleştirdik. Anlayacağınız hiçbir problem olmaz.'' dedim güvence vererek. Lucy peki dercesine başını eğdi ve sehpadaki dergiyi alarak incelemeye başladı. Salonda dört kız otururken David içeri telaşla girdi ve ''Kızlar bu şey banyoda tuhaf dumanlar çıkarıyor. Ne olduğuna bakmamı ister misiniz yoksa kapatayım mı?'' Ben bezmiş bir şekilde elimi sallayarak, ''Birşey olmaz Dave birazdan düzelir. Arada böyle şeyler yapması gayet doğal.'' dedim. David omuzlarını silkerek, ''Pekala.'' dedi ve içeri yöneldi. Yöneldiği sırada aniden müthiş bir gürültü duyuldu. Hepimiz aniden ayağa kalktık ve korkuyla birbirimize baktık. Ses giderek bize doğru yaklaşıyordu... | |
| | | Andrea Grace Harvey Athena'nın Çocuğu
Mesaj Sayısı : 609 Kayıt tarihi : 18/01/11
| Konu: Geri: Zekiyiz, Üretiriz, Temizleriz~15. Temizlik Denetlemesi Ptsi Tem. 11, 2011 3:06 pm | |
| Tasarladığımı bu makine temizliği bizim yerimize hallederken ne kadar mutlu olduğumu anlatmaya kelimeler yetmezdi. Bir taşla iki kuş vurma diye buna derdim. Hem Athena Kulübesi olarak yine zekamızı konuşturmuştuk hem de bizim için oldukça eğlenceli olan bir şeyi gerçekleştirirken bir yandan da temizlikten kurtulmuştuk. Bu makineyi icat etmek şu ana kadar kulübe olarak yaptığımız en iyi şeydi. Makine sadece bizim temizlikten kurtulmamızı sağlamamış aynı zamanda kardeşler olarak daha da yakınlaşmamıza aracı olmuştu. Uzun zamandır kulübede esen soğuk rüzgarlar şimdi yerini gür kahkahalara, eğlenceli sohbetlere bırakmıştı. Bu hiçbir kardeşimizin hayır diyemeyeceği bir olaydı. Biz rahat koltuklarımızda oturup keyfimize bakarken biri, daha doğrusu bir şey bizim yerimiz temizliği yapıyordu. Bunu daha önceden akıl etseymişiz diye düşünürken şimdilik sadece anın tadını çıkarıyorduk. Mutfakta Lucy ile beraber hazırladığımız basit bir atıştırmalık öğünden sonra her ne kadar müthiş bir makine hazırlamış olsak da asla tam olarak paçayı sıyıramadığımız temizlik konusu gelmişti aklıma. Robotumuz ortak salonda komudunu verdiğimiz görevleri yerine getirirken biz burada karnımızı doyurmuş, oldukça serinletici içeceklerle beraber de rahatlamıştık. Ama temizlik sadece robota bırakırsak bitecek gibi de değildi. Her ne kadar bunu yapmaktan nefret etsem de yine anın tadını kaçırarak “Öyleyse, mutfağı temizlemeye gönüllü olan var mı ?” diye sordum. Tam herkesin bana yuhalamaya başlayacağını düşünürken Lucy de destek çıkarak “Tabii ki diğerleri de boş durmayacak ve odalarını temizleyecekler.” demişti. Kardeşlerim şaşırdığım bir şekilde hiçbir itiraz etmeden temizlik yapma fikrini kabullenmişlerdi. Hatta Helen ve Will mutfağı temizleme görevine aday olarak diğer kardeşlerimizi de teşvik etmiş olmuşlardı. Herkes kendi odasına doğru dağılırken robotumuz kulübemizin ortak salonunda temizlik yapmaya devam ediyordu. Mekanik bir varlığı bu kadar sevebileceğim aklıma bile gelmezdi halbuki. Odamın kapısını ürkekçe açarak içeri girdiğimdi ilk izlenimim o kadar da kötü olmamıştı. Yatağım sabah kalkar kalkmaz topladığım için topluydu, çalışma masamın üzerinde normalden farklı olarak hiç kitap yoktu. İçeriye doğru birkaç adım daha attığımda her ne kadar toplu olsa da çarşaflarımı değiştirmek zorunda olduğum için yatağımı dağıtacağımın farkına vardım. Elimi destek almak istercesine masamın üzerine koyarken terlemiş avuç içime yapışan tozları fark etmemek imkansızdı. Tüm keyfim kaçmışçasına ellerimi birbirine sürterek temizlerken işe bir yerden başlamam gerektiğine karar vererek temizlik malzemelerini almak üzere banyoya doğru ilerledim. Çamaşır suyu, toz alma bezi gibi temizlik araç gereçlerinin bulunduğu ufak dolabın kapağını açarken ürettiğimiz bu robotun beni temizlik konusunda daha da isteksizleştirdiğini hissettim. Kendime gelmek istercesine silkinirken dolaptan aldığım temizlik ilaçları ve bezle odama geri dönmek üzere banyodan çıktım. Kucağımda tuttuğum malzemeleri çalışma masamın üzerine bıraktıktan sonra toplama işine yatağımın çarşaf ve nevresim takımını değiştirmekle başladım. Giysi dolabımın üst rafındaki çarşaf takımlarından kararsızca bir tanesini seçmeye çalışırken sonunda odamın açık yeşil duvarlarıyla müthiş bir şekilde kombine olan buz mavisi nevresim takımımı aldım. Eski çarşaflarımı çıkarıp banyodaki kirli sepetine attıktan sonra yenilerini takmaya başladım. Sürekli eğilip kalkmaktan terlemeye başladığımı hissederken oldukça sıkılmış olduğumun da iyice farkına varıyordum. Temizlik gerçekten lanet edilesi bir şeydi ve o robota acıyordum. Yatağımı hallettikten sonra hızlıca yerleri süpürdüm ve banyodan aldığım viledayla oldukça tozlanmış olan parkelerimi silmeye başladım. Limon kokulu deterjan kokusunu tüm parkelerimin üzerine yaydıktan sonra derin bir nefes alarak kendimi yatağıma bıraktım. Odamın temizliğinin büyük bir kısmı bitmişti. Geriye kalan tek şey; toz alma işlemiydi. Yine oflayarak yerimden kalkarken masamın üzerine bıraktığım bezi ıslatmak üzere tekrar banyoya doğru yürümeye başladım. Odama döndüğümde hafifçe ıslattığım bez ile çalışma masamı silmeye koyuldum. Bir yandan toz almak için kullanılan bir çeşit deterjanı masama sıkarken diğer yandan da elimdeki nemli bezle siliyordum. Büyük uğraş ve sıkıntıdan sonra bu işkence de bitmişti. Odamdan tam çıkacakken kapı eşiğinden tekrar odama döndüm ve gönül rahatlığıyla kapıyı kapattım. Ortak salonda konuşan kardeşlerimizin yanına doğru giderken içimde büyük bir rahatlık vardı. Temizlik hiç olmadığı kadar erken bitecekti ve bu tüm kardeşler için inanılmaz bir şeydi. Bunu duyan diğer melezle büyük ihtimalle bize imrenecekti, hatta kıskanacaklarına ve zekamıza söylemediklerini bırakmayacaklarına emindim. Keyifle kendimi koltuğa bırakırken ''İşler bitmek üzere!'' diye sevinçle haykırdım. Helen da bana katılırmışçasına gülümsüyordu. Oturduğum koltukta iyice yayılırken Lucy ortak salondan içeri girdi. Tedirgin bir sesle ''Teklemeler arttı. Artık kapasak mı?'' diye sordu. Bunun düşüncesini bile kabullenmek istemiyordum. Mızmız bir çocuk gibi çıkan sesimle ''Saçmalama Lucy! Arada yapacaktır ilk kez çalışıyor. Zamanla düzelecektir. Hem işler bitmek üzere, az bir işten zarar gelmez.'' dedim. Helen da benim haklı olduğuma katılan sözlerle bana arka çıkarken Lucy'yi robotu kapatmama konusunda ikna etmiş gibi duruyorduk. Ortak salonda kardeşlerimizle beraber oturup sohbet yaparken makinemiz temizliği yapmaya devam ediyordu. Sohbetimiz sırasında Helen'ın robotumuza bir isim koyduğunu bile öğrenmiştim; Robotena. Bu ad oldukça hoşuma gitmişti. İçimden aptalca olduğunu bildiğim halde robotumuza teşekkür ederken bir temizlikten neredeyse yırtıldığıma hala inanamıyordum. Evet belki yine terden sırılsıklam oluncaya kadar odamın temizliği ile uğraşmıştım. Ama bu ortak salonla ya da banyoyla uğraşacağım anlamına gelmiyordu. Nasıl olsa diğer yerleri Robotena hallediyordu. Muzurca gülümserken annemin Athena olmasına seviniyordum. Kim bilir diğer melezler nelerle uğraşıyorlardı? Her kulübe tıpkı bizim gibi denetlemede birinci olmak istiyordu. Bu oldukça gurur okşayan bir olaydı elbette ama sanırım bugüne kadar kimse bizim kadar az uğraşmamıştı. Sadece doğuştan gelen zekamızı kullanmış ve bir robot tasarlamıştık. Evet ne kadar düşünürsem düşüneyim bir robot tasarlamak kulübenin her tarafını temizlemekten daha kolaydı benim için. Sohbet sırasında kardeşimiz Dave birkaç kere daha salona gelerek makinenin arızalanmaya başladığıyla alakalı birkaç söz söylese de kimse buna aldırış etmiyordu. Herhalde Robotena'nın bozuluyor olması düşüncesi herkes için yeterince kötüydü. Bir sorun çıkmamasını umarken kulaklarımı çınlatan bir gürültü sorunun çokta çıktığını anlatmaya yetmişti. Yerimden sıçrayarak ''Bu gürültü de ne?'' diye bağırmıştım. Hareket halinde olan bu ses kaynağı bize daha da yaklaşıyormuş gibi hissederken sanırım herkes bunun Robotena'dan kaynaklı bir şey olduğunu anlamış gibiydi. 'Bir şey de ters gitmesin!' diye kendi kendime sitem ederken bunun bir işe yaramayacağını düşünerek sesin geldiği tarafa doğru ilerlemeye karar verdim. Tam banyoya doğru koridora çıkacakken buna engel olan Summer ''Robot bozulmuş durumda olmalı, şu an o bir temizlik robotundan çok mekanik kollu bir canavar!'' dedi. Kısa süre sonra onun haklı olduğuna karar vererek yerimde kalmayı tercih ettim. Herkes yerinden kalkarak ayağa dikilmişti. Gergin ve tedirgin bir şekilde gürültünün bitmesini beklerken daha doğrusu gürültünün bitmesini umarken kulaklarımızı tırmalayan o metal sesi bize daha da çok yaklaşıyor gibiydi. Ses iyice yaklaşıp ortak salonun kapısının eşiğinde beliren Robotena'yı görünce herkes neler olduğunu bildiği halde hayal kırıklığına uğramış gibi duruyordu. Seslerden zaten herkes makinenin bozulmuş olduğunu anlamış olmalıydı ama sanırım kimse bunu kabullenmek istemiyordu. Hiçkimse bir şey demeden kollarını sallayan robota doğru bakarken robotun iyice hızlanmaya başlamış olduğunu fark etmemek imkansızdı. Kollarını delirmiş gibi sallamaya başlayan Robotena artık kulübemizin temizliğini yapan dostumuz robot olmaktan çıkmıştı. Robotena ortak salonun içerisine doğru ilerlerken Will mızmız ve üzgün bir sesle bağırdı.''Ah hayır, olamaz! Her yeri makine yağı yaptı şimdi!'' dedi robotun arkasından akan siyah yağı göstererek. Bakalım başımıza daha ne kadar aksilikler gelecekti. Robotena son hızla Helen'la üzerimize doğru ilerlemeye devam ederken çok geç kalmış olsak bile robotun görüş alanından çıkmak amacıyla koşmaya başlamıştık. | |
| | | Summer Katherine Ramsey Athena'nın Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1643 Kayıt tarihi : 08/12/10
| Konu: Geri: Zekiyiz, Üretiriz, Temizleriz~15. Temizlik Denetlemesi Salı Tem. 12, 2011 1:25 am | |
|
Masamdaki kitaplardan birini daha kitaplığımdaki yerine yerleştirirken bir of çektim. Aslında bu her temizlikte yaptığım bir işti ancak nedense bugün temizlik yapmak diğer günlerden daha zor geliyordu bana. Belki de bunun nedeni şu an bu işi benim yerime yapacak başka bir ‘şeyin’ varlığından haberdar olmamdı. Bunu her ne kadar kendime unutturmaya çalışsam da pek başarılı olduğum söylenemezdi. Yine de odamı temizlemeye devam etmek zorundaydım. Önceden getirip masama bıraktığım bezi ve temizlik malzemelerini elime alarak odamın tozunu almaya başladım. Toz alma işi biter bitmez de elimdeki bezi banyoda bol suyla yıkadım ve üzerine sıktığım temizlik malzemesiyle camları silmeye koyuldum. Camlar için gerçekten uğraşmam gerekmişti çünkü üzerinde parmak izleri vardı ve onların tamamen yok olmasını sağlamak biraz zaman alan bir işti. Camlarla da işim bittiğinde elimdeki bezi yeniden yıkadım ve temiz bir şekilde malzeme dolabına geri götürerek onun yerine viledayı aldım. Odamdaki halıyı kaldırdım ve yerleri parıl parıl parıldayana dek güzelce sildim. Yerler kuruyana kadar penceremdeki rengi solmuş perdeleri çıkarttım ve kirli sepetine attım. Odamın tamamen temiz ve güzel göründüğüne ikna olduktan sonra kaldırdığım halıyı tekrar yere serdim. Odamdaki işimi sona erdirmenin verdiği keyifle odamı havalandırması için camı açtım ve kapımı kapatarak dışarı çıktım. Ortak salonumuza doğru yürürken icadımızın görevlerini itina ile yapıyor olmasını ve bir sorun çıkarmaktan uzak olmasını diledim. Kendimi diğer kardeşlerim gibi koltuğa attığımda zevkle gülümsüyordum çünkü içimde artık temizlik için daha az iş yapacak olmanın rahatlığı ve huzuru vardı. Konuşurken icadımızın adının Robotena olduğunu öğrenmiş ve bu isme cidden bayılmıştım. Böyle bir robota daha iyi bir isim bulunamazdı herhalde. Andy içeri neşeyle “İşler bitmek üzere !” diyerek girdiğinde yüzümdeki gülümseme daha da artmıştı. Ancak Lucy’nin “Teklemeler arttı. Artık kapasak mı?” sözü içime bir kurt düşürmeye yetmiş de artmıştı bile. Öyle ki Andrea’nın “Saçmalama Lucy! Arada yapacaktır ilk kez çalışıyor. Zamanla düzelecektir. Hem işler bitmek üzere, az bir işten zarar gelmez.” demesi bile beni içimdeki kuşku ve huzursuzluk duygusundan kurtaramamıştı. Tabii David’in de ara sıra ortak salona gelip kimsenin pek umursamamasına rağmen robotun teklemelerinin arttığı hakkındaki söylemleri de cabasıydı. Kimseyi tedirgin etmek istemediğimden dolayı fazla ses çıkartmadan ortak salondan uzaklaştım ve Robotena’nın tekleme seslerini takip ederek banyoya ulaştım. Lakin Robotena şu an yapması gereken işi yapmıyor, olduğu yerde homurdanıp duruyordu. Şüphelerimde haklı çıkmak şu durumda en son isteyeceğim şeydi ancak durum böyle giderse korktuğum başıma gelecek gibi görünüyordu. ‘Belki de Lucy haklıdır.’ diye düşündüm. ‘Robotena’nın da biraz dinlenmeye ihtiyacı var, değil mi ?’ Bu düşünceyle birlikte elimi Robotena’nın kapatma düğmesine doğru uzattım. Ancak tam o anda Robotena birden mekanik ellerini oldukça hızlı bir şekilde sallamaya, olduğu yerde dönmeye ve bunun gibi anlamsız hareketler yapmaya başladı. Yanına yaklaşamıyordum bile. Geri geri banyodan uzaklaşmaya hazırlanırken Robotena’nın neredeyse kulakları sağır eden gürültüsüyle yerimden sıçradım. Yüreğim ağzıma gelmişti resmen. Robotena daha fazla çıldırmadan önce bunu kardeşlerime haber vermek için banyodan hızlı bir şekilde çıktığımda karşımda Andy’yi buldum. Büyük ihtimalle o kulak çınlatan sesi o da duymuştu. Zaten o sesi duymamak için anca sağır olmak gerekti. Onun endişeyle dolmuş gözlerine baktım ve bir şey söylemesine fırsat vermeden “Robot bozulmuş durumda olmalı, şu an o bir temizlik robotundan çok mekanik kollu bir canavar !” diye haykırdım. Benim bu uyarım üzerine Andy ile salona geçtik. Lucy ve Helen da ayaklanmışlardı. Durumu onlara da olabildiğince anlattıktan sonra ortak salonu gergin bir bekleyiş sarmıştı.. Hepimizin içinden Robotena’nın bir an önce kendine gelmesi ve işine devam etmesini geçirdiğinden emindim. Çünkü Robotena’nın bozulması durumunda onu yapmak için verdiğimiz onca emek, çaba boşa gidecekti. Üstelik böyle işlevli bir makinenin bozulması demek; o eski, yorucu ve sıkıcı temizlik günlerine geri dönmek demekti. Eh, haliyle bunu hiçbirimiz istemiyorduk. Fakat şu anda Robotena, çığrından çıkmış bir halde banyoda dolanırken elimizden pek de bir şey gelmiyordu. Robotena’nın bize doğru yaklaşan gürültüsü gerginliğimizi doruklara çıkarıyordu ve sonunda Robotena ortak salonun girişinde göründü. Biraz öncekine göre çok daha hızlı hareket ediyordu. Kollarını öylesine hızlı bir şekilde sallıyordu ki onlara biraz daha bakarsam kusacakmışım gibi hissetmeme neden olmuşlardı. Robotena salondan içeri girip ortalıkta dolaşmaya başladığında Will’in hayal kırıklığı dolu bir sesle “Ah hayır, olamaz ! Her yeri makine yağı yaptı şimdi !” dediğini duydum. İşte bu çok, çok, çok kötü bir haberdi. Birincisi, Robotena’nın bozulma yolunda emin adımlarla ilerlediğini belirtiyordu, ki zaten Robotena zıvanadan çıkmış bir halde salonumuzun ortasında dolaşırken bunu anlamak zor değildi, ve ikincisi bu makine yağlarını temizlemek zorunda kalan kişiler bizler olacaktık. Will’in söylediği sözü yanlış duyduğumu umarak başımı yere eğdim ancak yerdeki siyah ve yapışkan görünümlü lekeler onun sözünü kanıtlar nitelikteydiler. Başımı yerden kaldırdığımda ise daha korkunç bir manzarayla karşılaştım. Robotena asla kesmediği hızıyla Andy ve Helen’a doğru gidiyordu ve aralarında fazla mesafe kaldığı söylenemezdi. Ben gözlerim fal taşı gibi açılmış, korkuyla olduğum yerde donakalmış haldeyken Helen ve Andy kendilerini son anda Robotena’dan kurtarmayı başarmışlardı. Ancak birazcık geç kalmaları durumunda Robotena’nın onların üzerine atlayacağına yemin edebilirdim. İlk başlarda doğru düzgün çalışan bir makine bir anda nasıl bu hale gelmişti hala aklım almıyordu. Yoksa bu Athena Kulübesi’nin kötü şans sorunu falan mı vardı ? Sanırım bunları düşünmeyi daha sonraya bırakmalıydım çünkü Robotena pek de yorulacağa ya da duracağa benzemiyordu. Salonun yarısından fazlası makine yağı olmuştu ve eğer Robotena daha fazla bu şekilde kulübenin içinde dolanmaya devam ederse kulübenin altı üstüne gelecek gibi görünüyordu çünkü Robotena yalnızca etrafı makine yağına bulamakla kalmıyor; ayrıca önüne çıkan her şeyi darmadağın ediyordu. Kulübedeki diğer tüm odaların salon gibi düzenden eser kalmamış ve makine yağıyla kirlenmiş bir şekilde olduğunu düşünmek bile beni çıldırtmaya yetiyordu. Üstelik tüm odaları daha yeni temizlemiş ve düzene sokmuşken ! “Bu makineyi hemen durdurmalıyız !” diye bağırdı Lucy. Bağırmıştı çünkü kulübede Robotena’nın kulak tırmalayan gürültüsünden başka hiçbir ses duyulmuyordu. Büyük ihtimalle dışarıdaki melezler kulübemizde neler olduğunu merak ediyorlardı. Lucy’nin söylediği cümle o an hepimizin aklından geçen tek şey olmalıydı. Robotena’yı durduramadığımız halde neler olacağını hayal dahi etmek istemiyordum. “Evet ama nasıl ?” diye haykırdı Dave de sesini duyurmak için. Nasıl ? İşte bu kesinlikle cevaplanması gereken bir soruydu. Hem de hemen ! Kendimi biraz olsun bulunduğum ortamdan soyutlamaya ve aklımı kullanmaya çalıştım. Ancak Robotena’nın çıkardığı sağır edici ses bunu imkansızlaştırdığı gibi başımın da inanılmaz bir şekilde zonklamasına neden oluyordu. Kısa bir süre sonra Helen’dan bir çözüm önerisi geldi. “O böylesine hızlı bir şekilde hareket ederken düğmesine ulaşıp kapatmamız pek mümkün değil. Gördüğünüz gibi zaten Robotena’nın yanına yaklaşamıyoruz bile. Belki de hepimiz duvarın önüne dizilirsek onun ilgisini çekebiliriz. Böylece o da bizim üzerimize doğru harekete geçer. Biz duvardan çekildiğimizdeyse, bum ! Robotena parçalara ayrılır.” Planın işe yarayıp yaramayacağından emin değildik ama denemeye değerdi. Aklımıza başka bir fikir gelmiyordu çünkü. Tam biz duvarın önündeki yerlerimizi alacakken Andy başka bir noktaya değindi. “Ne yani ? Bin bir uğraşla yaptığımız icadımız parçalara mı ayrılacak şimdi ?” dedi hüzün dolu bir sesle. O an o denli telaşlıydım ki bunu düşünmek aklıma bile gelmemişti. Ancak Andy’ye hak vermiyor değildim. Robotena başlarda sorunsuz bir şekilde çalışırken ve işlerimizi kolaylıkla hallederken her şey ne kadar da güzeldi. Şimdiki haliyle karşılaştırınca arada uçurumlar kadar fark olduğu inkar edilemezdi doğrusu. Hem Robotena’yı yapmak için kim bilir kaç uykusuz gece geçirmiş ve kendimizi kahvelerle ayık tutmaya çalışmıştık ? Dave Andy’yi teselli etmek istercesine “Bunu yapmayı biz de istemiyoruz, Andy. Ancak gördüğün gibi başka çaremiz yok. Bu planı denemezsek kulübemizde temizlik namına hiçbir şey kalmayacak.” Andy hala üzgün görünse de ikna olmuş gibiydi ve duvarın önünde o da yerini aldı. Şimdi geriye Robotena’nın ilgisini buraya, bulunduğumuz yere çekmek kalmıştı. Aslında bu o kadar da zor bir iş olmamıştı. Çıkarttığımız birkaç garip, çeşitli ses Robotena’nın ilgisini buraya çekmesine yetmişti ve şu anda son süratle üzerimize doğru geliyordu. Sesli bir şekilde yutkunarak kardeşlerimin ve benim doğru zamanda duvarın önünden çekilebilmemizi diledim. Birkaç saniye sonrasında ise, başarmıştık ! Bize doğru son sürat yol alan Robotena bizim duvarın önünden çekilmememizle duvara toslamış ve küçük bir patlama sesi eşliğinde parçaları etrafa dağılmıştı. Kablolarından çıkan birkaç kısık cızırtıdan sonra geriye siyah bir duman ve Robotena’nın bıraktığı göz ardı edilemeyecek izler kalmıştı. Hepimiz o büyük emeklerle oluşturduğumuz icadın yok olmasını izlerken yavaş ama sitem dolu bir sesle “Güzel başlayan her şey neden hep hüsranla son bulmak zorunda ?” diye söylendim. Çünkü her zaman bunun olmasından nefret ediyordum.
| |
| | | C. Scarlett Stanislaus Athena'nın Çocuğu/Zeka ve Strateji Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 717 Kayıt tarihi : 03/03/11
| Konu: Geri: Zekiyiz, Üretiriz, Temizleriz~15. Temizlik Denetlemesi Paz Tem. 17, 2011 10:01 am | |
| Üstüme baktım.Mor tişörtümle yırtık şortum vardı,düşündüğünüz gibi görevde tırtık pırtık olmuştu şortum.Gerçi tişörtüm de o kadar kirlenmişti ki...Ama bunları düşünmek istemiyordum şu an,yani temizliği.Derin bir nefes alıp gülümsedikten sonra kapıyı hızla ittirerek açıp "Özlendim mi?" diye haykırdım.Tüm kardeşlerim bana baktı.Yanıma toplanıp'Hoş geldin! Görevi başarıyla tamamlamana çok sevindim.' tarzı şeyler söylediler.Neyse ki görevim tam zamanın da bitmişti diye düşündüm(!),çünkü o anda kardeşlerimin kulübeyi temizlemek üzere olduğunu gördüm.Bu yüzden hayal kırıklıklarıyla dolu bir an yaşadım.Ama sadece bir anlıktı.Çünkü tam o sırada bir kaç ay önce başlamış fakat bitirmeye pek vakit bulamadığımız projemizi,robotumuzu tamamlanmış bir şekilde gördüm.Sevinç çığlığı attım.Tüm kardeşlerim gülmeye başladı.David yanıma gelip "Sakin ol ikiz,korkmanı gerektirecek bir şey yok." dedi.Ona 'Çok gıcıksın'manasında baktım.Gerçi görev esnasında onu bir daha göremeyeceğimi düşündüren anlar olmuştu fakat bunu ona belli etme gibi bir niyetim yoktu.Amaç mızmızlanmak,burada ikiz ilişkisi söz konusu sonuçta.Ardından kardeşlerim,ve de robot iş başına döndü.Ben de belli etmez bir şekilde yavaşça odama gittim.Biraz uykuya,uyumasam bile dinlenmeye ihtiyacım vardı.Temizlik yapmaya da niyetim pek yoktu zaten.Dolabımı açıp Winnie The Pooh'lu pijamalarımı çıkarıp yatağımın üstüne koydum.Ardından da üstümü çıkardım.Pijamalarımı giydikten sonra elimdeki kirli kıyafetleri kapımın önüne fırlattım.Banyoyu daha sonra,temizlik bitince yapacaktım.Geri döndüm ve yatağıma uzandım.Tam gözümü kapadığım anda bir "Böö!" sesiyle yerimden fırladım.Görevden yeni gelmiş birine böyle bir saygısızlığı anca ikizim yapardı zaten.Neyse ki her zaman iki yastıkla uyurdum.Hemen kafamı kaldırıp yastığı alıp Dave'in kafasına fırlattıp.İnledi.Zafer gülüşümü takındım.Ardından tekrar yattım.Pikemi omzuma kadar çektim.Dave bu sefer de omuzlarımdan tutup beni sarsmaya başladı.Hışımla onu iterek ayağa kalktım."Ne var,ne ne?!" diye bağırdım gözlerinin içine bakarak.Ellerini 'Ben suçsuzum'manasında havaya kaldırıp "Emir lider hanımdan,herkesin temizliğe katılması şart." dedi Winnie'li pijamalarımı süzerek.Kıs kıs güldü.Sonra da odamdan sallana sallana dışarı çıktı.Oflaya poflaya yine dolabıma doğru yürüdüm.Dolabın kapağını açıp eşofman takımımı giydim.Yerden yastığımı alıp kapının önüne fırlattıp.Dave'e değmiş bir şeyin üstüne yatmak istemiyordum açıkçası.Ardından diğer yastığımı kabartım pikemi yastığı da örtecek şekilde çektim.Sonra da boynu'm' bükük bir halde salona geçtim.O anda bugün olan ikinci hayal kırıklığımı yaşadım.Robotena(adını böyle koymuşlar,Summ söyledi) bozulmuştu.Oflayarak kızgın bakışımı takındıktan sonra kendimi koltuğa fırlatıp mızmızlanmaya başladım.Neden bu böyle? tarzından sorularla kendi canımı sıktım.Üstelik Robotena'nın bozulduğu yetmezmiş gibi bir de her yer makine yağı ile kaplanmıştı.Anlayacağınız kulübe gerçekten de pislenmişti.Uzun bir temizlik günü olacaktı.Bir kez daha ofladım ve ellerimden güç alarak koltuktan kalkıp salonda volta atmaya başladım.Yürümekten de oturmaktan sıkıldığım kadar sıkılınca mutfağa geçtim.Buzdolabını açıp soğuk bir su aldım.'Fondip' yaptıktan sonra tekrar salona geçtim ve kulübede yaşananlara genel bir bakış atmaya başladım.
- Spoiler:
kısa olduğu için üzgünüm,tekrar yazacağım zaten...
| |
| | | Lucianna Fackrell Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Mesaj Sayısı : 4356 Kayıt tarihi : 22/08/10
| Konu: Geri: Zekiyiz, Üretiriz, Temizleriz~15. Temizlik Denetlemesi Ptsi Ağus. 01, 2011 5:02 am | |
| Derin bir nefes aldıktan sonra, böyle şoklar üzerine olaya el koyması gereken kişinin ben olduğum gerçeğini anımsayarak ellerimi çırptım ve ''Pekala kardeşler. Bu kötü, hatta kötünün de ötesinde bir fiyaskoydu. Ne yazık ki ne kadar bilge olsak da henüz zaman makinesini keşfedemedik yani, olanları geri almak gibi bir şansımız yok. Şimdi yapmamız gereken iş, her zamankinin iki misli olacak ve normalde sahip olduğumuz zamanın sadece yarısına sahibiz. En azından güne güzel başladık ve önümüzdeki birkaç zorlu saat boyunca, tek tesellimiz bu olacak." dedim. Hala RoboTena'dan geriye kalanlara hüzünlü bakışlar atmakta olan Andy'nin yanına gidip elimi omzuna koydum ve ''Ayrıca, bu ayın temizliğini kendimiz hallettikten sonra pes etmeyip bu icattaki sorunun kaynağını bulacak ve çok çalışmamız gerekse de onu tekrar yapacağız." diye ekledim. Sözlerim Andy'yi az da olsa teselli etmiş gibiydi fakat hala robotumuzu çalışır hale getirebilmek için harcadığı günlerini ve gecelerini düşündüğünden emindim. Ah, düşündüğünü biliyordum; Yaşadığım şok yüzünden zihin kalkanlarını bir kenara bırakmıştım ve tüm kardeşlerimin naklen beyin yayınlarına konuk olmaktaydım. Elbette bunu hiçbir zaman yapmadığım gibi yine onlara çaktırmayacaktım çünkü bu haneye tecavüz işini bana katı bir şekilde yasaklamışlardı. Onlara hak veriyordum doğrusu; Ben olsam, ben de aklımdan geçenlerin bir başkası tarafından öğrenilmesine şiddetle karşı çıkardım. ''İşe koyulmalı ve bu andan sonra artık bir saniye bile kaybetmemeliyiz. İlk olarak hep birlikte salonun icabına bakalım çünkü burası bir kişinin altından kalkabilmesi için fazla harabe olmuş durumda. Ardından herkes bir günde ikinci defa olarak odalarını temizlemeye gider." dedim. Son sözlerimi söylerken sesim hüsrana uğramış ve sinirli çıkmıştı ama bunun için kimsenin beni suçlayabileceğini sanmıyordum. Artık kulübeye ilk geldiğinde temizliği asmaya çalışmış olan Tina'nın düşünceleri bile, burayı tekrar yaşanacak bir hale getirme aşkıyla dolmuştu. Helen elini çenesine koyup kısa bir hesap yaptıktan sonra ''Will, sen gidip kamp marketinden bej rengi boya alsan iyi olacak. Duvarlar perişan olmuş durumda. Bu arada camı kırılmış şu Athena portresini kimsenin bulamayacağı bir yere kaldıralım ve sanat zanaat sınıfından bize yeni bir tanesini yapmalarını isteyelim." dedi. Tablo... Kulübede geçirdiğim on beş yıl boyunca, ilk kez kırılmıştı. Nedense annemizin resmini o halde görmek benim gibi taş kalpli birini bile üzmüştü. RoboTena... Onu böyle güzel bir işlevle onurlandırmamıza rağmen bizi yakmıştı. Kaşlarımı çatarak bu patlamaya neyin sebep olabileceğini düşündüğüm sırada, hiçbir şey bulamadığımı fark ettim. Planları diğer tüm kardeşlerim gibi ben de detaylıca incelemiştim ve bu tarz bir kazanın yaşanma ihtimalini sıfıra indirgeyecek pek çok yöntem bulmuştuk. Benim sinirle robotu incelemekte olduğumu fark eden diğer kardeşler de yavaş yavaş tıpkı benim gibi olayın nedenini çözmeye yoğunlaşmıştı. Will'in ''Pekala, ben boya almaya gidiyorum. Siz de robotu düşünmeyi bir kenara bırakın ve temizliğe başlayın." demesi üzerine tekrar içinde bulunduğumuz ana dönmeyi başardım. Herkes kendi arasında görev dağılımını yaptıktan sonra mutfağımıza gidip en büyük boy çöp poşetlerinden aldım ve salona geri dönerek robottan arta kalan ve bir daha asla kullanamayacağımız parçaları içine doldurmaya başladım. Arada işe yarayabilecek durumda minik vidalar veya başka ıvır zıvırlar buldukça mutlu oluyor, sonra bunların hiçbir fayda sağlamayacı fikrine kapılıp sinirleniyordum. Aklım hala robotun bu hale nasıl gelebildiği sorusundaydı. RoboTena'ya ilk denemesini yaptırdığımız camlar, şimdi makine yağına ve ise bulanmıştı. Şimdi elinde bezle orayı tekrar eski haline getirmeye çalışan kişi David'ti. Dudaklarımı bükerek bu motivasyon ve bu hızla gidersek kulübeyi bir sonraki ayın temizliğine kadar bile adam edemeyeceğimizi fark ettim. Aynı anda tam da benimle aynı şeyi düşünmekte olan Summ ise, benim aklıma gelmeyen bir şey düşünerek silmekte olduğu vitrin camını bir kenara bıraktı ve koşarak odasına gitti. Geri döndüğünde elinde minik radyosu duruyordu. Radyoyu açıp frekansı Gırgır Fm'e ayarladı ve biz komik konuşmalar ve arada çalan popüler şarkılar ile psikolojik olarak biraz iyileşmeyi başardık. Yaptığı iş bitince makine kalıntılarını toparlamak için yardımıma gelen Summ'a ''Sen Athena çocukları arasında bile tam bir dehasın." dedim. Sözlerim üzerine mutlu olan kardeşim ise bana sessizce teşekkür ettikten sonra, ''Andy robot için hepimizden çok üzüldü. Şu da bir gerçek ki RoboTena'ya en fazla emeği o harcamıştı." dedi. Özenle yerleri silmekte olan Tina yanımızdan geçerken Andy'nin duymaması için fısıltıyla "O halde onu mutlu edecek bir şeyler yapmaya ne dersiniz?" diye sordu ve ardından yanımızdan uzaklaşmadan önce göz kırptı. Bir süre düşündükten sonra özenle hazırlanmış tatlı bir pastanın her zaman Andy'nin keyfini yerine getirebildiği sonucuna vardım. Summer da benimle aynı görüşe sahipti. ''Şu işleri bir an önce bitirelim ve ardından Andy için güzel bir pasta hazırlayalım. Ufak bir kutlama belki neşesini yerine getirebilir." dediğinde sözlerini onaylamak için başımı salladım ve gülümsedim. Athena kulübesi, belki de tarihinde ilk defa bu kadar berbat bir hale gelmişti ama neyse ki bu benim gözlerimi yaşartmaya yetmiyordu. Burada, bu temizliği tek başıma değil, kardeşlerimle yapıyordum. Her zaman olduğu gibi, yine böyle topluca bir şeyler yaptığımız için aklıma Sere geldi. Bir göreve çıkmıştı ve kendisinden uzun süredir haber alamıyorduk. Onu düşündüğümde yutkunmakta bile zorlandığımı hissediyordum. On üç yaşında kampa ilk geldiğimde, Sere benim ilk kardeşim olmuştu. Elbette tüm kardeşlerimi ayrı ayrı çok fazla seviyordum ama Sere, geçmişimde en eskilere dayanmış olan isimdi. Şimdi onsuz geçen bu günlerin hepsinde, kulübede bir eksiklik olduğunu seziyordum. Neyse ki bu karamsar düşüncelerimle baş başa kalacak pek fırsatım olmuyordu. Helen, Summ, Andy, Tina ve Dave başta olmak üzere, her zaman yanımda olan kardeşlerim vardı. Ah, 28 yaşında ve çocuk sahibi olmuş bekar bir kadın için yalnız olmadığını hissetmek, gerçekten paha biçilemez bir duyguydu. Kulübenin kapısı açıldı ve Will elinde boya kutularıyla içeri girdi. Burnunu kırıştırarak bir süre duraksadıktan sonra boyaları yere bırakarak Dave'in silmeyi yeni bitirmiş olduğu camı sonuna kadar açtı. Kısa bir duraksamanın ardından, mutfağa gitti. Bir dakika geçmeden oradan çıktığında, yaptığı şeyin oradaki camları da açmak olduğunu kavradık. Bununla yetinemeyeceğini belli eden rahatsız bakışlar atmasının ardından, bu sefer de çalışma odasına gitti. Ben onu takip etmeyi bıraktığımda büyük ihtimalle tek tek tüm odaların camlarını açmakla meşguldü. O anda kafama dank etti; Biz buraları tekrar pırıl pırıl bir hale getirsek ve hatta duvarları bile tekrar boyasak, bu patlamanın kalıntısı olan iğrenç koku peşimizi bırakmayacaktı. Üç şişe oda spreyi ile içeriyi nefes alınamayacak bir hale soksak dahi, RoboTena'nın hayaleti peşimizi bırakmayacaktı!
| |
| | | Anastasia Ivanov Athena'nın Çocuğu
Mesaj Sayısı : 127 Kayıt tarihi : 15/07/11
| Konu: Geri: Zekiyiz, Üretiriz, Temizleriz~15. Temizlik Denetlemesi Ptsi Ağus. 01, 2011 12:27 pm | |
| İri yeşil gözlerini hafifçe araladı. Başı fena halde ağrıyordu. Yatağında hızla doğrulup, önce üstünü başını kontrol edip, ardından bulunduğu odada göz gezdirdi. Daha önce görmediği bir ortamda gibiydi. Zihnini zorladığında, Athena Kulübesi'nde olduğunu fark etti. Yeşilin tonlarıyla döşenmiş odası, şimdilik bomboştu. Birkaç parça kıyafet dışında hiçbir eşya getirmemişti ki ! Hoş, getirecek pek eşyası olduğu da söylenemezdi. Yeniden hafıza kaybı yaşamadığı için sevinmişti. Aslında hala geçmişiyle ilgili hiçbir şeyden haberi yoktu, Savaş ve Bilgelik Tanrıçası Athena'nın kızı olması hariç. Önceki gece, yine Klein Corporation için çalıştığı zamanlardan birindeydi. Long Island civarında arama yapıyorlardı, şirketin deneylerine malzeme olacak kişileri aramak için. Evet, bu normal birisi için korkunç gelebilirdi fakat Anastasia yıllardır duyguları alınmış bir biçimde yaşıyordu. Tek bildiği, yakalamak, öldürmek ve katletmekti adeta. Klein şirketi ona bunları öğretmişti. Bomboş hafızasında yer eden tek şey, öldürdüğü varlıklardı. Varlıklar, evet. Sadece insanlar değil, yeryüzünde buldukları sürülerce canlıyla deney yapıyorlardı. Anastasia'nın bildiklerini başkaları bilse, bunu çoktan açık ederlerdi. Fakat Anastasia'nın durumu bambaşkaydı. Klein şirketinden önce bir hayatı yoktu, olsa bile o bunu hatırlamıyordu. Geçmişine dair tek hatırladığı, bembeyaz bir dört duvar arasında vücudunun her yerine bağlanmış kablolarla uyanışıydı. Onun doğuşu gibiydi bu, daha öncesi silinmişti hayatında. Klein şirketinin hafızasını silip onun için yarattığı yepyeni hayatta gördüğü ilk şey, soğuk laboratuvar duvarlarıydı. İşte, böyle bir hayatta anlam verdiği hiçbir şey olmamıştı. Sadece işini yapıyordu, günden güne aldığı kimyasallarla güçlenip daha ölümcül birisi oluyordu. Dün geceye kadar tabii.. Long Island civarındayken, ara sokaklardan birinde bir şekilde bayılmıştı. Gözlerini açtığında, girişinde Melez Kampı yazısı bulunan, yeşilliklerle dolu kocaman bir yerdeydi. Yanındaysa sonradan satir olduğunu öğrendiği yarı keçi yarı insan görünümündeki mitolojik varlık bulunuyordu. Anastasia'nın varlığından çok geç haberleri olmuştu, aslında bu zamana kadar bir melezin yaşayabileceği tuhaf şeyleri yaşamamış değildi. Bazen karşısına tuhaf yaratıklar çıkıyordu fakat o bunlara Klein şirketinin yaptığı korkunç deneyler sayesinde alışmıştı, mitolojik varlıklar olduklarını bilmeden, düşünmeden öldürüyordu onları. Anastasia'nın varlığını bir şekilde keşfedip, onu takip etmesi için bir satir göndermişlerdi. Ve satir kampın yakınlarındayken Anastasia'yı yakalayıp, getirmişti. Onu bayıltmak zorunda kalmıştı, zira Anastasia'nın duyguları ve hisleri yoktu. Bu yüzden öldürücü olabilirdi. Eh, bir de Athena'nın kızı olduğunu düşünürseniz, onu en güvenli baygın olarak getirebilirdi. Burada kimse onun geçmişini bilmiyordu, hoş, henüz kamp görevlileri dışında kimseyle konuşmamıştı. Kulübesindekilerle bile tanışmamıştı. Başını ovalayarak yerinden kalktı. Tam lavaboya gidecekken, içerden bazı gürültüler duydu. Yüzünü buruşturdu. Ne olabilirdi bu gürültüler ? Kaba bir şekilde salonun ortasına daldı. Ortalık, savaş yeri gibiydi. Diğer kardeşlerinden görebildiği kadarıyla, yerde metal parçacıkları duruyordu. Etrafta temizlik malzemeleriyle karışık yanık metal kokusu hissediliyordu. Herkes hararetle bir iş yapıyordu. Kimisi yerleri temizliyor, kimisi pencereleri parlatıyordu. Fakat o metal parçaları ortada öylece duruyordu. ''Burada neler oluyor ?'' En ufak bir çekinme olmadan, kimseye günaydın bile demeden sert bir şekilde hesap sormuştu. Yapısı böyleydi onun, duyguları da hisleri de yıllar öncesinden yok olmuştu. Daha doğrusu, alınmıştı. Fakat tek bir gerçek vardı ki, o da hislerinin hiçbir şekilde geri gelemeyeceğiydi. Bunun için pek uğraştığı da söylenemezdi elbet. ''Kulübeye hoşgeldin, Anastasia.'' Beklemediği bu sıcak tavır, irkilmesine neden olmuştu. Birisi ilk defa ona kullanılacak ölümcül bir eşyaymış gibi davranmıyordu. Fakat, bu onun duygusuzluğunu ve tavırlarını değiştirmeyecekti. ''Hoşbulduk.'' Gözlerini ortada duran parçalanmış metal parçasına dikerek, büyülenmiş gibi ona doğru ilerlemeye başladı. Etraftaki hiçbir sesi duymaz olmuştu. Gözleri tamamen ona odaklanmıştı. Şimdi ayaklarının dibindeydi işte. Bir anda, zihninde sonu gelmez düşünceler dolanmaya başladı. Bunların her biri, karşısında duran şeyin ne olduğunu anlamasına yetmişti. Ne zaman, kimin yaptığından tutun bütün fonksiyonlarına kadar anlamıştı karşısındaki parçalanmış makineyi. Neden bozulduğunu da. Birisi kullanırken zayıf taraflarından birine dikkat etmemişti, ve o zayıf parça da makinenin tümünün bozulmasına neden olmuştu. Bu kadar şeyi tek bakışta nasıl görebildiğini hala anlamamıştı Anastasia. Gözleri faltaşı gibi açılarak, geri geri gitmeye başladı. Arkasına döndüğünde, kardeşlerinin ona bir deliymiş gibi baktıklarını fark etti. Ağzından dökülen sözcükleri durduramıyordu. Sanki az önce tek bakışta makinenin herşeyini çözdüren güç, bu sefer onu konuşturuyordu. ''Makinenin zayıf tarafı tabanı. Oraya fazla baskı uygulamışsınız. Ah, bir tek o tarafa dikkat edemediniz mi ? Her neyse, sanırım bunu çözebilirim. Makinenin parçalarını birleştirip tekrar geri getiremem, fakat bir dahaki sefere daha iyisini yapabilirim.'' Durup, derin bir nefes aldı. Herkes şaşırmış bir şekilde ona bakıyordu. Ona beklenmedik sıcak bir karşılama yapan kardeşi, yanına geldi. Şimdi dikkatle ona bakmaya başlamıştı. Bir anda onun gelmişini geçmişini görmüştü. Adı, Lucianna'ydı. Kulübenin lideriydi. 28 yaşındaydı. Ve bundan fazlasını öğrenmişti Anastasia. Şimdiyse, ona hem şaşırmış bir ifadeyle hem de sıcak bir gülümsemeyle bakıyordu Lucianna. ''Anastasia, biraz konuşalım istersen.'' Tavırlarından dolayı etrafta oluşan gerginlik, Lucianna'nın bunu söylemesine sebep olmuştu. Birisiyle yalnız konuşmak o an için yapılacak en uygun şeydi. Anastasia son derece tepkisiz ve ruhsuz bir şekilde Lucianna'nın ardından ilerliyordu. En sonunda, Anastasia'nın odasına vardılar. İçeri hızla girdikten sonra kapıyı usulca kapatmıştı kardeşi Lucianna. Bomboş odasını biraz inceledi. ''Eşyaların nerede Anastasia ?'' Bir robot gibi cevap verdi Anastasia, kısa ve özdü. ''Fazla eşyam yok.'' Buz gibi bir sesle söylemişti bunu. Fakat, kardeşi hala ondan umudunu kaybetmemiş gibi sevgiyle bakmaya devam ediyordu. Bir süre öylece kaldılar. Ardından, Lucianna kendine gelip, onunla konuşmaya başladı. ''O makineyi bir bakışta nasıl çözdün, şaşırdım doğrusu. Bu, çok özel bir şey. Yeteneğin olabilir Anastasia, bununla ilgilenmelisin bence. Ah, kendimi tanıtmadım tabii. Ben Lucianna, Lucianna Fackrell. Kulübe liderinizim. Ne zaman bir sorunun olursa, bana gelmeni istiyorum. Bugün temizlik günümüz, fakat yeni olduğun için bu seferlik fazla bir şey istemeyeceğim senden. Odan zaten düzenli, sanki kimse yaşamamış gibi..'' Dikkatle onu dinliyordu Anastasia. Komut verilmesine alışmıştı, fakat bu Klein şirketinde ona verilen emirlerden bir hayli yumuşaktı. ''Senden istediğim, makinenin parçalarını toplaman ve onu malzemelerin bulunduğu yere koyman. O makineyle ilgilenip, düzeltmeni istiyorum doğrusu. Bu zor bir iş, berbat kokular yayıyor etrafa. Ve parçaları çok keskin. Fakat sen bu işi becerirsin, kardeşim.'' Anastasia, son duyduğu kelimenin ardından olduğu yerde kalakalmıştı. Kardeşim mi ? Ona bu kadar sıcak yaklaşan kimse olmamıştı hayatında. İlk defa katletmek değil, bir şeyi düzeltmek için emir almıştı. Melez Kampı gerçekten ilginç bir yerdi. Başıyla anladığını işaret ederek, ruhsuz ve hızlı adımlarıyla odasından çıkıp malzemelerin bulunduğu yere gitti. İlk andan itibaren nerede, ne yapacağını belirlemiş gibiydi. Büyükçe boş bir karton kutu alıp, makinenin olduğu yere doğru ilerledi. Metal parçalarını bir hışımla toplarken, ucu sivri yerlerden dolayı en ufak bir acı bile duymuyordu. Hisleri yoktu ki onun. Birkaç dakikaya kalmadan, olağanüstü bir hızla parçaları toplayıp kutuya yerleştirmişti. Kardeşlerinin bazılarının şaşkın bakışları arasında odasına gitti. Hızla kapıdan içeri girip, kutuyu yere bıraktı. Çalışma masasının oraya geçip, yeşil sandalyesine oturdu. Kutunun içinden tek tek metal parçalarını topluyor ve onlara iyice odaklanıyordu. Bir süre öylece bunları yapmaya devam etti. Çok geçmeden, metal parçalarını birleştirmeye başladı. İlahi güç, o anda gelmişti işte. Makinenin parçalarını hızla birleştiriyor, onu yeniden ortaya çıkarıyordu. Bütün bunları yaparken yine bomboş bakışlarıyla duruyordu. Gözlerine baksanız, o makineyi yeniden ortaya çıkaranın o olduğunu anlayamazdınız. Yarım saatin ardından, ellerini ovuşturarak ayağa kalktı. Karşısında duran makineye baktı, ilk yapıldığı gibiydi. Sadece birkaç yeri kir tutmuştu, o kadar. Tepkisizce makineyi yerden alıp, salona taşıdı. ''RoboTena artık eskisi gibi. Sadece tabanına dikkat edin, o kadar. Hassas bölge orası.'' Sanki az önce yaptıkları çok normalmiş gibi, makineyi sakince yere bırakıp tekrar odasına yöneldi. Ardından başlayan merak dolu fısıltıları duymadan, bomboş odasının kapısını kapattı. Her zamanki gibi hissizdi, bir robot misali görevini tamamlamış ve yine hiçbir şey hissetmiyordu. Yatağına yavaşça oturdu ve gözlerini bir noktaya dikip, düşünmeye başladı. O, neden herkesten farklıydı ? Geçmişi neden yoktu ? Doğum gününü bile bilmiyordu. Hayatının başlangıcı o soğuk laboratuvarda uyandığı güne aitti. Ötesini zihnini zorlasa bile göremiyor, geçmişindeki sır perdesini aralayamıyordu. Derin bir iç çekerek, yatağına uzandı. Düşünceleri o seferlik zihninden uzaklaştırmaktı tek istediği.. | |
| | | Alexandra Bethany Daniels Afrodit'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1854 Kayıt tarihi : 05/09/10
| Konu: Geri: Zekiyiz, Üretiriz, Temizleriz~15. Temizlik Denetlemesi C.tesi Ağus. 06, 2011 3:22 am | |
|
En son Alexandra Bethany Daniels tarafından C.tesi Ağus. 06, 2011 3:35 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Lucianna Fackrell Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Mesaj Sayısı : 4356 Kayıt tarihi : 22/08/10
| Konu: Geri: Zekiyiz, Üretiriz, Temizleriz~15. Temizlik Denetlemesi C.tesi Ağus. 06, 2011 3:24 am | |
| Kendimi yeni kardeşimiz Anastasia'nın yaptığı tuhaf girişi düşünmekten alamıyordum çünkü onun zihninin içini net bir şekilde görebilmiştim. Nasıl bir tepki vereceğini bilmediğimden, bunu ona söylememiştim fakat yaşadıkları, annemize karşı duyduğum öfkeyi resmen korlamıştı. Bir tanrıçanın, hem de Bilgelik Tanrıçası'nın kızı, nasıl olur da böyle zor bir hayatı yaşamaya mahkum tutulurdu?! Yeni kardeşimin başına gelenler beni fazlasıyla sinirlendirmişti ama burada, Athena kulübesinde, diğer kardeşlerimizin de yardımıyla ona hislerini ve duygularını tekrar kazandırabileceğimizden emindim. Bugün kafama asıl takılan şey, Anastasia'nın bir bakışı ile makinenin bozulmasının nedenini anlayabilmiş olmasıydı. Zihnine girdiğimde, benim kim olduğum bilgisine de sihirli bir şekilde ulaşabildiğini görmüştüm. Bu kesinlikle büyük bir özel gücün varlığının sinyaliydi. Bu devredeki hemen hemen tüm kardeşlerimin özel güçleri oluyordu ve bu duruma artık alışmıştım fakat yeni kardeşimizin mahareti, belki de buradaki herkesi geçebilecek cinstendi. Onun kişiliği hakkında fazlasıyla bilgi sahibi olduğum için kendisine RoboTena'nın parçalarını toplama ve onu onarma görevini vermiştim. Biz salonumuzu yaşanabilir bir hale getirmeye çalışırken, o da beni şoka uğratarak görevini tamamlamış ve robotumuzu tamir edilmiş halde tekrar getirmişti. ''RoboTena artık eskisi gibi. Sadece tabanına dikkat edin, o kadar. Hassas bölge orası.'' demesi üzerine, tekrar eski düşüncelerime dalmıştım. Kulübede kalan ve projelere katkıda bulunmuş olan tüm kardeşle, tabanındaki sorunu zaten biliyordu. Bu kişilere ben de dahildim. Tabanı güçlendirmenin bir yolunu bulamadığımız için, çareyi birkaç fazladan önlem almakta bulmuştuk. Kusursuz değildi; Evet. Fakat bilinçli kullandığımız zaman arıza çıkarmasını önlemiştik. Robotu ilk çalıştırdığımız andan itibaren de bozulana kadar, hep bilinçli bir şekilde kullanmış ve tabanına yüklenmemiştik. Anastasia, birinin tabanına fazla yüklendiğini söylediğinde aklıma birinin bunu özellikle yapmış olması ihtimali gelmişti. Hiçbir kardeşimin böyle bir şey yapmayacağından emindim, zaten hepsinin zihinlerini okuduğum için de hiçbirinin yapmadığını biliyordum. Çoğunun kafası şu anda Anastasia'nın bahsettiği taban problemine takılmıştı. Aldığımız önlemler sayesinde kesinlikle çok büyük bir yüklenme olmadan, böyle bir bozulma söz konusu olamazdı. Karşılaşabileceğimiz en büyük problemin RoboTena'nın çipinin yanması olacağını düşünüyorduk. Çipinin yanması da etrafa zarar vermeyecekti, sadece RoboTena çalışmasını sürdüremeyecek duruma gelecekti, o kadar. Ama robotumuz resmen kafayı yemiş, etrafa dehşet saçmış, bizi öldürmeye çalışmış ve en sonunda havaya uçup kulübemizi mahvetmişti. Bunlar bana elektronik bir aletin yapabileceklerinin fazlasıymış gibi görülmüştü. Robotu yapmakta yardım aldığımız tek kulübe, Hephaistos kulübesiydi. Onlarla da hiçbir zaman fazla bir rekabet içinde olmamıştık. Aramızda bir çeşit çıkar ilişkisi mevcuttu. İki kulübe geçmişten beri birbirlerine teknolojik projelerde yardım ederdi çünkü ikisi de üretkendi. Apollon veya başka bir kulübeden bu iş için rüşvet almış olmaları ihtimali kafamı bulandırıyordu. Pekala, doğru şeyler teklif edildiği müddetçe Hephaistos çocukları böyle bir işe dahil olabilirlerdi. Yalnız, bu birkaç yetenekli melezi aşacak bir hasar gibiydi. Onlar yapmış olsa, makine ilk çalışmaya başladığında bu problemle karşılaşmamız gerekirdi. Ama RoboTena'nın delirmesi, birkaç saati kapsayan bir olaydı. Kardeşlerimizden hiçbiri yapmadığına göre, işin içinde kimin parmağı olabilirdi ki? Sonuç olarak, daha önce temizliklerimizde bize zorluk çıkaran tek kulübe Apollon olmuştu ve dehalık eseri olan bir robotu bozmak için onlar Hephaistos veya Athena çocukları kadar yeterli değillerdi. Kaşlarımı çatarak bir süre düşündükten sonra, belki yeni kardeşimiz Anastasia'nın daha fazlası hakkında bilgi edinebileceğini düşündüm ve odasına dönmüş olan kardeşime ''Anastasia! Bir bakabilir misin?" diye bağırdım. Bu sırada salonda bulunan herkes, tekrar yapılmış olan robotun başında, onu çalıştırıp çalıştırmamak konusunda bir fikre varmaya uğraşıyordu. Andy'nin ''Yapabileceğimiz başka bir şey yok. Çok vakit kaybettik ve robotun verdiği hasarlar, anca onun tamir edebileceği türden şeyler." sözleri üzerine ben de RoboTena'yı tekrar çalıştırma fikrini mantıklı bulmuştum. Yine de... Sorunun dışarıdan kaynaklandığından emin olmadan önce bu riske tekrar giremeyeceğimden emindim. Hem, bozulan ve tekrar tamir edilen bir makine her zaman ilk çalıştırıldığı halinden daha fazla risk teşkil ederdi. Bu tüm iyi tamircilerin bildiği bir şeydi, burası da her şeyi bilenlerin yaşadığı Athena kulübesiydi. Herkesin işe önyargılı bakmasının ana nedeni de buydu. Odasından gelen Anastasia ''Efendim?" dediğinde, herkesin dikkati ikimize yöneldi. ''Senden öğrenmek istediğim birkaç şey var. Birinin makinenin tabanına fazla yüklenmiş olduğunu söylemiştin. O kişi kimdi? Bunu öğrenmem lazım. Bu çok önemli." dedim. Başını onaylıyormuş gibi sallayan Anastasia, dikkatini tekrar az önce tamir ettiği RoboTena'ya verdi ve bir süre odaklandı. Sonra hayalkırıklığıyla başını sallayıp ''Normalde görebilmem lazımdı ama kimin yaptığını bilemiyorum." cevabını verdi. Kardeşimin zihninden geçirdiği düşünceleri, ben de yüksek sesle tekrar ettim. ''Sanki ilahi bir güç, işe müdahele etmiş gibi... İlahi bir güç. Bir tanrı veya tanrıça." dedim. Herkesin kafasındaki ampul bir anda yanınca, Summer hızla ilerleyerek salonun tam ortasına vardı ve kafasını tavana doğru kaldırarak ''Sen! Her kimsen şu anda bizi izlediğini biliyorum. Derhal, ortaya çık! Yoksa senin için hiç iyi olmaz!" diye bağırdı. O sırada yakaladığım yeni bir düşünce sinyalinden, kiminle karşı karşıya olduğumuzu anlamıştım. Gözlerimi rahatsız olmuş bir şekilde Summer'ınkilere diktim ve ''Şey. Sanırım o bizim yapacağımız kötülüklerin biraz daha üstünde." dedim. Tüm kulübe bana merakla bakarken ben de bakışlarımı en sevdiğimiz eski püskü koltuğa dikerek ''Merhaba Erebus. Artık şu görünmezliğine bir son verebilirsin." dedim. Şimdi karşımda yavaş yavaş bulanık bir halenin içinde seçilmeye başlayan korkunç bir tanrı ile, şaşkınlıktan gözleri fal taşı gibi açılmış kardeşler topluluğu vardı. Ben? O sırada tek düşündüğüm şey denetlemeye ne yaparsak yapalım yetişemeyeceğimizdi. David'i karmaşadan istifade bir kenara çektim ve ''Bize yardımcı olacak ilahi güçlere ihtiyacımız var. Temizliği yetiştirebilmek için, bir küçük tanrı falan bulmalıyız." dedim. Kardeşim anladığını belirtmek istercesine başını salladı ve ''Tamam Lucy. Birilerini bulmaya çalışacağım." cevabını verdi. Nedense bir anda rahatlamıştım. Şimdi ilgilenmemiz gereken daha önemli bir mesele var gibiydi. Helen, iki elini de beline dayayarak korkunç bir cesaret örneği sergiledi ve sanki üç yaşındaki bir çocuğu azarlıyormuşçasına bir ses tonu ile ''Evet Erebus. Seni dinliyoruz. Bu saçmalığı neden yaptın?" diye sordu. Ayağıyla tutturduğu sinirli ritim, ortamın gerginliğine rağmen sırıtmamı sağlamıştı.
| |
| | | Helen Grace Burton Athena'nın Çocuğu/Mitoloji Tarihi Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 366 Kayıt tarihi : 23/10/10
| Konu: Geri: Zekiyiz, Üretiriz, Temizleriz~15. Temizlik Denetlemesi C.tesi Ağus. 06, 2011 9:41 am | |
| ''Evet Erebus. Seni dinliyoruz. Bu saçmalığı neden yaptın?" O kadar sinirliydim ki Erebus'u o an gırtlaklayabilirdim. Tanrım! Bu ne kadar pişkin bir tanrıydı böyle! Adam -tanrı- resmen (5. Cadde'deki Armani veya Prada'dan bulabileceğiniz, son derece kaliteli) smokinlerle geziyordu. Ne tür bir zevki var anlam verebilmiş değilim. Eski koltuğun üzerinde belirdiğinde yüzünde şımarık bir gülümseme vardı. Sanırım ona kızma cesaretini bu ifadeden almış olmalıydım. Çünkü bizimle savaşmaya değil kesinlikle eğlenmeye gelmişti. Ve ben de ona tam istediğini vermiştim. Gözlerini kısarak bana baktı ve gülümsedi. Gülümseyince yüzüne karanlık bir ifade oturdu. Yine de korkunç görünmüyordu. Hatta çekici olduğunu bile söyleyebilirdim. Fazlasıyla çekici! ''Sana da merhaba Helen! Ne kadar hoş bir karşılama!'' Sesi gırtlaktan geliyordu ve fısıltı gibiydi. Sesinin etkileyici olduğunu söyleyemem ama tınısı tüylerimi diken diken etmeye yetmişti. Kendimi ele vermeden söze devam ettim. ''Karanlıkların tanrısının yeni eğlencesi bizler mi olduk? Ne büyük bir şeref.'' Alaycı bir ton ekleyerek sustum. Erebus bacağını diğerinin üzerine attı ve kulübeye göz gezdirdi, ''Evet Athena'nın insan melezleri her zaman ilgi alanıma girmiştir.'' Melezler derken eklediği iğrenme tonunu neredeyse midemde hissettim. Lucy durumu toparlamak için söze girerek, ''Tanrı Erebus, gerçekten bizimle uğraşma sebebinizi öğrenebilir miyiz? Helen'ın da kastettiği buydu.'' Erebus gözlerini benden ayırmadan, ''Gece aşkına Lucy, senin Athena melezlerinin en zekisi olduğunu sanırdım! Sizinle uğraştığımı düşünecek kadar aptal olmanı beklemiyordum!'' Sonunda benden yana kafasını çevirdi ve rahat bir nefes alabildim. Lucy'e dalga geçerek bakıyordu. Andy ve Summer'in yanımda sinirle gerildiklerini hissedebiliyordum. ''Robotumuzu bozmanız bizimle uğraştığınız anlamına geliyor. Eğlenmeniz mi demeliydim yoksa?'' Lucy sukünetle cevap verdi. Kardeşimin bu yanına imreniyordum. Asla onun gibi ifademi koruyamazdım, kimse koruyamazdı! Lucy'de biz de olmayan çok şey vardı. Erebus ayağa kalktı ve Lucy'nin yanına iki adım da ilerledi. Kulağına eğildi ve bizimde duyabileceğimiz şekilde, ''Evet Lucianna, çok doğru bildin. Sadece eğleniyoruz diyelim.'' Aman tanrım bu hayatımda gördüğüm en piskopat tanrıydı! Kesinlikle bizimle şu bol gerilimli Hollywood filmlerindeki sapık katiller gibi oyun oynuyordu. Bu nasıl bir şeydi böyle! Yeni gelen kardeş Anastasia aniden sessizliği böldü. ''Ne istiyorsun açıkca söyle Erebus!'' Erebus hızla arkasına döndü. Anastasia'yı zevkle gülerek süzdü. ''İşte beklediğim melez de geldi. Burada olmamamın sebebini biliyor olmalısın hayatım! Açıkla onlara!'' Erebus'un ağzından dökülenlerle hepimiz donup kaldık. Andy, ''Bu kızda bir şeyler olduğunu biliyordum!'' diye tısladı. Erebus gür bir kahkaha atarak, eliyle Andy'i işaret etti. ''Bingo! Andrea, devam et lütfen, düşüncelerini bizimle paylaş.'' Andy'e çaresizce bakarken Summer'da onu engellemek istercesine kolundan tuttu. Kesinlikle bir şey söylememeliydi, Erebus'a bakışlarında bir tuhaflık vardı çünkü. Bu da tahmin ettiğim gibi Andy'nin çoktan Erebus'un etkisi altına girmiş olduğunun elle tutulur tarafıydı. Lucy'e birşeyler yapması için baktım ama Andy çoktan tuzağa düşüp konuşmaya başlamıştı. ''Geldiğinden beri onda bir tuhaflık var. Başından beri hissediyorum. Tüm bu olan bitenlerle onun alakası olduğunu biliyordum.'' Erebus, Andy'nın sözlerinden memnun olduğunu ikinci bir kahkahayla belli etti. Anastasia Andy'nin sözleriyle yıkılmış gibi görünmüyordu. Ama şaşırmıştı ve şimdi de yüzünde nefret dolu bir ifade belirmişti. Ama nefretinin Andy'e olduğunu sanmıyordum. ''Erebus benden ne istiyorsun? Söyle gitsin, daha fazla oyunun anlamı yok.'' Erebus yüzünü asarak Anastasia'ya doğru yöneldi, ''Yapma Anastasia, asıl şimdi eğlenmeye başlamıştım.'' Anastasia gözlerinin içine baktı ve sonunda Erebus'u pes ettirdi. Bunu başka bir tanrı veya tanrıçaya yapmış olsa, çoktan ölmüştü. Fakat başından beri Erebus'un burada bizimle eğlenmek için uğraştığını biliyorduk. Erebus teslim olmuş gibi bir ifadeyle, ''Pekala, şimdi bir bakalım neden burdayım? Hah, evet, şimdi hatırladım!'' Kafasının üzerinde ampül yanmış gibi bir edayla Anastasia'ya döndü. ''Seni öldürmek isteyen biri var güzelim.'' İkinci bir şoku geçirmek üzereyken, Lucy yine sakinliğini koruyarak, ''Bizi öldürmek isteyen çok kişi var. Yarısı Olimpostan, yarısı Tartaros'tan. Hangisinden söz ediyorsun, açık konuş.'' Erebus elleri ceplerinde Lucy'e döndü, ''İkisinden de söz etmiyorum. Kamptaki birinden, tıpkı sizin gibi zavallı bir melezden bahsediyorum.'' Sinsice gülümsedi. Summer ciddiyetle, ''Böyle bir şey mümkün değil. Burda düşmanlıklar olur, ama hiçbir tanrı ya da tanrıçanın çocuğu bir diğerinin çocuğunu öldürmeye cesaret edemez. Çünkü bu diğerinin de sonu olur. Kısasa kısas.'' Ona katılarak başımı salladım. ''Durum bu Erebus yalan söyleme ve gerçeği anlat. Eğer geçerli bir bahanen yoksa da lütfen burayı terket. Devam etmemiz gereken bir temizlik var.'' dedim. Erebus bana döndü. Yüzünde yine o pislik ifade vardı. Dibime kadar geldi. Ve elini uzatıp yanağımı okşamaya başladı. Ne yaptığını algılamaya çalışarak hareket etmeden bekledim. Her an boğazıma yapışmasından korkuyordum ki elini çekti ve parmağındaki motor yağını gördüm. Elimi uzatıp yanağımı tuttuğumda RoboTena'nın sıçrattığı motor yağlarının yanağıma gelmiş olduğunu anladım. Parmaklarıyla oynadığı yağı göstererek, ''Bunun sebebinin ne olduğunu sanıyorsunuz?'' dedi. Ben şaşkınlıkla olayı kavramaya çalışırken Summer, ''Peki sen bunu nereden biliyorsun?'' Bu ilk bakışta saçma bir soruydu. Tanrılar herşeyi görüp, duyarlardı. Bilmedikleri bir şey yoktu. Ama Summer'ın tabi ki kastettiği bu değildi. ''Çünkü zeki Athena kızı, bu melez benimle bir anlaşma yaptı. Kendi pis işleri karşılığında bana verdiği bir şey var.'' Yüzünde görüp görebileceğiniz en pislik, sapıkça bir gülümseme belirdi. O an tam anlamıyla neler olduğu detayına vardık. Midem ağzıma gelmişti. Erebus pislik gülümsemesiyle devam etti, ''Tabi siz melezlere söyleyeceğim bir şey değil bu. Her neyse, anlaşmamız karşılığında ben de sizin meşhur 'RoboTena'nızı' kontrolden çıkardım.'' Elini önemli bir şey değildi tarzında salladı. ''Zavallı Anastasia, eğer ben sana acımasaydım şu an çoktan ölmüştün.'' Gevrek bir kahkaka attı. Anastasia iğrenerek Erebus'a baktı. ''Peki neden vazgeçtin?'' dedi buz gibi bir sesle. Erebus çıkacak gibi kapıya yönelmişti ki Anastasia'nın sorusuyla durdu. Omzunun arkasından bakarak, ''Anlaşmamızın buna değmeyeceğini düşündüm. Karşılığında ilgimi çekecek bir şey sunarsa o zaman belki tekrar düşünebilirim. Ne dersin hayatım?'' Kendimi ayakta zor tutuyorum. Tek kelimeyle iğrenç bir kişiliği vardı. Arkasını döndü ve kapıyı açarken, ''İyi akşamlar bayanlar. Sizinle vakit geçirmek çok eğlenceliydi.'' Kapıdan yürüyüp çıktı ve ardından yavaşca buharlaştı. Gidişinin etkisinden Andy'nin sesiyle kurtulduk. ''Neler oldu böyle? Kapıdan çıkan kimdi ve neden duruyoruz? Temizliğe neden devam etmediniz! Tanrım bilmem farkında mısınız akşam olmak üzere!'' | |
| | | Andrea Grace Harvey Athena'nın Çocuğu
Mesaj Sayısı : 609 Kayıt tarihi : 18/01/11
| Konu: Geri: Zekiyiz, Üretiriz, Temizleriz~15. Temizlik Denetlemesi C.tesi Ağus. 06, 2011 1:54 pm | |
| Ortak salona bir anda dalan garip kardeşimizden sonra bir anda koltukta beliren bir tanrı bir gün için kaldırabileceklerimden fazlaydı. Bunun üstüne o kadar uğraş verdiğimiz Robotena'nın bozulmuş olduğu gerçeğini de eklersek sabrımın sınırının son noktalarında olduğumu rahatlıkla söyleyebilirdim. Bugün yaşadıklarıma, daha doğrusu yaşadıklarımıza bakılırsa hiç de koca bir kulübeyi temizleme havasında değildik. Ne var ki Kader Tanrıçaları yine bize gülmeyecek gibiydi. Summer'ın tam yanında, Helen'ın biraz arkasında durmuş bu pişkin suratlı tanrıyı izliyordum. Her davranışından, her hareketinden tavan yapmış ego fışkırıyordu sanki. Kendisine olan güveni, daha doğrusu artık rahatsız edici bir boyuta gelmiş fazla güveni her halinden belli oluyordu. Karşımızda durmuş hepimizi tek tek süzerken öylesine nefret etmiştim ki ondan kendiliğinden sıktığım yumruğumu bile fark etmek birkaç dakikamı almıştı. Helen öne çıkarak koltuğa iyice yerleşmiş olan Tanrı Erebus'a meydan okurcasına konuşmaya başladığında tam da içimden geleni yaptığını düşünüyordum, ama bunu yapmak ne kadar doğru bir hamleydi orası tartışılırdı tabi. Helen üstünlük taslarcasına ''Evet Erebus. Seni dinliyoruz. Bu saçmalığı neden yaptın?" diye sorguya başladı. Helen'ın kararlı duruşu Erebus'u pek de etkilemiyor gibiydi anlaşılan. Erebus küstahça ''Sana da merhaba Helen! Ne kadar hoş bir karşılama!'' dedi kulak tırmalayan o derin sesiyle. Kollarımı kucağımda bağdaş yapmış Erebus'a sabitlediğim gözlerimle ne yaptığını izlerken sadece birkaç dakikalığına gördüğüm bu tanrıdan nasıl da tiksindiğimi hissettim bir anda. Karanlıklar Tanrısı'ndan başka ne bekleyebilirdim ki, bunu düşünmem bile hataydı. Helen bu aksi tanrıyı azarlarcasına konuşmaya devam ederken içimi kaplayan garip bir nefret duygusunu hissettim. Bir anda bulunduğum pozisyonu düzelttim ve Erebus'a dikkatle bakmaya devam ettim. Belki de o kadar kötü bir adam değildi ha, yani Karanlıklar Tanrısı neden kötü olsun ki? Çevremde Erebus'a nefretle bakan kardeşlerim bağrışıp duruyordu, ben ise kulağımı dolduran o ses topluluğunu duyuyor ama dediklerinden tek kelime dahi anlamıyordum. Odaklanmaya çalışıp ne dediklerini anlamaya başladığımda bu yeni ve bir meleze göre fazla ucube olan kardeşimiz Anastasia'nın sesini hissettim zihnimde. ''Ne istiyorsun açıkca söyle Erebus!'' diye bağırması kulaklarımda yankılanıyordu. Garip bir şekilde nefret dolu hissediyordum. Erebus en az bir tilki kadar sinsi görüntüsüyle sırıtırken ''İşte beklediğim melez de geldi. Burada olmamamın sebebini biliyor olmalısın hayatım! Açıkla onlara!'' dedi. Yaz gününde giydiği parlak smokini ve boynuna sıkıca kondurduğu siyah papyonuyla oldukça şık ve çekici duruyordu. Yana doğru taranmış saçları onu oldukça düzenli ve zeki biri gibi gösteriyordu. Belki de öyleydi, hayran olunası tüm özelliklere sahipti. Kısa bir süre önce ondan nefret etmiyor muydum ben? Hayır hayır, ondan nasıl nefret edebilirdim ki, bu yakışıklı ve zeki adam nefret edilebilecek biri değildi. Tapılması gereken biriydi. Ağzımdan çıkmasına engel olamadığım sözlerle bir anda haykırdım. ''Bu kızda bir şeyler olduğunu biliyordum!'' Suçlayıcı bir tonda çıkan sesim bir o kadar da nefret doluydu, tam istediğim gibi. İçimdeki karamsarlık duygusu tüm bedenimi ele geçirirken garip bir şekilde bundan haz alıyordum. Her şeye hükmedebilir, her şeyi yapabilirmişim gibi gelmesi normal miydi acaba? Erebus hayranlık uyandıran gülümsemesiyle ''Bingo! Andrea, devam et lütfen, düşüncelerini bizimle paylaş.'' diyerek parmağını bana doğru uzatmıştı. Ne demem gerektiğimi bilmiyordum ama buna gerek yoktu zaten, kelimeler kendiliğinden akıyordu ağzımdan. ''Geldiğinden beri onda bir tuhaflık var. Başından beri hissediyorum. Tüm bu olan bitenlerle onun alakası olduğunu biliyordum.'' diye devam ettim suçlamalarıma. Ne söylediğim umrumda değildi, Erebus ne isterse söylerdim! Ve sanırım o da bunu söylememi istiyordu. Onu memnun etmenin verdiği zevkle yüzümde yayılan sırıtmayı hissedebiliyordum. Sesler yine kulağımda boğuklaşmaya başladığından nerede olduğumun, kim olduğumun farkında bile değildim. Görüntüler, kulübemiz gözlerimin önünde boğuklaşmaya başladığında bayılacakmış gibi hissediyordum. Bedenim bir anda ağırlaşmaya başlamıştı sanki, bacaklarım beni taşımayacakmış gibi gevşediğinde kendime gelmek için başımı bir iki kere salladım. Görüntüler sonunda belirgin hale gelip kulağımda duyduğum boğukluklar keskinleştiğinde neler olduğunu anlamıyordum. Kulübenin kapısını çarparak giden bir adamı görmemle bir şeyleri kavramaya çalışıyordum. O adam da kimdi? Ve temizlik yapmamız gerekirken neden tüm kulübe olarak ortak salonumuzun orta yerinde dikilmiş bekliyorduk? Yaptıklarımıza, olanlara anlam veremeyerek içimi kemiren düşüncelerimi söze döktüm bir anda. ''Neler oldu böyle? Kapıdan çıkan kimdi ve neden duruyoruz? Temizliğe neden devam etmediniz! Tanrım bilmem farkında mısınız akşam olmak üzere!'' diye bağırdım elimde olmadan. Lucy olanların şaşkınlığını üzerinden atamamışcasına silkinirken ''Bu kızda bir şeyler olduğunu biliyordum mu, cidden mi Andy?'' diye suçlarcasına baktı bana. Helen olaya el atmaya çalışarak ''Onun bir suçu yok Lucy, Erebus'un hakimiyetine girmişti.'' dedi. Lucy dudağını bükerek ''Kusura bakma kardeşim, olduça gerildim de.'' dedi gözlerini titreterek. Ona beceriksizce gülümsemekten başka bir şey yapamadım çünkü neyden bahsettiklerini hala kavrayamıyordum. Erebus da kimdi? Zihnimi zorluyordum, neler olduğunu hatırlamaya çalışıyordum ama her şey o kadar silikti ki... En iyisi yeterince yorgun olduğunu hissettiğim beynimi zorlamayı keserek olanları kardeşlerime sormaktı. Birinin cevaplamasını umarak ''Iıı, eğer biri neler olduğunu anlatırsa bu akşamki yemekte tatlımı ona veririm! Yeter ki bir şeyler söyleyin artık!'' diye yakınırcasına haykırdım. Köşedeki koltuğa tünmüş olan Summer yerinden kalkarak ''Olan şu ki, aşağılık bir tanrı olan Erebus kulübemize gelerek bizimle resmen dalga geçti ve seni de etkisi altına aldı. Yani sadece kısa bir süreliğine. Daha sonra yetiştirmemiz gereken bir temizlik ve çok az bir zamanımız var. Üstüne üstlük büyük uğraşlar verdiğimiz robotumuz bozuldu ve tüm kulübemizi alt üst etti. Yeni kardeşimiz ise robotu nasıl olduğunu anlayamadığımız bir şekilde tamir etti ama şu an onu kullanmaya korkacak kadar aciz bir durumdayız. İşte olan bu!'' diyerek kendini tekrar koltuğa attı ve derin bir nefes aldı. Şaşkın şaşkın bir anda tüm duygularını boşaltmış olan Summer'a bakarken olanları yavaş yavaş hissetmeye başlamıştım. O pislik, megaloman ruhlu psikopatı çekici bulduğuma inanamıyordum! Hatta ona hayranlık duymuştum. Neler hissettiğimi hatırlamaya başladığımda Anastasia'yı ucube olarak düşündüğüm için kendimden utanmıştım. Ona bir özür borçlu olduğumu hissetmemek elimde değildi. Kendime inanamıyormuşcasına ''Biliyor musunuz, Erebus'un etkisindeyken onun harika biri olduğunu düşünüyordum. Ah, kendimden nasıl nefret ettim bilemezsiniz.'' dedim beceriksiz bir sırıtmayla. Kardeşlerim alaycı bir şekilde kıkırdarken Anastasia'ya yöneldim ve ''Bu arada kardeşim, senin bir ucube olduğunu düşünmüştüm. Yani aslında Erebus'un hakimiyetindeydim ama yine de suçlu hissettim. Sen kesinlikle bir ucube değilsin. Ve bilmeni isterim ki o robot benim için bir robottan çok daha fazla şey ifade ediyordu, yani teşekkür ederim.'' dedim. Anastasia şaşkın bakışlarıyla bana bakmaya devam ediyordu. Bana aynı tavırla cevap vermeyeceği her halinden belliydi. Ama biz onu bu haliyle de kabullenebilirdik. Hem Athena çocuklarının arasındaki bu derin sevginin ona da bulaşacağından adım gibi emindim. Anastasia talmin ettiğim şekilde en başından olduğu gibi duygusuz bir şekilde ''Tabi, ne demek.'' dedi sertçe. Yine de ona karşı yüzümde oluşan gülümsemeyi silemiyordum. Bir gün gelecek o da kamptan ayrıldığımda çok özlediğim kardeşlerimden olacaktı. Buna tüm kalbimle inanıyordum. Oluşan sessizliği ve boşluğu bozmak istercesine atıldı Lucy: ''Kardeşler bitirmemiz gereken bir temizlik var, biliyorum bunu hatırlamaktan bile nefret ediyorsunuz ama denetlemeye belki son bir buçuk saatimiz, şanslıysak iki saat. Yine de olduğundan 2 kat daha hızlı olmalıyız, iş bölümü yapalım. Ya da riske girerek Robotena'yı tekrar kullanmayı deneyelim. Evet Robotena'dan yana olanlar kimler?'' Robotena'yı tekrar kullanmak fikri bile beni rahatlatıyordu adeta, onca işi yapacağımızı düşünmek beni öylesine bunaltmıştı ki şu an Robotena tanrılar tarafından gönderilmiş bir mucizeden başka bir şey değil gibiydi. Herkesin havada belirmiş olan elleri bu konuda yalnız olmadığımı belirtiyordu. Lucy kararsız gözlerle havadaki ellere bakarken ''Aslında emin değilim yani Robotena bir daha bozulursa diye korkmuyorum de-'' diye lafına devam ediyordu ki kulübe kapısından içeri dalan Dave heyecanla haykırdı. ''İşte aradığımız kişiyi buldum! Bart.'' Herkes şaşkın şaşkın ona bakıyordu. Dave kafası karışmış bir şekilde ellerini saçlarının arasında gezdirirken ''Sanırım biraz geç kaldım. Erebus ortalıkta yok.'' dedi mazlum çıkan ses tonuyla. Helen onu onaylarcasına başını sallarken ''Evet biraz öyle oldu.'' dedi alaycı gülümsemesiyle. Dikkatim Dave'in yanında getirdiği küçük tanrıya kaymışken onu bu olayda nasıl kullanacağımızı düşünüyordum. Kendimi biraz çıkarcı gibi hissetsem de şu an öyle olmam gerekiyordu. Meraklı bir şekilde ''Selam Bart, özel yeteneğin falan neydi senin?'' diye sordum hafif laubali olan tavrımla. Bart bunu neden sorduğumu anlamamış gibi görünse de dudak bükerek cevap verdi ''Zamanda yolculuk fasa fiso.'' dedi. Ben düşüncelere dalmış ''Hmm...'' diye mırıldanırken Lucy atıldı. ''Eğer zamanda yolculuk yapabiliyorsa, Robotena'nın bozulup bozulmayacağını da görebilir değil mi?'' Gözlerinden okunan umut ışığı benimle birlikte tüm kardeşlerimi de heyecanlandırmıştı. Tabi bu kısa süren umut Bart'ın hayal kırıcı bir şekilde ''Üzgünüm yeteneğimi böyle bir şey için kullanmam yanlış olur.'' demesiyle sonlanmıştı. Herkes başını eğmiş ve tüm heyecanını kaybetmiş bir şekilde sessizliğe bürünürken Dave yılmamış gibi duruyordu. ''Sadece bir kerelik. Hem bu küçümsediğin gibi bir olay değil, belki de dünya ırkına çok yararlı olabilecek bir icat söz konusu burada!'' Dave haksız da sayılmazdı, bu icat bize sadece temizlikte işe yarayacak olan basit bir araç değildi belki de bu insanlığın en büyük yapıtlarından biri olacaktı. Hepimiz Bart'ın ağzından çıkacak tek bir kelimeye bakarken heyecanımız hat safhadaydı.
| |
| | | Bart Banner Küçük Tanrı
Mesaj Sayısı : 139 Kayıt tarihi : 24/02/11
| Konu: Geri: Zekiyiz, Üretiriz, Temizleriz~15. Temizlik Denetlemesi C.tesi Ağus. 06, 2011 2:54 pm | |
| 79 yılında Pompeii'deydim. O felaket anını izlemek istiyordum. Beş dakika sonra Pompeii'deki herkes ölecek ve yanardağın ne olduğu öğrenilecekti. Herkesin ölmesi tabii ki kötü bir olaydı ama bu tarih için gerekliydi ve asla değiştiremezdim ben bunu. Ve olmuştu Vezüv patlamış ve tüm yaşam son buluyordu. Ben ise bana zarar veremeyeceği bir yerdeydim. Birden bazı sesler duymaya başladım. Benim adımı söylüyordu. "Bart, Bart Banner yardımın lazım." diyordu. Tamam birileri bana bu şekilde ulaşabilirdi ama kim benden yardım isterdi ki. Bunu öğrenmem gerekliydi. Hemen olduğum yerden kalktım ve bana seslenen kişinin zamanına doğru ışınlandım. Adam beni gördüğüne şaşırmış görünüyordu ama ışınlanabileceğimi akıl etmiş olmalıydı. Bu çocuğu hatırlıyordum. 10 yıl önce ikizinin hayatını kurtarmıştım oradan hatırlıyordum. Ama neden beni çağırmıştı hala bunu öğrenememiştim. Sanki fazla koşmuş gibiydi. Bende o sıra etrafıma bakınmaya başladım. Burası ormanlık bir alandı ve daha önce buraya gelmiştim. Olamaz tekrar şu melez kampı denen yerdeydim. Buradan nefret ediyordum hiç bana göre bir yer değildi. Ayrıca Kheiron saolsun onun yüzünden ceza almıştım. Çocuğun konuşmayacağını anlayınca ”Sanırım David’di adın. Bana bak melez ne istediğini çabuk söyle bir yığın işim var.” dedim. Korkmuş gibi göründü ama hemen bu duygu geçti ve konuşmaya başladı. ”Erebus, Tanrı Erebus şu an Athena kulübesinde.” dedi. Bundan banane demek istedim ama diyemezdim çünkü o adam karanlığın tanrısıydı. Orada bir kişiye zarar verip geleceği değiştirirse bunu düzeltmesi gereken ben olacaktım o yüzden şimdi düzeltsem daha iyi olurdu. ”Tamam öncelikle ne için burada olduğunu biliyormusun.” dedi. ”Fazla değil ama RoboTena’yı bozdu.” dedi. Bu çocuk ne diyordu böyle bu söz ettiği şey de neydi. ”Öncelikle RoboTena ne? Böyle bir şeyi hiç duymadım.” dedim. ”Bizim temizlikte kullandığımız bir robot.” dedi. ”Olamaz daha önemsiz bir şeyi bozamamış değimli.” diyerek dalga geçtim çocukla. ”İstediğin kadar dalga geç. Bana yardım et o bana yeter.” dedi. ”Pekala ama tüm kulübe bana borçlanacaksınız bunu bil.” dedim. Athena kulübesinin bana bir borcu olması çok iyi olurdu. Neşeli bir şekilde ”Tamam hadi gidelim.” dedi. yürümeye başlamıştı ki kolundan tutup kulübeye ışınlandık.
Kulübenin kapısını açıp içeri girdi David. ''İşte aradığımız kişiyi buldum! Bart.'' diyerek neşeli bir şekilde içeri atılmıştı ama ortalarda sadece melezler görünüyordu. Hiç tanrı yoktu burada. Yoksa beni kandırmayı mı denemişti. Buna cüret edemezdi kimse. ''Sanırım biraz geç kaldım. Erebus ortalıkta yok.'' dedi bu sefer hüzünlü bir şekilde söylüyordu. Gülmemek için kendimi zor tuttum. Aslında gülsemde olurdu ayrı bir konu. Bir kız konuşmaya başladı bu sefer. ''Evet biraz öyle oldu.'' dedi. Sonra bende içeri girdim ve başka bir kız beni görür görmez ''Selam Bart, özel yeteneğin falan neydi senin?'' dedi. O sıra etrafıma bakıyordum. ''Zamanda yolculuk fasa fiso.'' dedim. Baş ağrıtan bir meslek idi. Daha bunun ne olduğunu ben bile anlamadığımdan fasa fiso demişdim. O kız mırıldanırken başka bir kız konuşmaya başlamıştı. Hepsinin geleceği ve geçmişini öğrendiğimden adının Lucy olduğunu öğrendim. ''Eğer zamanda yolculuk yapabiliyorsa, Robotena'nın bozulup bozulmayacağını da görebilir değil mi?'' dedi. Bu kadar kolaymı ya bir makinenin bozulup bozulmayacağını söylemek. Aslında bu makinenin ne olduğunu daha görememiştim bile. Herkes umutlu bir şekilde bana bakıyordu. ''Üzgünüm yeteneğimi böyle bir şey için kullanmam yanlış olur.'' dedim ve tüm umutlarını yıktım çocukların. ''Sadece bir kerelik. Hem bu küçümsediğin gibi bir olay değil, belki de dünya ırkına çok yararlı olabilecek bir icat söz konusu burada!'' dedi. Bu bir deyişle ‘Bana söz verdin ve sözünden dönemezsin.’ Gibi bir şeydi ona göre. ”Pekala, şu aleti bana verin ve neyi var bir bakayım.” dedim. Hepsi buna sevinmişlerdi ve aleti bana verdiler. Bunu iyice görür görmez ne olduğunu anladım. Bu gelecekte yapılan bir şeydi bu zamanda yapılması olanaksızdı çünkü en önemli maddesi daha dünyada var olmadı. Bundan bir 30 yıl sonra icat olmalıydı bu alet. Sinirlenmiş durumdaydım ama sadece göstermelikti cevabı alabilmek için öyle yapmıştım. ”Bu şey erken teknoloji. Bunu nasıl yapabildiniz. Yapılmasına daha zaman vardı. Ve en önemli malzemesi olmadan nasıl yaptınız. Bu RoboTena’yı size kim verdi çabuk söyleyin. Ve sen sanırım adın Lucy. Zihnimi okumaya çalışırsan buna pişman olursun. Emin ol.” dedim. Son sözlerimin nedeni ne düşündüğümü öğrenmesini istememdi. Demin tehdit ettiğim kız konuşmaya başladı. ”Kimse vermedi. Kendimiz yaptık. Ne olduğunu bilmiyorduk.” dedi. ”Lucy doğru söylüyor kendimiz yaptık.” dedi. İcatlarına iyice bakınca doğru söylediklerini anlamıştım. Bu biraz farklı bir modeli olduğundan o önemli olan malzeme olmadan da çalışabilirdi ama kesinlikle bir hata verirdi. ”Tamam size inanıyorum ama bir malzemesi eksik hemde en önemlisi. O olmadan bozulması normal. Ayrıca anladığım kadarıyla Erebus’da bozmuş icadınızı. Bu daha yeni yapılmış. Ve o malzeme olmadan 5 ay çalışabilir sadece.” dedim. Diğerlerinin konuşmasını bekledim.- Spoiler:
Umarım olmuştur. Sabahın beşinde aklıma pek bir şey gelmedi.
| |
| | | Summer Katherine Ramsey Athena'nın Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1643 Kayıt tarihi : 08/12/10
| Konu: Geri: Zekiyiz, Üretiriz, Temizleriz~15. Temizlik Denetlemesi C.tesi Ağus. 06, 2011 3:54 pm | |
|
Öfkeli ve tükenmiş. Evet, şu an tam olarak bu şekilde hissediyordum. Öncelikle; her tarafını ayrı ayrı, özenle temizlememiz gereken bir kulübemiz vardı -ki kulübenin şu anki hali bunu başarmamızın aylar süreceğine delalet ediyordu.- ve Erebus adında kendini beğenmiş bir Tanrı tarafından eğlence öğesi durumuna düşürülmüştük. Bu durumdayken daha farklı bir şekilde hissetmem imkansız olurdu zaten. Bugün ne kadar da harika(!) geçiyordu. 'Daha neler göreceğiz acaba?' diye aklımdan geçirmeden edemedim. Düşüncelerimle bu şekilde boğuşurken Andrea'nın o tanıdık sesini duydum. Bu bile beni bir nebze olsun rahatlatmaya yetmişti çünkü onun kendine geldiğinin belirtisiydi. Erebus'un etkisi altındayken yeni gelen kardeşimiz Anastasia'ya bazı suçlayıcı ithamlarda bulunan kardeşimizin şu anda eski, nazik, hoşgörülü haline döndüğünü bilmek güzeldi. "Neler oldu böyle ? Kapıdan çıkan kimdi ve neden duruyoruz ? Temizliğe neden devam etmediniz ? Tanrım bilmem farkında mısınız akşam olmak üzere !" İlk başta Andy'nin eski haline dönmüş olmasının vermiş olduğu rahatlık duygusuyla söylediklerine pek dikkat etmemiştim ancak çok geçmeden onun haklı olduğunun farkına vardım. Evet, kesinlikle haklıydı. Melez Kampı'nda güneş, neredeyse batmak üzereydi ve kulübemiz şu an denetleme için hiç mi hiç hazır bir durumda bulunmuyordu. Hatta aksine kulübenin içi sanki denetleme için özel olarak dağıtılmış, her taraf makine yağı ve metal parçalarıyla kaplanmış gibi duruyordu. Eh, Athena Kulübesi'nde neler olup bittiğinden haberi olmayan bir kişi böyle düşünürdü büyük ihtimalle çünkü isteseniz de bir yerin bu kadar dağılmasına neden olamazdınız.
Lucy Andy'ye dönerek "Bu kızda bir şeyler olduğunu biliyordum mu, cidden mi Andy?" dediğinde açıkçası buna biraz şaşırmıştım ama Helen hemen olayı toparladı. "Onun bir suçu yok Lucy, Erebus'un hakimiyetine girmişti." "Kusura bakma kardeşim, olduça gerildim de." diye yanıt veren Lucy, cidden de solgun görünüyordu. Kulübedeki herkes gibi. Bugün her şey öylesine üst üste gelmişti ki, artık ara sıra gözlerimin karardığını ve dizlerimin bağının çözüldüğünü hissediyordum. Yine de güçlü olup buna dayanmak zorundaydım. Denetleme biz Athena Kulübesi için çok önemli bir unsurdu çünkü. Bunun mahvolmasına da izin vermeyecektim. Andy, "Iıı, eğer biri neler olduğunu anlatırsa bu akşamki yemekte tatlımı ona veririm! Yeter ki bir şeyler söyleyin artık !" dediğinde kendimi daha fazla tutamayarak içimde biriktirdiğim tüm duygu ve düşüncelerimi bir hışımla söyleyiverdim. "Olan şu ki, aşağılık bir tanrı olan Erebus kulübemize gelerek bizimle resmen dalga geçti ve seni de etkisi altına aldı. Yani sadece kısa bir süreliğine. Daha sonra yetiştirmemiz gereken bir temizlik ve çok az bir zamanımız var. Üstüne üstlük büyük uğraşlar verdiğimiz robotumuz bozuldu ve tüm kulübemizi alt üst etti. Yeni kardeşimiz ise robotu nasıl olduğunu anlayamadığımız bir şekilde tamir etti ama şu an onu kullanmaya korkacak kadar aciz bir durumdayız. İşte olan bu!" Bunları söyleyip içimi tamamen kardeşlerime boşalttığımda kendimi daha rahatlamış ve hafiflemiş hissediyordum. Belki de bu sayede artık güçlü durmam daha kolay olurdu. Andy'nin Erebus hakkındaki birkaç itirafından ve suçlamalarından dolayı Anastasia'dan özür dilemesinin ardından Lucy örnek bir lider özelliği göstererek hala içinde olduğumuz bir denetlemenin var olduğunu her ne kadar kendisi bile istemese de hatırlattı. "Kardeşler bitirmemiz gereken bir temizlik var, biliyorum bunu hatırlamaktan bile nefret ediyorsunuz ama denetlemeye belki son bir buçuk saatimiz, şanslıysak iki saat. Yine de olduğundan 2 kat daha hızlı olmalıyız, iş bölümü yapalım. Ya da riske girerek Robotena'yı tekrar kullanmayı deneyelim. Evet Robotena'dan yana olanlar kimler ?" Onun bu sorusu üzerine herkesin ellerini havaya kaldırması çok sürmemişti tabii. Kimse şu andan itibaren temizliği tek başımıza, Robotena'nın yardımı olmadan girişmeye yanaşmıyordu haklı olarak. Bu havada biriken eller üzerine Lucy tam bizlere Robotena hakkındaki şüphelerini anlatıyordu ki David yanında adamla içeri girdi. "İşte aradığımız kişiyi buldum ! Bart." Doğrusu David'in sözlerine pek bir anlam verememiştim. Kafam da karışmıştı üstelik. Dave'in durumu da benden farklı görünmüyordu. "Sanırım biraz geç kaldım. Erebus ortalıkta yok." Ah, konu oydu demek. Aslına bakılırsa onun ortalıklarda olmaması oldukça güzel bir şeydi. "Evet biraz öyle oldu." diye yanıt verdi Helen. Daha sonraki konuşmalara pek dikkat etmemiştim çünkü kulübenin temizliği için önce nereden, nasıl başlamamız gerektiğini düşünüyordum. Ta ki Bart özel gücünden bahsedene kadar. "Zamanda yolculuk fasa fiso." Gerçekten ilgi çekici ve... "Eğer zamanda yolculuk yapabiliyorsa, Robotena'nın bozulup bozulmayacağını da görebilir değil mi?" Evet, tam da bu işlevi görebilecek bir güçtü. Yani en azından ben böyle düşünüyordum. Ancak görünüşe göre maalesef Bart bu şekilde düşünmüyordu. "Üzgünüm yeteneğimi böyle bir şey için kullanmam yanlış olur." Ben daha hayal kırıklığına uğratıcı bir cevap alınamazdı herhalde diye düşünürken Dave biraz ısrardan zarar gelmeyeceğini düşünüyor gibiydi. "Sadece bir kerelik. Hem bu küçümsediğin gibi bir olay değil, belki de dünya ırkına çok yararlı olabilecek bir icat söz konusu burada !" Tek umudum, Bart'ın David'in söylediği bu sözleri dikkate alıp bize yardım etmeye karar vermesiydi. Sonuç olarak öyle de olmuş, Bart Dave'i dinleyip Robotena'ya bir göz atmaya karar vermişti. Sakın göz atmak deyince aklınıza birkaç dakika süren bir inceleme gelmesin çünkü bir küçük Tanrı olan Bart, bu işi neredeyse bir saniye içinde tamamlamıştı. "Bu şey erken teknoloji. Bunu nasıl yapabildiniz ? Yapılmasına daha zaman vardı. Ve en önemli malzemesi olmadan nasıl yaptınız ? Bu RoboTena’yı size kim verdi çabuk söyleyin. Ve sen sanırım adın Lucy. Zihnimi okumaya çalışırsan buna pişman olursun. Emin ol." Lucy'nin Bart'ın son uyarısını dikkate alıp almadığını bilmiyordum ancak yine de ona icadı Athena Kulübesi'nin oluşturduğunu söyledi ve Helen da sözlerinde ona destek verdi. Bart ise yeniden açıklama yapma gereği duyarak "Tamam size inanıyorum ama bir malzemesi eksik hem de en önemlisi. O olmadan bozulması normal. Ayrıca anladığım kadarıyla Erebus da bozmuş icadınızı. Bu daha yeni yapılmış. Ve o malzeme olmadan 5 ay çalışabilir sadece." dedi. Bu malzemenin ne olduğu, neye benzediği ya da nereden bulunacağı hakkında bir fikrim yoktu ve doğrusunu söylemek gerekirse şimdilik onu fazla umursamıyordum. Fakat kulübemizde her şeye rağmen yine de olması gerektiği gibi ileriye yönelik düşünenler de vardı tabii. "Peki nedir bu eksik ve son derece önemli malzeme ?" diye sordu Helen Bart'a. Bart ise omuzlarını silkerek "Aslında bunu size söylemek konusunda pek emin değilim. Sanırım bugün için size yeterince yardımda bulundum. Hem sizin temizlik robotunuzdan çok daha önemli işlerim var benim." Andy onun bu sözlerine biraz hayal kırıklığına uğramış gibiydi. "Ne yani ? Bize yapacağın iyilik yalnızca bundan mı ibaretti ? En azından o malzemenin adını söyleseydin." dedi dudaklarını büzerek. Bart pek etkilenmişe benzemiyordu lakin yine de Helen'a doğru ne olduğunu anlayamadığım bir şey fırlattı ve bize dönerek "Sanırım bu işinizi görür. Unutmadan, size bana borçlu olduğunuzu bildirmek isterim, sevgili Athena Kulübesi." dedi ve gözden kayboldu. O anda "Harika !" diye mırıldanmaktan kendimi alamadım. "Şu an bir küçük Tanrı'ya borçlanmak tam da ihtiyacımız olan şeydi." Lucy, bir anlık gözlerini devirdikten sonra yeniden bizi temizlik konusunda uyardı. "Artık temizliğe başlasak diyorum, sevgili Athena Kulübesi." dedi Bart'ı taklit ederek. Herkes istemeye istemeye Lucy'yi onaylayınca da Lucy Anastasia'ya dönerek "Eee, Bart'ın sana verdiği şey işe yarar mı ? Robotena'yı halledebilecek misin ?" diye sordu. Yanıtın olumsuz olması halinde artık kulübenin ortasına düşüp bayılırdım herhalde.
En son Summer Katherine Ramsey tarafından C.tesi Ağus. 06, 2011 4:28 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 3 kere değiştirildi | |
| | | Anastasia Ivanov Athena'nın Çocuğu
Mesaj Sayısı : 127 Kayıt tarihi : 15/07/11
| Konu: Geri: Zekiyiz, Üretiriz, Temizleriz~15. Temizlik Denetlemesi C.tesi Ağus. 06, 2011 4:07 pm | |
| ''Tamam size inanıyorum ama bir malzemesi eksik hemde en önemlisi. O olmadan bozulması normal. Ayrıca anladığım kadarıyla Erebus’da bozmuş icadınızı. Bu daha yeni yapılmış. Ve o malzeme olmadan 5 ay çalışabilir sadece.'' Herşey o kadar büyük bir hızla gelişmişti ki, onun bile aklı almıyordu bunu. Kardeşlerinin ve kendisinin üzerinde çevirilen entrikalar, Tanrı Erebus'un bu işe karışması.. Hatta az önce karşılarında olup ortalığı fazlasıyla karıştırması.. Bunların hepsi, onu daha çok yormuştu. Fakat, şu an çözülmesi gereken büyük soruna yönelmişti düşünceleri. O an, kimseyi dinlemiyordu. Ondan sorunu çözmesini bekleyen kardeşlerini bile. Çünkü tam da bunun için uğraşıyordu zaten. Zihnini iyice zorluyordu, o sırada makineye gözlerini dikmiş, tekrar bütün ayrıntılarını görüyordu. Yine binlerce düşünce dalgası yayıldı zihnine. Makinenin en ufak parçasının yapılışına, ayrıntısına kadar görüyordu şimdi. O anda, bu sorunu bulmuştu. Ruhsuz bir ses tonuyla, sanki bulduğu şeyin hiçbir önemi yokmuş gibi konuşmaya başladı. ''Bu makine işini büyü olmadan halledemez, ona özel bir malzeme gerekli. Dayanıklı ve en iyi çalıştıracak olan malzeme. İlahi bronzdan ufak bir parça bile yeter.'' Şimdi kardeşleri merakla ona bakıyordu. Fakat bir terslik var gibiydi. Etrafa bakındığında, Bart'ın ortadan kaybolduğunu fark etti. Bir şeye yoğunlaştığında onun her ayrıntısını görebiliyordu Anastasia, fakat o gördüğü anlarda kendinden bile uzaklaşıyordu. Sanki orada değilmiş gibi öylece duruyordu. En sonunda, Helen hızla bir yerlere yönelmişti. Kimseden çıt çıkmıyordu, gerginlik sarmıştı ortalığı. Tam çözüme ulaşmışken, yine çaresizce kalakalmışlardı. "Al bunu, Anastasia. İşimize yarayacağını düşünüyorum.'' Helen, Anastasia'nın eline ilahi bronzdan yapılma bir bıçak tutturmuştu. Eski bir bıçak olduğu her halinden belliydi, fakat yine gösterişini kaybetmemişti. Anastasia, her zamanki gibi tepki vermeden RoboTena'ya yöneldi. İşi tamamlayacaktı artık.
RoboTena, büyük uğraşların ve sıkıntıların sonucunda eskisinden de iyi çalışmaya başlamıştı. İlahi bronz, makineyi adeta canlandırmıştı. Bazı saçma olaylara ve başlarına gelen zorluklara katlanmışlar, icatlarından vazgeçmeyerek Bilgelik Tanrıçası'nın çocukları olduklarını bir kez daha göstermişlerdi herkese. Onları hiçbir şey yıldıramazdı. Özellikle, büyük dayanışma içerisinde oldukları o temizlik gününden sonra. Kaybettikleri vakti, daha mükemmel bir temizlikle sonuçlandırmışlardı. Robot her yeri eskisinden güzel yapmıştı. Birbirlerini tek tek tebrik ettiler, çünkü ne olursa olsun dayanışmayı elden bırakmamışlardı. Anastasia, yine ruhsuz olsa bile, eskisinden farklıydı ve kaybettiklerini kazanacak gibi duruyordu. Yeni hayatı, ona ilk günden çok şey katmıştı. Kim bilir, daha kaç gün böylesine destek çıkacaklardı birbirlerine..- Spoiler:
Biraz kısa oldu fakat bitiş rp'si olduğu için böyle yazdım. Kısa ve öz bitsin istedim.
| |
| | | Alexandra Bethany Daniels Afrodit'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1854 Kayıt tarihi : 05/09/10
| Konu: Geri: Zekiyiz, Üretiriz, Temizleriz~15. Temizlik Denetlemesi Paz Ağus. 07, 2011 12:07 am | |
| | |
| | | | Zekiyiz, Üretiriz, Temizleriz~15. Temizlik Denetlemesi | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|