Uzun zamandır kamptan ayrılmak için bahaneler ararken Hades kızı Phil ve Poseidon kızı Adyali'nin bana böyle bir gezi önermesi tam da ihtiyacım olan şeydi. Gezeceğimiz yer olarak ilk önce kararsızlık yaşasak da sonunda ortak kararımız olan Manhattan'a gitmeye karar vermiştik. Manhattan işlek caddeleri, gez gez bitmeyen mağazaları, kalabalık sokaklarıyla gezmeyi sevdiğim bir yerdi. Onlarla gitmek ayrı bir zevk, onalrla beraber Manhattan'a gitmek ayrı bir zevkti. Tabi ki bu tekliflerini reddedemezdim. Manhattan'a vardığımızda Phil ve Adya çocuklarıyla meşgullerdi. Phil daha sanki o yeni kampa gelen hamile melezmiş gibi geliyordu oysaki. Ya şimdi... Ellerinden tuttuğu iki tane çocuğu vardı. Hem de 10 yaşında. Zamanın bu kadar hızla akabildiğine inanamamıştım. Sanki daha dün kulübede sohbet ettiğim, hamileliğiyle ilgili pot kırdığım melezdi Phil. Şimdi ikiz çocuk annesi olduğuna inanmak benim için çok zor olmuştu. Bir aile kurmuştu, Hades çocuklarından başka bir aile. Kendi ailesi... Çocuklarıyla beraberken yüzündeki o mutluluğu görmemek elde değildi. Çünkü ailesinin yanındaydı. En sevdiklerinin yanında. Ya Adyali ? Adyali daha dün Rafael'le çıktığı için ağabeylerinin gazabına uğrayan o küçük Zeus kızıydı. Güzel ve güçlü. Rafael'le o kadar yakışıyorlardı ki. Aralarında bir uyum ve bir çekim olmadığını kimse söyleyemezdi. Hızlı gelişen olaylar sonucu o da evlenmişti. Hem de evliliğinin üzerinden uzun zaman geçmişti. Öyle ki çocukları bile olmuştu. Tıpkı Phil gibi o da bir aile kurmuştu. Hayatlarımızdaki olaylar böylesine hızlı gelişirken yine beraberdik. Uzun yıllar eğitim aldığımız kamptaydık yine. Yine buraya geliyor, kulübemizde kalıyor, kulübemizi temizliyorduk. Ben diğerlerine göre biraz daha fazla zaman geçirmiştim kampta. Aslında eve, kendi ailemin yanına dönecektim ama Phil ve Adyali'nin bu planını duyunca onlara katılmak istemiştim. Yine beraber olacaktık, beraber gezecek, beraber dolaşacaktık. Eski günleri böylesine yad etmek çok güzel olacaktı. Manhattan sokaklarında yavaşça ilerlerken Adyali'nin mızmızlanan sesini duydum. ''Topuklu giymek için yanlış günü seçtim sanırım.'' diyordu çocuklarını zapt etmeye çalışırken. Phil ise ona sadece gülüyordu. Üç bayan, yanımızda dört küçük çocukla rastgele yürümeye başlamıştık bile. Phil kavga eden çocuklarını ayırmaya uğraşırken ellerimi çırparak araya girdim ''Tüm çocuklar Andrea teyzesinin önünden yürüsün. Sözümü dinleyene hediye var.'' dedim onları şevk etmeye çalışarak. Bütün çocuklar önüme dizilmiş yavaşça yürürken ben de Phil ve Adya'nın omzuna kolumu atarak ''Biraz rahatlayın değil mi?'' dedim neşeli bir şekilde. Ne kadar yorulmuş olduklarını tahmin edebiliyordum. Manhattan sokaklarında bir gözümüz çocuklardayken yürümeye devam ediyorduk. Kim bilir ne kadar dolu dolu bir gün olacaktı.