O gün 14 Haziran'dı 2 gün sonra okul bitiyordu ve bunun için gayet mutluydum.Okulu hangi zeki severdi ki?Sevmesi için gerçekten zeki olması gerekiyordu.Ne yazık ki ben üsütn zeka değilim.Okulumun kötü yanı (her yanı kötü)yatılı olmasıydı.Babam bir kadınla evlenmişti yani üvey anne bazen babamın da öz olup olmadığından şüphe ediyordum.Normal babalar kızlarını gezdirir korur vs. ama benim babam beni sevse bile beni başından atmak için herşeyi yapıyordu en azından bana öyle geliyordu.Her okulda bir dengesiz olur ya benim oda arkadaşımda o türden kokoş ukalanın teki.Adı da Jane zaten ikimizn de ismi J ile başladığı için aynı odaya düşmüştük.Normalde kendini övmeyi severdi ama odada neredeyse hiç konuşmazdık.Çünkü konuşacak bir şeyimiz yoktu.Günlerden Çarşambaydı gece saat 10.00 civarları kitab okuyordum Jane ise kulaklıkla müzik dinliyordu.Kitabı okudukça okuyordum sayfayı biribiri ardına çeviriyordum kendimi o kadar kaptırmıştım ki susadığımı bile fark etmemiştim bir ara durdum içimden:"July saçmalama bu bir kitap gerçek değil."Sonra kendime geldim.Biraz su içip odaya geri geldim yatağa oturdum ve düşündüm yarın Perşembe ondan sonraki gün Cuma az kaldı July dayan dedi içimden bir ses.Son zamanlarda içimden gelen sesler iyice artmıştı ve bu bana komik geliyordu yani kendi kendine konuşuyormuşsun gibi bir şeydi.Peki ya yazın o kadını çekmek zorunda kalacaktım o kadar kötü biri sayılmazdı ama yine de...En azından üvey kardeşim yoktu yoksa kafayı yerdim.Aslnda yatılı okul iyiydi evimde olmaktansa burda kalmayı tercih ederdim.Jane geldi ve gayet sakin bir tavırla:
-Ben yatıyorum ışıkarı kapatıcam.
-Zaten bende yatıcaktım,dedim.
Yorulduğumu fark etmemiştim.Kendimi yatağa attım neredeyse başım havadayken uyumuştum.Ertesi gün saat 07:00'da kalktım (maalesef anonsla)yüzümü yıkayıp formamı giydim ve kahvaltıya oturdum kahvaltıda da forma giyiyorduk.Çok iştahlı sayılmazdım biraz meyve suyu ve bir rafadan yumurta yiyip kalktım az sonra dersler başlıyodu gerçi son günlerde ders işlemiyoruz ama ne yaparsın mecburi.Bugün yarım gündü dersler bitmişti öğleden sonra bilgisayar odasına gidip biraz internette takıldım sonra kütüphaneye gittim derslerim süper ötesi olmasa da kitap meraklısıydım hatta o kadar çok kitap okuyordum okulda bir ödül almıştım tabii istemeyerek ödülleri sevmiyorum o madalyayı saklayınca n'olucak?Atsan atılmaz,satsan satılmaz.Genellikle gerilim veya fantastik kitaplar okurdum.Aslında öğretmenim,benim şu sıkıcı ders veren aşk romanlarını falan okumamı istiyordu.Gerçi aşk romanları biraz daha heyacanlı olsa ve genelde sonları hep mutsuz bitiyor neymiş efendim ağlamamız için yahu bu sadece bir kitap neden ağlayayım ki?
Her zamanki gibi bu işleri yaptıktan sonra okulu dolaşmaya başladım bu koca okulda görmediğim yerler mutlaka vardır diye düşünyordum aslında okulun en üst katı en büyük kattı ve ben orayı hiç dolaşmamıştım ve o an merak ettim ama paranormal birşey olacağını sanmıyordum.Üst kata gittim hiç değişik bir şey yoktu bir oda dışında, kilitliydi hiçbir şey yazmıyordu.Ama onu o an merak edememiştim çünkü müdür yanımdan geçiyordu.Bana beni süzer gibi baktı,(o arada bende saçına bakıyordum) tam bir müdür gibiydi (bayandı).Ağır adımlarla koridorda gözden kayboldu bende kilitli odaya döndüm ve anahtar deliğinden baktım sadece temizlik malzemeleri olduğunu gördüm büyük sayılırdı penceresi yoktu.Bir saniye penceresi yoksa nasıl aydınlık olabailirdi.Işık açık olmalıydı buda orada biri var demek oluyordu bu işi kurcalamadan bıraktım.Akşam yemeği için yine yemek salonuna gittim.Şu anonsa sinir oluyordum.Her zaman mutlaka bir şeyleri bölüyordu.O akşam televizyon izleyip yattım içimden hiç birşey yapmak gelmiyordu.Gece uyandım,saatime baktığımda ise saat 03.09'du geri yatmaya çalıştım ama bir türlü uyuyamıyordum.Okulu dolaşmayı denedim ama bunun yasak olup olmadığını bile bilmiyordum ah neden çıkmıştım ki.Koridorda bir yaratık üstüme üstüme geliyordu bayağı bir korkmuş olmalıydım ki kalbimin saniyede 10 kere attığına eminim sonra kumral sarı saçlı sayılabilecek bir kız önüme atladı ve bir ııı hançerle karnına hücum etti.Kız dövüşmeye devam ediyordu.Bir kaç saniye sonra havayı sarımsı bir bir toz bulutu kapladı kız:
-Hemen buradan gitmemiz gerekiyor.
-Olmaz seni tanımıyorum bile hem o şey de neydi öyle?
-Bak ben Annabeth şimdi hemen buradan gitmezsek başka canavarlar da gelecek şimdi geliyor musun gelmiyor musun?
-Pekala nereye gidiyoruz?
-Gidince görürsün,dedi Annabeth beni süzerek.
"Tamam ama okuldan nasıl çıkıcağız?"Annabeth cebinden bir anahtar çıkardı ve:
-Ben nasıl geldiysem öyle,dedi gülerek.
-S-een okulun anahtarını?Nasıl aldın?
-Meslek sırrı,dedi ve okuldan çıkana kadar hiç konuşmadı.
Okuldan çıktığımızda telefonuyla bir taksi çağırdı ve yola koyulduk saatime baktım saat 03.24 olmuştu.Sessizliği ben bozdum ve taksicnin duymaması için Annabeth'in kulağına yaklaşarak:
-O şey de neyin nesiydi?
-Obir canavardı.
-Sağol çok yardımcı oldun.
-Bak şu Yunan Mitolojisi varya aslında hepsi gerçek.
-Tanrılar da mı?
-Hepsi.
-O zaman sen bir yarı tanrsın değil mi?
-Evet biz şuna melez diyelim.
-Hı şey tamam.Peki ben?
-Görücez.
-Hey buda ne demek oluyor,dedim ama Annabeth cevap vermedi.
Şimdi siz ben olsam inanmazdım dersiniz ama bir de o canavarı görüp fikrinizi söyleyin.Birkaç dakika sonra üzerinde Melez Kampı yazan bir yere geldik ama Annabeth taksiyi yarım km ötede durdurmuştu.Parayı Annebeth ödedi.O an iyikide pijamayla yatmamışım diye düşündüm.