Şimdi babamdan ayrılmış Empire State’e doğru yol alıyordum. Pegasusumu binaya yakın bir yerlere bırakmıştım çünkü tehlikeli bir durumda onu bu mesafeden çağırabilirdim. Annemle görüşmek için hem sabırsızlanıyordum hem de çok endişeleniyordum. Bu korkuda olabilirdi. Kafam karışıktı yani onunla görüştüğümde banaa nasıl davranacaktı merak ediyorum. Sonuçta onunla ilk kez karşılaşıyordum.Ama duygularımı temizlemeye çalıştım. Düşencelerim duyabilirlerdi. Annem ile karşılaşmak konusunda çok düşünmüştüm. Kaç kez hayal etmiştim. Hem babamda benim bir melez olduğumu söyledikten sonra uzun uzun ondan bahsetmişti. Saç rengimi,saçımın ipeksiliğini, gülüşümü. Evet en çokta gülüşüm bunu tamiyle ondan aldığımı öyle anlatırdıki. Hayran olurdunuz. Empire State binasına gelmiştim. Aslında babam ne kadar çok onu övse de ona karşı hala iyi şeyler hissetmiyodum. Eğer annesiz büyümüşseniz beni anlardınız. Bunun acısı öyle bir yakar ki canınızı yakarki. Okulda annemizi çağırmamız istendiğinde ben kimseyi çağıramazdım. Herkesin annesi gelirdi.Çocuğu düştüğünde dizine tentürdüyot sürerken acımasın diye üflerdi ya. İştte benimde içim hep o anda yanardı. Kalbimde bir yer alev alırdı sanki. Dolu dolu olan gözlerimi sildikten sonra görevliye seslendim. “Merhaba” dedim ama duymadı.” Bayım,Merhaba” diyerek sesimi yükselttim.Adam bana baktı. “Ne istiyorsun?” Dedi.” 600.kata çıkmak istiyorum.” Adam bana tiksintiyle baktı. Düşünüyordum da bir günde benim gibi kaç melezle karşılaşıyordu acaba? “off siz melezlerden bıktım. Bir günde gelmeseniz şaşarım.” Diye homurdanarak beni asansöre yönlendirdi. Asansöre bindim ve 600. Kata bastım.Asansör birden öle bir hızlandıki ödüm koptu diye düşünmeye başladım. Suratımın yere yapıştığını zannetmeye başlamıştım ki varmıştım. Kapı açıldığında karşım da görkemli olimpos vardı. Ama olimpostan gözlerimi ayırdığımda karşımdaa uzun sarı saçları mavi gözleriyle Demeter duruyordu.Evet bu oydu. Kalbim çok hızlı atıyordu. Bu anı çok beklemiştim ama onu hep sert bakışlarla hayal etmiştim. Bana tiksintiyle bakan birini bekliyordum ama karşımda gözlerinden şefkat fışkıran biri vardı. Öle ki vücudunda bir dalgalanma gördüm. Öle güçlüydü ki bakmakta zorlandım. Bu gücü öle güçlü hissettim ki. Nasıl anlatsam? Her yere yayılan küçük kalplerdiler. Onların vücuduma değdiklerinde hissettiklerimi anlatmak imkansız gibiydi. iSanki tutsam yakalayabilecektim. Gözlerimi derhal yere çevirdim. Rahatlayınca ayağa kalktım ama ona baktıkça nefret duymuyordum daha çok özlem. Annem, o her zaman görmeyi delilerce istediğim kadın karşımdaydı. Ağlamamalıydım. Dayanmalıydım bu ne kadar güçsüz olduğumu gösterirdi.
“Ağla kızım. Ağla. Rahatlamalısın. Bunu içinde saklama herkesin bir kırgın yanı vardı. Hasret duyduğu bir şeyler.” Demeter’e baktığımda göz yaşlarımı tutamadım. Sonra birinin bana sarıldığını sezdim. Bir anda tüm kalplerin vücuduma geçtiğini ve tüm vücudumda dolandığını hissettim. Sanki hepsi ellerimden fışkıracaktı. Gözlerimle bir tanesini takip ettim ve yakaladım. Bir anda olmuştu. Kalp bir anda yoğunlaştı ve havaifişek gibi patladı. En son gördüğüm tüm kalplerin etrafta daireler çiztiği ve birbirleri ile dans ettiğini gördüm.
*****
Kendimi toparladığımda bir odadaydım. Galiba Demeter’in odasıydı. Kötü olduğumu görüp getirmiş olmalı. Annemin odasını dikkatlice inceledim. Her yerde farklı türlerde bitkiler vardı. İlgimi çekmişti ve buyüzden odayı gezmeye koyuldum. İsimlerini tam olarak bilmiyordum. Bazıları mükemmel kokuyordu. Bazılarıysa hareket ediyordu. Nasıl bu kadar çok bitki olduğuna şaşırmıştım. Köşede bir çiçek vardı. Çok güzeldi. Ama bu çiçek sürekli ağlıyordu. Niçin ağlıyordu acaba?
“Çünkü mutsuz.” Ama nasıl olur? Demeter öle sevgi doluyduki hatta tüm odada küçük sevgi kalplerinin dolaştığını bile görüyordum. İlk defa bunları görmüştüm ama hepsi Demeter’den yayılıyordu. Yani kafam almıyordu. Kulağa çok çılgınca geliyor.
“Bu çiçekler herkesin elinde mutlu olmazlar. Hem nadir bulunurlar hem de sahipleri tektir. “
Çok şaşırmıştım. Yine de üzülmüştüm. Keşke sahibi yanında olsaydı. Çiçeğe okşarcasına dokundum. Off sanki bir çocuk seviyordum ama ne yapabilirdim bilmiyordum. Sonra birden çiçeğin açıldığını ve yukarı doğru bakmaya başladığını gördüm. Geri çekildim. Çiçek ışıl ışıl parlamaya başladı. Sanki gün ışığı gibi. Anneme doğru birkaç adım attım.Ama gözlerimi çiçekten ayıramıyordum. Ve çiçeğin beni izlediğini fark ettim. Şaka mıydı? Hemen diğer yöne yöneldim. Yine beni takip ediyordu.
“Ama bu?” Demeter bana bakıp gülümsedi. Yani ben bu güzel çiçeğin sahibi olabilir miydim?
“Evet. Onun sahibi sensin.” Kalbim sevinçten küt küüt atıyordu. Çığlık atmak istedim ama atamazdım. Kafama bir şey taklıdı. Ama ben ona nasıl Demeter kadar iyi bakardım? Sonra ona döndüm.
“Senin yanında mutlu olacak.Merak etme.” Dedi. Mutlu olmuştum. Hoplayıp zıplamak istiyordum. Çok çok güzel bir çiçeğim olmuştu. Ama ben onu nasıl melez kampına kadar taşıyabilirdim ki. O kırılabilirdi.
“Ama ben onu taşıyamam. Yani onu incitebilirim.”
Demeter aklına bir fikir gelmişçesine çiçeğe döndü. Ve onu – galiba bir şeyler söyleyip büyü yapmıştı.- bir kolyeye çevirdi. Ne?Yani çiçeğin yerinde bir kolye vardı ama bu nasıl olur?
“O çiçeği bir kolyenin içine koydum. Onu taşımak için bunu kullanırsın. Yolculuklarda yanında götürmen gerek. İstediğin zaman onu ovuşturursan çiçek kolyeden çıkacaktır.” Vay canına! Yani şuan kendimi küçük bir çocuk gibi hissediyorum. Çok mutluydum. Kolyeyi yerden alıp boynuma taktım.Demeter’e döndüm. Bana bakıyordu.
“Şey … ben bunun için teşekkür ederim.”
“Bana teşekkür etmene gerke yok. O çiçek seni seçti.Ona teşekkür etmelisin.” İtiraz edecek oldum. Ama konuşmama fırsat kalamadan elime bir ayna verdi. Öle güzel bir aynaydıki. Dokunmaya kıyamazdınız.
“Bu ayna düşünce gücünle çalışır. Bununla benim ile iletişim kurabilirsin. Aynı zamanda istediğinde doğa güçlerini kullanmana yarar. Aynı zamanda her türlü bitkiyle iletişim kurabilirsin.Aynı zamanda sadece senin için tasarlanmıştır. Başka birir kullanamaz. Denese de çiçeğin etrafındaki sarmaşık zehirleyerek öldürür. Şimdi benim gitmem gerek. Sen de çabuk ol ve kampa geri dön, Ana.” Bana ilk defa ismimle seslenmişti. Öle güzel geliyorki.Başımı salladım.
"Teşekkür ederim,anne.Teşekkürler.” diyerek koşarak asansöre kendimi attım. Öyle mutluydum ki bir satir gibi hoplayıp ve sıçrayabilirdim.