Bugün karar vermiştim babamla görüşmeye gidicektim. Onu çok özlemiştim. Ama işin aslı kaçacaktım. Yani dikkatli olmalıydım. Ben de sabah erkenden kalkıp geri gelecektim ama gitmişken annemi de görmek istiyordum. O yüzden hızlı olmalıydım hemen ahırdan içeri girdim. Jaune’nin bölümüne ilerledim beni gördüğüne sevinmişti.
“Jaune nasılsın ? Beni özledin mi? Bugün sana ihtiyacım var umarım iyi uyumuşsundur.” Çantamdan onun için getirdiğim böğürtlenli şekerlerden alıp birazcık verdim. “Hadi çıkalım kızım.”
*****
New York semalarına geldiğimde önce tereddüte düştüm ama sihirli hayvanlar insanlar tarafından fark edilmezdi ama dikkali olucaktım. Zatene kimsa bana bakmıyordu. Şanslıydım ki evimiz New York’un dışındaydı. Eve geldiğimde endişeli hissettim.Ne diyecektim babama? Kaçtım diyemezdiim. Babam evdeydi. Zaten şirkete pek uğramazdı. İşler evden yürütmeyi ve spor yapmayı tercih ederdi. Evimiz hala aynıydı.Kocaman bir villaydı.3 katlıydı. Krem rengi ve altın sarısı bir rengi vardı. Çok uyumluydu. Görkemli bir girişi vardı ki Jaune de görünce beğendiğini belirtmek için kişnedi. İlginçti ama pegasusumun duygularını çok net hissediyordum. Sanki uzansam elimle tutabilirdim. Saçmalıyordum yine. Jaune sevinçtten toynaklarını yere vura vura sekiyordu. Off babam duyacaktı.Bu sürpriz olmalıydı ama. Babam kapıya koşturarak çıktı.Endişelenmişti. Sanırsam bir hayvanın bahçeye girdiğini zannetti ve haklıydı. Beni görünce önce çok şaşırdı.Sonra bir sevinç dalgası sardı babamı. Pespembe bir dalgalanma vardı babamda. Kalbinden başlayıp tüm vücuduna yayıldı. Sonra hafif bir mavilik karıştı dalgaya. Ne olduğunu anlayamıyordum ama yaşadığı tüm duyguları gözlerimle görebiliyordum. Saçmalıyordum. Koşarak babama sarıldım. Sımsıcaktı ve herzamanki gibi aynı parfümü sıkmıştı. Öle çok özlemiştim ki onu. Sımsıkı sarıldım. Ama babamda birden endişe duygusu oluştu. Sonra bana baktı. Endişelenişti hem de çok.
“Ana ne oldu? Yoksa kampta bir şey mi oldu? Yoksa kampa mı bir şey oldu?” Onu teselli etmeliydim.
“Hayır baba hayır. Kamp iyi.Her şey yolunda.” Tabi aklımdan eğer kamptan kaçtığım anlaşılırsa ne olacağı geçti.
“Peki o zaman…” Hemen sözünü kestim ve “Sadece seni görmeye geldim baba.”dedim.
Biraz rahatladı ama hala endişe dalgası vücudunda dalgalanıyordu. Sonra arkama baktı. “Bu…”
“O bir pegasus baba. Onun ismi jaune.” Dedim. Babam şaşırmıştı ama endişesi tamamiyle dağıldı. Sevinmiştim. “Hadi Jaune kızım gel.” Jaune sakin adımlarla yanaştı. Sanki babamı tanımış ve ona güvenebileceğini anlamıştı. Ona yaklaştı ve kafasını uzattı. “Hadi baba onu okşa.”dedim. Babam beklediğimden daha çabuk alıştı ve jaune’yi okşamaya başladı. İkisi iyi anlaşmış gibiydi. Sonra babamla içeri girdik. Jaune ‘yi ana kapıdan içeri alamazdık ama bizim salondan gelebilirdi. Babamla içeri girdik.Babam Jaune için salonun kapısı açtı. Jaune otları sevmişti. O onlarla oyalanırken babamla konuşmaya koyuldum.